Kalbi ‘sol’da atan bir takımın hikâyesi: ‘Dinamo Mesken’
Arjantinli golcü Icardi'nin dublesiyle Galatasaray, İstanbulspor karşısında oyun olarak pek ortaya bir şey koyamadığı ama puan açısından haneye, ‘3’lük bir çentiği daha kazıdığı bir mücadeleyi geride bıraktı.
Türkiye, yeni dönemde kendisini yönetecek ismi belirmek için seçim telaşındayken ligde de ‘Bu sezonun şampiyonu’nu belirleyecek sürecin sonuna doğru ilerliyoruz. Bu aşamada her mücadele ayrı bir zorlu viraj, her randevu ayrı bir zorlu engel… Nitekim ‘lider’ unvanına sahip Galatasaray, en yakın rakiplerinden beş puan önde olduğu yarışta arayı korumak, mümkünse de açmak adına çıktı dün gece İstanbulspor karşısına…
Kasımpaşa’nın evi Recep Tayyip Erdoğan Stadı’nda oynanan karşılaşmada, Fatih Tekke yönetiminde ligin üst basamağında yer alan ekiplerden Başakşehir’i yenen, Fenerbahçe’yle de son dakika golüyle 3-3 berabere kalan Sarı-Siyahlılar ‘ev sahibi’ kimliğine karşın oyunu kendi sahasında kabul eden ve kontrayla tehlike yaratmayı yeğleyen bir görüntüdeydi. ‘Yedi tepeli’ şehrin köklü camialarından olan İstanbulspor, aslında lig genelinde bu mantaliteyle oynadı. Söz konusu oyun anlayışı zaman zaman verimli oldu ve Tekke’nin öğrencileri aldıkları puanlarla küme düşme hattının biraz üzerinde yer kapmayı başardı.
Dün de aynı ruh ve bedenle başladılar mücadeleye. Galatasaray oyun hâkimiyetini ele geçirdi, karşı kaleye yığılarak top çevirdi, arada rakip kaleyi yokladı ama uzun süre Rashica’nın 11. dakikada direğe nişanladığı top dışında kayda değer bir pozisyon bulamadı. Sarı-Kırmızılılarda genel görünüm şöyleydi: Kerem her zamanki gibi savruk, yeteneğini abartan, atak sonlandıramayan ve pozisyonları heba eden profilini sürdürdü. Keza son haftaların formsuz ismi Oliviera da ‘halı saha topçusu’ misali her pozisyonda vurmaya çalıştı, boştaki arkadaşlarını es geçti. 22’deki kavisli vuruşu en etkilisiydi. Mertens pek ortalıklarda yoktu ama bu kez sanki daha az beslendi, arkadaşları ona pek top atmadı. Dubois yine sağlam göründü ama Boey kadar sağ kanata işlevsellik, heyecan ve dinamizm kazandıramadı; bu sezon sol bek oynadığı zamanlardaki veriminden uzaktı. Ben ilk yarıda Kazımcan’ı beğendim; ayağına çok hâkim, tekniği çok iyi bir görüntü sundu. Ama o da 59’da bomboş pozisyonda kaptırdığı topla İstanbulspor adına son derece tehlikeli bir kontraya sebebiyet vermişti ki yardıma gelen arkadaşları atağı sonlandırdı.
60’ların sonuyla 70’lerin başında futbolumuza çok sayıda sonradan yıldızlaşan isimler (Yılmaz Şen, Yasin ve Gökmen Özdenak, Alpaslan Eratlı, Cemil Turan vs.) armağan eden, sonrasında alt liglere düşen ve Cem Uzan döneminde tekrar Süper Lig’e çıkıp birçok yıldızla (çoğu da futbol serüvenlerinin son duraklarındaydı) sahada mücadele eden İstanbulspor, sonrasında yeniden küme düşmüştü. Bu son serüvende kendi yağıyla kavrulan bir görüntü arz ediyorlar. Geçmişte de takımı çalıştıran Fatih Tekke’nin tekrar kulübeye dönmesiyle her maçta ortaya koydukları mücadele azmi ve oyunla takdir toplayan bir kimliğe ulaştılar. Amaçları elbette ligde kalmak… Dün de bu mantığın uzantısı olarak en az bir puanı hedefleyerek çıktıkları maçta, ilk yarının uzatma bölümünde penaltıdan yedikleri golle geriye düştüler. Sonrasında Kerem’in maç boyunca sonuç veren iki klas hareketinden ilkini izledik, yaptığı orta golle sonuçlandı ve Galatasaray’ın Arjantinli forveti penaltıdan sonra bir kez daha rakip ağları havalandırmış oldu. Lakin gol VAR’a takıldı ve ofsayt gerekçesiyle iptal edildi.
İkinci yarıda da şablon aynıydı; Galatasaray top ve oyun hâkimiyetini sürdürüyor, İstanbulspor kontra arıyordu. Okan Buruk, geçmiş haftalardaki ısrarından vazgeçerek kötü oynayan Oliviera’ya 45 dakika dayandı ve Portekizlinin yerine Fredrik Midtjö sahne aldı. Öte yandan oyuna dahil olduktan birkaç dakika sonra kırmızı kart gören Zaniolo, 75’te takımı 10 kişi bıraktı. Genç İtalyan’ın oyun içinde psikolojideki tanımıyla ‘öfke problemi’nin andıran bir gereksiz agresifliği var; daha önceki hareketleri sarı kartla cezalandırılıyordu bu kez eşiği yükseltince cezası da yükselmiş oldu. İstanbulspor’un oyun planında en tehlikeli isim sağ kanattan bindiren Emeka Eze’ydi kuşkusuz. Sol Valon Ethemi’ye teslimdi ama bu kanat daha az kullanıldığı için Makedon oyuncu bir-iki pozisyon dışında pek görün(e)medi, daha etkin olan Nijeryalı Eze’ydi. Lakin İstanbulspor rakibinin eksik kalmasını değerlendirecek pozisyonları ya da atakları bulamadı.
Aksine daha net fırsatlar elde eden taraf Sarı-Kırmızılılardı. 87’de Kerem soldan indi, iyi bir orta yapamadı ama rakibe çarpan top Icardi’nin önüne düştü, Arjantinli bu pozisyonda gökyüzünü dövdü. Derken iki dakika sonra yine Kerem-Icardi işbirliğinde Arjantinli mücadeleye son noktayı koyan vuruşunu yaptı ve gol sayısını da 17’ye çıkardı. Bu arada Galatasaray’ın ligde attığı son dört golde de kendisinin imzası olduğunu hatırlatayım. Sanırım bir başka notu da Arjantinli forvetin penaltı vuruşlarını ilişkin düşmek gerekiyor; Karagümrük maçında kaçırdığı ‘Panenka penaltısı’ndan sonra Başakşehir ve son olarak dün İstanbulspor karşısında gördük ki, artık kullandığı atışları çok sert vuruşlarla yapıyor.
Sonuç itibariyle Galatasaray doğrusunu söylemek gerekirse oyun olarak pek de ortaya bir şey koyamadığı ama puan açısından haneye, ‘3’lük bir çentiği daha kazıdığı bir mücadeleyi geride bırakmış oldu. Şimdi stres yükü yarın akşam evinde Trabzonspor’u ağırlayacak olan Fenerbahçe’de…