Yapay zeka maliyet hesaplamayı bir dakikaya indiriyor
Bu haftaki bilim turumuz birbirinden ilginç gelişmelerle dolu. Ama Google'ın yapay zekası Gemini'nin görsel oluşturma modunun beyaz ırkı yok sayıp Nazi askerlerini ve Elon Musk'ı bile siyahi olarak yaratması haftanın en tartışmalı olayıydı.
Şubatı bitirmeye dört gün kala merhaba. Türkiye gündemi, dünya hep yoğun zaten ama bu hafta bilim açısından da epey yoğun, dolu dolu geçen bir haftaydı. ABD 52 yıl sonra ilk kez Ay’a yumuşak iniş yapmayı başardı, üstelik bunu bir özel uzay şirketiyle yaptı. Göklerdeki başarısından gurur duyan tek ülke ABD değildi, Türkiye’yi de Kaan heyecanı hakimdi. Türkiye’nin tasarım ve üretimini milli imkanlarla gerçekleştirdiği ilk savaş uçağı Kaan ve bu hafta ilk kez havalandı. Kaan havalanırken İngiltere denizde büyük fiyasko yaşadı. Florida açıklarında yaptığı nükleer füze denemesi başarısız oldu, İngiltere basınının tabiriyle “cup diye” okyanusun dibini boyladı.
Öte yandan nükleer füzyon enerjisi elde etmekteki en büyük sorunlardan birisinin yapay zeka ile çözülebileceğini öğrendik ki bu çalışmada Türk olan Egemen Kolemen de yer alıyordu. Son olarak Kick ve Twitch’in kumar kategorileri nedeniyle “kumara teşvik” iddiasıyla birer gün arayla erişime kapatılmasını izledik. Peki ya görmediklerimiz?
Bugün Dünya’dan 800 ışık yılı uzakta başlayacağız bültene. Sandviç görünümlü bir yıldızda. Onu tanıdıktan sonra dünyaya döneceğiz ama Taş Devri’ne ve İskandinavya’ya gideceğiz. Burada biner yıl arayla gerçekleşen iki büyük katliam var çünkü.
Ardından rotamızı hayvanlar alemine çevireceğiz. Evcil kedilerin o kadar soğuk davranmalarına rağmen sahiplerinin seslerini hemencecik tanıyabildiğini biliyoruz ama insanlardan uzakta, ormanda yaşamaya alışık büyük kediler insan seslerine karşı nasıl tepki veriyor? Ve tabii haftanın en büyük gizemlerinden biriyle devam edeceğiz. Dişi bir vatoz, erkek vatoz olmadan bir akvaryumda nasıl hamile kalabilir? Hamilelikten yola çıkmışken Alabama’ya da uğrayacak, bu hafta yüksek mahkemede alınan “Dondurulmuş embriyolar da çocuktur” kararını irdeleyeceğiz.
Son olarak oluşturduğu görsellerle bizi büyüleyen yapay zekanın bu özelliğinin her zaman doğru ve yerinde işlemediğini hatırlayacağız. O zaman yolculuk başlasın!
Emektar Hubble dur durak bilmeden çalışmaya devam ediyor. Son keşfiyse 800 ışık yılı uzağımızda ve oldukça ilginç bir görüntüye sahip. Yukarıdaki cismi siz neye benzetirsiniz bilemem ama büyük bir çoğunluk sandviçe benzetti. Gökbilimciler yeni yıldıza Uruguay’ın yöresel yemeğinden esinlenerek “Drakula’nın Çivito’su” adını verdi. Çivito’yu anladık da Drakula nereden geliyor, diye düşünebilirsiniz. Bu da yıldızın “sivri dişlerinden” kaynaklanıyor.
Henüz hakem denetiminden geçmemiş çalışmada yıldız demek için hâlâ çok genç olan yapının etrafı gaz ve tozdan oluşan gezegenimsi diskle çevrili ki bu durum ona lezzetli bir sandviç görünümü veriyor. Drakula’nın Çivitosu’nu biraz daha tanıyacak olursak, kendisi 2.5 güneş kütlesi kadar. Etkin sıcaklığı ise 7726 derece civarında. Yani etkin sıcaklığı 5500 derece olan Güneş’ten hem daha büyük hem de daha sıcak. Etrafını çevreleyen gezegenimsi disk ise yaklaşık 0.2 güneş kütlesinde, 1650 astronomik birim büyüklüğünde. Araştırmacılar onun bu haliyle şimdiye kadar keşfedilen en büyük gezegenimsi disk olduğunu belirtiyor. Drakula’nın Çivitosu’nun bilim insanlarında ilgi uyandırmasının tek sebebi görünüşü değil, en nihayetinde gezegen doğurabilecek olması.
Tarih derslerinde bize hep “İnsanlık göçebelikten yerleşik hayata geçti” diye öğretilir. Her sene neredeyse aynı konular işlendiği için de insanlığın yeni bir düzene geçiş noktaları kafamızda genel olarak hop bir sabah kalkmışlar da yerleşik hayata geçmişler gibi canlanır. Ama sonuç olarak bu bir süreçti ve Taş Devri Avrupası’nda çiftçiliğin yükselişi, hiç o kadar masum gerçekleşmemiş, hatta epey kanlı bir geçiş süreci yaşanmış. Nature’da yayınlanan yeni çalışmaya göre avcı-toplayıcılıktan çiftçiliğe geçişte göçebeler çiftçi yerleşimciler tarafından kanlı bir şekilde yok edilmiş.
İskandinavya’nın güneyi sadece bin yılda iki kez bölgeye yeni gelenlerle tamamen değişmiş. Yapılan DNA analizlerinde çıkarılan profiller, bölgede yeni gelenlerin hiç de öyle bölgenin eski sahipleriyle aynı izleri taşıdığını göstermiyor. Çalışmanın yazarlarından biri olan ve Lund Üniversitesi’nde paleoekolog olarak çalışan Anne Birgitte Nielsen, “Bu geçişin önceden barışçıl olduğu düşünülüyordu. Ama bizim çalışmamız bunun tam tersini gösteriyor. Vahşi ölümlere ek olarak, çiftlik hayvanlarındaki patojenlerin toplayıcıların işini bitirmiş olması muhtemel” diyor.
Ekip bu kanaate Danimarka’da bulunan 100 insan kalıntısından alınan DNA örneklerini analiz ederek vardı. Kalıntılar avcı-toplayıcıların azalmaya başladığı Orta Taş Devri, insanların tarıma geçtiği Yeni Taş Devri ve Erken Bronz Çağı’ndan kalıntıları kapsıyordu. Çalışmanın yapıldığı yer hem toplayıcılık hem de çiftçilik için uygun bir yerdi. Dolayısıyla popülasyonlar arasındaki gen akışını ve toprağın nasıl kullanıldığını gösteren bitki örtüsündeki değişiklikleri çıkarmak daha kolay oldu.
Araştırmacılar yaklaşık 5900 yıl önce çiftçi nüfusun, onlardan daha önce İskandinavya’da yaşayan avcıları, toplayıcıları ve balıkçıları kovduğunu ve tarım arazisi yapmak için ormanları kestiğini gösteriyor. Önceki çalışmalar ilk İskandinav çiftçilerin genomlarının yaklaşık yüzde 30’unu avcı-toplayıcılardan aldığını gösteriyordu. Bu da nüfusların birbirine karıştığı anlamına geliyordu, birinin diğerini yok ettiğini değil. Yeni çalışmada ise avcı-toplayıcı DNA’sının bölgeden tamamen silindiği, İskandinav çiftçilerin genomlarında neredeyse hiç toplayıcı geni tespit edilmediği görülüyor.
Gerçi Funnelbeaker kültürünün bir parçası olan bu çiftçilerin hakimiyeti de çok uzun sürmedi. Yaklaşık 1000 yıl sonra doğu steplerinden gelen yeni dalga bu kez onların kökünü kuruttu. Yeni gelenlerin kökenleri Rusya’nın güneyinde hayvancılıkla uğraşan Yamnaya halkının soyuna dayanıyordu. Kısa sürede Gunnelbeaker’ın yerini alarak Tek Mezar kültürü denen yeni bir kültür grubunun ortaya çıkmasına vesile oldular.
Evcil kediler çoğu zaman büyük akrabalarının izinden giderek, kendilerine yuva olan evlerinin kralıymış gibi sahiplerine mesafeli davransalar da önceki araştırmacılar onların sahiplerinin sesini diğer insanlarınkinden ayırt edebildiğini göstermişti. Araştırmacılar merak etmiş, kediler böyleyken insan topluluklarından çok uzakta hüküm süren kaplanlar, çitalar ve pumalar tanıdık insan sesleriyle yabancı sesleri ayırt edebiliyor mu? PeerJ’de yayınlanan yeni çalışma bu egzotik canlıların da en azından esaret altındayken farklı ses tonlarını ayırt edebildiklerini gözler önüne serdi. Bu da sürü yaşamından kaçınan hayvanların bile sosyal açıdan beceriksiz olmaktan uzak olduğunu gösteriyor.
Çalışmanın yazarları hayvanat bahçesi, barınak ve doğa koruma parklarında yaşamak zorunda kalan aslan, dumanlı pars, kar leoparları, servaller ve diğer egzotik kedi türlerini incelemiş. Ön çalışmada beş kedi türünden yedisi incelenmiş, sonra daha büyük bir çalışma yapılarak 10 türden 24’ü mercek altına alınmış. Bunlardan 16’sı insanlar, sekizi bizzat kendi anneleri tarafından büyütülen kedilermiş. Her bir kediye aynı cümleyi söyleyen üç yabancı insanın ses kayıtları dinletilmiş. Ardından aynı cümlenin hayvanın bakıcısı gibi tanıdık bir kişinin ağzından çıktığı ses kaydı dinletilmiş. Son olarak aynı kişilerin ses kayıtları bir kez daha hayvanlara dinletilmiş ama bu kez kedilerin adları kullanılmış.
Ekip, kedilerin her kayda verdiği tepkiyi ve davranışı analiz etmiş. Bu tepkiler arasında bakışlarda kayma, kafa hareketi, sese yaklaşma ya da sesten uzaklaşma, tıslama ya da hırlama gibi sesler varmış. Sonuçlar şöyle: Kediler cinsiyeti, insan ya da annesi tarafından yetiştirildiğinden bağımsız olarak tanıdık insan sesine yabancı sesten çok daha hızlı, daha uzun ve daha yoğun tepki veriyor. Sürüler halinde yaşadığı bilinen tek vahşi kedi türü olan aslanlar analizden çıkarıldığından bile sonuçlar değişmiyor. Kedilerin isimlerinin bahsedildiği kayıtların yansıması ise çok büyük bir fark yaratmadı.
Şimdi bir soru. Dişi bir vatoz, Kuzey Carolina’da hiç erkek vatozun olmadığı küçük bir akvaryumun içinde hamile kalabilir mi? Eğer yanıtınız olumsuzsa bir daha düşünen çünkü Charlotte adındaki dişi vatoz hamile kaldı. Bunu mantık çerçevesine oturtmak isteyenlerin bazıları Charlotte’un kendisiyle beraber akvaryumda bulunan küçük köpekbalıklarından birinden hamile kalmış olabileceğini düşündü. Ancak uzmanlar böyle bir birleşimin aslanla kurdun birleşmesi gibi bir şey olacağını söyleyerek şiddetle reddetti. Hatta şöyle söyleyelim kurt ve aslanların çiftleşme ihtimali vatoz ve köpekbalığı ihtimalinden çok daha yüksek. Çünkü köpek ve kedilerin son ortak ataları hiç olmazsa 45 milyon yıl önce yaşamış. Köpekbalıkları ve vatozlarınkiyse 300 milyon yıl önce.
Dolayısıyla bilim insanları Charlotte’un kendi kendini hamile bırakma ihtimaline yönelmiş. Florida’daki Mote Deniz Laboratuvarı ve Akvaryumu’nda köpekbalığı ve vatoz koruma programının yöneticisi olan Demian Chapman, 2001 yılında çekiç başlı köpekbalığında bilinen ilk kendi kendine hamile kalma vakasını inceleyen isim. Chapman, “Köpekbalıkları ve vatozlar esaret altında bu şekilde üreyebiliyor. Hatta bir vatoz türünün bunu esaret altında değilken bile yaptığına dair kanıtlarımız var” diyor. Yine de Charlotte yuvarlak vatoz türü içinde kendi kendine hamile kalan ilk vatoz ki bu bile çok ilginç bir şey. Çünkü normal yuvarlak dişi vatozlar ilkbaharda birden fazla erkekle çiftleşerek üç ila dört ay içinde birden fazla babadan yavrular doğuruyor.
Partenogenez de denen bu kendi kendine hamile kalma süreci şöyle işliyor: Dişinin vücudunda hücre bölünmesiyle gametler oluşuyor. Bu sürece mayoz bölünme de deniyor. Mayoz bölünme sonucunda döllenmemiş yumurta ve polar cisimler oluşuyor. Yumurta, yeni bir organizma oluşturmak için gereken genlerin yarısını taşıyor. Süreç sırasında yumurtanın çevresindeki hücresel mekanizmalar embriyonun oluşumunu tetikliyor. Burada önemli olan şey partenogenezde miyoz bölünmede olduğu gibi ana canlının aynısı bir yavrunun oluşmaması, yani farklı bir yavru elde edilmiş oluyor. Tabii yavrular annelerinden genetik olarak daha az çeşitlilik gösteriyor ama buna benzer şekilde üreyen bazı türler sorunu eşey hücrelerini bölmeden önce genlerini iki katına çıkararak çözüyor.
Doğumdan girmişken ABD’deki bir eyalette alınan ilginç kararı da sizinle paylaşayım. Alabama Yüksek Mahkemesi, dondurulmuş embriyoların “çocuk” olduğuna, bu yüzden de kişilik haklarına sahip olduklarına ve yok edilmelerine neden olan herkesin onların ölümünden sorumlu tutulabileceğine karar verdi. Bu, türünün ilk örneği denebilecek bir karar ve eyalette tüp bebek yönteminin kullanılmasının önünde engel teşkil edebilir. Tüp bebek yöntemini insanlar keyfi olarak değil, çocuk sahibi olmakta zorlandıkları için tercih ediyor genelde.
Alabama’da ele alınan davada şöyle bir olay yaşanmış: Bir hasta dondurulmuş embriyoların tutulduğu odaya kilitli olmadığı için elini kolunu sallayarak girmiş, embriyoları tutuldukları dolaptan çıkarmış ama bu sırada eli çok üşüdüğü için embriyoları düşürerek yok etmiş. Tüp bebek tedavisi görenler ise kliniğe “Reşit Olmayan Bir Kişinin Haksız Yere Ölümü Yasası” çerçevesinde dava açmış. Bölge mahkemesi embriyoların çocuk tanımına uymadığına karar vererek davayı reddetmiş ama yüksek mahkeme yasanın “hem doğmuş hem de doğmamış tüm çocuklar için geçerli olduğuna” hükmetti. Mahkeme Başkanı Tom Parker İncil’den de alıntı yaparak, “Doğumdan önce bile tüm insanlar Tanrı’nın suretini taşır ve Tanrı’nın yüceliğine hakaret etmeden yaşamlarının yok edilmesi imkansızdır” dedi.
ABD Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanlığı 2020 yılında yaptığı açıklamada ülke genelinde 600 binden fazla embriyonun dondurulmuş halde depolandığını ve bunların büyük bir kısmının muhtemelen hiçbir zaman canlı doğumla sonuçlanmayacağını tahmin ediyor. Tüp bebek sürecinde çok sayıda embriyo oluşturuluyor ve tedavide yer alan kişiler fazladan embriyolarla ne yapacaklarına karar verebiliyor. Gelecekte tekrar gebe kalmak için embriyoları dondurabilecekleri gibi gebe kalmak isteyen başka kişilere bağışlayabiliyor, araştırmalarda kullanılmasına ya da yok edilmesine izin verebiliyor.
Alabama’daki kararla birlikte artık embriyoların varlığına son vermek mümkün olmayabilir. Ayrıca doktorlar fazladan embriyo oluşturmanın getireceği sorumluluktan kaçmak için her seferinde tek bir embriyo oluşturmayı deneyebilir ya da tüp bebek tedavisi hizmetini vermeyi tamamen bırakabilir. ÇÖZÜM: Ulusal Kısırlık Derneği yöneticisi Barbara Collura, USA Today’a verdiği demeçte bu kararın Alabama’daki tüp bebek çalışmalarının çoğunu durduracağını söyledi. Derneğin en büyük korkusu ise bu kararın başka eyaletlere de yayılma riski.
ABD’de kadınların kürtaj hakkını yasalarla koruma altına alan Roe v. Wade kararının feshedilmesi daha dün gibi aklımızda. Ne doğurmaya ne de doğurmamaya iznin olduğu bir yer olmaya doğru gidiyor Amerika.
Çeşitli topluluklar oluşturarak bu topluluklarda görüş alışverişlerinin yapıldığı, fotoğraf ve videoların paylaşıldığı bir platform Reddit. Özellikle ABD’de çok popüler ama Türkiye’de de gayet iyi bir kitlesi var. Geçenlerde Reddit ile ilgili iki haber çıktı. İlki halka arz yapacağı, ikincisi ise bir yapay zeka şirketiyle verilerini paylaşmak için işbirliğine girişeceği yönündeydi. Bu şirketin hangisi olduğu öğrenildi: Google. Gemini ile büyük bir çıkış yakalayan Google, Gemma dil modellerinin kodlarını da açık kaynak yaptı. Amacı bu yolla bağımsız yazılımcıların Gemma’ya yeni şeyler katması ya da aksaklıkları görerek bunları düzeltmesi. Google zaten uzun zamandır yapay zekanın üstüne düşüyor ama Gemini ile yakaladığı çıkış ve art arda gelen atılımlar bu sektöre ne kadar önem verdiğinin bir göstergesi.
Peki Reddit ile işbirliği Google’a ne sağlayacak? 60 milyon dolarlık olduğu söylenen bu anlaşma sayesinde Google Reddit platformundan gerçek zamanlı içerik sağlayan veri arayüzüne erişebilecek. Reddit ise bunun karşılığında Google’ın arama sonuçlarının iyileştirilmesine katkı sağlaması beklenen yapay zeka destekli Vertex AI hizmetine erişim sağlayabilecek. Reddit anlaşmanın kendi veri arayüzü şartlarını etkilemeyeceğini söylüyor. Reddit’in arayüzü şartları, yazılımcıların ve şirketlerin sitenin verilerine izin almadan ticari amaçlarla erişmesini engelliyor.
Reddit’in daha önce yapay zeka şirketlerinin sitenin verilerini ücretsiz olarak kullanacağı yönünde bir endişesi olduğunu da hatırlatalım. Hatta bu yüzden şirket Google’ı siteyi taramasını engellemekle tehdit bile etmişti. İçeriklerinin ücretsiz ve izinsiz bir şekilde kullanılması endişesi Reddit’e özgü bir durum da değil bu arada. Mesela New York Times geçen yıl OpenAI’ya dava açtı bu konuyla ilgili olarak. Ama yeni anlaşma hem Reddit’in bilgisi dahilinde verilerinin Google tarafından kullanılmasını hem de önümüzdeki haftalarda halka arz olacak şirketin değerlemesini artırma çabasının bir parçası. Reddit’in 2021’de değeri 10 milyar doların üzerindeydi.
Google demişken Gemini’den devam edelim öyleyse. Şubatın ilk haftası Gemini’nin en güçlü versiyonu olan Ultra da kullanıcıların hizmetine ücretli bir şekilde sunuldu. Geçen sene Google Ultra’yı bize öyle bir anlattı ki ChatGPT’nin GPT-4 sürümünü geçti herhalde deme noktasına geldik. O zaman Google’ın yayınladığı videolarda Ultra’nın bayağı bayağı bir görüntüyü detaylıca anlatabildiği görülmüştü. Ama bizlere sunulan ürüne baktığımızda karşılaştığımız şey, fragmanında çizimleri çok üst düzey görünen bir oyuna girdiğimizde pikselli görsellerle karşılaşmaktan hallice oldu.
Google’ın bu hafta uğraşmak zorunda kaldığı sorun, sosyal medyada deli gibi konuşulan görsel üretme özelliğiydi. Peki neydi Google’ın görsel üretme özelliğini eleştirilerin odağına getiren şey? İkinci Dünya Savaşı’nda cephedeki Alman askerlerinin, Vikinglerin ve ABD’li milyarder Elon Musk’ın siyahi olarak resmedilmesiydi. Google art arda gelen hatalara dayanamayarak Gemini’nin görsel üretmesini durduracağını söyledi. Şirketin açıklamasında, “Gemini’nin görsel oluşturma özelliğiyle ilgili son sorunları çözemeye çalışıyoruz. Çalışmalarımız sürerken görsel üretme özelliğini durduracağız. Yakında geliştirilmiş sürümünü yeniden sizlerle paylaşacağız” dendi.
Google üretilen görsellerle ilgili yorum yapmaktan kaçındı ama eski bir Google çalışanının paylaşımı ilginç: Google Gemini’yi beyaz insanların var olduğunu kabul ettirmekte zorlanıyor. Google’ın Gemini ekibinde üst düzey yöneticilerden Jack Krawczyk ise Google’ın yapay zeka ilkelerine göre görsel oluşturma araçlarının “küresel kullanıcı kitlesini yansıtmasının” amaçlandığını; “köpek gezdiren insan” gibi açık uçlu komutlarda herhangi bir sorun olmamakla birlikte tarihe dayanan komutlar için daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulduğunu söyledi.
Konu konuyu açıyor ama görsel oluşturan yapay zeka modellerinin akademik dergilerde de kullanılmaya başlaması da bu hafta tartışılan konulardan biriydi. Tartışmayı hararetlendiren ise hakemli Frontiers in Cell and Developmental Biology dergisinde yayınlanan yeni bir çalışma oldu. Çalışmada kullanılan fare görselinde testisler neredeyse fare büyüklüğünde görünüyor. Ayrıca bu testisler farenin karnından çıkıyor ki bunun farenin kendi anatomisiyle yakından uzaktan alakası yok. Oklarla gösterilen “testtomcels”, “retat” ve “dck” gibi kelimeler ise uydurma. Fotoğrafta doğru gösterilen tek şey fareyi gösteren okta “rat (sıçan)” yazması.
İyi haber, en azından çalışmanın yazarları makalede kullandıkları görsellerin Midjourney tarafından yaratıldığını not olarak düşmüş. Kötü haber, Midjourney tarafından üretilmiş görseller üzerinde herhangi bir oynama yapmış gibi görünmemeleri. Bu da daha makaleyi hiç okumadan “Görseller böyleyse makale nasıldır, kim bilir?” düşüncesini doğuruyor. Yapay zekadan faydalanmak kötü bir şey mi? Hayır tabii ki, bir teknoloji gelişiyorsa bunu iş yükümüzü azaltmak için pekâlâ kullanabiliriz. Ama Midjourney, ChatGPT, Gemini gibi yapay zeka modelleri hâlâ gelişme aşamasında olan programlar. Dolayısıyla onlara danışırken doğru yolda gittiğimizden emin olmak için iki üç defa kontrol etmemiz gerekiyor.
Ama burada tek suçlunun araştırmanın yazarları olduğunu söyleyemeyiz. Özellikle de makaleyi yayınlayan dergi hakemliyken. Bilim camiasından bazı kişiler Frontiers’ı “yağmacı“ olarak nitelendiriyor. Çünkü iddiaya göre Frontiers çalışmaları hakem değerlendirmesinden geçirdiğini söylese de makalelerini yayınlatmakta zorlanan bilim insanlarından faydalanan bir dergi. Tabii bunun sadece iddia olduğunu belirtmek gerekiyor. Yine de gözlerimizin önündeki bu çalışma iddiaları bir kez daha sorgulatacak türden. Öte yandan derginin resmi sosyal hesabından, “Makalelerimizi inceledikleri için okurlara teşekkür ederiz. Kitle kaynak dinamiği sayesinde yanlış bir şey yaptığımızda toplumdan gelen geri bildirimle hatamızı hızlı bir şekilde düzeltebiliyoruz” diye yazıldı. Bu arada makale geri çekildi.