Cinayette tüm şüpheler ondaydı ama tahliye olmuştu: ‘Gömüyorum bulamıyorlar’ deyince tutuklandı
Yedi filmlik vizyon haftasında merakla beklenen 'Galaksinin Koruyucuları 3' seçkinin iddialısı. François Ozon'nun 'Suç Bende', Russell Crowe'lu korku ve gerilim filmi 'Şeytanın Düşmanı' ise öne çıkan seçenekler. Yerli film kontenjanında ise bir taraftar aşk filmi olan 'Aşkın Saati 19:03' var.
2014’ün sürprizlerinden biriydi ‘Galaksinin Koruyucuları’. Beş benzemez karakterin biraz da zorunluluktan bir araya gelip ortak düşmanlarına karşı mücadele ederken bir aileye dönüşmesini anlatıyordu. 80’lerin ruhuna sırtını dayayan ve film olduğunun farkında olan bir Marvel macerasıydı. Seyirci ilgi gösterinde tabii ki devamı geldi.
2017’de serinin ikinci filmi çıktı huzurumuza. Filmin senaristi ve yönetmeni James Gunn işgüzarlık yapıp ilk filmin ayarlarıyla oynamadığı gibi 80’ler ruhu konusunda daha da el artırıp kadroya Kurt Russell ve Sylvester Stallone gibi oyuncuları dahil etmiş ve o yılların müziği konusunda da gazı köklemişti. Galaksi artık emin ellerdeydi…
Bu rahatlıkla altı yıl sonra koltuklarımıza gömülüp ‘Galaksinin Koruyucuları 3’ü izlemeye koyulduk. Ama James Gunn fena gaza gelmiş ya da beğeni zehirlenmesi yaşamış. Serinin ayarlarıyla öyle bir oynamış ki şaşar kalırsınız. ‘Galaksinin Koruyucuları’nı sevme nedenlerimizin müzik kullanımı dışında hepsini bir bir filmden ayıtlamış. Geriye de sadece içi boş bir uzay macerası kalmış.
Serinin üçüncü filminin odağında Rakun Rocket’ın geçmişi var. ‘Dr. Moreau’nun Adası’nı hatırlatan bir anlatı ile başlıyor film. İzbe, karanlık bir tuhaf hayvan barınağında küçük rakunların bulunduğu kafese bir el uzanıyor. Birini alıyor. O küçük rakun geri geldiğinde onun için her şey çok farklı artık. Çevresindeki kafeslerde bulunan hayvanlardan anladığımız, birtakım deneylere maruz kalmışlar. Rocket, Spartüs gibi bir yolunu bulup havanları serbest bırakıyor. Ve böylece bizim Rocket bu deneyleri yapan Herbert Edga Wyndham’ın artık can düşmanı oluyor. Bizimkiler de Rocket’i bu caniyle olan mücadelesinde yalnız bırakmıyor.
150 dakikalık film, galiba sinemada hikayenin ne kadar önemli olduğunu bize anlatmak için çekilmiş! Malum kötü senaryodan iyi film çıkmaz denir. Doğrudur da. Ama bırakın kötü senaryoyu hikayesizlikten kıvrım kıvrım kıvranan bir film var karşımızda. Eee hal böyle olunca yönetmenimiz yüklenmiş de yüklenmiş aksiyon sahnelerine.
Yoğun baş döndüren ve zamanla baş ağrısı yapan aksiyon sahneleri arka arkaya sıralanıyor. Sıralanıyor da mesela Herbert Edga Wyndham’ın derdi ne, bu kadar hayvana niye işkence ediyor bir türlü anlamak mümkün değil. Ha filmin sonunda fark edilmiş bu durum ve bir cümle ile kendini savunuyor kötü karakter ama geçmiş olsun diyesi geliyor insanın.
Tabii tüm bunların temel sebebi filmin ya da yönetmenin kendini fazlaca ciddiye alması. Seyirci zekasını hiçe sayan bir hali var filmin. Bunun için o iki filmdeki ‘fırlama ruh’tan eser yok. Didaktik, büyük sözler söyleme ihtiyacı duyan ve hal böyle olunca da itici hale gelen bir macera ‘Galaksinin Koruyucuları 3’. Bir veda böyle olmamalıydı. Ama yapacak bir şey yok. İlk iki filim bizim olsun sevgili James Gunn, son film de senin.
Yönetmen François Ozon, ‘Peter Von Kant’ın ardından Fransa’nın yıldızlarıyla ışıldayan çılgın bir komediyle geri dönüyor. 1930’ların Fransası’nda geçen film iki iyi arkadaş Madeleine ile Pauline’in, erkeklerin saflık ve aptallıklarından faydalanmalarını konu alıyor ve dönemin uçuk Amerikan komedilerinden esinleneniyor. Genç, güzel, beş parasız ve yeteneksiz aktris Madeleine Verdier, ünlü bir yapımcıyı öldürmekle suçlanıyor. İşsiz genç bir avukat olan en iyi arkadaşı Pauline’in yardımıyla meşru müdafaayla beraat eder. Gerçek gün yüzüne çıkana kadar Madeleine için başarıdan başarıya koştuğu yeni bir hayat başlar. Filmin en güzel sürprizi filme ortasında dahil olan Isabelle Huppert.
Yaşamı boyunca 100 binden fazla şeytan çıkarma gerçekleştiren İtalyan rahip Gabriel Amorth’un gerçek notlarından esinlenen filmde, Amorth’un küçük bir çocuğa musallat olan şeytanı çıkartmaya çalışırken Vatikan’ın gizli tutmaya çalıştığı asırlık komplosunu ortaya dökülmesi anlatılıyor. Julius Avery’nin yönettiği filmde Russell Crowe, Ralph Ineson ve Franco Nero rol alıyor. Film vizyona çıkmadan şeytan çıkarıcıların bizi kötü gösteriyor diye itirazları karşısında ne demeli bilinmez ama Russell Crowe ama daha da önemli Franco Nero için bile izlenir bu film.
Jamie Patterson’ın yönettiği Samantha Bond, Patrick Bergin, James Cosm’ın oynadığı ‘Şüphe’ haftanın bir diğer korku gerilim filmi. Film babasının ölümü ile ilgili gerçekleri öğrenmeye çalışan bir kadının yaşadıklarını ele alıyor. Babasının intiharı, genç bir anne olan Helen için büyük bir yıkım olur. Çok geçmeden Helen, babasının ölümüne neyin yol açtığını araştırmaya başlar. Yaptığı araştırmalar onun 30 yıl öncesine ait çözülmemiş bir gizemi ortaya çıkarmasına neden olur. Lakin bu sır çocuğu için ölümcül olabilecek karanlık bir aile sırrıdır.
Atle Solberg Blakseth, Frank Mosvold imzasını taşıyan animasyon, zamanlarının tamamını birlikte geçiren Ella ve Henry’nin, mahalleye yeni bir çocuğun taşınmasıyla yaşadıklarını anlatıyor. Bu iki yakın arkadaşın dostluğu, havalı bir genç olan Johnny’nin mahalleye taşınmasıyla tehlikeye girer. Aslında olna Ella Bella’nın, Johnny ile Henry’nin yakınlaşmasından rahatsız olmasıyla ilgilidir. En iyi arkadaşını kaybedeceğini düşünen Ella Bella, Henry’den kendisi ve Johnny arasında bir seçim yapmasını ister. Henry, kimseyi incitmek istemez ve ortadan kaybolur. Ella Bella, arkadaşlığını kurtarmak için düşmanı Johnny’nin de yardımıyla Henry’yi bulmak için yola koyulur.
Evet o ünlü çocuk yıldız Berat Efe Parlar büyüdü ama yine beyazperdede karşımızda. Hasan Gümet’in yönettiği ‘Aşkın Saati 19:03″ bir dedenin torununa işlemek istediği Beşiktaş ruhunu konu ediniyor. Uzun aradan sonra Beşiktaş’ın şampiyon olması, herkesi sevince boğar. Ancak şampiyonluk maçını izlerken dedesinin kalp krizi geçirip ölmesiyle torunu Oktay epey üzülür.
Artık bir yetişkin olan Oktay’ın hayatı, bir gün yolda bir anahtarlık bulmasıyla bambaşka bir hal alır. Anahtarlığı bulduğu dükkana giren Oktay, burada hayatının aşkı ile tanışır. Oktay’ın üniversite öğrencisi olan sevgilisi Aslı, Beşiktaş semti üzerine tez yazmaktadır. Gün geçtikçe birbirlerine daha çok bağlanan Oktay Aslı ile evlenmek ister. Filmde Berat Efe Parlar’a Feride Hilal Akın, Ali Sürmeli, Erkna Can, Serkan Keskin gibi oyuncular eşlik ediyor.
Virginia Gardner, Autumn Reeser, Dylan Sprouse’un rol aldığı Roger Kumble imzalı ‘Tatlı Bela’, farklı hayatlara sahip olan Travis ile Abby arasındaki tutkulu aşkı anlatıyor. Abby Abernathy, karanlık geçmişini arkasında bırakıp hayata yeni bir başlangıç yapan bir üniversite öğrencisidir. Hayatız da Travis ile tanışmasıyla bambaşka bir hal alır. İkisi arasındaki çekişmeli arkadaşlık, kısa bir süre sonra yıkıcı bir aşka dönüşür. Sorunlu bir geçmişe sahip olan Travis’in sıkıntılı yaşamı ve Abby’nin gelecek hedefleri, ikisinin zorlu bir yolculuğa çıkmasına neden olur.
20 Aralık 2024 - Ormanda yeni bir lider doğuyor, şımarık oğlan dersini alıyor!
13 Aralık 2024 - Yılın en iyilerinden ‘Hemme…’: Öfke ruhu kemirir!
6 Aralık 2024 - Babaların kızları için yaptığı yolculuk hiç biter mi!
5 Aralık 2024 - Keşanlı Ali 60 yaşında mikrofonlarımız Haldun Taner’de