Ateşkese bir darbe de Mısır’dan: Anlaşmayı değiştirdiler iddiası
Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı ittifak çağrısı için "Kapımız herkese açık, İYİ Parti'ye de" dedi. Akşener bu çağrıya “İttifak siyasetinin derinleştirdiği kutuplaşma, ülkemize zarar veriyor Siz de bizim gibi 81 ilde kendi adaylarınızla seçime girin. Kazanan milletimiz olsun" diye yanıt verdi.
Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan dün partisinin Meclis Grup toplantısında hedefi belirsiz bir biçimde diğer partilere ‘Cumhur İttifakına katılma’ çağrısı yaptı. Erdoğan’ın bu çağrıyı kabul edeceklere bir tane şartı vardı: ‘Ortağımızın da kabul etmesi şartıyla…’ Peki ama Erdoğan’ın bu çağrısı kime ne niyeydi? Grup toplantısı çıkışı gazeteciler Cumhurbaşkanı’nın etrafını sardı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan bir gazetecinin “İttifak çağrısı İyi Parti’ye miydi?” sorusuna “Katılmak isteyen herkese kapımız açık. İyi Parti’ye de olabilir ve ne kadar katılım güçlü olursa, ülkemizin menfaatine o denli hayırlı olur” yanıtını verdi.
Erdoğan'dan Akşenere ittifak çağrısı:
"İYİ Parti'ye kapımız açık…" pic.twitter.com/kq9sChg6de
— duvaR (@gazeteduvar) October 11, 2023
Bu sözlere İyi Parti lideri Meral Akşener’in yanıtı sosyal medyadan geldi. Akşener, Erdoğan’ın çağrısına “İttifak siyasetinin derinleştirdiği kutuplaşma ülkemize zarar veriyor Sayın Recep Tayyip Erdoğan, gelin, siz de aynı bizim gibi 81 ilde kendi adaylarınızla seçime girin. Türk siyaseti normalleşsin, kazanan milletimiz olsun” cevabını verdi.
İttifak siyasetinin derinleştirdiği kutuplaşma, ülkemize zarar veriyor Sayın @RTErdogan.
Gelin, siz de aynı bizim gibi 81 ilde kendi adaylarınızla seçime girin. Türk siyaseti normalleşsin, kazanan milletimiz olsun.
— Meral Akşener (@meral_aksener) October 11, 2023
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın grup toplantısındaki gündeminde Filistin ve İsrail topraklarında yaşanan çatışmalar vardı.
“Sivillere yönelik hiçbir eylemi, sivil yerleşimleri hedef alan hiçbir saldırıyı doğru bulmuyoruz” diyen Erdoğan “İsrail topraklarındaki sivillerin öldürülmesine açıkça karşı çıkıyoruz, aynı şekilde Gazze’deki masumların hiçbir ayrım gözetilmeden sürekli bombardımana maruz bırakılarak katledilmesini de asla kabul etmiyoruz” diye konuştu.
“Tüm ibadethanelerini, okullarını yıkarak, insanların en temel insani ihtiyaçlara erişmesini engelleyerek, içinde sivillerin yaşadığı binaları bombalarla yerle yeksan ederek her türlü utanç verici yöntemle yürütülen bir çatışma savaş değil katliamdır” diyen Erdoğan konuşmasını “Gazze’ye yönelik orantısız ve her türlü ahlaki temelden yoksun saldırılar dünya kamuoyu nezdinde İsrail’i hiç istenmeyen bir konuma itebilir. İsrail devlet gibi değil örgüt gibi davranırsa sonunda örgüt gibi muamele görmeye başlayacağını unutmamalıdır” diye sürdürdü.
Erdoğan “Altını çizerek bir kez daha ifade etmek isterim ki, bölgeye kalıcı huzur ve barış ancak meşruiyeti BM kararlarına dayanan 1967 sınırlarına ve coğrafi bütünlüğe sahip bağımsız bir Filistin devletinin kurulması ve tüm dünya tarafından tanınmasıyla gelebilir. Bunun dışındaki hevesler peşinde koşmak daha fazla gözyaşı demektir” dedi.
Erdoğan’ın partisinin grup toplantısındaki açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Milletimizin takdiri ile 14 Mayıs seçiminde AK Parti listelerinden milletvekili olarak seçilen siz kardeşlerimin her birini bir kez daha tebrik ediyorum. Türkiye 14 Mayıs 1950’den sonra 14 Mayıs 2023’te, tam da Cumhuriyetinin kuruluşunun ilk asrını tamamlarken bir kez daha demokrasimizin gücünü tüm dünyaya göstermiştir. Bu seçimlerde milli iradenin üstünlüğü anlayışından taviz vermeden mücadelemizi yürüttüğümüzde vesayetin de, darbelerin de, iç ve dış kumpasların da üstesinden geleceğimizi ispatladık. Cumhur İttifakı’nın bu süreçte sergilediği sağlam ve ilkeli duruş tarihe altın harflerle nakşolmuştur. Bu vesileyle MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli başta olmak üzere Cumhur İttifakı’ndaki tüm ortaklarımıza bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. İnşallah Türkiye Yüzyılı destanını Cumhur İttifakı olarak beraberce yazacak, gelecek nesillere armağan edeceğiz. Ülkesinin ve milletinin bekası, istiklali ve istikbali uğrunda verdiğimiz mücadeleye katılmak isteyen herkese Cumhur İttifakı’nın kapısının, tabii ortaklarımızın da rızası şartıyla açık olduğunu belirtmek isterim.
Meclis çatısı altında niçin yer bulamadıklarını sorgulamak yerine milli iradenin temsilcisi olan gazi meclisimize hürmetsizlik ediyorlar. Tercihini ülkesinin ve kendinin geleceği için en doğrusundan yana yapma iradesini gösteren milletin asil evlatlarını aşağılayarak tahkir ve tahrik ederek iktidara geleceğini sananlar bir kez daha hüsrana uğramıştır. Kimse hiçbir partiye ve adaya tıpış tıpış oy vermek mecburiyetinde olmadığını göstermiştir. Millete saygısı olmayanın kendisi de saygıyı hak etmez.
Seçimden sonra olup bitenleri, verilen koltuk kavgalarını hep birlikte görüyoruz. Allah kimseyi böyle bir duruma düşürmesin diyoruz.
Ak Parti’nin gücü milletimizle olan gönül bağımızın gücü kadardır. Bu bağı ne kadar kuvvetli tutarsak sandıkta o kadar yenilmez oluruz. Genel merkezimizle, kadın ve gençlik kollarımızla, belediyelerimizle bu gerçeği bir an bile aklımızdan çıkarmadan çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Kongremizin hemen ardından yaptığımız MKYK toplantısında MYK’mızı da oluşturduk. İnşallah 2024 seçimlerine MKYK ve MYK ile hazırlanacağız. Vakti geldiğinde yapacağımız olağan kongremizde ise genel merkez yönetimimizi performans ve temsil odaklı bir anlayışla elbette tekrar gözden geçireceğiz. Bu süreçte gerek genel merkez gerekse milletvekilleri düzeyindeki en önemli kriterimizin mart ayında yapılacak yerel seçimde elde edilecek sonuçlar olacağını şimdiden belirtmek istiyorum.
Milletvekillerimizin meclis çalışmalarından arta kalan günlerini seçim bölgelerinde değerlendirmesi çok önemlidir. Ne kamuoyunda ne şehirlerimizin gündeminde en küçük boşluğa meydan vermeyeceğiz. Unutmayınız, bıraktığımız her boşluk muhalefetin yalanları ve iftiralarıyla doldurulacaktır. Türkiye’ye 21 yılda asırlık eserler kazandırmış demokrasi ve kalkınma atılımları yaptırmış bir kadro olarak bize yakışan ne ise onu yapacağız.
Muhalefet kadrolarının milletten kopuk, daha çok iç mücadeleye dönük , ülkenin sorunlarına ilgisiz, lakayt, üretken değil çığırtkan tavrı sizleri şaşırtmasın. Bunlar böyleydi. Sadece iyi birer tiyatro oyuncusu oldukları için dışarıya karşı farklı bir duruş ve söylem sergiliyorlardı. Bunların gündeminde sadece belediyelerin asansörlerine kimin bineceği vardı. Siyasi ikballerini korumaktan başka bir dertleri yok.
Önümüzdeki süreci önce ülkem, önce memleketim, önce partim anlayışıyla yürütürsek hep birlikte Allah’ın izniyle kazanırız. Önce ben, önce benim çıkarlarım, hesaplarım, önceliklerim diyenlerin ise karşımızdakilerden farkı kalmaz. Bu konuda her birinize güveniyorum. Milletimizden ülkeyi yönetme vazifesini alırken çok geniş bir alanda sorumluluk üstlendiğimizin bilincindeyiz. Bunun için bizi sadece iç siyasetin tartışmalarına ve hesaplarına sıkıştıracak her türlü tuzak ve polemikten uzak duruyoruz. Ufkumuzu ne kadar geniş tutarsak milletimize karşı görevlerimizi o kadar iyi yerine getirebileceğimizin farkındayız.
Son zamanlarda insanımızın canını en çok sıkan konu hiç şüphesiz hayat pahalılığıdır. Esasen her ülkenin kendi gerçeklerine göre farklı seviyelerde seyreden enflasyondaki yüksek oranlı artışlar tüm dünyanın sorudur. Biz de birden fazla faktörün üst üste gelmesiyle bu durumdan ciddi biçimde mustaribiz. Temel ekonomik stratejimizden asla taviz vermeden yeni yol ve yöntemlerle enflasyonun ve yol açtığı sıkıntıların üstesinden gelecek bir program uyguluyoruz. Bu programın başarısı ancak devlet kurumları yanında, üreticisinden toptancısına çalışanından kendi adına alım satım yapanına kadar tüm kesimleriyle 85 milyonun fedakarlığı ve kararlılığıyla mümkündür. Ülkemizdeki hayat pahalılığı bilhassa bazı alanlarda ne enflasyonla ne döviz kuruyla ne de başka bir sebeple izah edilemeyecek seviyelere ulaşmıştır. Sadece belirsizlik ortamını fırsat bilip üç kuruş daha fazla kazanmak uğruna ülkesine bu kötülüğü yapanlar aslında kendi geleceklerini sabote ediyor. Biz güven ve istikrar iklimini güçlendirdikçe bu fırsatçıların foyaları daha net bir biçimde dökülmektedir. Milletimden bu fırsatçılara hak ettikleri cevabı, gerektiğinde malını satın almayarak ama her seferinde mutlaka yapılan ahlaksızlığı ifşa ederek vermesini istiyorum.
Bu çerçevede emeklilerimizin yaşadığı sıkıntıları bir nebze de olsa hafifletmek için kasım ayının ortasında ödenecek şekilde bir defaya mahsus 5 bin lira ikramiye ödemesi yapmayı kararlaştırdık.
Hem çalışanlarımızın hem de emeklilerimizin maaşında enflasyon farkı ve refah payını içeren yeni düzenlemeleri yılbaşında ayrıca yapacağız.
Bu ülkeye artık dayatmalarla gizli açık siyasi oyunlarla, sinsi ekonomik tuzaklarla istikamet çizilemeyeceğini herkesin kabul etmesi şarttır. Hala mandacılık hayalleri görenleri eşit ortaklık temelinde yeni bir siyasi diplomatik ekonomik ilişki modelini özümsemeye ve gereğini yerine getirmeye davet ediyoruz. Bin yıldır bu topraklarda bedel ödeyerek yaşıyoruz. Biz hancıyız, burada yolcu konumunda olanların konumlarını bir kez daha gözden geçirmeleri ve ona göre davranmaya başlamaları kendi menfaatlerinedir.
Son günlerde Filistin ve İsrail topraklarında yaşanan, Golan tepelerine de yayılma eğilimi gösteren gelişmeleri bu yaklaşımla takip ediyoruz. Terörle mücadelemizde ve bölgemizdeki savaş ve çatışmalardaki tavrımız açıktır. Sivillere yönelik hiçbir eylemi, sivil yerleşimleri hedef alan hiçbir saldırıyı doğru bulmuyoruz. Savaşın da bir ahlakı olduğuna, tarafların da buna riayet etmesi gerektiğine inanıyoruz. Maalesef İsrail ve Gazze’deki çatışmalarda bu ilke çok ağır bir şekilde ihlal edilmektedir. İsrail topraklarındaki sivillerin öldürülmesine açıkça karşı çıkıyoruz, aynı şekilde Gazze’deki masumların hiçbir ayrım gözetilmeden sürekli bombardımana maruz bırakılarak katledilmesinide asla kabul etmiyoruz.
Bir şehrin suyunu, elektriğini, giriş çıkışlarını kesip alt yapısını çökerterek, tüm ibadethanelerini okullarını yıkarak, insanların en temel insani ihtiyaçlara erişmesini engelleyerek, içinde sivillerin yaşadığı binaları bombalarla yerleyeksan ederek, velhasıl her türlü utanç verici yöntemle yürütülen bir çatışma savaş değil katliamdır.
Gazze’ye yönelik orantısız ve her türlü ahlaki temelden yoksun saldırıları dünya kamuoyu nezdinde İsrail’i hiç istenmeyen bir konuma itebilir. Sivil yerleşimleri bombalamak, sivil insanları kasten öldürmek, bölgeye yardım getiren araçları engellemek, üstelik bunları maharet gibi sunmaya kalkmak devlet değil ancak örgüt refleksi olabilir. İsrail devlet gibi değil örgüt gibi davranırsa sonunda örgüt gibi muamele görmeye başlayacağını unutmamalıdır.
Kelimeleri kavramları olguları eğip bükerek insanların temel hak ve özgürlüklerine fütursuzca saldırarak yürütülen bir siyaset hayırlı sonuçlar doğurmaz. Mesele sadece oradaki mazlum ve mağdur insanların sorunu değildir. Mesele dünyanın tamamının küresel yönetim ve güvenlik düzeninin bu konuda sorumluluk ve yetki sahibi tüm kurumların haysiyet sorunudur. Filistin meselesinin çözümsüzlüğe mahkum edilmesinin müsebbiplerinden biri de verdiği sözleri yerine getirmeyen uluslararası toplumdur. BM ve diğer kuruluşlar Filistin halkını tek başına bırakmış, hak ve hukukunu koruyamamıştır. Biz bunu yeni söylemiyoruz, daha önce BM kürsüsünden bu hakikatleri açıkça söyledim.
Bölgede bugüne kadar adaletsizliğe göz yuman insanlık son hadiselerde de iyi sınav vermiyor. Bölgede etki sahibi aktörlerin sükûneti tesis etmek yerine yangına adeta körükle giden kışkırtıcı tavrını esefle karşılıyoruz. Amerika, Avrupa ve diğer bölgelerdeki devletleri taraflar arasında adil ve insani dengelere dayalı tutumlar almaya çağırıyoruz.
Kullandıkları yöntemler ve sonuçları itibariyle eleştirilmeye de desteklenmeye de ihtiyacı olan taraflar arasında körü körüne bir tarafın safında yer almak sadece yaşanan krizi derinleştirmeye yarar. Tarafları itidale davet ediyoruz. Taraflar arasındaki sorunların görüşmelerle çözülmesini istiyoruz. Pazartesinden itibaren bu doğrultuda pek çok telefon görüşmesi gerçekleştirdim. Aralarında Filistin ve İsrail devlet başkanlarının da bulunduğu sekiz telefon görüşmemiz oldu. Suhuletle hareket etme tavsiyelerinde bulundum.
Dünya beşten büyüktür ifadesiyle dile getirdiğimiz tespitin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha gördük.
Altını çizerek bir kez daha ifade etmek isterim ki; bölgeye kalıcı huzur ve barış ancak meşruiyeti BM kararlarına dayanan 1967 sınırlarına ve coğrafi bütünlüğe sahip bağımsız bir Filistin devletinin kurulması ve tüm dünya tarafından tanınmasıyla gelebilir. Bunun dışındaki hevesler peşinde koşmak daha fazla gözyaşı demektir.”