Haftanın oyunu: ‘Karşınızda Yalnız Kadın’
Belçika’da yaşayan ve üreten Hüseyin Umaysız, Layla Önlen ve Mesut Arslan’ın ellerinden çıkan ‘Tut! Bırak!’ etkileyici ve sınırlarda dolaşan bir beden performansına, ince ince düşünülmüş bir rejiye sahip. Ekip; Deniz Kaptan’ın kadın oyunlarına, sahnede beklenmedik bir dünya tasarlamış.
Boş sahneye iki elinde birer alışveriş torbası orta yaşlı bir kadın giriyor. Yaklaşık 20 dakika boyunca bize anlatacağı ilk hikâyesi boyunca, yüklerini bırakmayacak. Bilakis, iki kolu iki yana açılı, boş kollarla bile durmanın zorlayıcı olacağı bir süre boyunca, market torbaları bedenine asılı halde anlatacak kendini, kocasını, şimdisini ve öncesini…
Iraz’la böyle tanışacağız. Dinledikçe ‘cahil’ diyemeyeceğiniz ama işte okuma yazmayı hiç öğrenmemiş, bundan sonra da kesseniz öğrenmeyecek Iraz ile… Nedenini, nasılını anlatacak zaten. Şu anda beklediği otobüs hattını, rakamların şekillerinden tanıyor mesela. Paraları deseniz, kocası anlatırmış hep:
“Benim herif anlatır zaten. Bak karı der, bu şu para, bu da şu para. Her şeyi anlatır. Sor anlatsın. Ömrü anlatmakla geçti. Bir de güzel anlatır ki, görmelisiniz. Anlatırken anlatırken kızarır böyle, boynunun damarları şişer, yüzünü al basar, sesi yükselir yükselir, tarlayı su basmış gibi olur. Adam anlattığı anlaşılmayınca kızıyor, ne yapacaksın? Anlayacaksın, herife hak vereceksin. Bir de eline düdük vereceksin, öttürüp duracak işte. Akşama kadar işte öter, akşam olunca tosbağa gibi yuvarlanır gelir, evde öter. Benden umudu kesince, çocuklara anlatmaya başladı, onlardan umudu kesince, arkadaşlarına anlatmaya başladı, baktı yine olmuyor, siyasete atıldı. Şansını orada denemek istedi herhalde, bilmem ki?”
Iraz’ın bu sarkastik dilinin arkasında Deniz Kaptan ve onun tek kişilik sekiz kadın oyunundan oluşan kitabı ‘Kadın Hikâyeleri’ var. Her sezon sayısını tutamadığımız kadar çok sayıda -çoğu tek kişilik- ‘kadın oyunu’ başlığının altına alabileceğimiz oyun çıkıyor karşımıza. Bazen çok iyi performanslardan bazen çok iyi metinlerden oluşan oyunlar. Ne yazık ki her zaman metin ve performansa bir de incelikli, üzerine kafa patlatılmış hissi veren, izleyenin de zihnini açan rejiler eşlik etmiyor. Belçika’dan gelen ve bir süre İstanbul (ve Bodrum) seyircisiyle buluşacak olan ‘Tut! Bırak!’ metni, oyuncu performansı ve rejisiyle bu eksikliğe çok çok iyi bir örnek.
Belçika’dan TheaterAntract, 0090&C-TACT ortak yapımı olan oyunun arkasındaki isim Belçika’da yaşayan ve üreten yönetmen Hüseyin Umaysız. ‘Tut! Bırak!’ı 2020’de, pandeminin zorlu atmosferinde düzenlenen İstanbul Tiyatro Festivali’nde izlemiş ve çarpılmıştım. Hem yönetmenin reji gözü hem de oyuncusu Layla Önlen’in (Türkiye kökenli, Belçika’da yaşayan bir oyuncu) etkileyici, sınırlarını zorlayan beden performansına… Edebi olanla performatif olanın buluşup nasıl özgün bir oyun ortaya çıkarabileceğine dair akılda kalıcı bir örnekti, gördüğüm.
Hüseyin Umaysız’ın sahne tasarımı ve reji aklına, geçen üç sene içinde izlediğim iki ayrı oyunda daha şahit oldum. Biri Theater Antract yapımı ‘Hüzünlü Kuşlar Kasrı’ (Qesra Balindeyen Xemgin). Ötekiyse geçen ay DasDas bünyesindeki Io Festival’e konuk olan, Mesut Arslan ve Mesut Alp ile ortak çalışmalarının ürünü ‘Gılgamış’ ile. (Ekip ‘Gılgamış’ın Türkiye prodüksiyonunu da hazırladı. Bu versiyonda Layla Önlen’e Daphne Agten yerine Derya Alabora eşlik ediyor.)
‘Tut! Bırak!’ta ve bahsettiğim diğer iki oyunda da ortak olan şu: Umaysız; gündelik ya da sahne için sıradan diyebileceğimiz malzemeleri, bu malzemelerin insan bedeniyle, nefesiyle ilişki halindeki devinimini ve elbette ışık tasarımını kullanarak elindeki metne yeni bir dünya kuruyor. Oyunun dramaturjisinde ise yine Belçika’da yaşayan Mesut Arslan’ın imzası var.
‘Tut! Bırak!’ta, Deniz Kaptan’ın kadın oyunlarından üçünü kullanıyor Umaysız. Ve Layla Önlen’i sahnede torbalar, tavalar, ahşap masalar, halat, kask, cam parçaları gibi malzemelerle ‘oynatıyor’. Birbirinden bağımsız, farklı profil ve sosyal çevrelerden üç ayrı kadın olsa da izleyeceğimiz, öykülerin birbirine bağlandığı yerleri hissetmemek mümkün değil. Bu reji fikirleri için de geçerli. Önlen’in ayağına dev birer takunya gibi geçiriverdiği (!) iki ahşap masayla neler yaptığını ya da bir bisiklet kaskıyla teflon tavaların nasıl bir iletişime girdiğini anlatıp, bu zihin çalıştırıcı rejinin sürprizlerini bozmayayım.
Üç sene önceki İstanbul prömiyerinden sonra şimdi Bodrum Tiyatro Festivali’nde seyirciyle buluşacak oyun. Sezon boyunca İstanbul gösterimleri de olacak. ‘Tut! Bırak!’ı gördüğünüz yerde yakalayın derim.
Tut! Bırak!
Theater Antract
Yazan: Deniz Kaptan
Yöneten: Hüseyin Umaysız
Oyuncu: Layla Önlen
Süre: 60 dk.
Ne zaman, nerede: 5 Kasım Pazar, 18.00’de İnspera Bodrum’da.
Bilet fiyatları: 390, 400 ve 600 TL
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Osmanlı-Cumhuriyet, Doğu-Batı, gelenek-modern sarkaçları arasında toplumumuzu ince ince ele aldığı kült romanı, Serkan Keskin’in tek kişilik performansında ayağa kalkıyor. Serdar Biliş’in yönettiği oyun sahnede sinemanın imkânlarından da yararlanarak seyirciye alışık olduğundan farklı bir tiyatro deneyimi yaşatıyor. Romanın ana karakteri Hayri İrdal’ın başından geçenler sizin de gözünüzden kelimenin her anlamıyla ‘film şeridi’ gibi geçecek. 29 Ekim Pazar, 21.00’de Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda.
Eğlenceli, akıcı, müzip ve klasik… Yiğit Sertdemir’in capcanlı bir tonla yönettiği Moliere klasiği seyirciyi oturduğu yerden kıpırdatacak, dinamik bir enerjiye sahip. Oyuncu kadrosunun başarılı yorumlarıyla, güncel esprileriyle, Özge Midilli’nin koreografisi ve Emrah Can Yaylı imzalı müzikleriyle geçen sezonun en sevdiğim ‘büyük oyunlarından’ oldu… 28 Ekim Cumartesi 15.00 ve 20.30’da Kağıthane Sadabad Sahnesi’nde.
ABD’nin Florida eyaletinde 2016’da bir gece kulübüne gerçekleşen ‘nefret saldırısı’ üzerine yazılmış Guilleme Clua imzalı oyun; LGBTİ+ bireylere ve queer topluluğa duyulan önyargılara dair, etkileyici, ince bir iş. Selen Öztürk ile Uğur Kanbay’ın çok uyumlu oyunculuklarının peşinde öfke, yas, başkalarının acısına bakmak, sevdiklerimize bir türlü söyleyemediklerimiz gibi ağır mevzulara dokunan bir hikâye izliyoruz. 29 Ekim Pazar, 16.00’da Oyun Atölyesi’nde.=
Ali Poyrazoğlu’nun belleğinden süzülen fıkır fıkır bir Beyoğlu anlatısı. Sahnede 60’ıncı yılını geride bırakan usta oyuncunun bu doğaçlama oyununda seyirciyi hüzünden mizaha uzanan bir hatta yerleşmiş samimi bir sohbet bekliyor. Oyun, ismiyle; tiyatro perdelerinin çok ağır olması ve demir çubuklarla açılırken çıkardığı ‘şıngır şıngır’ seslerine bir selam yolluyor. 31 Ekim Salı, 20.00’de Watergarden Performans Merkezi’nde.
Umut Can Çeppioğlu’nun yazıp yönettiği oyun kadim kurum evliliğe mizahi bir tonla bakıyor. Özgün müziğiyle seyirciyi karşılayan oyun evlilik sürecinin farklı evrelerini altı bölümde ironik bir dille sahneye taşıyor; kadın ve erkeğin birbiriyle ve çevresiyle ilişkisinin dönüşümüne göz atıyor. Sahnede Ahmet Şenaşnas, Kübra Çol, Melisa Gümrükçü, Selsu Sabur ve Umut Can Çeppioğlu var. 30 Ekim Pazartesi, 20.30’da Taksim Ara Sahne’de.
22 Kasım 2024 - Festival bitti şimdi sezon zamanı
17 Kasım 2024 - İstanbul Tiyatro Festivali günlüğü: Dünya başımıza çöküyor kurtaran yok mu!
14 Kasım 2024 - İstanbul Tiyatro Festivali günlüğü: Gölgelerin gücü adına, ‘Macbeth’ uykuya yatırdı
10 Kasım 2024 - İstanbul Tiyatro Festivali günlüğü: Haberler kötü olsa da haberciler iyi