New York Times’dan yapay zeka yasağı: Dil modelleri artık içerikleriyle beslenemeyecek
Bilim ve teknoloji dünyası, her gün karşımıza birbirinden ilginç onlarca buluş ve yenilikçi haberle çıkıyor. Bu bültende bilim, uzay ve teknoloji alanında bir haftada gerçekleşen gelişmelerin ufak bir özetini çıkaracağız.
Bu hafta ötegezegenlerden yola çıkıyor, James Webb ile güzel manzaraları seyre dalıyor, ardından tarihte gerilere giderek önce volkanik patlamalara sonra daha da geriye giderek T-Rex’lere göz atıyoruz. Günümüze geri dönerek Danimarka’ya uğruyor ve tabii ki teknolojinin son zamanlardaki gözde konusu ChatGPT’deki son gelişmeleri inceliyoruz.
Bilim insanları uzun zamandır büyüklüğü Dünya kadar olan ve manyetik alana sahip gezegenler tespit etmek için kendilerini parçalıyor. Yaşamın sürdürülebilirliği için atmosfer tek başına iş görmüyor. Bunun yanı sıra atmosferi uçucu emisyonlardan koruyacak bir de manyetik alanın olması gerekiyor. Yoksa atmosfer zaman içinde parçalanıp yok oluyor. Küçük gezegenlerde manyetik alan tespiti kolay bir iş değil ama bilim insanları buna da çareyi buldu: Yıldızlarına gerçekten yakın olan gezegenleri incelemek. Sonunda bilim insanlarının yüzünü güldüren bir gelişme yaşandı. Gökbilimciler yaşam için aranan özelliklerden ikisine de sahip olduğu düşünülen güçlü bir aday bulduğunu düşünüyor. Nature Astronomy dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, gökbilimciler Dünya’dan sadece 12 ışık yılı uzaklıktaki bir yıldızın yörüngesinde dönen kayalık bir gezegenden tekrar tekrar radyo sinyalleri aldı. YZ Ceti b olarak adlandırılan bu ötegezegenin ürettiği radyo dalgaları sayesinde gezegenin manyetik alanının gücünü hesaplamak mümkün. Aranan gezegenin YZ Ceti b olup olmadığını ise zaman gösterecek.
NASA’nın James Webb Uzay Teleskobu, Uranüs gezegeninin şimdiye kadarki en detaylı görüntüsünü yakalamaya başardı. Gezegenin yakınlaştırılmış görüntüsü 6 Şubat 2023’te iki filtre kullanılarak 12 dakikalık bir pozla elde edildi. Peki bu görüntüde neler var? Gezegenin bilinen 13 halkasının 11’i net bir şekilde görülüyor. Üstelik bu halkalardan bazıları öylesine parlak ki birbirine karışıyor. Ama bilim insanlarını en hayrete düşüren şey teleskobun Yakın Kızılötesi Kamerasının gezegenin tozlu halkalarından en içteki ikisini yakalayacak kadar hassas olması.
James Webb’e girmişken muhteşem bir manzarayla daha devam edelim. Yaklaşık 340 yıl önce Dünya’da gece vakti parlak bir ışık belirdi. Bu yaklaşık 11 bin ışık yılı uzaktaki yıldız muazzam bir patlamayla yok oldu. Süpernova Cassiopeai A olduğunu bildiğimiz bu ışık, James Webb Uzak Teleskobu tarafından daha önce hiç görülmemiş ayrıntılarıyla görüntülendi. Hubble Uzay Teleskobu’nun 2004’te çektiği görüntülere buradan bakarak Webb’in ne kadar çok ayrıntı yakaladığını daha iyi anlayabilirsiniz. Görüntüde kalıntının dış kenarındaki o koyu turuncu renkli kısım, yıldızın çevresindeki materyallerle etkileşime girdiğinde ortaya çıkan sıcak tozun varlığına işaret ediyor. Görüntünün merkezine doğru ise ölen yıldızdan geriye kalan oksijen, argon ve neon gibi ağır elementler görülüyor.
NASA’nın herhangi bir sıkıntı çıkmazsa Kasım 2024’te başlatacağı Artemis II görevi sayesinde 50 yıldan sonra ilk kez insanların Ay’a dönüşüne tanıklık edeceğiz. Bunun ne kadar büyük bir olay olduğunu söylemeye gerek bile yok. Takdir edersiniz ki NASA’nın Astronot Şefi Joseph Acaba da üç şanslı astronota Ay görevi için seçildiklerini ballandıra ballandıra açıklamak istedi. Acaba’nın planı seçilen astronotların hepsinin aynı gün Johnson Uzay Merkezi’nde olmasını sağlamaktı. Ne var ki hepsini aynı zamanda aynı yerde toplamak zor oldu. Görevin pilotu olması planlanan Victor Glover, alakasız bir öğle yemeği toplantısından yeni çıkmıştı. Acaba’ya geç kalacağına dair mesaj atmıştı. Görevin uzmanı Christina Koch ise kilometrelerce uzaktaki Nötr Yüzdürme Laboratuvarı’ndaydı. Toplantıya uzaktan katılabileceğini düşünerek patronuna mesaj attı ve tabii ki olumsuz yanıt aldı. Ve son olarak görevin komutanı Reid Wiseman, doktor randevusuna sıkışıp kalmıştı. Nihayet üç astronot da ofise ulaştığında Acaba muradına erdi. Ay’a gidip gelerek tarih yazacak olan bu astronotları yüz yüze toplantı için bir araya getirmenin bu kadar zor olacağını kim bilebilirdi?
“Yaşlılar, tutulma sırasında Ay’ın nerede olduğunun görünmediğine hiç şahit olmamıştı… Bu gerçekten korku duyulacak bir durumdu.” Japon şair Fujiwara no Teika 2 Aralık 1229’da bu sözleri kaleme almıştı. İşte Ortaçağ rahipleri buna benzer gökyüzü olaylarını gözlemleyerek, farkında olmadan tarihin en büyük patlamalarından bazılarını kayıt altına almış. Burada 1100 ila 1300 yılları arasında Avrupa’da meydana gelen 64 tam ay tutulmasından 51’inin eksiksiz bir şekilde kayıtlara geçirilmesinden bahsediyoruz. Tarihler önemli. Çünkü özellikle bu yıllar arasında volkanik açıdan tarihteki en aktif dönemlerden biri yaşandı. Bu patlamalar sonucu ortaya çıkan dumanlar güneş ışığını engelledi ve iklim sorunu yaşanmasına yol açtı. Geçmiş kayıtlar, Avrupa’da özellikle 1257’deki patlamanın ardından yaşanan ilk yazın son bin yıl içinde kaydedilen en soğuk yazlardan biri olduğunu gösteriyor. Uzun lafın kısası uluslararası bir araştırma ekibi, 12. ve 13. yüzyıl Avrupa ve Orta Doğu kroniklerinden yararlanarak, dünyanın şahit olduğu en büyük volkanik patlamaların bir kısmını tarihe not düşebildi.
Son yıllarda bilim insanları, bir yumurtayı sperm tarafından döllemeden embriyo üretmeye adım adım yaklaşıyor. Geçen yıl iki ayrı ekip fare kök hücrelerinden bu tür embriyolar oluşturmuş, hatta bunların sekiz buçuk güne kadar hayatta kaldığı gözlemlenmişti. Bu sefer Çin’deki bir ekip, insanlara en yakın genetik yapıya sahip maymun türü olan makaklar üzerinde araştırmalarını yürüttü. Biyomühendislik alanında bir ilki başaran bu Çinli ekip, maymun kök hücrelerinden embriyo benzeri yapılar oluşturdu. Bu yapılar sekiz taşıyıcı dişi maymunun rahmine nakledildi ve üçü başarılı bir şekilde hamile kaldı. Bu kapsamda makaklar hamileliğin erken dönemlerinde görülen hormon dalgalanmaları yaşadı, erken gebelik keseleri geliştirdi. Ne var ki bu embriyonik yapılar yaklaşık bir hafta sonra tamamen kayboldu. Yine de çalışmanın yazarları, bu araştırma sayesinde embriyo gelişiminin ilk anlarını ve nelerin ters gidebileceğini daha iyi anlayabileceğimizi söylüyor.
T-Rex’lerin dişleriyle gösteriş yapan krallardan ziyade komodo ejderlerine benzediğini söylesek hayal kırıklığına uğrar mısınız? Science dergisinde yayımlanan yeni bir araştırma, T-rex ve velociraptor gibi teropodların dişlerinin, pul pul bir dokudan oluşan dudaklarla gizlenmiş olabileceğini ortaya koydu. Ancak araştırmacılar ‘dudaklar’ derken öyle memelilerde gözlemlenen dolgun ya da bağımsız hareket eden yapılardan bahsetmiyor. Aksine teropodlardaki bu dudaklar, daha ziyade keskin dişleri korumaya yarıyordu. Zira dudaklar, diş minelerinin aşınmasını doğrudan önlemese de en azından koruyucu bir bariyer oluşturuyor. Hem bu konuda T-Rex’leri günümüzdeki timsahlarla karşılaştıran ekip, timsah gibi dudaksız canlılarda çok daha fazla aşınmış diş minesine rastlandığını gözlemledi.
Bilim insanları, Danimarka’nın su kaynaklarındaki lityum seviyeleri ile çocuklara otizm teşhisi konulma riski arasında bir bağlantı tespit etti. Araştırmacılar 2000 ila 2013 yılları arasında doğan ve otizm tanısı konulmuş çocukları belirlemek için hasta veri tabanı ve nüfus kayıt bilgilerini kullandı. Bu verileri halkın kullanımına açık 151 farklı su şebekesiyle eşleştirdi. Öte yandan araştırmacılar sudaki lityum seviyelerini de dört parçaya ayırdı. Lityumun en yüksek görüldüğü bölgelerde otizm riskinin yüzde 46 daha fazla olduğu ortaya çıktı. Daha spesifik olmak gerekirse çalışmaya katılan otizm teşhisli 8 bin 842 kişiden 2 bin 850’sinin içme suyundaki lityumun en yüksek olduğu bölgelerde yaşadığı tespit edildi. Üstelik bulgular, annenin sosyoekonomik durumu ve hava kirliliği gibi unsurlar hesaba katıldıktan sonra bile geçerliliğini korudu. 52 bin 706 çocuk üzerine yapılan çalışma, lityumun doğrudan otizme neden olduğunu kanıtlamak için yeterli değil ancak araştırmacılar konunun üzerine eğilmeye devam etmeyi planlıyor.
ChatGPT her alanda işimizi kolaylaştıran bir yapay zeka robotu olsa da söylediği her şeye inanmadan önce teyit etmenizde fayda var. Niye böyle başladığımızı şimdi anlatacağımız hikayeden anlayacaksınız. USA Today için bir yazı kaleme alan George Washington Üniversitesi hukuk profesörü Jonathan Turley, UCLA’dan Eugene Volokh adlı bir meslektaşının ChatGPT’ye cinsel tacizle suçlanan ABD’li hukuk profesörlerini sorduğunu yazdı. Volokh’un yapay zeka botundan tam olarak istediği şey, tacizle suçlanan hukuk profesörlerinin skandallarını detaylıca anlatması ve medya kaynaklarına atıfta bulunmasıydı. Sohbet botu da bunu bir nevi yerine getirdi; isimler verdi ve kaynaklar gösterdi. Bu kaynaklardan biri de Turley’nin Alaska’ya yaptığı bir gezi sırasında öğrencilere cinsel tacizde bulunduğunu iddia eden 2018 tarihli sahte bir Washington Post makalesiydi. Turley, “Öğrencilerimle Alaska’ya hiç gitmedim, The Post böyle bir haber yayımlamadı ve hiç kimse tarafından cinsel tacizle suçlanmadım. Takdir edersiniz ki bu benim için bayağı şaşırtıcı oldu” diye yazdı. Tam da ChatGPT’ye hukuki yaptırım uygulanıp uygulanamayacağı konusu tartışılırken böyle bir olayın yaşanması tartışmaları daha da alevlendirecek gibi.
Google’ın eski CEO’su ve aynı zamanda ‘Yapay Zeka Çağı’ adlı kitabın yazarlarından Eric Schmidt, insanların yapay zekaya aşık olmaya başlamasından endişe duyuyor. Schmidt, ABC News’e verdiği bir röportajda, yapay zekaların her dilde eğitim kapasitesini artıracak bir öğretmen olacağını söyledi. Ancak Schmidt’e göre şöyle bir sorun var: Ya insanlar bu yeni öğretmenlerine aşık olmaya başlarsa? Bu çok uzak bir ihtimal sayılmaz. Zira dış dünyadan uzaklaşmak isteyerek internette dost ve hatta bazen aşk arayanların sayısı az sayılmaz. Kullanıcılarına yardım etmek ve ilgi göstermek üzere tasarlanmış ve bir robot olduğunun kolayca unutulacağı kadar akıcı konuşan sohbet robotlarının duygusal boşluktaki insanları kendisine bağlaması hiç de zor değil. Bu vesileyle daha bu hafta 63 yaşındaki Peter adındaki bir adamın, Andrea adını verdiği yapay zekaya aşık olup evlendiğini hatırlatalım.
Yukarıdaki 10 haberin dışında bu haftaya damga vuran birkaç habere daha kısaca değinmekte fayda var:
50 yıl sonra bir ilk… NASA, mürettebatlı Artemis II görevinde yer alacak astronotları seçti: NASA, 50 yıl sonra Ay’a gönderilecek ilk mürettebatlı uzay görevinde yer alacak astronotların isimlerini açıkladı. Artemis II kapsamında şimdiye kadar insanlığın varacağı en uzak noktaya gitmesi beklenen astronotlar, Ay’ın etrafında dolaştıktan sonra Dünya’ya geri dönecek.
Hawking’in kara delik paradoksunun nasıl çözülebileceğini öğrenmiş olabiliriz: Fizikçi Stephen Hawking’in en ünlü paradokslarından biri olan bilgi paradoksunu çözmenin yolu bulunmuş olabilir. Yeni bir araştırma, kara deliklerin buharlaşsa bile, onları yaratan devasa yıldızların bilgisinin kaybolmadığı olasılığı üzerinde duruyor.
Elveda ay, elveda feza… İngiliz milyarder Branson’ın uzay şirketi iflas etti: İngiliz milyarder Richard Branson’ın uzay projelerini gerçekleştirdiği şirketi Virgin Orbit iflas başvurusunda bulundu. Şirketin ocak ayında roketi LauncherOne’ı fırlatma denemesi başarısız olmuştu.
Anne rahmine sızan plastikler, bebeğin penisini daraltıyor: ABD’li uzmanlar, gıdalardan içme suyuna ve hatta kan damarlarına kadar sızan plastik kirliliğinin çocuk sahibi olmayı giderek zorlaştıracağı görüşünde.
Japonya açıklarında tarihi rekor… Tam 8 bin 336 metre derinlikte görüntülendi: Bilim insanları, Kuzey Pasifik Okyanusu’nun derinliklerine yaptıkları bir araştırma sırasında, 8 bin 336 metre derinlikte seyreden bir salyangoz balığı keşfetti. Bu salyangoz balığı, şimdiye kadar en derinde filme alınan balık oldu.
Filler kendi kendilerini evcilleştirmiş olabilir: Yeni bir araştırma, fillerin kendi kendilerini evcilleştirmiş olabileceğini ortaya koyuyor. Buna göre filler ölüleri için yas tutma, hastalıklı ya da yaralı diğer fillere yardım etme ve hatta kendilerini aynada tanıma gibi özellikler geliştirmiş olabilir.
Batarya teknolojisinde devrim… Elektrikli araçların kullanım süresi 10 kat artacak: Araştırmacılar geleneksel grafik anotların yapımında kullanılan malzemelerin kapasitesini 10 kat artıracak, hem kararlı hem de güvenli yüksek kapasiteli malzemeler için polimerik bağlayıcı kullandı. Bu süreçte pil performansının hem kararlılığında hem de güvenliğinde sorun yaşanmadı.
Piramitlerden binlerce yıl önce Mısır’da yaşamış bir insanın yüzü yeniden canlandırıldı: Piramitler dikilmeden binlerce yıl önce Mısır’da yaşamış bir insanın yüzü yeniden canlandırıldı. Brezilyalı arkeologlar tarafından yürütülen projede Nil Vadisi’nde keşfedilen 30 bin yıllık insan kalıntıları kullanıldı.
Teknoloji dünyası şokta: CashApp kurucusu bıçaklanarak öldürüldü: ABD’li milyarder girişimci Bob Lee, kimliği belirsiz bir saldırgan tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Güvensizliğiyle de meşhur olan San Francisco’dan ayrılıp Miami’de yaşamaya başlayan Lee, teknoloji zirvesi için geldiği şehirde, arkadaşlarını görmek için ziyaretini uzatmıştı.
Dolandırıcılıkta yeni eşik… ChatGPT destekli internet korsanlarına hazır olun: Yapay zekânın bize sunacağı kolaylıklar beraberinde düşünemeyeceğimiz kadar çok tehdidi de önümüze çıkaracak. Yorulmak bilmeyen, her sorunuza cevap bulan, her dilde konuşan, bunu da sizi kandırmak için yapmaya programlanan yapay zekâ modellerine hazır mısınız?