Fenerbahçe Madar’a duacı… Kariyer maçı
Neden Macaristan’da oynandığını anlayamadığımız bir maç izledik. Hesabını bırakın, sorusunu soran bile yok. İsteniyor ki sahada gösterelim günlerini. Kim yapacak bunu? Tel tel dökülen, siyaha çalan, kazanamamayı alışkanlık haline getiren Beşiktaş…
Ne garip zamanlardan geçiyoruz değil mi? Beşiktaş ve Maccabi neden Macaristan’da maç yaparlar? Niye bu maçta seyirci olmaz? Uluslararası siyasal bir soruna sebep olan bir ülkenin takımı değil de Türkiye’nin temsilcisi bunun bedelini hangi hakla öder? Yeri göğü İsrail karşıtlığıyla inlettiğini söyleyen bir hükümet bu maçın güvenliği için garanti veremez de ne diye ceremesini Beşiktaş çeker?
Bırakın hesabını, sorusunu bile soramıyoruz. Geri çekile çekile sığındığımız tek şey olarak kalan sosyal medyaya göre, ‘Beşiktaş evire çevire yensin de görsünler’miş. Bu mu yani İsrail karşıtlığının kriteri? N’oldu peki? Kanichowsky golü attıktan sonra öptü İsrail bayrağını, verdi asker selamını. Yetmedi takır takır oynayıp bir de rezil ettiler.
Tabii bunları tartışacak mecalimiz yok bizim. Hele Beşiktaş’ın hiç yok. Başkan gitti geldi. Yöneticiler bir bir ayrıldı. Teknik direktör koltuğu zangır zangır sallanıyor. Sezon başında yılın sporcusu muamelesi görenler kızağa çekildi çekilecek. Beyazdan bahsedecek hiç kimse kalmadı, alaca bir karanlık çöktü kulübün üzerine. Sadece bu senenin sorunu da değil bu. Son birkaç sezonun travmaları tetiklenmiş durumda. Griye geçme faslındayız, siyah-beyazı bulma yollarında.
Dün akşam ilk yarım saatteki mutlak edilgenliği, içinde bulundukları psikoloji dışında hiçbir şeyle açıklayamazsınız. Sahadaki 11 neredeyse ideal olandı. Sezon başında Galatasaray’a beş atan takımdan eksiği yok fazlası var. Ama öğrenilmiş çaresizlik diye bir şey var. Bir kere işler ters gitti mi herkesin apoletini söküveriyor. Gedson da, Rafa da, Semih de, Immobile de kırık dökük gözüküyor. Sadece form durumlarıyla açıklanamayacak kadar kötü bir görüntü bu. İnanç ve güven kaybı bulaşıcı hastalık gibi sarmış tüm takımı.
Takımın ilk kombine paslaşması için 35 dakika geçmesi gerekti. Pozisyon falan yoktu onda da. Ama hiç değilse o kadar da kötü olmadıklarını hatırlattılar. Zaten biraz kıpırdanınca gol de geldi. Klasik bir Beşiktaş golü değildi ama klasik bir Rafa Silva klasıydı. Devreye dek birkaç pozisyonumsuyla daha oyaladı bizi Beşiktaş. Ama Maccabi yemedi bunu. Bir tane daha attılar. Göstere Göstere.
Hal böyle olunca daha iyisini görmek için bekledik ikinci yarıyı. Van Bronckhorst daha önce hiç yapmadığı şekilde erken reaksiyon verdi. İkinci 45’e üç değişiklikle başladı. Bundan da kötü olamazdı. İlk 35 dakikadan kötü hiçbir şey olamazdı zaten. Daha kötü olmadı evet. Ama sadece bir tık düzeldi her şey. Birazcık oynar gibi gözüktüler. Topa daha fazla sahip çıktılar. Ceza sahasına olmasa da menziline girdiler. Ama bir türlü tamamına erdirecek sebat gösteremediler. Immobile atabildiği tek şey olan penaltıyı da kaçırınca işin gazı hepten kaçtı. Rakibin hırsına sürekli yenildiler. Olacak gibi durmuyordu. Olmadı da nitekim. Bırakın yenip günlerini göstermeyi, fark yediler.
Bu sezonki en aşağılayıcı mağlubiyetlerden biri oldu. Neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Tel tel dökülüyor Beşiktaş. Sahada da, masada da…