Yine öğrenci yurdu, yine intihar: Bir ayda bu dördüncü
Alman müzikolog Dr. Ernst Praetorius'un 82 yıl önce bestelediği '1941-Ankara' adlı senfonisi ilk kez CSO Ada Ankara'da seslendirilecek. CSO ve Hacettepe Üniversitesi Senfoni Orkestrası, eseri 13 Aralık'ta sanatseverlerle buluşturmaya hazırlanıyor.
Meğer Ankara için de senfonik bir eser bestelenmiş. Yıllardır başkent için böyle bir eserin gerekliliğine dair tartışmalar sürerken varlığı dört yıl önce keşfedilen senfonik beste prömiyerini yapmak için gün sayıyor. Alman müzikolog ve şef Dr. Ernst Praetorius’un 1941 yılında bestelediği ‘1941-Ankara’ adlı senfonisi, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Hacettepe Üniversitesi Senfoni Orkestrası müzisyenleri tarafından CSO Ada Ankara Konser Salonu’nda 13 Aralık’ta ilk kez seslendirilecek.
1936-1946 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO), o günkü ismiyle Riyaset-i Cumhur Filarmoni Orkestrası Birinci Şefliği ile eş zamanlı Ankara Devlet Konservatuvarı Kompozisyon Bölümü’nde eğitmenlik yapan Dr. Ernst Praetorius, Cumhuriyetin ilk yıllarında müzik eğitiminin yaygınlaşması için davet edildiği Almanya’dan Türkiye’ye gelmişti. Son nefesini 1946 yılında Ankara’da veren ve Türkiye’de yeni müzisyenlerin yetişmesi için çaba sarf eden Alman bestecinin 82 yıl önce bestelediği senfoni tozlu rafların arasında keşfedilmişti.
Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Ankara Devlet Konservatuvarı kütüphanesinde 2019’da bulunan eser, 4 yıllık çalışmayla dijital ortama aktarıldı. Ernst Praetorius’un eseri, HÜ Senfoni Orkestrası ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) sanatçılar tarafından, CSO Ada Ankara Konser Salonunda 13 Aralık’ta ilk kez seslendirilecek.
HÜ Senfoni Orkestrası Şefi ve Ankara Devlet Konservatuvarı Öğretim Üyesi Prof. Burak Tüzün, yaptığı açıklamada, CSO’nun birinci şefliğini yapan, kemancı ve müzik bilimci Ernst Praetorius’un, ‘1941-Akara’ senfonisinin müzik konusundaki bilgisini üst düzey yansıttığı bir eser olarak görülebileceğini söyledi. Tüzün, esere ait el yazması partisyonun sanatçının vefatından sonra, bir şekilde Ankara Devlet Konservatuvarı Kütüphanesine geldiğini belirterek, besteci Doç. Dr. Önder Özkoç’un konservatuvar kütüphanesinde çalışmalar yaptığı sırada eseri bulduğunu ve sarı zarfın içindeki eseri kendisine getirdiğini ifade etti.
Şef Burak Tüzün, eser bulunduktan sonraki çalışmaları şöyle anlattı: “Eseri bulduğumuzda önünde bir şey yazmıyordu. Bir tek son sayfasında bir imza vardı, imzadan yola çıkarak eserin Praetorius’a ait olduğunu keşfettik ve yazımı için notist, MÜSAM Müdürü Kamer Hocaya partisyonu götürdük. Kamer Hoca’nın bize, Ernst Praetorius’un öğrencisi, besteci Faik Cansalen’in kendisine ‘Praetorius’un bir eseri vardı son senelerinde yazmıştı, esere ne olduğunu kimse bilmiyor’ demesi üzerine, bu bilgiyi doğrulatarak, çalışmalara başladık. dört yıldır bu işle uğraşılıyor. Bunu baştan bir standart edisyon haline getirebilmek çok zor bir iş. Şimdi artık eser yeniden partisyon olarak da basılıyor. Eser, yazıldıktan 82 yıl sonra 13 Aralık’ta halkın karşısına çıkacak. Cumhuriyet’in 100. yılına denk gelmesi çok önemli bir şey. Türkiye’de çoksesli müziği geliştirilmesi için Türkiye’ye davet edilmiş insanların eserinin, Cumhuriyetin bir asrının bittiği zaman sahnelenmesi çok güzel ve çok değerli”
Burak Tüzün, 1940’lı yıllardaki şartları ve o günün Ankara’sını anlatan bir eserle karşılaştıklarını söyleyip sözlerine şunları ekledi: Çok zarif, naif, bir eser. Melodileri dinlediğinizde hemen güzelliğe ulaşamıyorsunuz, ideal bir güzellik o temanın içinde saklı ve eserin sonuna kadar kendini dinlettiriyor. Ernst Praetorius, bu bestesinde bakır üflemeli çalgılara büyük ağırlık vermiş ve çok yorucu bir konser olacak üflemeli çalgı sanatçılarımız için. Onun için de bu enstrümanlar çift olarak düşünülerek kalabalık bir kadro ile çalınacak. 55 dakika sürekli aynı performansı sergilemek bu enstrümanlar için gerçekten çok zor”
Şef Burak Tüzün , eserin gün yüzüne çıkmasının aslında bir keşif olduğunu belirterek, “Bu eserin yeniden yazılması ve seslendirilmesi, dünya müzik tarihi açısından önemli bir keşif. Eseri beğenirsiniz, beğenmezseniz ama böyle bir şeyin ortaya çıkarılması tarihsel olarak önemli. Biz, bu eserin dünyadaki ilk seslendirilişini CSO’da 13 Aralık’ta yaptıktan sonra Almanya’nın pek çok şehrinde de bu eser seslendirilecektir” dedi. HÜ Ankara Devlet Konservatuvarı Öğretim Elemanı ve HÜ Müzik ve Sahne Sanatları Uygulama Merkezi (MÜSAM) Müdürü Kamer Güngör, eseri bulduktan sonra titiz bir kontrolden geçirdiklerini, bütün sayfaların eserin devamı olup olmadığını kontrol ettiklerini anlattı. Eserin telifinin Hacettepe Üniversitesi’nde olduğunu kanıtlayarak uluslararası müzik merkezlerine gönderilmesini hedeflediklerini belirten Güngör, “Bu, Hacettepe Üniversitesi, Ankara Devlet Konservatuvarı için büyük onurdur” dedi.