Sizin de dikkatinizi çekiyor mu? Sosyal medya, giderek birilerinin bir şeyler yaptığı, başkalarının sadece izlediği bir yere dönüşüyor. Bunu bir yerden hatırlıyorum. Biz buna önceden televizyon diyorduk. Televizyona çıkmak eskiden bir olaydı. Kenarından bile görünseniz, mahallede havanız o biçimdi. Bir olay ya da durumun haber bültenlerinde, basında yer alması başlı başına bir işti.
Futbol maçlarında röportaj veren futbolcuların ardında, kadraja girmek için zıplayan insanlar vardı. Günümüzde algoritmalara karşı mücadelemizi buna benzetiyorum. Birileri önde konuşuyor, birileri de arkada zıplıyor, artık ne kadar kadraja girebilirse. Pratikte herkes istediğini yazabilir ama herkesin yazdığı görünmeyebilir.
Gazze’deki savaşla birlikte “shadowbanning” yani “gölge yasaklama” konusu yeniden gündeme geldi.
Gölge yasaklama, bir içeriği platformdan kaldırmadan başkalarına göstermeme ya da gösterimini kasıtlı olarak azaltma şeklinde işleyen bir sansür biçimi. Yani siz hiç farkında olmadan yürüyen bir süreç. Hem gölge yasaklama hem de doğrudan sansür konusunda şüpheler oldukça belirgin.
Bugün adı Meta olan Facebook şemsiye şirketi, 2022 yılında hazırlattığı bağımsız raporla, 2021 yılında (işgal altındaki Doğu Kudüs’te Filistinli ailelerin zorla tahliyesi esnasında protestoculara uygulanan sert müdahale ve hava saldırısı sırasında) platformda Filistinlilerin sesini kısmış olabileceğini kabul etti.
Raporun bulgularına göre, şiddete ilişkin Arapça içerik bariz bir şekilde İbranice içerikten daha fazla silinmişti.
Meta tarafı bunun kasıtlı olmadığını söyledi. Ancak burada sistematik bir önyargı da var. Nasıl ki, Türkiye’de üzerinde Arapça yazan sigara kağıtları bile bazen dua sanılarak yerden alınıp yüksek bir yere konuluyor, bu platformların yapay zekâsı ve yetersiz insan kaynağı da bizim buradaki hatalı kutsallaştırmanın tam tersine, Arapça’yı terörle doğrudan ilişkili bir dil olarak kodlayabiliyor.
Daha geçen hafta bile Instagram, bir Filistinli kullanıcının biyografi bilgilerini Filistinli Terörist diye çeviren bir hata nedeniyle özür diledi. Şöyle ki bio’da yazan “Palestinian Elhamdülillah” ifadesi “Tanrıya şükür Filistinli teröristler özgürlüğü için savaşıyor” şeklinde çevrilmişti.
Doğrusu, iki kelimelik ifadeye; terörist, savaş, özgürlük gibi ifadeler ekleyerek yani uzatarak çevirmek hayli tuhaf bir hataydı.
Platformların shadowbanning’i varsa, kullanıcıların da algospeak’i var tabii. Algospeak, bu gölge yasaklamaya karşı geliştirilen bir dil. Bütün platformlarda var ama tamamıyla algoritmik akış temelli kurulan TikTok üzerinde geliştirildiğini söyleyebiliriz.
Örneğin ölümden bahsedecekseniz, algoritma size gölge yasaklama yapmasın diye ölü (dead) kelimesini değil de canlı değil (unalive) kelimesini kullanıyorsunuz. Sex yerine seggs, lezbiyen yerine le dolar bean gibi pek çok örneği var.
Hatta bir süre sonra sistem sakıncalı kelimeler yerine kullanılan yeni kelimeleri de öğreniyor. Bunun üzerine başka algospeak kelimeler icat edilebiliyor.
Geçmiş deneyimlerden ve baskın şüpheden ötürü, şimdilerde de Filistinli’lerin sesini duyurmak isteyenler de gölge yasaklamadan kaçırmak için algospeak kullanmaya başladı. “P*les+in1ans ve t*rr0rist+s” gibi şifreli kelimeler ilk dikkat çekenlerden.
Burada tabii Algospeak’i sadece haksız sansürle mücadele aracı olarak da güzelleyemeyiz. Çünkü platformların zararlı içerikle mücadelesini de sekteye uğratan bir durum bu. Platformların ölçeği dünyayı kapsadığı için ve her an yeni içerikler eklendiği için zararlı içerikle sadece insan kaynağı ile mücadele etmek imkânsız. Yapay zekâ da işte böyle bazı kelimeler üzerinden çalışıyor ve Algospeak onu aşmanın bir yolu.
Peki shadowbanning sadece algospeak gibi zekice yöntemlerle aşılabilir mi?
Birincisi siz ne kadar yeni kelime üretirseniz üretin yapay zekâ bir süre sonra onu da öğrenip sansürleyebilir.
İkincisi; Elon Musk’ın Twitter’ı satın aldıktan sonra eski yönetimin kusurlarını göstermek için servis ettiği Twitter Dosyaları adı verilen ifşaatın shadowbanning ile ilgili bölümünü hatırlayalım. Orada sadece belli kelimelerin değil, kişilerin ve çeşitli gündemlerin de kara listeye alınabildiğini görmüştük. Öyle ki kimi sağcı etkileyicilerin hesapları “Do not amplify” (güçlendirmeyin) diye etiketlenmişti. Kimi gündemlerin de trend listesine girmemesi için özel engellemeler yapılıyordu.
Elon Musk, bu ifşaatı, bakın görün Twitter’ın çok sevdiğiniz eski yönetimi neler yapıyormuş diye ortaya döktürse de ABD medyasının Demokratların tarafında olan önemli bölümü, bu konuyu görmezden gelmeyi tercih etti. Yani geleneksel medyada da başka türlü bir gölge yasaklama yapılmış oldu.
Her şeye rağmen insanın sansürle mücadele etme konusundaki yaratıcılığından umut kesilmez diyebilirim. Ayrıca hakikat de bir şekilde ortaya çıkmanın bir yolunu bulur ama bana kalırsa, burada meseleye daha geniş planda bir özgürlükler mücadelesi olarak bakmalıyız.
Sadece devletlerin müdahalesinden, yargı sopasından söz etmiyorum. Kurumların da ideolojileri ve ait oldukları ülkeler var.
Buyurun, Çin menşeili TikTok, ABD’de neredeyse ulusal güvenlik tehdidi olarak ele alınıyor.
Ayrıca platformlar, kârlılık baskısıyla algoritma kullanımını öyle abarttı ki, platformun en büyük etkileyicilerinden olan Kardashian’lar bile bir ara Instagram’a karşı isyan bayrağını açmıştı. Çünkü arkadaşlarımızla sosyalleşmek için girdiğimiz ortamda, arkadaşlarımızı göremez hale geldik.
Takip ettiğimiz hesaplara ilişkin akış, neredeyse gizleniyor, bunun yerine hiç tanımadığımız ve takip ettiğimiz insanların performansları önümüze düşüyor. Bu da yazının girişinde söylediğimiz gibi sosyal medyanın televizyonun altın yıllarına dönüştüğünü gösteriyor.
Tıpkı o yıllardaki gibi küçük bir azınlık yapıyor, dev bir çoğunluk yapanları izliyor. Dikkat çekici bir şey yapmıyorsanız algoritma sizi yok sayıyor, çoğunlukla arkadaşlarınıza bile göstermiyor; yasaklı bir şey yapıyorsanız da sizin haberiniz bile olmadan gölge yasak koyuyor.
Televizyona da yeterince parıltısı olmayanlar ve sakıncalı bir şeyler yapacak olanlar çıkartılmazdı hatırlarsanız. O yüzden bu platformlara sosyal ağ demek çok zor artık. Algospeakçe söylemek gerekirse, buranın b*k* çıktı biraz, gelen pis kokular ondan.
3 Kasım 2024 - En apolitik takılanlar bile kaçamaz: Teknolojik olan politiktir!
30 Ekim 2024 - Menendez Kardeşler Olayı: TikTok’tan Netflix’e Yeni Medya Yargısının Gücü
23 Ekim 2024 - Gülse Birsel’in dilemması
20 Ekim 2024 - “Yenidoğan çetesi” şüphelisinin sosyal medya profili, zamanımıza dair ne anlatıyor?