Bayramda şehirde kalanlara ya da yaz akşamlarına oyun sığdıranlara
‘Bizden olmayanlar’a ne kadar tahammülümüz var? Sevdiğimiz biri ‘onlardan’ birine kasıtlı olarak zarar verse, savunduğumuz insani ve etik değerleri hayata ne kadar geçirebiliriz? Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun önceki gece prömiyer yapan oyunu ‘Öksüzler’ bizi bu sorularla baş başa bırakıyor.
Sade ve şık döşenmiş bir evde, orta yaşlı bir çift sakin bir akşam yemeği yiyor. Birden açılan kapıdan dalan genç adam, bu steril atmosfere zıt bir halde: Tişörtü kanlar içinde, hali de bir tuhaf. Genç adamın adının Liam olduğunu öğreniyoruz. Karşısında, ona ne olup bittiğini –kaza mı geçirdi, yaralı mı, başını derde mi soktu…- anlamaya çalışan tedirgin kadın Helen, ablası; çok daha gergin haldeki adam ise Danny, Helen’in eşi…
Liam’ın cebinde bu aile evinin anahtarı var ve görünen o ki çat kapı içeri dalmakta beis görmüyor. Helen de Danny de buna alışık ama Danny bu konuda Helen kadar rahat değil…
Bu sakin akşam yemeği Liam’ın beklenmedik girişiyle gerilim ve aşama aşama şiddetle dolacak bir geceye dönüşecek. Gece boyu yaşanacaklardan sonra bu üçlüden hiçbirisi için hayat birkaç saat önceki gibi olmayacak. Ya da belki de daha fenası, hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam edecekler…
‘Öksüzler’, bol ödüllü İngiliz oyun yazarı Dennis Kelly’nin kaleminden, kendi konfor alanı içinde yaşayan, siyaseten doğrucu ama kendi ailesinin, evinin güvenlik sınırları dışındaki dünyaya sıradanlaşmış bir bencililikle bakan günümüz çağdaş, şehirli, insanlarına ve onların iki yüzlü ahlak anlayışlarına dair hayli sert bir metin.
Türkiyeli seyircinin 2011’deki DOT yorumuyla anımsayacağı oyun, önceki akşam Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun yeni sezon oyunu olarak prömiyer yaptı. Yine Selin Girit’in çevirisi, bu kez Murat Daltaban’ın yönetimiyle Melisa İclal Yamanarda, Mesut Özsoy ve Barış Ayas’ın performanslarıyla sahnelenen oyun, başından finale doğru aşama aşama yükselen gerilimini, karakterlerin ikili ve üçlü diyalogları arasına ustaca yerleştirilen mizah tonuyla (bu bazen repliklerin kendilerinde ama daha çok oyuncuların jest ve mimikleriyle veriliyor) dengelemiş. Keza bu damarı yakalamasalarmış seyri de hazmı da hayli zor bir oyun çıkarmış ortaya.
İlk yarım saatlik süre boyunca Liam’ın başına ne geldiğini Helen ve Danny gibi biz de tam anlamıyoruz. Bu sırada Liam ile Helen’in yetimhanede büyüyen çocuklar olduklarını, Helen’in ‘mutlu’ bir aile kurarak sıradan bir orta sınıf yaşamı kurduğunu, Liam’ın ise tıpkı çocukluktaki gibi hâlâ ablasının ‘başına bela’ bir genç olduğunu öğreniyoruz. Liam’ın en yakın arkadaşı; Nazi hayranı, şiddet düşkünü bir genç örneğin. Kendisi de sabıkalı ve Danny ile Helen’in gündüz vakti bile beş yaşındaki çocuklarını emanet etmekten çekinecekleri bir adam…
Peki Liam neden eve kanlar içinde geliyor? Oyun; akışı gereği, Liam’ın bir göçmen erkeği öldüresiye dövdüğünü, ilerleyen sahnelerde, Liam’ın tabiri caizse ‘taksit taksit’ yaptığı açıklamalarla ortaya seriyor. O zamana kadar tıpkı böylesinin (bir suç varsa ‘onlardadır’) daha kabul edilebilir olduğunu düşünen karakterlerin yaptığı gibi bizim de; yerli halkın rahatını kaçıran, şiddet, uyuşturucu, taciz gibi davranışların ‘kaynağı’ olarak baştan kabul edilen yabancı göçmenler meselesi üzerine düşünmemizi sağlıyor oyun.
Ta ki gerçeğin ne olduğunu, finale doğru anlayana kadar. Dennis Kelly bir nevi seyircisini de teste tabi tutuyor anlayacağınız. Bilhassa Helen, Liam’ın uyguladığı şiddeti mazur görmeye, Danny’yi de buna ikna etmeye çalışırken…
Dünyanın artık nasıl bir yer olduğunu, ‘tanıdıklarımız’ ve ‘tanımadıklarımız’ olarak ayrılıp ayrılmadığını düşünmeyi bize de salık veriyor oyun. Şehrimize, ülkemize yerleşen ‘yabancılar’ ve onların yanlarında getirdikleri yaşam biçimleri bizi ne kadar ‘rahatsız’ ediyor ya da onları nereye kadar kabul edebiliyoruz? Kendi çocuğumuz, kardeşimiz, sevdiğimiz ‘onlardan’ biriyle karşı karşıya kaldığında, ne kadar dürüst, etik ve ahlaklı olabiliriz?
‘Öksüzler’ iki öksüz kardeş üzerinden bunu çok sert bir şekilde soruyor. Çocukluktan beri dış dünyaya karşı kendilerini ne olursa olsun korumuş, biri ciddi şiddet eğilimli, diğeriyse kardeşinin sırtına attığı yüke rağmen ‘olması gerektiği gibi’ bir hayat kurmaya çalışan iki kardeşin hikâyesiyle yapıyor bunu. Küçük kardeş ne kadar sorunlu ise abla da o kadar ikiyüzlü bir davranış içinde üstelik… Ve etliye sütlüye karışmak istemeyen bir diğer yetişkin olan Danny de bu sarmaldan ayrı kalamıyor elbette.
Daltaban’ın rejisi, diyaloglar üzerine kurulu metni evin içinde olabildiğince hareketli bir düzene oturtuyor. Oyuncuların her biri üstlendikleri zorlu rolleri çok doğal bir şekilde sırtlanmış. Bana tek yapay gelen detay, ablanın kardeşine seslenirken kullandığı ‘lan’ nidası oldu. Gereksiz bir yerli tını olarak her kullanımda tuhaf geldi. Öte yandan; ilk yarım saat evet, meselenin önümüze serildiği süre ama konunun kalbine girmekte biraz geç kalınıyor. Bu da baştan oyunun düşük ve zor akan bir tempoyla ilerlemesine sebep oluyor. Neyse ki yarım saatin devamında iyi bir hızla yükselen bir tempo ve ritmi daha yüksek bir akış kuruluyor önümüze.
Meselesiyle bana Yasmina Reza’nın ‘Vahşet Tanrısı’ ve Herman Koch’un ‘Akşam Yemeği’ adlı oyunlarını anımsattı ‘Öksüzler’. Her ikisi de benzer şekilde ayrıcalıklı, orta sınıf ailelerin; çocuklarının karıştığı şiddet olayları karşısında aldığı tavrı sorguluyordu. Ama elbette fazla uzağa, hatta tiyatro metinlerine bile gitmeye gerek yok. ‘Bizden olmayana’ reva görülen muameleye örnekler için herhangi bir gün haber sitelerinde ya da sosyal medyada kısa bir gezintiye çıkmanız yeterli. ‘Öksüzler’ bize bizi fark ettirdiği için de güncel ve cesur bir seçim.
Öksüzler
Nilüfer Kent Tiyatrosu
Yazan: Dennis Kelly
Yöneten: Murat Daltaban
Oyuncular: Barış Ayas, Melisa İclal Yamanarda, Mesut Özsoy
Ne zaman, nerede: 30 Eylül Cumartesi, 4-5-6-7 Ekim’de Nilüfer, Nazım Hikmet Kültürevi’nde.
Süre: 100 dakika
Bilet fiyatları: 20 ve 30 TL.
📌 Disko Topu/Lemur Company: Ayça Güçlüten’in 2018 tarihli romanı ‘Disko Topu’, Nihan Doğa’nın tek kişilik performansıyla sahneye uyarlandı. Emre Saka’nın yönettiği oyun, toplum tarafından farklı gerekçelerle ötekileştirilmiş bir kadının öyküsü. Görmezden gelinen, ‘rağmen’ birinin öyküsü… Sistemin çatlaklarına su sızdırmaya kalkışan bir oyun… 30 Eylül Cumartesi, 20.30’da Kadıköy Boa Sahne’de.
📌 Kral Ölüyor/Tiyatro BeReZe: Absürd tiyatronun kurucu ismi Eugène Ionesco’nun varoluşsal trajedisi, kült metin, özgün rejileriyle çarpıcı işlere imza atan BeReZe’ye teslim. “Sonsuza kadar yaşamayacaksa bir kral neden vardır ki!” Erkan Uyanıksoy, Elif Temuçin, Hatice Cansu Karagöz, Can Çelik, Özge Ünal ve Özgür Doğa Görürgöz’ün performanslarıyla, yoğun bir hareket trafiğiyle… 30 Eylül Cumartesi, 20.30’da BeReZe Gösteri Evi’nde.
📌 Evlilikten Sahneler/Versus Tiyatro&Zorlu PSM: Ingmar Bergman’ın 1973 tarihli mini dizisi ‘Scenes from a Marriage’tan uyarlanan oyun evlilik kurumunu mercek altına alıyor. Ece Dizdar, Öner Erkan, Kayhan Berkin, Pınar Göktaş ve Naz Buhşem’den oluşan güçlü kadro, oyunu bir tür evlilik laboratuvarı olarak ele alıyor. Güzel ve başarılı avukat Marienne ile sakin ve hoş bir adam olan akademisyen Johan’ın evliliklerini, çiftle eş zamanlı olarak irdeliyoruz. 5 Ekim Perşembe, 20.30’da Zorlu PSM’de.
📌 Deli Bayramı/DasDas: Turgut Özakman’ın kaleminden çıkan ve 1987’de Devekuşu Kabare tarafından sahneye konulan oyun Metin Akpınar’lı, Zeki Alasya’lı, Nevra Serezli’li kadrosuyla efsaneleşmişti. Bir kuşağın gönlünü fetheden ‘Deli Bayramı’ (Deliler) DasDas yorumuyla günümüze taşındı. Mert Fırat, Didem Balçın, Volkan Yosunlu, Ayşegül Cengiz Akman, Özgün Aydın ve Alper Baytekin’e DasDas Akademi’den yetişen dansçı-oyuncu ekip eşlik ediyor. Kabare ruhunu sevenlere… 30 Eylül Cumartesi 20.30’da, 8 Ekim Pazar 17.00’de DasDas Sahne’de.
📌 Küheylan/Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu ve Piu Entertainment: Peter Shaffer tarafından kaleme alınan, Broadway yapımı ve Tony Ödüllü oyun sinema uyarlaması ile de biliniyor. Tutkularının esiri olup gerçekleştirdiği korkunç bir olaydan ötürü hastaneye yatırılan 17 yaşındaki Alan Strang ile onu analiz eden ve iyileştirmeye çalışan psikiyatrist Martin Dysart’ın hikâyesi. Başrollerde Kerem Alışık, Emir Özden, Hatice Aslan, Devrim Nas ve Açelya Devrim Yılhan var. 10 Ekim Salı, 20.30’da Zorlu PSM’de.
22 Kasım 2024 - Festival bitti şimdi sezon zamanı
17 Kasım 2024 - İstanbul Tiyatro Festivali günlüğü: Dünya başımıza çöküyor kurtaran yok mu!
14 Kasım 2024 - İstanbul Tiyatro Festivali günlüğü: Gölgelerin gücü adına, ‘Macbeth’ uykuya yatırdı
10 Kasım 2024 - İstanbul Tiyatro Festivali günlüğü: Haberler kötü olsa da haberciler iyi