Bakterili su aşkı: Ne tabelaya inandılar ne dikenli tel dinlediler
Antalya'nın Serik ilçesindeki Sillyon Antik Kenti'nde aylardır devam eden kazı çalışmalarında, Roma ve beylikler döneminde kullanılan hamam gün yüzüne çıkarıldı.
Bir antik kent daha gün yüzüne çıkarılıyor. Mayıs ayında 10Haber okurlarına için Antalya’daki Sillyon antik kentinde yapılan çalışmaları hakkında bir haber yapmıştık. Roma, Bizans ve Osmanlı izlerini bir arada barındıran antik kentin asırlar boyunca kullanılan tarihi Roma hamamında o dönem başlatılan kazı çalışmalarıyla tarihi yapı artık çok daha görünür bir vaziyette.
Sillyon Antik Kenti Kazı Başkanı ve Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Taşkıran, yaptığı açıklamada, antik kentte 2020’den bu yana arkeolojik kazılara ara vermeden devam ettiklerini 2024’ten itibaren de Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ‘Geleceğe Miras Projesi’ kapsamında OPET ana sponsorluğunda kazı çalışmalarının yoğun şekilde sürdürdüklerini söyledi.
Temel alanlarından biri olan Roma İmparatorluğu dönemine ait hamamda çalışmalar yaptıklarını anlatan Doç Dr. Murat Taşkıran, şunları dile getirdi: “Hamam milâttan sonra 2. yüzyılda inşa edilmiş ve milâttan sonra 3. yüzyılda da genişletilerek büyük bir tesis haline getirilmiş. İçerisinde yıkanma odaları, havuzlar, iç avlusunda birtakım odalar ve müştemilatlardan oluşan büyük bir tesis. Çalışmalar neticesinde hiç tahmin etmediğimiz bir şekilde başka bir yapıyla karşılaştık. Alanda Roma hamamının olduğu yerde 14. yüzyıla tarihlediğini düşündüğümüz bir hamamla karşılaştık. Bu, bizim için büyük bir sürpriz oldu. Çalışmalarımız neticesinde beylikler dönemine tarihlenen bir Türk hamamı olduğu ortaya çıktı.”
Bölgenin Türk hakimiyetine geçtikten sonra garnizona dönüştüğünü anlatan Doç. Dr. Murat Taşkıran, Antalya ve çevresinin güvenliğinin Sillyon Antik Kenti içinden sağlandığını ve yapılan kazı çalışmalarında buna ait buluntular elde ettiklerini vurguladı. Hamam buluntusunun dönemin tarihine, kültürüne ve sanatsal anlayışına büyük katkı sağladığını kaydeden Taşkıran, sözlerine şöyle devam etti:
“Çalışmalar neticesinde bir koridorla hamama girildiğini, hamamın selamlık kısmının olduğunu ve ardından zikzaklar çizerek devam eden bir koridor ve koridora paralel bir şekilde yerleştirmiş yıkanma hücrelerinden oluştuğunu tespit ettik. Aynı zamanda hemen yıkanma odalarının arkasında soğuk ve ılık olmak üzere iki su deposunun olduğunu gördük. Hamam alttan bir ısıtma sistemiyle ısıtılıyordu. Bunlar korunmuş bir şekilde yerinde duruyordu, yaptığımız çalışmalar neticesinde başka sürprizlerle de karşılaştık, yapının duvarlarının ince bir sıvası ve sıva üzerine grafito tekniği dediğimiz teknikte birtakım bezemeler işlendiğini gördük. Denizsellikle ilgili gemiler, kayıklar, balık, balık ağları gibi birtakım çizimlerle karşılaştık. Bu da hamama gelenlerin deniz ticaretiyle, balıkçılıkla uğraştığını bize gösteriyor.”
Kazı başkanı Doç. Dr. Murat Taşkıran, yine kazı neticesinde sikkeler, metal eserler, savaş aksamları, seramik ve kandil gibi çeşitli eserlerle karşılaştıklarını, bu eserlerin hepsinin 13. ve 14. yüzyıla ait olduğunu anlattı. Hamamda restorasyon ve konservasyon çalışmalarının devam ettiğini belirten Taşkıran, “Hamamın özelliği 13. yüzyılda bölge Türk-İslam hakimiyetine geçtikten sonra biz burada kentleşme adına çok fazla bir bilgiye sahip değildik. Açıkçası buradaki kentleşmenin çok önemli bir mahiyette olduğunu, önemli bir unsurda olduğunu bize göstermesi açısından son derece önemli, bu plan tipinde ortaya çıkan ender yapılardan.” diye konuştu.
Kazı çalışmalarında Roma hamamı ve Türk İslam Dönemi’nde bölgeye gelen Türklerin hamamın kimliğinden yararlanıp içerisine bir hamam daha yaptıklarını ifade eden Doç. Dr. Murat Taşkıran, hamamda Türk İslam kültürel devamlılığın sağlandığını vurguladı.