Ders zili telefon ziline karışırken
Gündemimizi alt alta sıralayıp başka bir ülke vatandaşına okutsak, ülkemizde asayiş olaylarından, kanun tanımazlıktan, iş bilmezlikten başka bir şey yaşanmadığını düşünecek. Ama bir dakika, haksız mı o yabancı?
Ne kadar şanslıyız ki böylesi bir dev yazarla aynı dili paylaşıyoruz ve onun ifadelerini kendi dilinde okuyabiliyoruz. Yaşar Kemal’den bahsediyorum. İnsanı çarpan ifadelerle dolu bir alıntısını paylaşacağım, hal-i pürmelalimizi ondan daha iyi anlatmam mümkün değil. Bakın ne yazmış 21 Şubat 1962’de. Okuduktan sonra biraz düşünün bakalım o yazıdan bir adım uzaklaşabilmiş miyiz? Çünkü birazdan okuyacağınız haberlerin bir kısmı, tam da Yaşar Kemal’in bahsettiği anda sıkışıp kaldığımızı gösteriyor.
Başlayalım:
“Ben kendim, bu şehirden gidemem. Bütün mümkünüm çarelerim kesilmiş. Ama böylesi bir dünyada da sevinemem. Hayal kurarım hayal. Işıklı, sevinçli, çiçekli, kimsenin kimseyi sömürmediği, kimsenin kimseden korkmadığı, kuşkulanmadığı, kimsenin kimseye düşmanca bakmadığı bir dünyanın hayalini kurarım. Kimsenin kimseye diş gıcırdatmadığı bir dünya… Gönlü gani bir adam sayarım kendimi. Bu kadarı bile bana yeter, bu kadarı bile beni mutlu eder.
Bir söz vardır. Derler ki, insanoğlu arsız bir yaratıktır. Gerçekten de arsız. Bu açlık yanı başımızda dururken, bu yoksulluğu, bu perişanlığı, bu kiri görürken gene de seviniyor, coşuyoruz. Size bir şey söyleyim mi, insanoğlu bütün bunların arasında bile güzel. Ya durumu bu olmasa… Kim bilir dünyayı ne cennete çevirir insanlar!
Bana şöyle küçücük bir dünya… Hiç olmazsa her isteyenin aşkla şevkle onuru kırılmadan çalışacağı bir dünya verin. Böyle bir dünyamız yok mu? Öyleyse susun. Öyleyse kimseye karamsar demeyin. Bütün bu karanlıktan size umut ışığı göstermeye gene de savaşırım. Siz de beni kınamayın, karalamayın.
Bakın bakın, ne geldi kalemimin ucuna… Ne geldi de durdu gözümün önünde? Bir gündü. Sıcak bir yaz günüydü. Diyarbakırın Kulp ilçesinin Şıkevtan köyündeyim. Şıkevt, mağara anlamına gelir. Bütün köyün evleri mağaralarda. Kayaya oturmuş kovuklarda. Halim Yıldız on tane çıplak, çırılçıplak çocuğunu elinden tutmuş, beşini bir yanına, beşini de bir yanına almış bana göstermeye getirdi.
‘Ben Halim Yıldız, on çırılçıplak çocuğun babası… Ömründe gömlek yüzü görmemiş…’
Bana bakın, ben öyle tatlı matlı yazı yazamam. Kırarım bu kalemi. Dileyen okur, dilemeyen okumaz.”
Bu topraklardan iyi ki Yaşar Kemal geçmiş. Alıntının yer aldığı yazının tamamını da buradan okuyabilirsiniz.
Geçelim bu hafta 10Haber’de okuduklarınıza. Ya da okuyacak vakit bulamadığınız ama geride kalan haftada neler olup bittiğini merak ettiğiniz için okuyacağınız haber ve yazılara.
Ekonomi ana gündem maddemizken, herkesin son bir ümit olarak yöneldiği Borsa’ya dair kritik bir yazı. Yatırım bankacısı ve yatırım danışmanı Emre K. Mimaroğlu, halka arzlarda Borsa İstanbul’un çoğu Batı borsasını geride bırakmasını değerlendiriyor. Ona göre borsadaki bu canlılık kurumsal iyimserliği beraberinde getiriyor.
Sıradanlaşan asayiş haberlerini alt alta toplayıp baktığınızda çarpıcı bir yekün tutuyor. Türkiye’de son üç ayda 4 kişi serseri mermi kurbanı olmuş, 19 kişi de yaralanmış. Silahlı çatışma sayılarını aratmayan verilerle ilgili 10Haber’e konuşan Psikiyatri Uzmanı Dr. Akcan, bireysel silahlanmaya dikkat çekip bu tarz olaylar için de ‘Yüzlercesinin de illiyet bağı yüzünden üstü örtülüyor’ diyor.
Yazarımız İrem Hattat, ‘Golddiggerlık’ atölyeleri veren YouTuber’lara değinerek önemli bir konuyu inceliyor. Bazı genç kadınlar, ‘prens beyaz atlı olmasa da olur, limiti yüksek bir kredi kartı’ yeter diye düşünebilir. Sayıları çok olsa gerek, YouTube’da genç kadınlara zengin sevgili bulmak için tavsiyeler veren hesaplar milyonlarca kere izleniyor. Peki bu ‘fayda temelli’ ilişkilerin akıbeti nasıl olur?
Asayişten uzaklaşamıyoruz, merak etmeyin. Alın bir haber daha: Güngören’de silahlı saldırı düzenlenen kahvehanenin Galatasaray tribün lideri İslam Gündüz’e ait olduğu öğrenildi. Saldırıda, olaydan habersiz, iki kişi hayatını kaybetti.
Ordu’da 2019 yılında üniversiteli Ceren Özdemir’i evinin önünde bıçaklayarak öldüren Özgür Arduç’un açık cezaevine geçtiği iddia edildi ve ülkede yani sosyal medyada haklı şekilde infial yarattı. 10Haber’e konuşan Özdemir ailesinin avukatı, iddiaları yalanladı. Arduç, Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde cezasını çekiyormış.
CHP konuşmaktan ya da okumaktan sıkılmış olabilirsiniz ama dizi olarak düşünecek olursak, tam reytingler düşecekken öyle bir bölüm izliyoruz ki herkes tekrardan diziye dikkat kesiliyor. Son olarak yine danışman skandallarıyla konuşulan CHP’de herkesin ‘nereden geldi bu kişi diye’ sorduğu Hasan Cengiz 10Haber’e konuştu. Cengiz, Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığının açıklandığı gün teşekkür etmek için kendisini aradığını ilk defa söyledi.
Yaşadığımız ülke olsa da çevreyi bırakalım kendimize bakalım diyorsanız, önemli bir sağlık uyarımız var. Orta yaş, erkeklerin önemli bir bölümüne genişleyen bel çevresi, dökülen saçlar dışında prostat büyümesine bağlı yakınmalar da getiriyor: Sık idrara çıkma, zayıf idrar akışı, idrarı tam boşaltamama hissi… Hayat kalitesini düşüren prostat büyümesinin tanı ve tedavi yöntemlerini Dr. Oğuz Acar’dan dinliyoruz.
Yine maalesef yaz biterken yolcu otobüsleri ülkenin dört bir yanına çok sayıda yolcu taşıyor ve kaza haberleri de peş peşe geliyor. Ulaşım ve trafik uzmanı Dr. Suat Sarı, firmaların şerit ve mesafe takip sistemlerini söktürdüğünü iddia ederek bakanlığın denetiminde de bunun ortaya çıkacağını söylüyor.
Geride kalan haftanın en güzel yanı spordaki heyecanlı akşamlar ve başarılı sonuçlardı. Orada tek canımızı sıkan Adana Demirspor’un maalesef penaltılarda elenmesiydi. Ama Bağış Erten’in ‘maç yazısı nasıl olur’ başlıklı dersinde okuyacağınız üzere geçen sezonun en iyi iki Belçika takımından birine böyle kafa tutmak, böyle bir atmosfer, böyle bir sıcak… Sakatlıklar olmasa belki devam diyeceklerdi. Olmadı. Ama saygımız sonsuz. O kesin… Görkemli nasıl kaybedilir, bu yazıda okuyacaksınız.
Müjdemiz var. Türkiye’nin en iyi edebiyat eleştirmenlerinden A. Ömer Türkeş artık kitap yazılarıyla 10Haber’de. Bu bir kitapsever için çok büyük haber. Aynı kitabı okuyup, onun takıldığı yerlere, beğendiği, eleştirdiği yerlere acaba ben de takıldım mı diye böylesi bir eleştirmen aracılığıyla kendini sınava çekmek gibisi var mı? Türkeş ilk yazısında polisiye edebiyatın en sıkı yazarlarından İstanbul doğumlu Petros Markaris’in İstanbul’da geçen ‘Eskiden Çok Eskiden’ romanını yazdı.
Eylül gelmiş, yaz mevsimi takvimde sona ermişken, serbest çağrışımla Sezen Aksu’nun ‘bir yaklaşık’ şarkısıyla bitirelim. Haftaya umarım olaysız bir Türkiye’de, bilim, magazin, eğlence konuştuğumuz bir yazıda görüşürüz.
24 Aralık 2023 - 10Haber’de geçen hafta: Orduda garip gelişmeler
17 Aralık 2023 - 10Haber’de geçen hafta: Hakem yumruklama bile bu gündemde tutunamıyor
10 Aralık 2023 - 10Haber’de geçen hafta: Türkiye gündemine deprem arası
3 Aralık 2023 - 10Haber’de geçen hafta: Seçilbank ve ekonomimizin durumu
26 Kasım 2023 - 10Haber’de geçen hafta: Futbolcuların bu kadar paraya ihtiyacı mı varmış?