Temeli atılan hastaneler için üç gün sonra ihale yapılmış
Türkiye’yi sarsan depremlerin yerle bir ettiği köylerden biri de Harmanlı’ydı. 50 binden fazla kişinin öldüğü depremi yaratan faya iki kilometre uzakta olan Harmanlı’da adeta taş taş üstünde kalmadı. Depremin ikinci ayında, yıkımın, ölümün ve kimsesizliğin en derinden hissedildiği Harmanlı’dayız.
Göle, ormana ya da dereye komşu köylerin verdiği huzuru çoğu insan bilir. Peki fay hattına komşu bir köyde yaşamak nasıldır? Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesinde bulunan Harmanlı’nın en az 800 sakini, 6 Şubat gecesi bu sorunun cevabıyla karşılaştılar.
1,800 kişilik nüfusuyla üç köyden oluşan bir belde olan Harmanlı, 50 binden fazla insanın hayatını kaybettiği 6 Şubat depremlerini yaratan fay hattına iki kilometre uzaklıkta. Köydeki çoğu yapı kerpiç, tek katlı.
Bu, depreme karşı korunaklı ya da yıkımın az olmasına neden olacak gibi bir düşünce verebilir fakat Harmanlı’ya ilk girdiğiniz anda, köy meydanında gördüğünüz manzara hiç de öyle değil. Köyün neredeyse tamamı yerle bir olmuş, kullanılabilecek durumdaki binalar, iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıda.
Köyün meydanındaki kahvenin önüne aracımızı park edip gördüğümüz ilk görüntünün ağırlığını düşünürken köyün koruyucusu ve köy sakini Cuma Ergen’le tanışıyoruz. Elimizdeki kamerayı görünce gazeteci olduğumuzu anlıyor. 50 yaşındaki Cuma Ergen, doğup büyüdüğü köyünün yok oluşuna şahit olduğunu anlatıyor. Henüz biz sormadan, “Devlet gelmedi diyorlar. Devlet kim? Asker, polis, belediye devlet değil mi? İlk saatinde buraya geldi onlar” diyor.
Harmanlı’ya giden yollar depremde hasar aldığı için uzun bir süre bu köye yardımın gelemediği sosyal medyada paylaşılmış, birçok vatandaş enkazlarla kendi başlarına mücadele etmişti.
Cuma Ergen, yalan borcu olmadığını vurgulayıp ilk gün tüm herkesin enkazdan çıkarıldığını söylüyor. Yıkımın yoğun olduğu yere doğru yürüyüşümüz sürüyor. Karşıdan gelen Semra Ocak, yaşlı gözlerle “Köyümüz gitti, hayallerimiz bitti. Semra Bacım gitti” diyerek yakınını kaybettiği enkazı gösteriyor.
Cuma ve Semra, yardımın geldiğini anlatsa da depremin yarattığı yıkımın altından kalkmanın zor olduğunu biliyorlar. Cuma Ergen, önceliğin çiftçi olması gerektiğini, traktör, araba gibi ihtiyaçların devlet tarafından karşılanması gerektiğini düşünüyor.
Yıkımın yoğun olduğu ‘Kayalık’ denilen bölgeye giden yolda, Antalya’da üniversite öğrencisi olan Ali’yle buluşuyoruz. (Bu bir takma isim, genç adam güvenlik endişesiyle gerçek adının kullanılmasını istemiyor.) O, depremde babasını kaybetti.
Depremin yaşandığı 6 Şubat gecesi, ailesiyle birlikte olan Ali, depremin şiddetini, “Yerimizden zıpladık” diyerek özetliyor. Fay hattına 1-2 kilometre uzaklıktaki bu köy, depremi belki de en şiddetli hissedildiği yerlendendi. Enkazdan çıktıktan sonra havanın soğuk olduğunu anlatan Ali, babasının enkazda kaldığını, üç gün boyunca çıkarılamadığını söylüyor. Harmanlı’nın yakınında bulunan başka bir yerleşim yerinden gelen alet ekipmanlarla enkazlara müdahale edildiğini anlatan Ali, “İlk gün buraya devletin hiçbir yardımı gelmedi. Kişilerin gönderdiği yardımlar geldi. AFAD falan göremedik” diyor.
Yıkımın boyutunu, Ali’yle olan yürüyüşümüz sırasında daha net görebiliyoruz. Dört beş konteynırdan yapılan barınma alanda sohbetimize Ali’nin arkadaşı 22 yaşındaki Ahmet Deniz de katılıyor. İkiliyle beraber köyü gezmeye devam ediyoruz.
Ahmet Deniz ile Ali, çocukluk arkadaşı. Doğup büyüdükleri köylerinden üniversite kazanınca ayrılmışlar ama ailelerini sık sık görmeye geliyorlar. Ahmet de depremde annesini kaybetmiş. İki çocukluk arkadaşı, 6 Şubat’ta aynı kaderi paylaşıp, en yakınlarını kaybetmiş. Ahmet, annesi enkazdan üç gün sonra çıkarabildiklerini anlatırken yardım gelmediği konusunda arkadaşı Ali’yle aynı fikirde.
Onların anlatımına göre enkazdan kurtarma çalışmaları için AFAD, üçüncü gün köye ulaşabilmiş. 45 kişinin hayatını kaybettiği köyde Ahmet ve Ali’ye göre eğer yardım hızlı ulaşsaydı daha az insan ölebilirdi.
Ahmet ve ailesi, artık evlerinin olduğu yerlere gelmiyor. Babasının, yıkılan evlerinin olduğu yeri ‘mezarlık’ olarak adlandırdığını söyleyen Ahmet, Adıyaman’da farklı bir yerde yeniden hayat kurmaya çalışacaklarını belirtiyor.
“Hep milletten, devletten bir şey görmedim” diyen Ahmet, bazı belediyelerin yaptığı yardımların yoğun olduğunu söylüyor. Yürüyüşümüz, yıkılan evlerin arasında, köyün en yüksek noktasına vardığında iki arkadaş, yerle bir olan köylerine bakıp, tanıdıkları ya da arkadaşlarının evlerini parmaklarıyla gösteriyorlar.
Ahmet ve Ali, depremi en yakından hissettiler. Yıkımın büyüklüğü ve etkisiyle birlikte hayatlarını yeniden kurmaya çalışacaklar. Ama önce yerle bir olan köylerinin değişen görüntüsüne alışmaları gerekiyor.