Savaş Türkiye ve dünya ekonomisini alt üst eder
Yaz aylarında meyve ve sebzenin en bol olduğu bir dönemde yüksek gıda enflasyonu yaşıyorsak ve son 3 yıl gibi yüksek gıda enflasyonu ile yaza giderken üstüne bir de artan girdi maliyetleri var iken bu gıda enflasyonu düşer mi? Düşmez tabii ki.
Türkiye yıllardır süregelen ve çözüm bulunamayan bir gıda enflasyonu problemi ile karşı karşıya. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan son verilere göre, mart ayı gıda enflasyonu aylık %3,4, yıllık ise %70,4 olarak gerçekleşti. Bu oranlar, birçok gelişmiş ülkenin yıllık tecrübe ettiği enflasyonu bizim aylık yaşadığımızı gösteriyor.
Bahar ve yaz aylarında beklenen hasat dönemi ile birlikte gıda enflasyonunda bir düşüş olup olmayacağı, vatandaşların ucuz gıdaya erişip erişemeyeceği merak konusu. Acaba bu dönemde bir mucize gerçekleşip gıda fiyatları düşer mi?
En son açıklanan enflasyon rakamlarını incelediğimizde aylık bazda kuzu eti fiyatı %18,58, dana eti %14,64, kümes hayvanları eti (tavuk eti diyebiliriz) %12,19 arttı. Büyükbaş hayvan sayımızın yetersizliği nedeniyle son 18 aydır canlı hayvan ve et ithal ediyoruz. Büyükbaş hayvan ve et ithalatına rağmen ülke içinde et fiyatları da artmaya devam ediyor. Bir de ithalat olmazsa vay halimize demek ki.
Peki ithalat olmadığı halde küçükbaş ve kanatlı etindeki fiyat artışı neden kaynaklanıyor?
Bunu da iyi irdelemek gerekiyor. Küçükbaş ve kümes hayvanı etindeki fiyat artışının nedeni besicilerin yem maliyetlerinin yükselmesi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) açıkladığı mart ayı tarımsal girdi maliyetleri içinde besi yeminin yıllık maliyet artışı %43,7 oldu ve yem fiyatları neredeyse her geçen ay artmaya devam ediyor.
Et fiyatlarında durum bu iken süt üreticisi düşük süt fiyatlarından şikayetçi ve bir an önce Ulusal Süt Konseyi’nin süt alım fiyatlarını revize etmesini bekliyor. Süt hayvancılığı krize girerse besi hayvancılığı da krize girer. Bu gerçekleştiği taktirde bugün pahalı dediğimiz etin fiyatı yarın iki katına çıkarsa kimse şaşırmasın. Çünkü orada da süt yemi fiyatlarında yıllık %44,8 bir maliyet artışı var.
Et ve süt üretiminde bunlar olurken gübrede %20-36 arasında, mazotta %105, zirai ilaçta %57’lik bir artış üretim maliyetlerine yansıyacaktır. Bildiğiniz gibi üretimde her bir liralık artış sofraya artık 4 lira 5 lira olarak yansıyor. Bunu nereden biliyoruz. Market fiyatları ile üretici fiyatları arasındaki farklardan.
Hal böyle iken, maliyet artışını gıda enflasyonu olarak gördüğümüze göre geçmişte nasıl olmuş diye baktım. Mart aylarında 2021 yılında %17,4, 2022 yılında %70,3, 2023 yılında %67,9 ve 2024 yılında %70,4 olarak gerçeklemiş.
Hani bir söylem var. Baz etkisi ile enflasyon düşecek. İşte bu durum gıda enflasyonunda hiç de öyle değil.
Üstelik bu yılın ilk üç ayın gıda enflasyonu geçen yılın aynı dönemi ile paralel bir seyir izlemiş. Geçen yıl nisan ve mayıs aylarında düşen gıda enflasyonu haziran ayında tekrar artışa geçerek son sekiz aydır ortalama %71,8 oldu.
Düşünün yaz aylarında meyve ve sebzenin en bol olduğu bir dönemde yüksek gıda enflasyonu yaşıyorsak ve son 3 yıl gibi yüksek gıda enflasyonu ile yaza giderken üstüne bir de artan girdi maliyetleri var iken bu gıda enflasyonu düşer mi? Düşmez tabii ki.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi’nin (DİSK-AR) TÜİK verilerinden yararlanarak yaptığı hesaplamaya göre, en yoksul yüzde 20’lik gelir grubunda gıda enflasyonu yüzde 110,6. Emekli maaşlarının düşük olduğu, çalışanların yarısının ortalama asgari ücretle çalıştığı bir ülkede gıda harcamalarının artması en çok dar gelirli gruba yansıyacaktır.
Bunun önlemi var mı? Elbette var. Öncelikle çalışanların üzerindeki vergi yükünün azaltılarak satın alma gücünün artırılması gerekiyor. Ayrıca girdi maliyetlerine destek verilerek çiftçiye ucuza üretme imkanı tanınmalı. Kısaca destekler artırılmalı.
En son TÜİK’in açıkladığı yeterlilik derecelerinde meyve ve sebze grubunda yeterlilik oranımız %100’lerin üzerinde olmasına rağmen tüketici birçok ürünü alamadığından kişi başına tüketim miktarı ana ürünlerde düştü. Tüketicinin alamadığı bir ortamda siz rekoltede rekor da kırsanız bir anlamı olmuyor.
Sonuç olarak, et ve süt krizinin en az üç yıl devam edeceği bir dönemde kısa vadede üretim üzerindeki maliyetler ucuzlamadıkça biz bu yüksek gıda enflasyonu ile yaşamaya maalesef devam edeceğiz. Yazın terleyeceğiz ancak bu sefer sıcaklardan değil cebimizi yakan yüksek gıda fiyatlarından…
20 Kasım 2024 - TÜSEDAD ve USK verileri çatışıyor: Çiğ sütte kimin hesabı doğru?
17 Kasım 2024 - Mütevazı sofraların vazgeçilmezi tavuk ve yumurta artık lüks mü olacak?
15 Kasım 2024 - Süt üreticileri deli para kazanıyor (!)
13 Kasım 2024 - Ekim ayında yağış azaldı, tarımsal üretim için tehlike çanları çalıyor