Roma’nın kanlı yüzü: Arenada ölmek ya da ölmemek

Prime Video'da yayınlanan 'Those About to Die' son dönemin iddialı Roma konulu yapımlarından. At yarışları ve gladyatörler ekseninde geçen yapım, bu kanlı gerçekliği hatırlattı. Anadolu'daki sekiz Kolezyum da bu kanlı yarışlara evsahipliği yapmıştı.

Kültür Sanat 28 Temmuz 2024
Bu haber 4 ay önce yayınlandı

Bir süredir Roma tarihine dair yapımlara hasret kalmıştık. ‘Spartaküs’ ile başlayan furya sonrası Roma adeta unutulmuştu. Evet, Ridley Scott’ın ‘Gladyatör 2’ filmi bu uzun araya ilaç gibi gelecek ancak hemen öncesinde Roland Emmerich imzalı ‘Those About to Die’ tam da bu konuyu ele alan adeta bir ara sıcak olarak karşımıza çıkıyor. Daniel P. Mannix’in 1958 yılında yazdığı aynı adlı kitaptan uyarlanan 10 bölümlük dizi kadrosuyla da dikkat çekiyor.

Egeli bir imparator, Vespasian

Roma’nın en çalkantılı dönemlerinden milattan sonra birinci yüzyılda tahta geçen imparatorlardan biri Vespasian’dır. Anthony Hopkins’in canlandırdığı imparator, Roma’da Kolezyum’u ya da resmi adıyla Flavianus Amfitiyatrosu’nu inşa ettiren kişiydi. Flavianus hanedanlığının kurucusu olan Vespasian’ın babası imparatorluğun Asya eyaleti yani bugünkü Türkiye’nin Ege kıyılarındandı. Milattan sonra 69-79 yılları arasında bu devasa imparatorluğu yöneten Vespasian’ı dizide başrol oyuncusu olarak pek de görmüyoruz.

10 bölümlük dizi daha çok daha “sıradan” insanların hikâyesine odaklanıyor. Onu ilgi çekici kılan noktalardan biri de bu olsa gerek. Bir yanda tüm görkemi ve entrikalarıyla Roma kentinin yerlileri, diğer yandan da İberya (bugünkü İspanya) ve Numidia’dan (bugünkü Cezayir) gelenler dizinin olay örgüsünü katılıyor. Kimisi dövüşçü, kimisi yarışçı kimisiyse de köle olarak nüfusu o tarihlerde bir milyonu aşan bu kentte ölmemeye çalışıyordu. Ancak bu vahşi mücadelede uzun süre hayatta kalmak neredeyse imkânsızdı. Hatta kimi durumlarda hızlı ölüm işkenceye dönüş dövüş ağrılarını çekmekten daha makbuldu.

Roma’daki Kolezyum gibi, İstanbul’daki Hipodrom da çekişmeli at yarışlarına evsahipliği yapıyordu.

Roma’nın popstar yarışçıları

Bugün Roma’ya giden turistlerin görmek için büyük bir heyecanla gittiği Kolezyu, kullanıma açıldığı Vespasian döneminde ve sonrasında da bir ölüm arenasıydı. Aynı zamanda at yarışlarının da yapıldığı bu arenada dört takım büyük birincilik için yarışıyordu. Büyük bahislerin döndüğü yarışların en güçlü favorisi Mavi takım ve onun yarışçısı Scorpus’tu. Dimitri Leonidas’ın canlandırdığı karakter o dönemde Roma’da yarışçıların ne denli büyük bir şöhrete sahip olduklarını gösteriyor. Zira Scorpus o kadar tanınmış bir isimdir ki Roma sokaklarında yürürken yüzünü gizlemek zorundadır. Tarihi kaynaklar, bize bu durumu doğruluyor. Gerçekten de o dönemde gladyatörler ve yarışçılar, imparatorlar kadar ilgi gören isimlerdi. Hatta imparatorlara göre çok da fazla seviliyordu.

Anthony Hopkins, dizide İmparator Vespasian’ı canlandırıyor.

Anadolu’da sekiz Kolezyum var

Roma’da bu kanlı yarışlar düzenlenirken imparatorluğun en önemli eyaletlerinden Asya’da yani Anadolu’da da benzer müsabakalar gerçekleşiyordu. İstanbul ya da o dönemli adıyla Byzantium ise henüz başkent yapılmamış ve nispeten küçük bir kentti. Ancak bugünkü Aydın ili sınırları içerisinde kalan Mastaura antik kenti, tıpkı Roma gibi büyük bir amfitiyatroya ya da diğer adıyla Kolezyum’a evsahipliği yapıyordu. 2021 yılında ortaya çıkarılan 1800 yıllık tarihi yapının ziyarete uygun hale getirilmesi için arkeolojik çalışmalar devam ediyor. Anadolu’daki bir diğer amfitiyatroysa Adana’daki Anavarza antik kentinde yer alıyor. Türkiye’de bilinen sekiz amfitiyatrodan birine evsahipliği yapan Anavarza antik kentinde de arkeolojik kazılar devam ediyor.

Anadolu’da sekiz tane amfitiyatro ya da diğer adıyla Kolezyum bulunuyordu.

Bergama’da 50 bin kişilik Kolezyum

Antakya’da günümüzde Nacar dağı olarak anılan Slipius bir zamanlar antik kentin amfitiyatrosuna da evsahipliği yapıyordu. Attalia yani bugünkü Antalya da bu görkemli amfitiyatrolardan birine sahipti. Bugüne ulaşan herhangi bir kalıntı olmasa da yazılı kaynaklar kentte bir zamanlar böyle bir yapının varolduğunu doğruluyor. İzmir’deki Pergamon antik kenti 50 bin kişilik bir amfitiyatroya evsahipliği yapıyordu. Burada tıpkı Roma’da olduğu gibi su gösterileri de yapılabiliyordu. Roma İmparatorluğu’nun Asya eyaletinin merkezi konumundaki Pergamon’un onlarca ihtişamlı yapısından günümüze bir harabe olarak ulaşan amfitiyatroda yüzlerce yıl boyunca dövüş ve yarışlar gerçekleşmişti.

Pergamon antik kentindeki amfitiyatro bugün harabe bir halde.

Aydın’daki Nysa antik kenti de coğrafyacı Strabon’un kitabında yer alacak kadar önemli bir amfitiyatroya evsahipliği yapıyordu. 30 bin kişi kapasiteli bu amfitiyatro, tarih boyunca bölgede yaşanan seller nedeniye büyük ölçüde yıkıldı. Balıkesir’in Marmara’ya bakan Babadağ yamaçlarındaki Kyzikos antik kenti, Türkiye topraklarındaki bir diğer amfitiyatroya sahip. Bölgedeki pek çok yapı gibi burası da depremler nedeniyle yıkılmıştı. Bolu’da bulunan ve iki gladyatöre ait olan yazıtlar bizleri Claudiopolis antik kentine ulaştırıyor. Bu antik kent Anadolu’da amfitiyatroya sahip yerleşimlerden bir diğeriydi.

İsyanların başlangıç noktası Hipodrom

Turistik açıdan büyük ilgi gören bu antik yapıların kuşkusuz en önemlilerinden biri de Konstantinopolis ya da bügün bizim kullandığımız adıyla İstanbul’daydı. Kenti, Roma İmparatorluğu’nun başkenti haline getiren Büyük Konstantin tarafından inşa ettirilen bu amfitiyatro tam 100 bin kişi kapasiteliydi. O dönemde kentin toplam nüfusunun ise 400 bin civarında olduğunu hatırlatalım. Bu kapasite, Roma’daki Kolezyum’un da tam iki katı büyüklükteydi. Zira Roma’daki amfitiyatro en çekişmeli yarışlarda 50 bin kişiyi alabiliyordu.

İstanbul’daki amfitiyatro, 13. yüzyılda Dördüncü Haçlı Seferleri sırasında talan edilmişti.

Burada başlayan Nika Ayaklanması az daha İmparator Justinian ve eşi Theodora’nın canına mâl olacaktı. Halkın öfkesini dizginlemek için düzenlenen bu yarışları lehine kullanan Justinian, tüm isyancıları sözde yarış için hipodrom formundaki amfitiyatroya toplayıp katletmişti. Kendisine yönelik isyanı bu şekilde bastıran imparator daha sonra bu “başarısını” taçlandırmak için Ayasofya’yı inşa ettirmişti.

Türkiye topraklarında tıpkı Roma’daki gibi imparatorluğa dair pek çok “renkli” hikâye yaşanmış olsa da ilginçtir Hollywood bunları sinemaya uyarlamayı şimdiye kadar pek tercih etmedi. Halbuki, özellikle İstanbul, Efes ve Pergamon başta olmak üzere Anadolu’daki bu görkemli kentlerde tıpkı Roma’daki gibi hikâyeler mevcut. Hollywood bu konuda ilgisiz olsa da tarihçiler hem Roma kenti hem de imparatorluğun Asya eyaleti yani Anadolu’daki yıllarına pek meraklı. Üstelik bu zengin literatürün önemli bir bölümü de son yıllarda Türkçeye kazandırılmış durumda. Peki tarihin bu dönemi hakkında hangi kitapları okumalı?

Mary Beard’ün ‘SPQR’ adlı kitabı Pegasus Yayınları tarafından Türkçeye kazandırılmıştı.

Roma’nın gündelik kanlı tarihi çok okunuyor

Öncelikle oluşan bu zengin literatürü spesifikleştirmek adına konuyu sadece Roma döneminde genel tarih ve gündelik yaşamla sınırlandırıyoruz. Umberto Eco’nun editörlüğünü üstlendiği ve Alfa Yayınları tarafından yayınlanan ‘Antik Roma’ bu konuda önemli bir giriş ve başucu kitabı. Bu epeyce kalın kitapra impartorluğa dair pek çok detayın yanı sıra gündelik yaşama dair ayrıntılar da yer alıyor. Konu hakkında mutlaka okunması gereken kitaplardan bir diğeri de günümüzün popüler tarihçilerinden Mary Beard’ın Türkçeye de çevrilen kitabı ‘SPQR’. İmparatorluğun görkemli ve bir o kadar da kanlı tarihini anlatan kitap Roma tarihiyle ilgilenenlere ilk tavsiye edilen kitaplardan biri.

Fransız tarih ekolü Annales’nin önemli temsilcilerinden Philippe Aries ve Georges Duby’nin beş ciltlik kapsamlı tarih çalışması ‘Özel Hayatın Tarihi’nin ilk kitabı Romalıların nasıl yaşadığına odaklanıyor. Haliyle sokakların  dokusu, amfitiyatrolardaki kan ve gözyaşı da bu kitapta yerini alıyor. Hilary J. Deighton’ın Homer Kitap’tan çıkan ‘Eski Roma Yaşantısında Bir Gün’ bu konudaki kapsamlı çalışmalardan bir diğeri. Son olarak da Arthur Koestler’in İletişim Yayınları tarafından Türkçeye kazandırılan kitabı ‘Gladyatörler’ dönemin dünyasına ışık tutan önemli çalışmalar arasında yer alıyor.

Bolu'da apartman temel kazısında Roma hamamı bulunduBolu’da apartman temel kazısında Roma hamamı bulundu

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.