Beşiktaş Bursaspor’u geçti, nefes aldı
Beşiktaş kazandı. Ama hâlâ kara noktalar var. Semih Immobile’den iyiydi. Rashica ve El-Musrati girince takım yağ gibi aktı. Bunları görmesi bekleniyor Hollandalı hocanın. Görmezse ne onun koltuğu rahat olacak ne de taraftarın hoşnutsuzluğu bitecek.
Daha eğlenceli bir yazı olabilirdi bu. Eski Beşiktaş-Malmö maçından bahsederdim. O günkü travmadan, o zamanın Beşiktaş’ından dem vururdum. Metin-Ali-Feyyazlı kadronun en güzel günlerinde tam da olacak derken nasıl olamadığını, Beşiktaş’ın Avrupa’daki en büyük kabuslarından biri olduğunu anlatırdım. Bir de o eşleşmenin ilk maçında Recep Çetin’in röveşatayla kendi kalesine attığı gole değindim mi mis gibi mavra olurdu.
Yine iyi günlerden geçmiyor Beşiktaş. Canları çok sıkkın. Yanlış seviyeden yarışa başlamanın sıkıntısını çekiyorlar. Aslında öyle bir sezonu geride bırakmışlardı ki, takım bu sene ne yapsa hayra yoracaklardı. Dibe vuran elbet zıplar. Sezon başında da çok yükseğe zıpladı Beşiktaş. Enginlere sığmadı taştı. Öyle olunca da hesap karıştı. Şimdi sanki şampiyon olacak kadro tökezlemiş gibi mutsuz Siyah-Beyazlılar. Çıtanın çıktığı yer yüzünden bocalıyorlar yani. Zaten hep böyle olur. Tarihe geçen farklı galibiyetlerin alındığı sezonların sonu hep kötü biter. Galatasaray’a 5 golle başlayan sezonun aksaması, Murphy Kanunu yüzünden. İnanmayan 21 yıl önce bu maçla aynı gün unutulmaz bir derbi yaşayan Fenerbahçelilere sorsun.
Sorunları tarihsel bir bağlama oturtmaya çalışıyoruz ama van Bronckhorst’ta da sıkıntı var. Ve dertlerin önemli bir bölümü onun tercihlerinden kaynaklanıyor. Dün maçın önemli bir bölümü sıkıntı içinde geçti. Çünkü Hollandalı teknik adam ince eleyeyim sık dokuyayım derken bariz gerçekleri göremiyor gibi. Rashica ve El-Musrati bu takımın olmazsa olmazları. Geniş kadroda da dar kadroda da ismi 11’e yazılacak 3-4 oyuncudan ikisi. Onlar olunca akıyor oyun. Nitekim son 20 dakikadaki Beşiktaş’la ilk 70 dakikadaki Beşiktaş arasında çok fark var. 27. dakikada Isaac Thelin golü bulsa çok farklı bir maç izlerdik. Kulakları çınlardı 23 sene öncesinin.
Son 20 iyiydi ama. Sezon başını andırıyorlardı. Basıyorlardı, top kapıyorlardı, topu kanatlara açıyorlardı. İyi oynadığında seyretmesi çok zevkli Siyah-Beyazlıları. Sanırım taraftarını üzen de bu. Keyif veren Beşiktaş’ı bir kere gördüler, görmedikçe de homurdanıyorlar. Rafa Silva, Gedson işte bu oyunla güzelleşiyor. Hepsinden önemli başka bir konu daha var. Farkındasınız değil mi? Semih Immobile’nin yerinde oynadığında çok daha iyi. Bazı delidolu dağınıklığını gençliğine veriyoruz, onun dışında topu çok iyi tutuyor. Duvar oluyor. Mücadele ediyor. Kanatlarda enterne olmadığı için de stoperleri çok yıpratıyor. Bu takımın forveti olmayı hak ediyor. Evet, Immobile’nin onca golüne rağmen…
Son olarak: Üzülüyorum Malmö gibi takımlara. Fenerbahçe’yi zorlayan Twente de böyleydi. Nasıl şuurlu, nasıl tatlı bir takım. İlk 11’de 8 İskandinav topçuları var. Teknik direktörleri Henrik Rydström, futbol kariyeri hep alt liglerde geçen bir projeci. İlk 11’in 10’u üç senedir birlikte oynuyor. Neyi nasıl yapacaklarını çok iyi biliyorlar. Ama yetenekleri sınırlı işte. Tüm kadroya verilen parayla iki Rafa Silva alınamıyor. Takdir etmek gerekmez mi?