15 yıl sonra bir ilk: Küresel şirketlerin temerrüt riski yüzde 87’ye çıktı
BDDK Başkanı Kavcıoğlu kredilerde takibe dönüşüm oranının yüzde 1,5 ile tarihi düşük seviyelerde seyrettiğini söyledi ancak nedenini belirtmedi. Takibe düşen krediler 2019'dan beri yeniden yapılandırıldığı için oran da yüzde 5,6'dan 1,6'ya geriledi.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Şahap Kavcıoğlu Türk bankacılık sektörünün sağlam ve güven veren yapısıyla Türkiye ekonomisi için önemli bir istikrar çıpası rolü oynadığını vurgulayarak “Bankacılık sektörünün kredileri artmaya devam ederken varlık kalitesinin önemli bir göstergesi olan takibe dönüşüm oranı ise yüzde 1,5 ile tarihi düşük seviyelerde seyrediyor” dedi. Kavcıoğlu oranın neden düşük olduğunu söylemedi. Oranın bu kadar düşük olmasının nedeni 2019 yılına uzanıyor. 2019’da yapılan düzenlemeyle takibe düşen krediler hemen yeniden yapılandırma kapsamına alınıyor. Bu nedenle beş yıl önce yapılandırılan kredi miktarı 200 milyar lira civarındayken şu anda 900 milyar liraya kadar çıkmış durumda. Aslında takipteki kredilerin miktarı da 148,5 milyar liradan 176 milyar liraya çıktı ama yeniden yapılandırmaya girdiği için 2019 yılında yüzde 5,6 olan takip oranı yüzde 1,6’lara düştü. 5 yıl önce yeniden yapılandırılan kredi miktarı 200 milyar liralarda seyrederken şu anda bu rakam 900 milyar liraya kadar çıktı.
Ayrıca Kavcıoğlu pembe bir tablo çizerken yakın izleme altındaki kredilerden bahsetmiyor. Merkez Bankası’nın 2023 yılı ikinci Finansal İstikrar Raporu bir takım olumsuz işaretleri de ortaya koyuyor. Raporda yer verilen bilgilere göre yakın izleme ve tahsili gecikmiş alacak (TGA) toplamının brüt krediler içindeki payı Eylül 2023 itibarıyla yüzde 9,4 oldu. Bu rakam kredi hacmi dikkate alındığında eylül sonu itibarıyla 1 trilyon 6 milyar TL’ye denk geliyor. Yakın izlemedeki kredilerin önemli bir bölümünün şimdilik ödeme gecikmesi olmasa bile uygulanan sıkılaştırıcı politikalar nedeniyle bu sınıfa girmesi şaşırtıcı olmayacak. Kavcıoğlu yakın izleme altında ödeme gecikmesi olmayan kredilerin oranı ve bankaların neden yakın izleme zorunluluğu duyduğuyla ilgili bilgi vermiş olsaydı oranlar daha güvenilir olurdu.
Söz konusu oranın 2021 yılı sonundan itibaren yaklaşık 500 baz puan azaldığına işaret edilen raporda “TGA oranındaki azalma eğilimi haziran ayının sonuna kadar devam etmiş, para politikasında sıkılaşma süreci sonrasında kredi büyümesindeki yavaşlamayla birlikte TGA oranı yatay bir seyir izlemeye başlamıştır” deniyor. TGA oranında tarihsel ortalamanın altındaki düşük seyrin tüm kredi alt türlerinde gözlendiği, firmaların yakın izlemedeki kredi oranları iyileşmeye devam ederken bireysel kredilerin yakın izleme oranının sınırlı artış gösterdiği aktarılan raporda “Yakın izlemede sınıflandırılan kredilerin önemli bir kısmının gecikmesi bulunmamaktadır. Bankaların ihtiyatlılık gereği yüksek karşılık ayırma politikasını sürdürdükleri gözlenmektedir” ifadeleri yer alıyor.
Yakın izlemede sınıflandırılan kredilerin toplam krediler içindeki payının 2022 yılından 2023 yılı ikinci yarısına kadar gerilediği belirtilen raporda 2023 yılı ikinci yarısından itibaren ise gerileme eğiliminin, bireysel krediler kaynaklı olmak üzere, yerini yatay seyre bıraktığı kaydedildi.
Adının açıklanmasını istemeyen bir banka genel müdürüne göre bu alanda alarm verici gelişmeler gözleniyor. Özellikle kredi kartı kullanımında taksitlendirmenin çok arttığını belirten bu bankacı “İşin hayli rahatsız edici tarafı kart kullanımında gıda harcamalarının payının çok artması” diyor. Önümüzdeki dönemde hükümet üyelerinin bile kabul ettiği gibi sıkılaştırıcı politikalar hem ekonomik aktiviteyi yavaşlatacak hem de işsizliği artıracak. Bu da hem şirketler hem de bireyler cephesinde yakın izlemeye alınan ve tahsili geciken kredilerin miktarını artıracak.
Daha dar kapsamlı kredi riski ölçütü olarak takip edilen, TGA ve ödemesi gecikmiş yakın izlemedeki krediler toplamının brüt kredilerdeki payı da 2021 yıl sonuna kıyasla 200 baz puan gerileyerek eylül ayı itibarıyla yüzde 2,6 seviyesinde gerçekleştiği bilgisi de raporda yer alıyor.
Yapılandırılan kredilerin brüt kredilere oranı da eylülde yüzde 4,7 seviyesine geriledi. Bu orana göre yaklaşık 500 milyar TL’lik kredi yapılandırıldı. Kavcıoğlu bu kredilerin hangi koşullarla yapılandırıldığı ve tahsilat oranlarıyla ilgili de bilgi vermiyor. Üstelik bu kredilerin ne kadarının birden çok kere yapılandırıldığı bilinmiyor. Yapılandırılan kredilerin bir kısmının da TGA olarak sınıflandırılması durumunda Kavcıoğlu’nun iyimserliğinin bozulacağı kesin. Rapora göre yapılandırılan kredilerin yüzde 91’i yakın izleme sınıfında, yüzde 8’inin TGA sınıfında ve çok sınırlı bir kısmının da birinci grupta izlendiği görülüyor.
Kavcıoğlu Türk bankacılık sektörünün 2023 gerçekleşmeleri ve 2024 beklentilerine ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada bu yıl Türk bankacılık sektörünün küresel ekonomideki belirsizlikler, jeopolitik riskler ve ABD ile Avrupa’da yaşanan banka iflaslarına rağmen güçlü bir performans sergilediğini ifade ederek sektörün sağlam ve güven veren yapısıyla Türkiye ekonomisi için önemli bir istikrar çıpası rolü oynadığını söyledi.
En güncel veri dönemi itibariyle Türk bankacılık sektörünün 21,8 trilyon TL’lik bir aktif büyüklüğe eriştiğini, sektörün toplam kredilerinin de 11 trilyon TL’ye ulaşmış durumda olduğunu belirten Kavcıoğlu “Ekonomi yönetimimizin seçici kredi politikası ile hedeflediği şekilde bankalar, reel sektörü desteklemeye, üretimi ve ihracatı finanse etmeye devam etmektedir” dedi.
Bankacılık sektöründe krediler artmaya devam ederken, varlık kalitesinin önemli göstergesi olan takibe dönüşüm oranının ise yüzde 1,5 ile tarihi düşük seviyelerde seyrettiğine dikkati çeken Kavcıoğlu bu oranın yüzde 2,3 olan AB ortalamasının da altında olduğunu aktardı.
Kavcıoğlu “Ayrıca ekim ayı itibarıyla 3. grup krediler için yüzde 84,9, 2. grup krediler için ise yüzde 23,1 seviyesinde, Avrupa bölgesi ve diğer birçok ülkeye kıyasla daha yüksek oranda ayrılan karşılıklar, bankalarca önemli bir ilave kayıp ihtimalini azaltmaktadır” diye konuştu.
En son açıkladıkları veriler itibarıyla bankacılık sektörünün uluslararası standartlara göre asgari yüzde 8 olması gereken sermaye yeterlilik oranının yüzde 18,4 seviyesinde bulunduğunu, likidite karşılama oranlarının yasal limitlerin çok üzerinde olduğunu belirten Kavcıoğlu şunları söyledi:
“Bankalarımızın yurt dışı finansman temininin hızlandığı ve yabancı yatırımcı ilgisinin arttığı, gerçekleşen işlemlerden açıkça gözlenmektedir. Aynı zamanda bankacılık sektörü, geçen yılın aynı dönemine göre net karını da yüzde 44,7 oranında artırmıştır. Son açıklanan verilen itibarıyla sektörün aktif ve öz kaynak karlılığı oranları sırasıyla yüzde 3,2 ve yüzde 41,5 olarak gerçekleşmiş olup anılan oranlar da başta AB ortalamaları olmak üzere pek çok ülkenin ortalamalarından daha yüksek seviyededir. Özetle bankacılık sektörü aktif kalitesi, sermaye yapısı, likidite yeterliliği ve karlılık bakımından oldukça iyi durumda olup mali bakımdan güçlü ve sağlıklıdır. Belirtilmesi gereken bir diğer önemli husus da ülkemiz bankacılık mevzuatının uluslararası düzenlemelere tam uyumlu az sayıdaki birkaç örnekten birisi olduğu gerçeğidir. Bu sebeple 2024 yılında da bankacılık alanındaki uluslararası gelişmeler ve düzenlemeler çerçevesinde mevzuatımızda gerekli değişiklikler yapılarak uluslararası bankacılık standartlarına tam uyumlu düzenleme ve denetleme çerçevemiz daha da geliştirilecektir. Bu doğrultuda, Basel Komitesi tarafından yayımlanan Basel III Final düzenlemelerine ülkemizin tam uyumunun sağlanması için bankacılık mevzuatında gerekli değişikliklerin yapılmasına yönelik çalışmalar sürdürülmekte olup AB’nin konuya ilişkin açıklamış olduğu uygulama takvimine paralel olarak biz de BDDK olarak, bahse konu düzenlemeleri 2025 yılında hayata geçirmeyi planlıyoruz. Ayrıca bildiğiniz üzere, son dönemde iklim değişikliği sebebiyle ortaya çıkan iklim risklerinin finansal kuruluşlar için önemli bir finansal risk unsuru haline gelmesi sebebiyle düzenleyici ve denetleyici otoritelerin bu risklerin yönetilmesine ilişkin gerekli yapıları ihdas etmemesi durumunda bu risklerin bankacılık sisteminin ve nihai olarak finansal sistemin istikrarına yaratacağı olumsuz etkiler dünya ekonomilerinin ana gündem maddesi haline gelmiştir. Bu itibarla 2024 yılında BDDK olarak, Bankacılık Kanunu’nda sayılan görevlerimiz çerçevesinde, iklim değişikliğinin yaratacağı finansal riskler ve düşük karbon ekonomisine geçişin bankacılık sektörü ve diğer finansal kuruluşlar üzerinde oluşturacağı risklerin ölçülmesi, analiz edilmesi ve yönetilmesi bizim de en önemli gündem maddelerimizden biri olacaktır. Bu kapsamda, sürdürülebilir bir finansal sisteminin inşasına katkıda bulunmak için Sürdürülebilirlik Stratejisi Eylem Planı’nda (2022-2025) yer alan politikalarımızı hayata geçirmeye başladık. Söz konusu Eylem Planı’ndaki hedeflerimiz uyarınca Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum süreci kapsamında bankaların iklimle ilgili hedeflere katkısını ölçmeyi hedefleyen Yeşil Varlık Oranı Hakkında Tebliğ Taslağı ile bankaların maruz kaldıkları veya kalacakları iklimle bağlantılı finansal risklerini etkin bir şekilde yönetebilmeleri için yürütülecek politikalara ve uygulamalara esas teşkil edecek ilkelerin belirlenmesi amacıyla hazırlanan İklimle Bağlantılı Finansal Risklerin Bankalarca Etkin Yönetimine İlişkin Rehber Taslağı’nı yakın zamanda ilgili tarafların görüşüne sunduk. Bu anlamda, dönüştürücü iklim politikalarını finans sektörünün geleceğini güvence altına almanın ve finansal sistemin sürdürülebilirliğini artırmanın anahtarı olarak görüyoruz.”
Şahap Kavcıoğlu küresel açıdan son yıllarda yaşanan gelişmelerin bankaların risk yönetimini daha da güçlendirmesi gerektiğini ortaya koyduğunu vurgulayarak riskleri etkin şekilde yönetebilen ve fırsatlardan yararlanabilen bankaların önümüzdeki yıllarda başarı için iyi bir konuma sahip olacağını, BDDK’nin de bu fırsatları en iyi şekilde değerlendirmeye ve sektörü daha da güçlendirmeye odaklanacağını söyledi.
Kavcıoğlu katılım finans alanında 2023 yılında faaliyet izinlerini alan iki kuruluşun dijital katılım finans kuruluşu olarak faaliyetlerine başladığını, bununla birlikte, halihazırda mevduat bankası olarak faaliyet gösteren bir kuruluşun ise katılım finans kuruluşuna dönüşerek faaliyetlerine devam etmesine izin verildiğini hatırlatarak söz konusu üç yeni kuruluşun katılım finans sektöründeki çeşitliliği ve rekabeti artırarak katılım finans ekosisteminin büyümesine ve gelişmesine katkı sağlayacağının değerlendirildiğini kaydetti.
BDDK Başkanı Kavcıoğlu katılım finans sektörünün büyümesine yönelik faaliyetlerinin devam ederken, sektörün katılım finans ilke ve standartlarına uyumunu sağlamanın da özellikle önem verdikleri bir husus olduğunu vurgulayarak şöyle dedi:
“Bu kapsamda BDDK olarak katılım finans kuruluşlarına özel olarak başlattığımız denetimleri farklı denetim konuları bazında 2024 yılında da devam ettirmeyi planlıyoruz. Bu sayede katılım finans sektörünün katılım finans ilkelerine uyumuna yönelik kurumsal yönetim çerçevesini güçlendirmeyi hedefliyoruz. Yine bu alanda üyesi olduğumuz uluslararası kuruluşlarla ilişkilerimizi güçlendirerek sürdürmeye devam ediyoruz. Katılım finans alanında gerek uluslararası standartlarla uyumu artırmak gerekse her geçen gün gelişen sektörün ihtiyaçlarına yanıt verebilmek adına gerekli düzenlemeleri yapmaya devam edeceğiz.”