Erol Bulut: Salih bizim için pahalı
Bütün sezon yat, gücünü gidip de tek maça sakla. Kurtarma sözlüsünden pekiyi aldı Beşiktaş. Yenik duruma düştü, pes etmedi. Son dakikada yedi, yine de yılmadı. Hem Avrupa’nın kilidini açtı, hem de bu unutulası sezonu kupayla kapadı. Az iş değil!
İster sezonu temize çekme deyin, ister kurtarma sözlüsü… Zaten aylardan mayıs. Karneye kaç gün kaldı şurada, değil mi? Dün akşam tam da böyle bir maç izledik. Bütün sezonu heba eden iki potansiyelli takımın gayet sıkı, tempolu, güzel mücadelesi. “Bütün sene çalışsan şimdi hiç böyle terler dökmezdin” diyor öğretmen muhtemelen. Ama bu da bir şeydir, takdir etmek lazım. Hiç düzelemeyecek gibi duruyorlardı. Geçmiş değil bugün gibi oynadılar, sanki hiç gitmemiş hep var gibi bir finale imza attılar.
Oysa karşımızda giderek değersizleşen, kıymetlensin diye seneye kupa eşleşmeleri yerine lig ‘formatımsı’ bir hale bürünecek olan, her geçen gün ‘kilimcinin kör oğlu’ muamelesi gören Türkiye Kupası vardı. Finale dek kimin ne kadar izlediği bile tartışmalıydı. Üstelik gene futbola en uzak yer olan Atatürk Olimpiyat Stadı sürgününe hapsolmuştu.
Ama ne oldu? Böyle sıkı bir eşleşme söz konusu olunca tribünler doldu, maç da maça benzedi. Tempo da, zevk de, mücadele de ziyadesiyle vardı. Hatta biraz daha abartayım mı? Son yılların en güzel kupa finallerinden birini izledik. Olan goller kadar olmayanlar da büyüledi. Maç gitti gitti geldi. Sonunda El Musrati’nin sihirli vuruşuyla Kara Kartal’ın kucağına düştü. Tebrik etmek lazım. O ve arkadaşları sezonun en iyi futbolunu oynadı.
🚀 MUSRATİ’DEN SÜPER BİR GOL!
GOL | ⚫️⚪️ Beşiktaş 3-2 Trabzonspor 🔴🔵
⚽️ 90+4′ Al-Musrati
📺 Maçı canlı izlemek için: https://t.co/kkAZWwxEsE#ZTK #BJKvTS pic.twitter.com/3eNuoFtbRD
— A Spor (@aspor) May 23, 2024
Bu maça daha çok ihtiyacı olan Beşiktaş’tı malum. Seneye Avrupa gelirleri için tek çıkış yoluydu. Üstelik değil futbolcuya, tıpkı el yapımı bir robota benzeyen, herhangi bir futbol sahasında bile ‘anomali’ olarak görülebilecek müthiş kule Onuachu’nun şahane golüne rağmen. NBA’i birbirine katan Wembanyama kılıklı Onauchu bazen şehrin uzağında bir TOKİ gibi duruyor, bazen Maslak’ın göbeğinde bir plaza. Her durumda top ona değiyor. Bazen metro geçiyor önünden, bazen yarım saatte bir otobüs kalkıyor. Ama kendini mutlaka hissettiriyor.
Onun ileriye çektiği anlarda Trabzonspor hep daha etkili oldu. Gole dek daha iyi olan taraftı Bordo-Mavililer. Zaten iki bölümde iyiydiler. 1-0’dan önce 1-2’den sonra. İkisinin arasında ise Abdullah Avcı’nın her zaman eleştirildiği konu gene gündeme geldi ve golle birlikte durakladı Karadeniz ekibi. Oysa ne yazar otoyol kenarında: “Otobanda durulmaz, geri dönülmez.”
Beşiktaş ise erken gol yemenin bu sefer avantajıyla, sanki buna hazırmış gibi giderek artırdı vitesi. “Hayalet gibi geziyor” ithamına kadar gerileyen Gedson, akbaba gibi dolanmaya başladı sahada. Bazen 6, bazen 8 numaraydı. Hatta abartıp sahte 10 gibi bir şeye meyletti. Onun böyle oynamasını sağlayan ise şüphesiz El Musrati’ydi. Minareden attı, aşağıya inip tuttu Libyalı. Sadece onlar değil, Salih de doğru koşuları yapıyor, Muleka forvet çapası olarak takımını yavaş yavaş öne itiyordu. Bu şablonları o kadar az gördük ki bu yıl Siyah-Beyazlılarda. Belki de sezon başından beri ilk kez bu kadar derli toplu bir oyun izledik. Bu sezonu hiç izlemeyen bir Beşiktaş taraftarı olsa, ilk kez bu maçı seyretse şampiyonluktan bu kadar uzak kalındığını hayal edemez herhalde. Bu sezonu izleyenler ise gelecek yıl için ümitlenmiş olabilir. O kadar iyiydiler.
Trabzonspor ise reaksiyon verdi, pozisyon buldu, rakibi zorladı, 2-2’yi yakaladı. Fakat bütünlüklü bir oyun ortaya koydu mu? Hayır! Siyah-Beyazlıların yenik durumdaki hali gibi değildiler. Pasajlar halinde, solo performanslarla şanslarını denediler. Bazen kaleyi tutturdular, bazen Mert’e, bazen direklere takıldılar. Lakin böyle bir final için yetmedi. Oyun başka pozisyon başka.
Beşiktaş böylece hem bu kadar kötü bir sezonda kupa kaldırdı, hem de Avrupa biletini kaptı. Daha ne olsun! Bu karneye bir bisiklet alınır artık.