Nereden nereye: Türk futbolundaki ekonomik çöküşün fotoğrafı
‘Enflasyon düşer, hükümet düşer, Bursaspor babayı düşer’ sloganı ile bilinen Bursaspor, Süper Lig, 1.Lig derken 2. Lig'de de tutunamadı. Üç büyükler ve Trabzonspor'dan sonra şampiyonluğu kazanan beşinci takım olan Bursaspor'un öyküsü...
2009-2010 sezonunu Süper Lig şampiyonu olarak tamamlayan, çok değil bundan 13 yıl önce Şampiyonlar Ligi’nde oynayan Bursaspor dün 3.Lig’e düştü. Bursalılar bu hazin sonu hayli zamandır bekliyordu. Ancak ülke futbol kamuoyu için bu haber şok niteliğindeydi. Peki 1963 yılında kurulan yeşil-beyazlı kulüp aradan geçen 61 yılda neler yaşadı, futbolumuzun zirvesinden bugünlere nasıl geldi? Tarihte bir yolculuğa çıkalım.
Bursaspor, federasyon başkanı Orhan Şeref Apak’ın profesyonel futbolu Anadolu’ya yayma projesinin bir ürünü olarak kentin önde gelen amatör kulüpleri Acar İdmanyurdu, Akınspor, Çelikspor, İstiklal ve Pınarspor’un birleşmesi ile 1963’te kuruldu. Kentin alamet-i farikalarından olan yeşil bitki örtüsü ve Uludağ’ın karından esinlenerek renkler yeşil-beyaz olarak belirlendi. İlk başkan Salih Kiracıbaşı oldu. Tabii Bursaspor öncesi de şehirde güçlü bir futbol geleneği olduğunun altını çizmek gerek. Bursa’nın önde gelen kulüplerinden Acar İdmanyurdu’nun 1955’te, Güvenspor’un ise 1959’da Türkiye şampiyonlukları var.
Kuruluşun ardından 2.lig’de mücadelesine başlayan Bursaspor, 1966-1967 sezonunda teknik direktör Sabri Kiraz ile hedefine ulaştı ve 1.Lig vizesi almayı başardı. Tarihe geçen bu kadroda yıllarca Bursaspor formasını giyen ve o yıllarda doğan çocuklara isimleri verilen Mesut Şen ile Ersel Altıparmak, ilerleyen yıllarda Beşiktaş’ın ve milli takımın değişmez isimleri arasında girecek Vedat Okyar ve Türkiye’ye gelen ilk Afrikalılardan Faslı Riahi Sellam da vardı.
Yeni liginde ısınma turlarını başarıyla geçen yeşil-beyazlı ekip 1970-1971 sezonunda tarihinde ilk kez Türkiye Kupası’nda finale yükseldi. Rakip Eskişehirspor’du. İki takım 1964-1965 sezonunda 2.Lig final grubunda tansiyonu yüksek maçlar oynamış ve taraftarlar arasında ciddi olaylar yaşanmıştı. Gerilim Eskişehir’de bir Bursalının arabasının Porsuk çayına atılmasına kadar varmıştı. Neyse iki tarafın aklıselim insanlarının devreye girmesiyle taraflar sakinleşebilmişti. Bursaspor kupa finalinin ilk ayağında rakibini 1-0 yense de deplasmandaki rövanşı 2-0 kaybedince kupa Eskişehirspor’un oldu. Yeşil-beyazlılar Fenerbahçe’yi 1-0 yenerek kazanılan Başbakanlık Kupası ile teselli buldu.
1973-1974 sezonunun başında Mesut Şen’in ayrılması sonrası pazubandı koluna takan 23 yaşındaki Sinan Bür, o dönem için kulüp tarihinin en genç kaptanı oldu. Bür, bugün Bursaspor’da başkanlık koltuğunda oturmakta. Aynı sezon yeşil-beyazlıların efsanelerinden Sedat 3 (Özden) ilk kez forma giydi. Bursaspor kupada bir kez daha finaldeydi. Ancak Fenerbahçe’yi ilk karşılaşmada 1-0 yenip rövanşı 3-0 kaybedince şampiyonluk hayalleri suya düştü. Buna karşın yine bir teselli vardı. Fenerbahçe aynı zamanda lig şampiyonu olduğu için Bursaspor Türkiye’yi Kupa Galipleri Kupası’nda temsil etme hakkını kazandı. 1974-1975 sezonuna Eskişehirspor efsanesini yaratan Yugoslav çalıştırıcı Abdullah Gegic yönetiminde başlandı. Tatil için memleketi Kıbrıs’a giden kaleci Osman Uçaner, Barış Harekatı başlayınca adada esir düştü ve dönemedi. Onun yerine kaleye genç bir isim geçti. Bu file bekçisi Rasim Kara’ydı. Bursaspor ligde umduğunu bulamasa da ilk Avrupa deneyiminde başarılı oldu. Birinci turda İrlanda temsilcisi Finn Harps’ı 4-2 ve 0-0’lık skorlarla eleyen yeşil-beyazlı takım, ikinci turda İskoç ekibi Dundee United’ı 0-0’ın rövanşında Bursa’da 1-0 mağlup ederek son sekiz takım arasına girdi. Gegic’in öğrencileri çeyrek finalde Dinamo Kiev’e iki maçta da yenilmekten kurtulamadı.
1976’da tesisleşme konusunda önemli bir hale gerçekleşti ve bugün altyapının bulunduğu Vakıfköy Tesisleri’nin inşaatına başlandı. 1978-1979 sezonunda Bursaspor ilk kez küme düşme korkusunu hissetti. Sahası bakımda olduğu için maçlarını ilk dokuz hafta deplasmanda oynayan yeşil-beyazlılar gelen kötü sonuçlarla krize girdi. Son hafta Sedat 3’ün golüyle evinde Adana Demirspor’u yenen Bursaspor ligde kalmayı başardı. Takımın bu zorlu döneminde teknik direktör, ne zaman yeşil-beyazlıların başı sıkışsa ‘Muhtar gel bizi kurtar’ sloganıyla göreve çağrılan Muhtar Tucaltan’dı. 1979-1980 sezonunda elde edilen dördüncülük uzun yıllar yeşil-beyazlıların ligdeki en iyi derecesi olarak kaldı. Son haftalara kadar zirve yarışının içinde kalan Bursaspor son beş maçta sadece iki puan alabildi. Takımın santrforu Bahtiyar Yorulmaz, 12 golle Altaylı Mustafa Denizli ile gol krallığını paylaştı.
1980’lerin ilk yarısı birbirine benzer sezonlarla geçti. O yıllarda gençlerde gelen başarılar kulübün yüzünü güldürdü. Semih Yuvakuran bu dönemin en önemli öz kaynak ürünleri arasındaydı. Futbola yatkın Balkan göçmenlerinin nüfusun mühim bir kısmını oluşturduğu Bursa mümbit altyapısından her daim faydalanacaktı. 1985-1986 sezonunda ligde aradığını bulamayan Cavit Çağlar başkanlığındaki Bursaspor, Türkiye Kupası’nda fırtına gibi esti ve finale dek yükseldi. Bursa Atatürk Stadı’ndaki finalde Altay’ı 2-0 yenen yeşil-beyazlılar kupayı müzesine götürdü. Ligde ise yerleri 15.basamaktı ve bu küme düşme hattının içiydi. Fakat zamanın statüsü gereği kupa şampiyonu olarak 1.Lig’de kalmaya devam etti. Öte yandan Bursaspor’a kupa şampiyonluğunu getiren gollerden birinin altında imzası olan Tulipan’ın kısa bir süre sonra Apolyont Gölü’ndeki bir sandal gezisinde boğularak hayatını kaybetmesi kulüp tarihinin büyük trajedilerinden biriydi.
Bursaspor ertesi sezon bir kez daha küme düştü. Hatta 1987-1988 sezonunda Aydınspor ile 2.Lig ilk hafta maçını oynadı. Ancak kulüp tarafından Boluspor’un Zonguldakspor’u 2-1 yendiği karşılaşmanın anlaşmalı olduğuna dair idari mahkemeye yapılan itiraz yeşil-beyazlıların lehinde sonuçlanınca Bursaspor, Kocaelispor ile beraber 1.Lig’e döndü. Eski oyunculardan Orhan Özselek’in başkanlığını yaptığı yeşil-beyazlılar, 2.Lig için kurulan kadroyla 1.Lig’de beşinci oldu. Takımın yıldızı gelecekte Bursaspor tarihine adını yazdıracak olan Nejat Biyediç’ti. ‘Enflasyon düşer, hükümet düşer, Bursaspor babayı düşer’ sloganı da bu dönemde doğdu. Ertesi yıl Bursaspor yine kendini garip bir vakanın içinde buldu. Amatör kümede şampiyon olup profesyonel lige terfi eden yeşil-beyazlıların ikinci takımı 3.Lig’de de mutlu sona ulaşarak 2.Lig biletini almıştı. Bu ligde de güçlü takımları geride bırakan genç Bursaspor şampiyonluk ipini göğüsledi. Ancak ortada hukuki bir engel vardı. Yönetmelik aynı kulübün iki takımının aynı ligde mücadele etmesine izin vermiyordu. Federasyon böyle bir durumun ortaya çıkabileceğini öngörememişti. Tartışmalar ve arayışlar uzun süre devam etti. İkinci takımın haklarının bir başka kulübe devrilmesi gündeme geldi. Ancak sonuç çıkmadı. Sonunda Bursaspor’a 1 milyar lira tazminat verildi ve ikinci takım tarihe gömüldü. Bu ekipteki genç yetenekler diğer takımla harmanlanamayınca başka kulüplere dağıldı. Bursa da büyük bir fırsatı kaçırmış oldu. Bu dönemde başkan İbrahim Yazıcı’ydı. Bursaspor 1989-1990 sezonunun yedinci haftasında göreve gelen Yılmaz Vural ile iyi bir hava yakaladı ve ligi altıncı bitirdi. Garip bir kararla yola Vural ile devam edilmedi. Nunweiller ile Rumen ekolüne geçildi ama istenen netice alınamadı. 1991-1992 sezonu kupa faciası olarak geçmekte Bursaspor tarihinde. Sezon ortasında yeşil-beyazlı kulüpte ikinci kez göreve gelen Yılmaz Vural takımı Türkiye Kupası’nda finale taşıdı. Rakip Trabzonspor’du. Bursa’daki ilk mücadele 3-0 kazanılınca kutlamalar başladı. Fakat Avni Aker’de Trabzonspor sahadan 5-1 galip ayrılınca kupa Karadeniz’de kaldı. Bu olayın şoku uzun süre atlatılamadı. Fenerbahçe karşısında alınan 3-1’lik galibiyetle Başbakanlık Kupası’nın kazanılması dahi üzüntüyü hafifletmeye yetmedi.
1993-1994 sezonuna çekişmeli geçen kongrede başkanlığa seçilen Murat Gülez’in liderliğinde giren Bursaspor’da kurumsallaşma adına önemli adımlar atıldı. Bunun yanında sportif başarı için de kollar sıvandı. Teknik direktörlüğe dünya futboluna 3-5-2 sistemini kazandıran, Danimarka Milli Takımı ile büyük başarılara imza atan Sepp Piontek getirildi. Danimarkalı Frank Pingel, günümüzün başarılı santrforu Alexander Sorloth’ın babası Norveçli Goran Sorloth transfer edildi. Lakin kağıt üzerinde doğru gözüken hamleler skor tabelasına yansımayınca Piontek devri erken kapandı.
1995-1996 Bursaspor tarihinin parlak sayfaları arasında. Bir önceki sezonu altıncı tamamlayan yeşil-beyazlılar UEFA tarafından yeni oluşturulan Intertoto Kupası’na katılma hakkını almıştı. Teknik direktörlük koltuğunda kulüp tarihinin unutulmaz oyuncularından Nejat Biyediç oturmaktaydı. Önceki sezonun ortasında Bosna yararına oynanan bir maçta keşfedilen ve yabancı kontenjanı dolu olduğu için maç oynamadan tesislerde antrenman yapan genç bir Boşnak da artık sahadaydı. Bu futbolcu Elvir Baljic’ti. Forma giyememesine karşın takımda tutulması nedeniyle yönetim ve Biyediç tesisleri mülteci kampına çevirme eleştirisini bile göğüslemek zorunda kalmıştı. Fakat Baljic oynamaya başlayınca her şey unutuldu. Müthiş solak ve arkadaşları, Bursaspor’u Intertoto Kupası’nda Wimbledon, Kosice, Beitar ve Charleroi’nın yer aldığı grupta lider yaptı. Bir sonraki turda OFI Crete de geçildi. Bursa’da Alman ekibi Karlsruhe ile oynanan unutulmaz maçın normal süresi 2-2, uzatmalar ise 3-3 sona erdi. Penaltı vuruşlarında sevinen Karlsruhe oldu. Biyediç yönetimindeki Bursaspor ise oynadığı futbolla tüm Türkiye’nin takdirini ve sevgisini kazandı.
Ugandalı golcü Musisi’nin hizmete soktuğu timsah yürüyüşü gol sevinci de büyük ilgi gördü. Bu hareket sonrası eskiden Yeşil İnciler olarak anılan Bursaspor, Yeşil Timsah unvanını aldı. 1996-1997 sezonunu İngiliz teknik adam Gordon Milne idaresinde beşinci bitiren yeşil-beyazlı takımda her şey yolundaydı. Ancak Milne transfer döneminde Beşiktaş’tan heyecan verici bir teklif aldığını ve kafasının karıştığını söyleyince işler karıştı. Yaşanan bunalım kulübün ileri doğru atılımına ket vurdu. Mayıs 1998’de Elvir Baljic rekor bir ücret olan 9 milyon dolar karşılığına Fenerbahçe’ye satılınca Timsah’ın eline güçlü bir kadro kurmak için iyi bir fırsat geçti. Ancak transferde yanlış tercihler yapılınca beklentiler boşa çıktı. 1999’dan itibaren Bursaspor idari krizlerle boğuşmaya başladı. O sene Kani Şen yönetiminin faaliyet ve hesap raporları ibra edilmeyince kulüp tarihinde bir ilk yaşandı. Sonrasında gerçekleştirilen genel kurulda kentin güçlü ismi Cavit Çağlar sunduğu şartların kabulü halinde başkan adayı olacağını ilan etti. En önemli koşulu karşısına aday çıkmamasıydı. Fakat Yaşar Öztürk, Çağlar’a rakip oldu. Cavit Çağlar da adaylığını koymadı. Bir boşluk yaşandı. Kongrede ortaya aniden bir liste çıktı ve kazandı. Bursaspor’un yeni başkanı Recep Günay’dı. Tribünden gelme bir isimdi. ‘Hatce’ lakabıyla tanınıyordu. Söylemi ise seçkinlerin artık kenara çekilmesi ve kulübü biraz da varoşların yönetmesi gerektiği yönündeydi. Bu formül tutmadı. Günay ekonomik sorunlar nedeniyle çok geçmeden görevi bırakmak zorunda kaldı ardından şehrin elitlerinden oluşan bir yönetim oluşturan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan Bilenser Bursaspor’un başına geçti. Bu da bir ilkti. Bursaspor da elbette diğer pek çok kulüp gibi siyasetin çok uzağında değildi. Ağırlıklı olarak merkez sağ partilerde politika yapan isimler kulübün idaresinde yer alıyorlardı. Ama bu kez bir belediye başkanı doğrudan Bursaspor’un başındaydı. Üstelik genelde sağ partilerin hakim olduğu kentte bir DSP’li olarak. Belediye modeli çok da verimli olmadı. Bir yandan eski başkan Günay, açtığı davalarla yönetimin üzerine gidiyordu. Bu süreçte kulüp bir ara kayyuma bile kaldı. İşin ilginci kayyum döneminde üst üste dört maç kazanıldı. Doğal olarak kayyum ile ilgili matrak tezahüratlar doğdu. 2002-2003 sezonu çok sancılı geçti. Bursaspor son maçta Gençlerbirliği’ni yenerek ligde kalabildi. 2003-2004 sezonuna umutlu başlanıldı. Yıllarca yöneticilik yapan Fikret Üstenci artık başkandı. Teknik direktör olarak ise Gheorghe Hagi ile anlaşıldı. Rumen çalıştırıcıyı havaalanında binlerce taraftar karşıladı.
Hagi ismi taraftarı heyecanlandırmıştı. Ama beklentilere yanıt verecek kadro kurulamadı. Rumen teknik adamın ülkesinden getirdiği oyuncular istenen katkıyı yapamadı. İki kez gol kralı olan Okan Yılmaz da ayrılmak istemiş ama gönülsüz de olsa yuvada kalmıştı. Agresif bir kişiliği olan Hagi taraftarla iyi bir bağ kursa da oyuncularla anlaşamadı. Ve 12. hafta sonunda görevden ayrıldı. Yerine gelen Ümit Kayıhan hiç faydalı olamadı. Son çare olarak eski dost Biyediç’ten medet umuldu. Ancak onun döneminde iyi puan toplansa da Bursaspor tam 37 yıl sonra küme düştü. Aslında yeşil-beyazlılar 40 puan toplamayı başarmıştı. Ancak rakipler de kazanınca hazin son geldi. Beşiktaş’ın Bursaspor’un küme düşme hattındaki rakiplerine puanlar kaptırması iki kulübün ve taraftarların arasını bozdu. Bu gerilim uzun vadede birçok istenmeyen olaya sebep oldu.
Şehir şoktaydı. Kurtarıcı olarak kulüp yine bir belediye başkanına emanet edildi. Lakin Hikmet Şahin yönetimi uzun ömürlü olmadı. Ardından gelen Erkan Körüstan da vitesi yükseltse de takımı Süper Lig’e çıkaramadı. Ertesi sezon belediyenin desteğini alan Levent Kızıl başkan oldu. Ümit Milli Takım’dan ayrılan Raşit Çetiner teknik direktörlük görevini üstlendi. Hayli güçlü bir kadro oluşturuldu ve takım sezon sonunda Süper Lig biletini aldı. Yeniden döndüğü ligde ilk yılı sorunsuz geçiren Timsah ertesi sezon zorlansa da ligde kaldı. Bu arada başkan İbrahim Yazıcı olmuştu. 2008-2009 sezonunda teknik direktörlüğe Ertuğrul Sağlam’ın gelmesiyle çıkışa geçen yeşil-beyazılar son haftaya kadar Avrupa hedefini kovalasa da amacına ulaşamadı. Fakat iyi bir iskelet oluşmuştu. Her daim verimli olan Bursaspor altyapısından yetişen Sercan Yıldırım, Volkan Şen, Serdar Aziz gibi isimler formaya ısınmıştı. Alınan deneyimli oyuncular Bursa’ya uyum sağlamıştı. Transfer döneminde isimleri pek de ses getirmeyen iki yabancı takıma katıldı. Bu futbolcular Arjantinli Batalla ile Sırp Ivan Ergic’ti. Trabzonspor’dan Hüseyin Çimşir, Beşiktaş’tan Tomas Zapotocny transfer edildi. İyi sonuçlar bekleniyordu ama çok daha fazlası geldi. İlk beş hafta iki galibiyet alındı. Sonrasında önce beş maçlık kısa bir aranın ardından altı karşılaşmalık galibiyet serileri geldi. Bursaspor artık şampiyonluk yarışının içindeydi. Timsah ilk yarıyı lider Fenerbahçe’nin ardından üçüncü bitirdi. Devre arasında sadece Arjantinli golcü Iglesias alındı. Öncelik mevcut kadronun ödemelerine verildi. Bursaspor ikinci yarıda da başarılı çizgisini sürdürdü ve son haftaya gelindi. Son maçlar öncesi Fenerbahçe 73 puanla ilk sıradaydı. Yeşil-beyazlı takımın ise 72 puanı vardı. Fenerbahçe evinde Trabzonspor ile karşılaşırken, Bursaspor’un rakibi evinde Beşiktaş’tı. Timsah Beşiktaş’ı 2-1 yenerek üzerine düşeni yaptı ve İstanbul’dan gelecek sonucu beklemeye başladı. O sırada Fenerbahçe maçı 1-1 devam ediyordu. Geçmek bilmeyen dakikalar sonunda İstanbul’daki mücadelenin berabere bittiği haberi geldi. Bursaspor lig tarihinin beşinci şampiyonuydu. Kentte uzun süre devam edecek bir karnaval başladı.
Elbette Bursa çok mutluydu. Ama bir yandan da zor bir dönem başlıyordu. Başarı çıtası yükselmiş, beklentiler artmıştı. Daha da önemlisi kulüp daha cazip hale gelmişti. Spor yazarı Mehmet Demirkol o dönem katıldığı bir televizyon programında şöyle diyordu. ‘Çok üşüşen olacak kulübe. Doluşacaklar etrafınıza. Aman paranıza mukayyet olun.’ Zaman Demirkol’un uyarılarını haklı çıkaracaktı. Yeşil-beyazlılar ertesi sezon Türkiye’yi Şampiyonlar Ligi’nde temsil etmenin gururunu yaşadı. Lig üçüncü bitirildi. Ancak yük eskilerdeydi. Yeni transferler neredeyse hiç katkı sağlayamadı. Ertesi üç sezon Fenerbahçe’ye kaybedilen kupa finali dışında sıradan geçti. Bu arada 7 Mayıs 2013’te şampiyon başkan İbrahim Yazıcı yaşamını yitirdi. 2014-2015 sezonuna Şenol Güneş yönetiminde başladı Bursaspor. Takım o sezon kupada final oynadı ancak Galatasaray’a kaybetti. Ligde ise altıncı oldu. Bunlardan da önemlisi Bursaspor pek çoklarına göre tarihinin en iyi futbolunu sergiledi. 2021’de Bursa’ya heykeli dikilen efsane Arjantinli Batalla, Daum ile yaşadığı kriz sonrası artık Çin’deydi ama Belluschi, gol krallığı tacını takan Fernandao, Bakambu, altyapının yeni mahsulleri Ozan Tufan ve Enes Ünal harika top oynadılar. Kadrodaki yıldızlar daha sonra çok iyi bonservis ücretleriyle satıldı. Bu bir anlamda da sonun başlangıcıydı. Gelen büyük para kısa zamanda buhar oldu. Öte yandan 2015 yılında Atatürk Stadı kapılarını kapattı ve Bursaspor’un yeni adresi Timsah Arena’ydı. Yeni stadın kapasitesi daha büyük, imkanları daha fazlaydı ama taraftar yeni mekanı asla Atatürk Stadı kadar sevmedi. 2015 sonrası başkanlar ve hocalar değişse de, hatta Batalla bir ara geri dönse de düzenli olarak ilk onun altında seyretmeye başlayan Timsah, 2018-2019 sezonunda bir kez daha küme düşme üzüntüsünü yaşadı. Üç sezon sonra daha da büyük bir darbe geldi ve Bursaspor TFF 2.Lig’e düştü.
Ve son olarak yeşil-beyazlıların evinde 1461 Trabzonspor ile oynadığı maçın son düdüğü Bursaspor’un yeni sezonda yerinin 3.Lig olacağını ilan etti. Bu durum futbol kamuoyunda büyük sansasyon yaratsa da Bursalılar kendilerini bu senaryoya hazırlamıştı. Menajerlerin elinde oyuncak olan, son 10 senede çoğunluğu kongre tarafından ibra edilmeyen dokuz başkan tarafından yönetilen, niteliksiz oyuncularla doldurulan, puan silinme cezalarını artık doğal kabul eden, transfer tahtası uzun zamandır kapalı bir kulübün bu kadar süre bile ayakta kalması zordu. Sonunda korkulan oldu. Futbolumuzun en güzel tatlarından Bursaspor’dan geriye tüm olumsuzluklara karşın bir avuç fedakarın gayretleriyle oyuncu yetiştirmeye devam eden, genç milli takımlar için hala verimli bir kaynak olan Bursaspor altyapısı kaldı. Geçen zaman içinde taraftarının tavırlarıyla da sempati kaybetti Timsah. Amedspor ve Diyarbekir maçında açılan 1990’lardaki karanlık yıllara dair pankartlar birçok vatandaşın kalbini yaraladı. Kulüp çok ağır cezalarla karşı karşıya kaldı. Ayrıca taraftarlığı meslek haline getirenler, kulübü gelir kapısı görüp menfaatlerine uymayan yönetimleri bilinçli olarak sabote edenler Bursaspor’un bugünkü halinden paraları buhar eden idareciler kadar sorumlu.
Peki bundan sonra ne olacak? Recep Günay’ın skandallarla dolu ikinci dönemi sonrası başkan olan eski futbolcu Sinan Bür, 3.Lig’e düşmeye mani olamasa da kamuoyunda sağladığı güvenle kulübü kent ile biraz olsun barıştırdı. Her türlü olumsuzluğa karşın yakında yapılacak kongre için en az üç başkan adayı hazırlık yapıyor. Bursaspor taraftarının kulübü dibine kadar siyasete bulaştırarak çöküşün nedenleri arasında gördüğü Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş seçimi kaybetti. Yeni başkan Bursaspor’a yakınlığıyla bilinen Mustafa Bozbey. Zaten belediyedeki kan değişikliğinde Bursaspor’un halinin hiç de azımsanmayacak bir etkisi var. Ve son olarak yukarıda da belirttiğimiz gibi Bursaspor’un oyuncu fabrikası Vakıfköy üretimi sürdürüyor. Bana göre biraz vakit alacak ama yeşil-beyazlılar yeniden Süper Lig sahnesine dönecek. Haklı çıkıp çıkmadığımı elbette zaman gösterecek.
Kaynaklar: Erdal Akçay arşivi, Bursaspor arşivi, Adnan Örnek arşivi, ayaktakileroturanlar.com, Dünden Bugüne Bursaspor – İsmail Kemankaş, tff.org
20 Ekim 2024 - Kırmızı-beyaz-siyah bir Anadolu hikayesi
13 Ekim 2024 - Lejyonerlerin tarihçesi: Dalgakıran, bombacı ve Sabri Mahir’in film gibi öyküsü
8 Ekim 2024 - Şampiyonlar Ligi müziği bu kez Galatasaray’ın kadınları için çalıyor
9 Ağustos 2024 - ‘Süper’ kolay olunmuyor! 67 yıllık harika hikayede yeni sayfa