Sahi, siz hiç roman tefrikası okudunuz mu?

Avukat Selçuk Kozağaçlı altı yıldır tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nden bir roman yayınlamaya başladı. Kalemle kağıtla yazılan, tefrika olarak yayınlanan bir roman. İNAYET. Zamanın ruhuna inat yazılan tefrikaya birlikte ışık tutalım.

Gündem 11 Nisan 2024
Bu haber 9 ay önce yayınlandı
Soldaki fotoğraf Kozağaçlı'nın duruşmada savunma yaptığı bir an, sağdaki ise görüşte çekilen fotoğrafı.

Çağdaş Hukukçular Derneği başkanı avukat Selçuk Kozağaçlı 28 yıllık meslek hayatının son altı yılını Silivri Cezaevi’nde tutuklu olarak geçirdi, halen de tutukluluğu sürüyor. Kozağaçlı hakkında birden fazla dosya ve suçlama var ancak kesinleşmiş hiçbir cezası yok. Aslında bu yazının konusu Kozağaçlı’nın yargılanma süreci değil ama Kozağaçlı hakkında daha önce defalarca yakalama kararı çıkarıldığını, ifade vermek için bir seferinde Şam’dan, bir seferinde de Lizbon’dan gelmesine rağmen “kaçma şüphesiyle” tutuklandığını hatırlatmakta da fayda var.

Selçuk Kozağaçlı’nın birçok kişiye iletilmek üzere hazırladığı mesajı 4 nisan Perşembe günü akşam vakti bana da ulaştı. Mesaj her zamankilerden farklı olarak bir ÇHD duruşmasını duyurmuyor, önemli bir günle ilgili açıklama da içermiyordu. Selçuk Kozağaçlı’nın tefrika romanının bir internet sitesinde 5 Nisan Avukatlar Günü’nde yayınlanmaya başlanacağı duyuruluyordu mesajda. Selçuk Kozağaçlı’nın roman yazmış olmasına şaşırmak üzereyken uzun yıllardır ‘tefrika’ sözcüğünü duymadığımı farkeedip şaşırmak için önceliği buna verdim. 

Tefrika, tefrika edilecek kadar uzun yazılmış bir yazının, genellikle de bir romanın günlük gazete ya da haftalık dergide parça parça yayınlanmasına deniyor ve çok uzun zamandır yaygın bir şey değil, kelime de yaygın olarak kullanılmıyor. Aslında zamanın ruhuna da uygun sayılmaz. Birçok insan kitapları seslendirilmiş halde dinlemeye bile alıştı.

Kozağaçlı’nın “Merhaba” diye başlayan mesajında da bundan bahsediliyordu zaten. Blog’un ismi Hapishane Defterleri. Kozağaçlı blog fikrinin eskiliğiyle ilgili endişesini “Tanıdığım herkes blog fikrinin geçen yüzyılda kaldığından emin. Elbette konuştuklarımın neredeyse hepsi benden genç; hapiste değil dışarıdalar; internet haberleri ve sosyal medya uygulamalarının korkunç akış hızına alışkınlar. Oysa hapiste el yazısıyla geçen altı yılın sonundan geriye baktığımda mesaj aplikasyonlarını ve sosyal medya ağlarının hızını –sadece kaygı nesnesi halinde- hayal meyal hatırlayabiliyorum. O türden bir sürat tıpkı cüzdan, cep telefonu ve anahtar gibi yabancı artık bana” kelimeleriyle anlatmış mesajında.

Selçuk Kozağaçlı’nın yakın tarihli fotoğrafları

Kozağaçlı uyarıların “büyük ihtimalle” haklı olduğunu ama yine de hapishanede yazıp çizdiklerinin kolay erişilebilir halde bir arada durması fikrinin çekiciliğinin azalmadığını yazmıştı.

Mesaj Dr. Johnson’ın “No man but a blockhead ever wrote except for money” sözüyle devam ediyor. Yani “Enayiler hariç, herkes para için yazar.” Kozağaçlı bu iki seçeneğe bir de “kendisi için yazanları” eklemiş ama onun yazma sebebi üçü de değil. Neden yazdığını şöyle anlatıyor Kozağaçlı:

“Söylenmesi gerekenler olduğuna inandığım için yazıyorum. Söylemeyi sevdiklerimi yazıyorum da denebilir. Elbette hepsi okunsun diye yazıldı. Bir kısmı yayınlandı veya duruşma salonlarında yargıçların yüzüne okunduysa bile diğerleri insan içine ilk defa çıkıyor. Yazmak burada direnmenin güçlü bir yöntemi ve gayet tempolu bir iş, lakin hapishanenin ritmi dışarıdan daha dingin. Öyleyse senkronda zorlanır mıyız? Şimdilik bilmiyorum. İlk defa birlikte dans edenlerin hızla kavradığı gibi müzik bitmeden adımlarımızı birbirimize uydururuz diye umuyorum.”

“Hapishane Defterleri” şöyle planlanmış:

Kozağaçlı’nın ilki 2017’de yayınlanmış hapishane yazıları DENEMELER sekmesinde toplanacak ve her hafta biri yayınlanacak. Deneme boyutuna ulaşmadığı için defterlerde bırakılan bazı notlar ise VİNYET sekmesinde, yine haftada bir yayında. Kozağaçlı “Aslında bunlar ‘Kenar Süsü’ demek için uzun –şikâyetler haklıysa zaten sadece uzun yazabiliyorum- ama sonuçta tek yaprağı geçmediklerinden isimleri böyle olsun” diyor bunlar için.

SAVUNMALAR sekmesine Kozağaçlı’nın duruşmalardaki savunmalarından parçalar haftalık olarak konacak.

İNAYET’in el yazması bir sayfası

Ve son sekme: İNAYET 

Kozağaçlı’nın tefrika romanının ismi bu. 

Kozağaçlı kalem ve kağıtla yazdığı ilk romanı için mesajında şöyle diyor: 

“Nihayet, biraz sıra dışı gibi duran son sekme; bir roman tefrikası denemesi: İNAYET. İşte bunun kesinlikle geçen yüzyıldan kalma bir roman yayınlama yöntemi olduğu konusunda hemfikiriz. Her hafta bir bölüm yayınlamayı başarırsam yıl bitmeden sonunu görebiliriz. Aslında boyumu aşan bir iş, ama benim hapishane hayatımı renklendirdi, umarım sizin de ilginizi çeker. 

Süreli bir blog olsun; kırk hafta güncelleyelim ve bitirelim. Sonra belki müzik değişir, ritim hızlanır, hapishanede, okulda, fabrikada, sokakta hep birlikte daha hareketli şeyler deneriz.

Yayınlananlarla ilgili düşüncenizi iletebileceğiniz bir de NOT DEFTERİ var; yazarsanız biraz geç bile olsa eninde sonunda haberim olur. Hatta sadece haberim olmaz, ‘görüşmecim yeşil soğan göndermiş’ gibi olur.”

Bu arada “Hapishane Defterleri” ismi bazılarınıza tanıdık gelmiş olabilir. İtalyan komünist, düşünür ve siyasetçi Antonio Gramsci’nin bu isimle yayınlanmış bir kitabı var. Blog’un ismi Kozağaçlı gibi kıdemli bir tutsak olan Gramsci’ye bir selam. Kozağaçlı da mesajını “Hapishaneyi okumanın ve yazmanın mekânı haline getirebilenlerin ait olduğu Cervantes’ten Gramsci’ye uzanan takımyıldız benim hücremdeki masayı da aydınlatıyor” diye bitiriyor.

Romanın kapağı…

Kozağaçlı’yla görüşen ve romanın yazılma sürecine dahil olan bir avukat tanıdığıma sorduğumda romanın Soma faciası duruşmalarından esinlenilen bir kurgu olduğunu öğrendim. Zaten sitede iki bölümü yayınlandı bile. Üçüncüsü de 12 Nisan Cuma günü geliyor. Okumak isteyenler selcukkozagacli.net.tr‘den tefrikaya ulaşabilir.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.