Muhittin Böcek’in yenilenecek Altın Portakal’ına sinemacılar mesafeli
Geçin yıl sansür nedeniyle iptal edilen Antalya Altın Portakal Film Festivali bugün başlıyor. 12 filmin yer aldığı Ulusal Yarışma yeni bir yönetmen kuşağını müjdeliyor. Festivalin sanat yönetmeni Deniz Yavuz kriz sonrası süreci ve bu yılı anlattı.
Geçen yıl ‘Kanun Hükmü’ belgeseline uygulanan sansür nedeniyle iptal edilen Antalya Altın Portakal Film Festivali bu yıl kaldığı yerden hayatına devam ediyor! 10Haber olarak 2023’te festivalde yaşanan olayların sıkı takipçisi olduk. Geçen yıl ne yaşanmıştı hatırlamak isteyenler buyurun burada gün gün saat saat yaşananlar kayıtlı. İşi orada bırakmadık. Bu süreçte neler yaşandığını festivalin o dönem yönetici olan Ahmet Boyacıoğlu bütün detaylarıyla 10Haber’e anlatmıştı.
Şimdi festival geçen yıl yaşananları yok saymadan yoluna devam etmeye çalışıyor. Ama krizli bir süreçte yol almanın hiç de kolay olmadığını takdir edersiniz. 31 Mart seçimleri sonrasında düzenlenip düzenlenmeyeceği bile belli olmayan festival bugün başlıyor. Başlıyor ama işlerin buraya gelmesinde festivalin yeni sanat yönetmeni Deniz Yavuz’un önemli katkısı var. Önce sözü ona bırakıyorum. Sonrasında nasıl bir Ulusal Yarışma, Belgesel Yarışma ve Uluslararası Yarışla filmleriyle ilgili bir iki kelam edip ilk günün güncesini sonlandırıyorum.
– Geçen yıl ‘Kanun Hükmü’ belgeselinin sansürlenmesi nedeniyle festival iptal edildi. Sonra bir yerel seçim yaşandı ve Muhittin Böcek tekrar başkan seçildi ve bir süre festivalin düzenlenip düzenlenmeyeceği belli değildi. Sonra tarih açıklandı ve senin göreve geldiğin duyuruldu. Bu süreç sizin tarafınızda nasıl yaşandı?
– Sizin de bildiğiniz üzere bu tür büyük çaplı kent festivallerinde yerel yönetimlerin katkısı kaçınılmaz olarak yüksek hassasiyettedir. Mart 2024’te gerçekleşen belediye seçimleri de ilk olarak Adana ve Antalya gibi kentlerin köklü festivallerinin hazırlık sürecini negatif olarak etkiledi. Kaldı ki İzmir Film ve Müzik Festivali’de seçim sürecinden doğrudan etkilendi. Mayıs ayında Antalya Büyükşehir Belediyesi ile temas kurdum. Festivale dair düşüncelerimi ilettim, belediye tarafı da Altın Portakal’ın kent için önemini ve beklentilerini anlattı. Belediye başkanı Muhittin Böcek ile festival hedefleri konusunda örtüştük ve hayli kısa bir sürede tasarım için yola çıktık.
– Bir yıl önce sansür nedeniyle iptal edilen bir festival var. Siz festivali düzenlemek için yola koyulduğunuzda bu sansür meselesi ne kadar önünüze çıktı?
– Geçen yıl dışarıdan takip ettiğim kadarıyla ‘Kanun Hükmü’ filmi seçkiye alınıyor, çıkartılıyor, sonra tekrar alınıyor, bir daha çıkartılıyor… Karanlık bir süreç, karışık bir süreç, bilgi kirliliği olan bir süreç. Tarafların birbirlerinden bağımsız açıklamaları o esnada oldu fakat biz ortak bir açıklama o dönemde duyamadık. Ben çalışmaya başladığımda elbette bir önceki yılın bagajlarını da aldım, şu anda da anlamaya, dinlemeye gayret gösteriyorum.
– Sansürün yerel seçimler öncesi siyasi iktidarın bir operasyonu olduğuna dair de bir yaklaşım var. Kültür Bakanlığı’nın ekonomik bir desteği vardı festivale, bakanlık bu desteği festival üzerinde baskı kurmak için geçen yıl kullandı. Ama bu yıl siz bakanlıkla böyle bir ilişki içine girmeyeceğinizi açıkladınız. Bu yaklaşım festivale nasıl bir alan açıyor?
– Açıkçası festivaller üzerinde siyasetin tahakkümü hep oluyor. Bu kimi zaman kaçınılmaz olarak, bürokratik baskılara maruziyet, bazen de ‘kanunlara uygunsuzluk’ olarak tezahür ediyor. Operasyon demek doğru olmaz. Çıkarlara, kanunlarla uyuşmazlıktan ötürü ortaya çıkan mutsuzluk diyelim. Ve elbette bu negatif durumdan ötürü olan her zaman kültür ve sanata oluyor. Filler tepişirken çimenler eziliyor. Bakanlığın bu yıl maddi destekçiler arasında yer almaması belediyenin tercihi. Belediyenin bir destek başvurusunda bulunmadığını biliyoruz.
– Onur Ödülleri geçen yıl açıklanan isimlere verilecek. Yine geçen yıl sansür nedeniyle filmini yarışmadan çeken yönetmenlerden biri bu yıl jüri üyeniz. Anladığım kadarıyla geçen yıl yaşananlardan sonra farklı uygulamalarla bir telafi söz konusu.
– Bu konuda yapıcı olmaya gayret gösteriyoruz. Kimseyi zorlayamayız. Planlarımızı, hedeflerimizi ve durduğumuz yeri sabırla izah ediyoruz. Birçok sanatçı ve sinemacı telafi diyerek tanımladığınız durumu birlikte onarmak için el veriyor. Festivaller hepimizin, sinemacıların nefes alma alanıdır.
– Sinemacıların geçen yıl yaşananlardan sonra festivalin düzenlenecek olmasına dair reaksiyonları nasıldı?- Festivalin gerçekleşecek olmasına dair bir tepki ile hiç karşılaşmadık diyebilirim. İki kişi “Bu festival yapılamaz” dedi. Onların da iyi niyetli olduklarını düşünmüyorum. Haklı tepkiler geçen yıl yaşananlara karşı gösteriliyor. İkisini ayırdığımız sürece ben sorun yaşanacağını düşünmüyorum. Geçen yıl yaşananları ben de tasvip etmiyorum. Doğru ve samimi değerlendirmelerle yıkıcı olmadan ilerlemek gerekiyor. Ancak konuşarak, tartışarak, objektif yaklaşımlarla sorunları çözebiliriz.
– Başkan Muhittin Böcek festivalin basın toplantısında “Geçen seneden dersimizi aldık. Sorunların konuşulacağı yer yine festivaldir” diyerek sinema dünyasını festivale davet etti. Siz de “Çözüm önerilerini dinlemeye hazırız” dediniz. Festivalde bu yıl geçen yıl yaşananlara dair nasıl bir konuşma ortamı sağlanacak.
– Muhittin Beyin “Dersimizi aldık” söylemini çok değerli buluyorum. Onunla ve idari kadroyla bir festival tasarım süreci geçirdiğim için geçen yılla ilgili üzgünlüğünü ve pişmanlıklarını yakından takip ettim. Festivale katılım daveti de gayet cömert bir davranış. Evet, bu yıl için özel olarak planladığımız Sinema Çalıştayı’nın ana amacı da aslında en başta sansürü, festivalleri ve sinemanın sorunlarını konuşmak. Bir araya gelerek her şeyi masaya yatırabiliriz. Dinlemeye de, çözmeye de hazırım.
– Geçen yıl festival için çalışan ama ücretini alamayan insanlar vardı. Onların durumu ne oldu?
– Evet, tamamlanamamış ödemeler var… Tamamlanamamış bir festival olduğu gibi… Belediye bu ödemeleri meclis, sayıştay, denetçiler, maliye gibi birçok unsuru da dikkate alarak programına dahil etmiş durumda. Gözlemlediğim kadarıyla da mümkün olan bütün olumlu hamleler yapılıyor.
– Sinema Eseri Yapımcıları Meslek Birliği (SEYAP) festivallerin nasıl olması gerektiğine dair bir açıklama yaptı. SEYAP’ın çizdiği perspektife dair siz ne düşünüyorsunuz?
– Çok doğru saptamalar. Bütün festivallerin bunları gözetmesi, uygulaması gerekir.
– Ulusal Yarışma’da 12 film yer alıyor. Ama yaklaşık 50’e yakın film başvurmuş yarışma için. Bu kadar çok filmin başvuru yapmasını nasıl değerlendiriyorsun?
– Sinemamızda -hep söylerim- bir nicelik sorunu yok. Nitelik sorunu var. 51 film başvurdu Altın Portakal’a… Bu sayılar son yıllarda hep böyle seyretmiş. Vizyona çıkan film sayıları da oldukça yükseklerde sonuçlanıyor ama ne gişede ne de tatminde yeter sayıdalar… Bu yıl festivallerimizden geleceğin sinemacılarını, keşiflerini çıkartmayı umuyoruz.
Antalya Altın Portakal Film Festivali, Ulusal Yarışma’da bu yıl genç bir sinemacı kuşağını müjdeleyen bir seçki koyuyor önümüze. Yarışmada yer alan 12 filmin yedisi ilk film. Bu filmler ‘Ayşe’, ‘Balinanın Bilgisi’, ‘Acı Kahve’, ‘Fidan’, ‘Galata’, ‘Mukadderat’, ‘Gülizar’. ‘Gülizar’ dünya prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yaptı ama diğer ilk filmlerin hepsi dünya prömiyerlerini Altın Portakal’da yapacak. Ki bu yedi filmin yönetmeni de kısa, belgesel, dizi film gibi sinemanın farklı alanlarında üretim yapan sinemacılar aslında.
Yarışmanın en kıdemli yönetmeni Ümit Ünal. Ünal son filmi ‘Evcilik’le Altın Portakal yarışına katılıyor. Sonra Selim Evci geliyor. Evci’nin filmi ‘Savrulan Zaman’. Belgesel sinemadan gelen Ümran Safter ise ‘Seni Bıraktığım Yerdeyim’ filmiyle Altın Portakal yarışında. Yeşilçam üzerine çalışmalarıyla tanınan Erhan Tuncer ikinci uzun metrajı ‘Hatırladığım Ağaçlar’ filmiyle yarışa katılıyor. Almanya’dan Neco Çelik, ki bir zamanlar filmleri Türkiye’de festivallerde gösterilmişti, ‘Sevgili Katilim Berlin’ filmiyle yıllar sonra tekrar Türkiye’de bir festivale katılıyor.
Yarışma nasıl geçer bilinmez ama bu filmlerle ilgili kararı Ferzan Özpetek başkanlığındaki müzisyen Mercan Dede, oyuncu Gökçe Bahadır ve İlker Kaleli, sinema yazarı Melis Behlil, yönetmen Melisa Önel, sanat yönetmeni Deniz Göktürk Kobanbay’dan oluşan jüri değerlendirecek.
Festivalde Ulusal Belgesel Film Yarışması’nda bu yıl sekiz film var. ‘Altın Eller’ (Sevgi Hirschhaeuser), ‘Bedri Rahmi Eyüboğlu: Toprağın Sırrına Erenler’ (Ali Kemal Pasiner), ‘Bir Orkestranın İzinde’ (Musa Ak & Hasan Basri Özdemir), ‘Fatoş’ (İlcan Edgar Özuluca), ‘Kadranı Olmayan Saat’ (Fatma Karakuş Kaçmaz), ‘Kilikya’ya Yolculuk: Fejes’in İzinde’ ( Zehra Yiğit & Perihan Taş Öz), ‘Suyun Hakkı’ (Onur Mehame) ve ‘Türkan: Bir Bilim Kadınının Öyküsü’ (Gülay Ayyıldız Yiğitcan) yarışmadaki belgeseller. Bu belgeselleri Ahmet Yeşiltepe, Jale İncekol ve Doç. Dr. Nurdan Tümbek Tekeoğlu’dan oluşan jüri değerlendirecek.
Gelelim Uluslararası Yarışma’ya. Açıkçası gayen nitelikli bir seçki var karşımızda. Pek ayrıntılı ele alınmadı ama yarışmada yer alan 12 film Cannes, Venedik, Toronto, Tribeca gibi seçkin festivallerde gösterilmiş filmlerden oluşuyor. (Umarım bu seçkiyi geçmiş yıllarda Altın Portakal’ı Cannes gibi gören kimi belediye başkanları da izler ve ben zamanında nasıl bir cahil cesaretiyle açıklama yapmışım der.) Filmleri sıralayayım:
🔴 ‘Agarrame Fuerte / Beni Sakın Bırakma’ (Ana Guevara ve Leticia Jorge): 39 yaşındaki Adela’nın en yakın arkadaşı Elena’nın ani kaybıyla yüzleşmesini konu alan film dünya prömiyerini Tribeca Festivali’nden yapmıştı.
🔴 ‘Armand” (Halfdan Ullmann Tøndel): Altı yaşındaki bir çocuğun hikayesini ‘sorunlu çocuk’ temasının ötesine geçerek çok katmanlı bir aile portresine çeviren film prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nde yaptı Altın Kamera ödülünü kazandı.
🔴 ‘Basileia / Hükümdarlık’ (Isabella Torre): İtalya’nın sislerle kaplı, sarp Aspromonte dağlarında antik bir hazine arayan arkeolog ile yardımcılarının Nympheler’i ortaya çıkarmasını anlatan film prömiyerini 81. Venedik Film Festivali’nde yaptı. Festivalin kapanış filmiydi.
🔴 ‘Bring Them Down / Hepsini Alaşağı Et’ (Barry Keoghan ve Christopher Abbott): İrlanda’nın batısındaki kırsal bölgede geçen iki düşman ailenin gerilim dolu hikayesini ele alan film ve dünya prömiyerini 49. Toronto Film Festivali’nde yaptı.
🔴 Derûn / Derûn’ (Müge Uğurlar): Sevda, ihanet ve pişmanlığın iç içe geçtiği, aşkla başlayan bir yolculuğun hüzünlü sonuna odaklanan filmde Furkan Andıç, Hatice Aslan, Güven Kıraç rol alıyor.
🔴 ‘El Ladrón de Perros / Köpek Hırsızı’ (Vinko Tomičić Salinas): Sokaklarda büyümüş, yetim bir ayakkabı boyacısı olan 13 yaşındaki Martin’in hayatını farklı perspektiflerden ele alan film Tribeca Film Festivali’nde seyirciyle buluşmuştu.
🔴 ‘La Prisonnière de Bordeaux / Ziyaret Saatleri’ (Patricia Mazuy): Toplumsal sınıf ve kadın dayanışması temalarını işleyen Isabelle Huppert’nin başrolünde yer aldığı film Cannes Film Festivali’nde dünya prömiyerini yaptı.
🔴 ‘Maryam / Meryem’ (Elchin Musaoglu): Filmde yıllar önce Amerika’ya göç eden, babasının hayatta olduğunu, bir psikiyatri merkezinde kaldığını öğrenince Azerbaycan’daki küçük köyüne geri dönen ve babasının hafızasını geri kazanması için çalışan Maryam’ın hikayesi anlatılıyor.
🔴 ‘Pigen Med Nålen / Şişli Kız’ (Magnus Von Horn): Danimarka’nın ünlü seri katili Dagmar Overby’in hikayesinden ilham alan, 1. Dünya Savaşı sonrası Kopenhag’daki yoksulluk ve umutsuzluk temasını işleyen film Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarıştı.
🔴 ‘The Return / Dönüş’ (Uberto Pasolini): Dünya prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yapan ve başrollerini Juliette Binoche ve Ralph Fiennes’in paylaştığı film güçlü ve zamansız bir hikaye olan Odyssey’e tekrar odaklanıyor.
🔴 ‘Samia / Samia’, (Yasemin Şamdereli): Somali’de büyük hayalleri olan, ülkesinin yaşadığı zorluklara rağmen umuda doğru hızla koşan Samia isimli bir atletin hikayesini anlatan film ve Tribeca Film Festivali’nde dünya prömiyeri yaptı ve Jüri Özel Ödülü’nü kazandı.
🔴 ‘Shahed / Şahit’ (Nader Saeivar): Adalet ve çıkarların çatıştığı bir dönemde İran’da emekli bir dans öğretmeni olan Tarlan’ın verdiği mücadeleyi ele alan film dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’ yaptı.
Bu filmleri de İranlı yönetmen Mahmoud Kalari başkanlığındaki sinema yazarı Selin Gürel, görüntü yönetmeni Mehmet Aksın, senarist Ludovica Rampoldi ve yönetmen Ayşe Polat’tan oluşan jüri değerlendirecek.
Gelelim ilk güne. Kortej olacak mı olmayacak mı festival öncesi merak edilen bir konuydu. Çünkü basın toplantısında kararsızlık vardı. Festival yönetimi bu konuda kararını vermiş. Kortejden vazgeçilmedi. Geleneksel olarak festival kortejle açılacak. Sonra akşam Cam Piramit’te açılış töreni ver. Törende Işıl Yücesoy, Şerif Sezer, Erdal Özyağcılar, Müjdat Gezen ve Selçuk Yöntem’e Onur Ödülü takdim edilecek.