Fenerbahçe’nin gol sevincindeki anmadan vahşet çıktı!
İyi oynamadı Fenerbahçe. Lille de çok iyi oynamadı. Bu maç berabere bitmeliydi. Ama futbolun kanaat notu yok. Şimdi her şey Kadıköy’deki rövanşa kaldı. Kazanmak için daha fazlasına ihtiyacı var Sarı-Lacivertlilerin. Oyun olarak da şans olarak da.
Onu kaçırmamalıydın Dzeko… Bu seviyede olmaz. Hele senin kalibrende bir golcü için asla olmaz! Bunları atanlar şampiyon oluyor, bir üst seviyeye çıkıyor. Atmalısın ve kaptan olarak takımı daha yukarılara çıkarmalısın! Peki İrfan Can sen ne ayaksın arkadaş! O ne vuruş öyle! Yusuf Dikeç’e selamın vuruşundan da güzel. Helal sana!
Ama işte o son gol ne şanssızlıktı yahu! Böyle goller yiyince insanın canı sıkılır haklı olarak. Olsun, bunun Kadıköy’ü var. Biraz oyunla birazcık da şansla olur bu iş. Bu yazı böyle olabilir ve erkenden bitebilirdi. Ama daha serinkanlı olmak lazım. Gazetecilik yapıyoruz sonuçta. Haydi şimdi tekrar başlayalım.
Herkes biliyor. Şampiyonlar Ligi’nin davetiyesi bu eşleşmede basılacak. Bir sonraki turu küçümsemek doğru değil fakat ne Union St Gilloise’ın kalibresi Lille’e yakın ne de Slavia Prag’ın. Buradan çıkan takım o eşleşmenin açık favorisidir. İki taraf da sanırım bunun farkındaydı. O yüzden rakibi ciddiye alma sorunu olmadı dün akşam.
Fransız temsilcisi yılların birlikte oynama tecrübesi ve hiç düşmeyen oyun kalitesi ile bu turda eşleşilebilecek en zorlu rakiplerden biri. O yüzden dün akşam her zamankinden daha zordu ve bunu daha ilk dakikadan gördük. İlk yarıda skor ev sahibi lehine 3-0 olabilirdi. Yani sonucun 2-1 aleyhte olması pek sorun teşkil etmiyor. İstanbul’a taşınan umutlar az değil. İkinci maçta daha yapacak çok iş var.
Gelelim oyuna. Aslında iki takım da gidiş yolunu erkenden ilan etti. Fenerbahçe maharetli olduğunu gösterdi, Lille ise yüklendi mi ne kadar etkili olduğunu. Hele ki topu üçüncü bölgeye taşıdıklarında. Ama çok geçmeden Fransızların bu konuda ne kadar ciddi olduğunu anladık. Rakibini tartmaya vakit ayırmadan yüklendi Lille. Direkt olarak hücuma vurgu yaptılar. Orta sahayı geçtikten sonra o kadar hızlı akıyorlardı ki erken yenen golün nereden geldiğini bile anlayamadık. Bence Tiago Santos o vuruşu bilerek çarptırdı Oosterwolde’ye. Üç bant bilardoyu andıran bir vuruştu. Çok seriydi ve kimse Santos’a değemedi.
1-0 yenik düşmekte sorun yoktu aslında. Nitekim oyun planları çok değişmedi. Lille biraz temkinli, Fenerbahçe biraz hevesli hale geldi. Maç ise hâlâ ortadaydı. Yine de ev sahibi her akında korkutuyordu. Livakoviç’in üç önemli kurtarışı olduğunu unutmayalım. Bir de devre biterken Jonathan David’in kaçırdığı var. Yani soyunma odasına gitmeden öncesi için 1-0 kötü değildi.
Evet, Sarı-Lacivertliler beklenenden bir tık tutuktu. Bunun belirgin nedenleri vardı. Fredsizlik hiç yaramıyor bunu geçen sezondan da biliyoruz. Ama yerinde oynayanın kötülüğü ile daha çok göze çarpıyor bu. 22’de yaptığı faulle sahada yer aldığını ilk defa gösterdi Kruniç. İşte o kadar etkisizdi. Neden 11’deydi, bunu bir vesileyle sayın Jose Mourinho’ya bir sormak lazım. Onun akmaz, kokmaz oyunu neye neden oldu peki? Takımın bir türlü geçiş oyunu yaratamamasına. Rakip bir de Ferdi’nin oynadığı bölgeye önlem alınca, üzerine Tadiç de sağda yine aksayınca şablondaki hiçbir hücum gerçekleşmedi. Gene de atmalıydı Dzeko. 31’de bir dakika içinde iki fırsat yakaladı. Bir tanesi bildiğin gol olması gereken cinstendi. Söylemiştim değil mi?
İkinci yarı yeni transfer Saint-Maximin’in vuruşlarıyla başladı diyebiliriz. Dzeko’nunki kadar net değildi ama bunlar da gol olabilirdi. Defansta olmasa da hücumda etkiliydi Fransız. Ama “Ferdi’yle birlikte akacaklar” korkusuyla alınan ekstra önlemler paketi nedeniyle alan bulamamıştı. Yine de iyimserlik yayıyordu bu hamleler. Gol atabilir gibi duruyordu Fenerbahçe. Sanırım Fransız temsilcisi de bunu anlayınca oyunu sürekli soğutmaya çalıştı. Artık gedik arayan moda geçmişlerdi.
Sarı-Lacivertliler ise yükleme vurgu yapıyordu artık. İrfan Can, Oğuz Aydın ve ardından da yeni transfer En-Nesyri değişiklikleri tam bu bölümde yapıldı. Eski Türkiye, pardon eski Fenerbahçe yıldızları Tadiç ve Dzeko artık yerini yenilerine bırakıyordu. Peki o son 15 dakikada yeni Fenerbahçe’nin ipuçları göründü mü? Pek sayılmaz. İrfan Can gözüktü sadece. Hatta o muhteşem tek vuruşla göz kamaştırdı. Eşsiz bir sol ayağı olduğunu tam zamanında ispat etti. O sondaki gol yenmese her şey plana uygun olacaktı. Gerçekten yazık oldu.
Velhasıl, hesaplar kaldı Kadıköy’e. Deplasmanda atılan golün esamisi okunmuyor artık. Tur için iki farklı öne geçeceksiniz. İyi de atmosfer diye bir şey. Orası Kadıköy değil mi? Tek maçları çok seven bir satranç şampiyonu da kenarda değil mi? O zaman umutlu olmamakta hiçbir beis yok. Oyunda da bunun ipuçları var sonuçta.
21 Aralık 2024 - Fenerbahçe için gidiyor gitmekte olan
16 Aralık 2024 - Kadıköy’de yağmur, ter ve gözyaşıyla gelen üç puan
12 Aralık 2024 - Fenerbahçe’ye Mourinho değil Freud lazım
8 Aralık 2024 - Bir derbi klasiği: Kalite değil mücadele kazandı
29 Kasım 2024 - Tel tel dökülüyor Beşiktaş, sahada da masada da…