Dünya Tiyatrolar Günü’nün ardından özel seçki
‘Anlatmadan Yapamam’ yaşam enerjisini hikaye anlatarak diri tutan bir tiyatro insanından ilham almak için nefis bir fırsat sunuyor. Belgesel, Işıl Kasapoğlu’nun yaşamını, tiyatrosunu anlatmakla kalmıyor, tutkuyla üretmek için heyecan da yaratıyor.
Tiyatronun, daha doğrusu sayısız oyunun belki de bugüne dek hiç olmadığı kadar çok üretildiği, baş döndürücü derecede kalabalık bir sezonun eşiğindeyiz. Geçen gün, hazırlamakta olduğum yeni sezon dosyası için yeni projesini sorduğum bir yönetmen arkadaşım, şakayla karışık “Oyuncu bulabilirsek başlayacağız! Herkes bir oyunda…” dedi.
Tiyatronun verdiği o canlılık, bir arada olma hissinden güç alanlar için, bir yanıyla çok heyecan verici ve merak uyandırıcı bir sezon bekliyor bizi. Ama bir yanıyla da çok kafa karıştırıcı günlerden geçeceğimiz açık…
Yaşamını tiyatro üretimini takip etmek üzerine yoğunlaştıran biri olarak size, şu sıralar benzer duygulardaysanız hele, çok iyi gelecek bir belgeseli anlatmak istedim bu hafta. Gümbür gümbür ama karman çorman gelen yeni sezona, bu belgeseli izleyerek başlamak bir nefes molası gibi olacak.
Çağdaş tiyatro tarihimizin kıymetli tiyatro insanlarının yaşamlarını ve üretimlerini, tiyatroya bakışlarını, çektiği belgesellerle arşivleştiren bir belgeselcinin son işi, bahsedeceğim. Selçuk Metin daha önceki çalışmalarında Yıldız Kenter’i, Haldun Dormen’i, Genco Erkal’ı, Leyla Gencer’i anlatarak hafızamızı tazelemiş, bu sanat insanlarını daha iyi tanımamızı sağlamıştı. Son işi ‘Anlatmadan Yapamam’da ise kelimenin gerçek manasıyla tiyatroyla yaşayan bir usta ismi, yönetmen Işıl Kasapoğlu’nu anlatıyor.
ENKA Sanat’ın yapımcılığında hazırlanan belgesel, çoklukla Işıl Kasapoğlu’nun anlatımıyla ama onun senelerce, farklı şehirlerde, farklı tiyatrolarda birlikte çalıştığı, büyük bir kısmını yetiştirdiği oyuncuların da katılımıyla hareket kazanıyor.
Oyuncular Tilbe Saran, Tansu Biçer, Serkan Keskin, Bülent Emin Yarar, Sarp Aydınoğlu, Aydın Sigalı, Tülay Günal, Selçuk Yöntem, Uğur Çınar, sonra dramaturg Zeynep Avcı, tasarımcı Hakan Dündar, ışık tasarımcısı İzzettin Biçer, şef makinist Burhanettin Ünlü, proje danışmanlığını Serkan Keskin’in yaptığı belgeselde sesini, fikirlerini duyduğumuz, bilgilendirici anılar ve eğlenceli anekdotlar paylaşan isimler.
1954 senesinde İzmir’de başlayan hayatına tüm klasikleri daha ilkokul çağında dolduran, kendini donatmaya çok küçük yaşlarda başlayan bir çocukla tanışıyoruz ilkin. 14 yaşında ailesinden koparak gittiği, kantinde çalışarak, çevirmenlik yaparak, hippilerle Avrupa’yı gezerken çilek tarlalarında çalışarak okul masraflarını çıkartıp okuduğu Galatasaray Lisesi’ne gidiyoruz sonra.
Lise yıllarında Sartre ile tanıştıktan sonra varoluşçu felsefenin izinde kendini bulan bir gençle tanışıyoruz burada da. “Yaşamımı değiştiren insan” dediği Onat Kutlar’la yol aldığı gençlik yılları, Paris’te “ustam” dediği Mehmet Ulusoy’la başlayan profesyonel tiyatro yaşamı geliyor sonra… Fransa yıllarında Agusto Boal gibi kült isimlerin tedrisatından geçmek de var tiyatronun her aşamasında çalışmak ve nihayetinde kendi tiyatrosunu kurup
Le Monde gazetesine sıçrayacak kadar büyüyen başarılar kazanmak da var. Paris’ten döndüğünde yıldız yönetmenlerden, büyük ustalardan teklifler alan bir yönetmen artık o da… Paris’ten sonraki durağıysa, hayatına büyük iz bırakmış Diyarbakır. Ki o da Diyarbakır’a izini bırakıyor desek yeridir…
Işıl Kasapoğlu sanatsal anlamda pek çok ilkin insanı. 1992’de hayatında ilk defa adım attığı Diyarbakır’da, şehir en zor, en acılı dönemlerini yaşarken ahşap tasarımı görsel olarak kanayan bir ‘Macbeth’le çıkıyor, seyircisinin karşısına. Şehre arka arkaya yaptığı oyunlarla Shakespeare’i hediye ediyor bir anlamda. Sahnede Yetkin Dikinciler, Erdal Beşikçioğlu, Tülay Günal, Bülent Emin Yarar gibi parlak isimler, salondaysa her oyunu tıklım tıkış dolduran seyirci… Işık tasarımcısı İzzettin Biçer, “Diyarbakır Devlet Tiyatrosu o dönem Işıl Kasapoğlu Tiyatrosu diye anılıyordu” diye anlatıyor.
1983’te Fransa’da kurduğu Théâtre a Venir ve burada 1985’te yaptığı, çok ilgi gören kukla oyunu ‘Nasrettin Hoca’… 1997’de kurduğu -Anadolu’nun ilk şehir tiyatrosu olan- Kocaeli Şehir Tiyatrosu’nda yaptığı altı saatlik meşhur ‘Hamlet’… 2013’te İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda Bülent Emin Yarar’la yaptığı ve efsaneleşen, hâlâ devam eden tek kişilik ‘Hamlet’…
Haliç’in öte yakasında yüzlerce oyuncunun evi, okulu olan, kumpanya ruhunu bugün de tüm özgünlüğüyle sürdüren Semaver Kumpanya… Aksanat Prodüksiyon’da 2000’ler boyunca sahnelenen, bugün hâlâ zihnimizde tazecik duran onlarca yenilikçi oyun… Son işlerinden, türünün ilk örneği diyebileceğimiz müzikli melodram ‘Hamiyet’… Türkiye’nin bütün devlet tiyatrolarında oyun sahnelemiş bir yönetmen oluşu… Işıl Kasapoğlu’nun tiyatromuza bıraktığı ilklerden ve silinmez izlerden sadece ilk akla gelenler
Işıl Kasapoğlu’nun hayatının ve üretiminin köşe taşları itinayla yerleşmiş belgesele, yakın dönem tiyatro tarihimize dair de pek çok bilgiyle birlikte. Yanı sıra Kasapoğlu’nun tiyatro yapmaya, yönetmenliğe, oyunculuğa, tiyatronun bugününe, topluluk olmaya, kumpanya ruhuna, yoktan var etmeye, bir fikri yaşama geçirmeye, dramaturjinin öneminden dizi oyunculuğuna ya da ödenekli tiyatrolara dair düşünceleri, duyguları akıcı bir tonla yerini almış ‘Anlatmadan Yapamam’da.
Ama belgeselin kişisel olarak beni en çok etkileyen yönü; yaşama gücünü, enerjisini -koşulları her ne olursa olsun- “hikâye anlatmaktan” alan bir hikâye anlatıcısını dinlemenin verdiği haz oldu. Tiyatroyu, çocukluğundan beri yaşamının içinde olan dalgalara benzetiyor Kasapoğlu. Hiç durmayan, her gün değişen, canlı kalan bir eylem onun için tiyatro. “Dalga hiçbir zaman aynı kalmıyor, ben de hiçbir zaman aynı tiyatroyu yapmıyorum” diyor. Ve tiyatroyu, “dünyayı değiştirmek için” yaptığını ekliyor.
Hayatı boyunca tiyatro dışında, dublaj dahil hiçbir iş yapmadığını, “sırf tiyatro yaparak olabileceğini” gülümseyerek anlatıyor. Başta tiyatro öğrencilerinin ama yaşam amacını sorgulayan ya da bulmuş da o yolda çabalayan herkesin, ilham ve umut bulabileceği bir iş olmuş, ‘Anlatmadan Yapamam’.
🔴 ‘Anlatmadan Yapamam’, 4 Eylül Çarşamba, 21.15’te ENKA Açık Hava Tiyatrosu’nda.
İstanbul Şehir Tiyatroları sezonu, 2-9 Eylül arasında 38. Genç Günler iç yapım oyunlarıyla açıyor. Şehir Tiyatroları sanatçılarının 38. Genç Günler Festivali’ne özel hazırladığı ve mayısta sahnelenen altı oyun, önümüzdeki günlerde bir kez daha ve ücretsiz olarak sahnelenecek. ‘Hayvanat Bahçesi Öyküsü’ 2 Eylül Pazartesi 20.30’da Müze Gazhane Meydan Sahne’de, ‘Biri, Hiçbiri, Binlercesi’ 3 Eylül Salı 20.30’da Üsküdar Musahipzade Sahnesi’nde, ‘İkinci Perdenin Başı’ 4 Eylül Çarşamba 20.30’da Müze Gazhane Meydan Sahne’de, ‘Yarın Ya Da Yarın’ 5 Eylül Perşembe 20.30’da Üsküdar Musahipzade Sahnesi’nde, ‘Şafakta Buluş Benimle’ 7 Eylül Cumartesi 20.30’da Üsküdar Musahipzade Sahnesi’nde, ‘Diktat’ 9 Eylül Pazartesi 20.30’da Üsküdar Musahipzade Sahnesi’nde olacak.
🔴 Oyun davetiyeleri gişelerde, sehirtiyatrolari.ibb.istanbul ve biletinial.com adreslerinde.
Joseph K./DasDas
Kafka’nın kült eseri ‘Dava’dan doğmuş, içinde bulunduğumuz ‘modern kuşatma’yı eleştiren bir kara mizah… Yazarı Tom Basden, 21. yüzyıl insanının ‘dijital ağ’larla kuşatılmış ‘sanal hapisliğini’ öne çıkarıyor bu, eğlenceli ama gerilimli oyunda. DasDas’ın ‘Joseph K.’ yorumu İlksen Başarır’ın çevirisi, Serdar Biliş’in süpervizörlüğünde, Cem Yılmazer’in ışık&dekor, Funda Çebi’nin kostüm, Tuna Pase’nin ses tasarımıyla sahneleniyor. ‘Joseph K.’yı Mert Fırat, temas ettiği bir dizi karakteri ise Didem Balçın, Onur Dilber ve Özgün Aydın taşıyor sahneye. Basden’in ‘Dava’yı, içinde yaşadığımız ‘sarmal’a taşıdığı ve eğlenceli dokunuşlarla bezediği oyun metni, labirenti andıran bir sahne tasarımına yerleştirmiş Cem Yılmazer. Mizah dozunu yüksekte tutan, Türkiye’deki hukuksuzlukları da anımsatarak seyirciyi yakalayan dinamik bir oyun.
🔴 31 Ağustos Cumartesi saat 21.00’de Ankara Oran Açık Hava Sahnesi’nde.
KUTU
Bahçeşehir Üniversitesi 5-6 Eylül günlerinde Türkiye’den ve dünyanın farklı ülkelerinden 120 akademisyen ve sanatçının katılımıyla kapsamlı ve merak uyandıran bir tiyatro konferansına ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. TÜBİTAK desteğiyle düzenlenecek 2. Uluslararası UTAD Tiyatro Araştırmaları Konferansı’nın teması ‘Varoluş, Gelenek ve Gelecek’. Royal Holloway University of London’dan Prof. Dr. Helen Gilbert ‘Mikrodrama, İklim Aktivizmi ve Epik Dramaturji’, Grotowski Enstitü direktörü Jaroslaw Fret ‘Tiyatronun Sonu’ adlı konuşmasıyla katılımcıların karşısında olacak. ‘Nörobilim ve Oyunculuk’ çalışan Prof. Richard J. Kemp bir atölye çalışmasından gençlerle buluşacak.
Tiyatromuzun kıymetli hocası Prof. Dr. Dikmen Gürün ‘Türkiye’de Dünden Bugüne Tiyatronun Yolculuğu’ adlı konuşmasıyla konferansa katkı sunacak. United Arab Emirates University’den Prof. Dr. Paul Innes ise Shakespeare’in Ortadoğu coğrafyasındaki yansımalarını aktaracak.
10 farklı ülkeden alanında yetkin akademisyen ve sanatçıların akademik bildiri sunumları, oyunculuk ve sahne sanatları üzerine atölye çalışmaları ve performansları iki gün boyunca tiyatrocuların karşısında olacak.
🔴 Bahçeşehir Üniversitesi’nin Beşiktaş ve Pera kampüslerinde düzenlenecek buluşmayla ilgili detaylar www.utadconference.com adresinde.