Jeopolitik riskler arttı, CEO’ların büyüme beklentisi 3 yılın en düşük seviyesinde
Bilim ve teknoloji dünyası, her gün karşımıza birbirinden ilginç onlarca buluş ve yenilikçi haberle çıkıyor. Bu bültende bilim, uzay ve teknoloji alanında bir haftada gerçekleşen gelişmelerin ufak bir özetini çıkaracağız.
Gökbilimciler, geçen yıl 2 Ekim’de meydana gelen GRB 221009A adındaki kozmik patlamanın şimdiye kadar görülen en parlak patlama olduğuna inanıyor. Güneş sistemini kasıp kavuran yoğun bir radyasyon dalgası üreten bu patlama, çoğu gama ışını cihazını da kör etti. Dolayısıyla gökbilimciler her 10 bin yılda bir meydana gelen ışımanın gerçek yoğunluğunu ölçemedi. Bununla birlikte geçmiş ve mevcut verileri kıyaslayarak enerji harcamasını yeniden kurgulayan bilim insanları, bu patlamanın, şimdiye kadar görünenlerden 70 kat daha parlak olduğuna kanaat getirdi. Avrupa Uzay Ajansı’na göre patlama, Dünya’nın yukarı atmosferine yaklaşık bir gigawattlık enerji bıraktı ki bu bir elektrik santralinin enerji üretimine tekabül ediyor.
Hazır olun, yeni bir gezegen teorisinden bahsedeceğiz! Ama önce haberi daha iyi anlayabilmek için kısaca karanlık maddeden bahsedelim. Evrenin yapısı ve hareketleri incelendiğinde, var olan maddenin yerçekimi etkileriyle açıklanamayan bazı hareketler ve oluşumları olduğu tespit edildi. Bu oluşumların var olabilmesi için evrende gözlemlenebilen maddenin yanı sıra bir de ‘karanlık madde’ denen, varlığını gözlemleyemediğimiz ancak dolaylı yollarla varlığından haberdar olabildiğimiz bir madde formu olduğuna dair teoriler ortaya atıldı. Wisconsin-Madison Üniversitesi’nden teorik fizikçi Yang Bai öncülüğündeki fizikçiler, henüz hakem değerlendirmesinden geçmemiş bir makalede, mevcut ötegezegen tespit yöntemimizle gelecekte tamamen karanlık maddeden yapılmış dünyalar keşfedilebileceğini ifade ediyor. Bilim insanları şu anda ötegezegenleri tespit edebilmek için gezegenin, yıldızının önünden geçerken meydana gelen ışık azalmasını ölçüyor. Ekip, aynı yöntemle yıldızdaki ışık değişimini gözlemleyip, normal ötegezegenlerde rastlanmayan bozulma tespit edilmesi halinde ‘karanlık ötegezegenler’in keşfedilebileceğine inanıyor.
Hiç yukarı doğru çakan bir şimşek görmüş müydünüz? Eğer görmediyseniz şanslısınız, şimdi göreceksiniz. Brezilya’nın São José dos Campos kentinden araştırmacılar, geçen yıl birkaç binanın paratonerinin, inen yıldırımları yakalamak üzere yukarı uzandığı anı tam olarak objektife almayı başardı. Başka bir deyişle paratoner, yıldırımı yıldırımla kontrol altına aldı. Bilim insanları bu inanılmaz görüntüleri yakalamak için saniyede 40 bin görüntü kaydeden yüksek hızlı bir kamerayı, çarpışmanın yaşandığı bölgeden yaklaşık 150 metre uzağa yerleştirdi. Olayın ilk olarak Geophysical Research Letters dergisinde aralık ayında yayımlanan fotoğrafları, The New York Times tarafından birleştirilerek video haline getirildi. Bu görülmeye değer videoyu buradan izleyebilirsiniz.
Hamamböceklerinin üreme şekli mutasyona uğradı ve bu bizim suçumuz. Niye mi? İnsanlar yıllar boyunca hamamböceklerini ortadan kaldırmak için hazırladıkları zehirli tuzaklarda glikoz içeren çözeltileri yem olarak kullandı. Hamamböcekleri bu tuzağa yıllarca düşse de 20’nci yüzyılda buna bir son vererek yeni bir mutasyon geliştirdiler. O da glikozdan tiksinmek. Mutasyonu geçirenlerin tam sayısı bilinmese de araştırmacılar son yıllarda konuya ilişkin yayımlanan akademik makalelerin çokluğundan dolayı durumun oldukça yaygın olduğundan şüpheleniyor. Bu omurgasız hayvanlar ölümden kurtuldu ama bu sefer de üreme şekilleri hasar gördü. Normal şartlarda erkekler dişileri etkilemek için maltoz salgılıyordu. Bu maltoz da dişilerin tükürüğüyle glikoza dönüşüyordu. Ne var ki dişiler artık glikozdan illallah ettiği için erkeklerin salgılarını çekici bulmamaya başladı. Erkekler de üreyebilmek için yeni mutasyonlar geçirmek zorunda kaldı. Anlayacağınız maltoz yerine daha zor çözünen bir şeker olan maltotrioz salgılamaya başladılar.
Diyabetik ülser, yanık veya iyileşmeyen cerrahi yaralara sahip kişilere ümit verecek bir haberimiz var. Bilim insanları, kronik yaraları tespit edebilen ve iyileşmelerine yardımcı olan akıllı bir bandaj geliştirdi. Cihaz yeniden kullanılabilir esnek baskılı devre kartı ile tek kullanımlık bant olmak üzere iki parçadan oluşuyor. Tek kullanımlık bantta biyosensörler, elektrotlar ve ilaç kaplı hidrojeller var. Biyosensörler; yaranın sıcaklığını, pH’ını ve glikoz, ürik asit ve laktat gibi bileşenlerin seviyelerini takip ediyor, yaranın enfekte olup olmadığı ve iltihabın durumu hakkında faydalı bilgiler sağlayan ölçümler yapıyor. Cihaz önce fare ve sıçanlarda denenmiş. Akıllı bandajın takılı olduğu farelerin yaralarının, bandaj olmayan farelere kıyasla daha çok kapandığı gözlemlenmiş.
Apple’ın dört gözle beklenen sanal gerçeklik başlığının haziran ayında piyasaya sürüleceği tahmin ediliyor ama bir sorun var: Bazı çalışanlar cihazın potansiyelinden kaygılı. Öyle ki bu endişeleri sebebiyle projeden ayrılanlar oldu. Çalışanlar akıllı telefondan sonraki yeni teknoloji dalgasına öncülük edeceği düşünülen bu başlıkların, yaklaşık 3 bin dolar olması beklenen fiyatlandırmasına tepkili. Zira bu fiyatın insanları ürüne karşı çekimser hale getireceğine inanıyorlar. İkinci olarak ise bu sanal gerçeklik başlıkları daha çok MetaVerse projelerinde kullanılabilecek cihazlar. Ne var ki MetaVerse bir hayli hız kaybetti. Bu noktada da başlıkların piyasaya sürülmesinin bir anlamı kalmıyor. Sonuçta kullanılabilecek bir ortamları kalmayacak. Uzun lafın kısası, çalışanlar özellikle de işçi kıyımlarının alıp başını gittiği bu şartlarda başlıkların tutmayacağını düşünüyor.
Avrupa Birliği, Facebook ve Google gibi teknoloji devlerinin yayımladığı siyasi reklamlarda ne kadar ücret aldıkları, içerik için kimlerin ödeme yaptığı ve kaç kişinin bu reklamları görüntülediği gibi bilgileri açıklamaya zorlayacak yeni yasalar üzerine çalışıyor. Facebook ve Instagram’ın çatı şirketi Meta, bu yeni reklam yasalarına uymakta zorlanabileceği endişesiyle Avrupa’da siyasi reklamların yayımına şirket genelinde son vermeyi düşünüyor. Facebook’un bazı seçimleri manipüle etmek için kullanıldığının tespit edilmesinin ardından ateş altında kaldığı da göz önünde bulundurulduğunda, Meta’nın bu endişesi çok da yersiz durmuyor.
Microsoft’un kurucusu Bill Gates, 22 Mart’ta yayımladığı blog yazısında ChatGPT’nin, masaüstü arayüzünden bu yana 43 yılın en büyük teknolojik gelişmesi olduğunu belirtmiş ve yapay zekânın işgücü, eğitim ve sağlık hizmetleri alanında fayda sağlayacağını yazmıştı. ABD’li milyarder Elon Musk ise Gates’in yaklaşımının ‘sığ’ olduğu kanaatinde. Gates’in yapay zekâya karşı oldukça iyimser tutumunu garipseyen bir internet kullanıcısına yanıt veren Musk, Gates ile ilk görüşmelerinde yapay zeka hakkında sınırlı bir anlayışa sahip olduğunu belirterek, Gates’in bu sınırlı anlayışın hâlâ devam ettiğini ifade etti. Öte yandan Musk’ın yapay zekâ hakkındaki düşüncelerinin ne olduğunu bu haberden az buçuk anlayabilirsiniz.
Psikoloji dünyasında başkalarının duygu, inanç, niyet ve zihinsel durumlarını anlama becerisine ‘zihin teorisi’ deniyor. Bu becerinin yokluğu veya bozukluğu otizm, şizofreni ve diğer gelişimsel bozukluklarla ilişkilendiriliyor. Bu beceri sayesinde izlediğimiz filmden, oynadığımız oyundan, çevremizdeki insanların varlıklarından keyif alabiliyoruz. Peki ya makinalar da bu beceriyi geliştirmeye başladıysa? Stanford’dan psikolog Michal Kosinski, ChatGPT ve GPT-4 gibi büyük dil modellerinin zihin teorisi geliştirdiğine inanıyor. Kosinski zihin teorisi için kullanılan testlerden 40 farklı varyasyonu 10 büyük dil modeline uyguladı. Sonuç: GPT-3.5 yüzde 90, GPT-4 ise yüzde 95 oranında doğru tahminlerde bulundu. Başka psikologlar ve bilgisayar bilimcilerin yaptığı denemelerde yapay zeka yüzde 70 gibi daha düşük sonuçlar aldı. Ayrıca bu uzmanlardan bazıları testlerden yüksek sonuçlar çıkmasının gerçek bir zihin teorisinin kanıtı olmayacağına dikkat çekti.
Sosyal medya hesaplarınızda akışınıza yukarıdaki fotoğraflar düşse bunların gerçek olup olmadığını anlayabilir miydiniz? Aslında üçü de gerçek değil. Çin’in Çongçing eyaletinde bir sokak fotoğrafçısı olan Zhang Haijun, 90’lı yılların yeniden canlandırıldığı bu görüntüleri yapay zeka programı Midjourney ile oluşturdu. Zhang’ın bu nostaljik yapay zekâ çalışmaları, Çin’in tarihi fotoğraflarını toplayan Tong Bingxue adındaki bir koleksiyonerin de ilgisini çekti. 86 bin kişinin takip ettiği China in Pictures hesabında bu fotoğraflardan bazılarını paylaşan Tong, fotoğrafların çözünürlük, netlik, duygunluk ve renk tonu gibi açılardan oldukça gelişmiş göründüğünü söylüyor. Bu nostaljik fotoğrafların devamına buradan ulaşabilirsiniz.
Okuma tavsiyeleri
Yukarıdaki 10 haberin dışında bu haftaya damga vuran birkaç habere daha kısaca değinmekte fayda var:
Hubble’ın objektifinden farklı bir Uranüs ve Jüpiter: NASA’nın emektar uzay teleskobu Hubble, Güneş sisteminin dev gezegenleri Uranüs ve Jüpiter’deki hava değişimlerini kadrajına aldı.
Ay yüzeyinde trilyonlarca kilogram su damlacıkları olabilir: Ay yüzeyinden alınan toprak örneklerinde çok küçük cam küreler içine hapsolmuş çok miktarda su bulunduğu tespit edildi. İnsanlık Ay’da kalıcı üsler kurmaya hazırlanırken gelen bu haber oldukça sevindirici.
Son 6 yılın en güçlü jeomanyetik fırtınası Dünya’yı vurdu: Yaklaşık son 6 yılın en güçlü güneş fırtınası 24 Mart’ta Dünya’yı vurdu. Ancak garip bir şekilde hava tahmincileri bunun böylesine şiddetli geleceğini göremedi.
Moore Yasası’yla bilgisayarların geleceği noktayı gören Gordon Moore yaşamını yitirdi: Moore Yasası olarak hayatımıza giren öngörüsüyle 1965’te bilgisayarların izleyeceği yolu öngören Gordon Moore yaşamını yitirdi. 94 yaşındaki bilişim öncüsü, çip teknolojisinin gelişmesiyle elektronik eşyaların zaman içerisinde ucuzlayıp herkesin alabileceği seviyeye ineceğini savunuyordu.
Araştırmaya göre uyuşturucu ve alkol sizi daha yaratıcı yapmıyor: Essex Üniversitesi ve Berlin Humboldt Üniversitesi’nden araştırmacılar, uyuşturucunun ve alkolün yaratıcılığı artırdığı şeklindeki iddiaya yaptıkları çalışmayla yanıt veriyorlar.
Bilim insanları bira atığından batarya üretmeyi başardı: Almanya’daki Friedrich Schiller Üniversitesi Jena’daki kimyagerlerden oluşan bir ekip, bu tekniğin bira üreticilerinin milyarlarca ton yan ürününü “iklim dostu bir gelecek için” enerji depolama cihazlarına dönüştürebileceğini öne sürüyor.
Nesli binlerce yıl önce tükenen mamutun DNA’sından köfte yaptılar: Avustralya’daki bir yapay et girişimi, nesli binlerce yıl önce tükenen yünlü mamutların DNA’sını dizileyerek köfte üretti. Üretilen bu köfte, Hollanda’daki bir bilim müzesinde sergileniyor.
Bilim insanları yalanı anlamanın en iyi yolunu tespit etti: Hollandalı bilim insanları, birinin yalan söylediğini anlamanın basit bir yöntemini ortaya koydu: Ayrıntı eksikliğine dikkat etmek.
TikTok ABD’de yasaklanmanın eşiğinde… Sırada WeChat mi var?: TikTok CEO’su Shou Zi Chew, ABD’de Temsilciler Meclisi üyelerinin huzuruna çıkarak ifade verdi. Öte yandan Çin hükümeti, TikTok’un satışına kesinlikle karşı çıkacaklarının altını çiziyor. Diğer bir Çin uygulaması WeChat’in de benzer bir yasakla karşılaşıp karşılaşmayacağı ise merak konusu.
Yapay zeka kanseri, oluşmasından 4 yıl önce gördü: Yapay zeka destekli tıp, insanlığın ömrünü uzatma konusunda ümitvar bir tablo çiziyor. ABD’deki Lauder Meme Merkezi’nde, meme kanseri olan bir kişinin taşıdığı tehlike, kanser teşhisi konulmadan 4 sene önce tespit edildi.