MAH belgesini yayınlayan Tahincioğlu: ‘Sabahattin Ali cinayeti bir derin devlet operasyonudur’
Türk öykücülüğünde çığır açan, romanları klasikler arasına giren, şiirleri dillerde dolaşan Sabahattin Ali'nin bugün 76. ölüm yıldönümü. Hala çözülemeyen bir cinayete kurban giden Ali'yi A'dan Z'ye anıyoruz!
ALDIRMA GÖNÜL: 1932’de özel bir sohbette okuduğu bir hiciv nedeniyle “Gazi’yi ima ve telmihen tahkir ettiği gerekçesiyle yargılanıp 14 ay ceza alan Sabahattin Ali önce Konya, 1933 Mayısı’ndan sonra da Sinop Cezaevi’nde yatar. Burada o ünlü ‘Hapishane Şiirleri”ni yazar. Bu şiirlerden biri ‘Aldırma Gönül’ adıyla bestelenir ve adeta anonimleşerek dilden dile yayılır.
BALIKESİR ÖĞRETMEN OKULU: Sabahattin Ali aslen öğretmendir. Buradaki okul gazetesinde ilk yazıları yayımlanır. Daha sonra İstanbul Muallim Mektebi’ni bitiren yazar öğretmen olarak Yozgat Cumhuriyet İlkokulu’na atanır. Sonra Almanya’ya gidip Almanca öğrenir ve mesleğine yabancı dil öğretmeni olarak devam eder.
CİNAYET: Bulgaristan’a geçmek isterken 1948’de katledilen Sabahattin Ali’nin ölümüyle ilgili sır hâlâ olarak çözülmüş değil. Milli İstihbarat’a çalıştığı da bilinen Ali Ertekin mahkemede onu öldürdüğünü kabul eder ve Ertekin’e hafifletici sebepler göz önüne alınarak dört yıl ceza verilir. Ama zaman içinde cinayetle ilgili ciddi iddialar ortaya atılır. İddialardan biri Kırklareli Emniyet Müdürlüğü’nde bir komiser tarafından öldürüldüğü yönündedir. Samed Ağaoğlu da Adnan Menderes’in (Ali ile Menderes’in tanış olduğu da yıllar sonra öğrenilir) kendisine Ali’nin hükümet tarafından öldürüldüğünü söylediğini iddia eder. Konuyla ilgili Kemal Bayram’ın da ‘Sabahattin Ali Olayı’ adlı bir kitabı vardır. Geçen yıl yayımlanan gazeteci yazar Gökçer Tahincioğlu ise ‘Sabahattin Ali’yi Ben Öldürdüm’ kitabında Sabahattin Ali’nin dönemin istihbaratı MAH tarafından adım adım takip edildiğinin belgesini yayınlar. Tahincioğlu “Ali cinayeti bir derin devlet operasyonuydu” der. Kitapta yer alan belgenin cinayetin Ali Ertekin tarafından işlendiği resmi soruşturma anlatısını çökerttiğini söyleyen Tahincioğlu “Belge Sabahattin Ali’nin işkenceyle öldürüldüğü yönündeki iddiaların ağırlık kazanmasını sağlıyor” açıklaması yapar.
ÇANAKKALE: Babası Piyade Yüzbaşı Selahattin Ali Bey, Çanakkale Savaşları’nda görev aldığı için yazarın çocukluğunun dört yılı Çanakkale’de geçer. Savaşın birinci elden tanığı olan Ali o günleri hayatımın en zor günleriydi diye anlatır.
DİKSİYON: Hafif bir peltekliği olsa da Sabahattin Ali sözcüklerin doğru telaffuz edilmesinde ve vurgulanmasında son derece dikkatlidir. Etrafındakiler bir sözcüğü yanlış söylediklerinde ya da vurguladıklarında “Huyum kurusun, bir diksiyon yanlışı yakaladım mı düzeltmeden duramam” deyip doğrusunu söylermiş.
EVLİLİK: Aliye Hanım ile evlenen Sabahattin Ali tam bir âşıktır. Aliye Hanım’ı ilk kez Almanya dönüşünde Salih Başotaç’ın köşkünde görür. Öğretmenliğe dönüp Ankara’da yaşamaya başlayınca evlenmeye karar verir, Aliye Hanım’a açılır. Nişan süreci mektuplaşmayla halledilir ve 16 Mayıs 1935’te Kadıköy Evlendirme Dairesi’nde nikah kıyılır. Eşine düşkündür, evde olmadığı zamanlarda eşine hep yazar, her şeyiyle ilgilenmeye, ayrılığı çok uzatmadan Aliye Hanım’ın yanında olmaya çalışır ve Ankara’ya gidemediği zamanlarda karısı ve kızı Filiz’i olduğu yere çağırır, onlarla birlikte olmaya özen gösterir.
FİLİZ ALİ: Sabahattin Ali’nin piyanist ve müzikolog kızı. 1937’de doğan Filiz Ali, Sabahattin Ali’nin unutulmaması ve değerinin anlaşılması için hayatı boyunca çalıştı. Babasına ait evrakı titizlikle koruyarak düzenli bir arşiv oluşturdu ve Sabahattin Ali külliyatının genişlemesini sağladı. Filiz Ali 1979’da Atilla Özkırımlı’yla ‘Sabahattin Ali’ adlı kitabı yayına hazırladı, 1995’te de ‘Filiz Hiç Üzülmesin’ adlı biyografiyi yazdı. 198’de annesi Aliye Ali’yle Sabahattin Ali Öykü Ödülü’nün verilmesini sağlamışsa da ödül uzun süreli olamadı.
GÜLERYÜZLÜLÜK: Anlattıklarıyla, taklitleriyle ve kimi zaman hızlı hızlı konuşmasıyla çevresindekileri güldüren, hatta kahkahalara boğan Sabahattin Ali fotoğraflarına bakıldığında kolayca görülecektir ki güleç bir adamdır. Geveze denecek kadar konuşkan bir adam olması gülmesine kendine has bir hava katar.
HALK ŞİİRİ: Sabahattin Ali’nin ‘Dağlar ve Rüzgâr’da bir araya getirdiği şiirlerinin pek çoğunda halk şiirinin etkisi açıkça görülmektedir. Sabahattin Ali’nin şiirlerinden bestelenen ‘Aldırma Gönül’ün zamanla anonim eser sayılacak kadar halkla bütünleşmesi bestelenmeye çok uygun olan 8’li hece ölçüsünü kullanmasının sonucu olsa gerek. Nefes, koşma ve nakaratlı şiirleri de halk şiiri etkisiyle yazdığı şiirlerdir.
JURNAL: Sabahattin Ali’nin Aldırma Gönül maddesinde anlatılan ve hapse girmesine neden olan olayın müsebbibi Cemal Kutay’dır. Çünkü yazarı jurnalleyen Kutay’dır. Ali savunmasında “Bu adam, şahsi garezlerini teskin için gazetesini bir vasıta olarak kullandığı gibi, bu sefer daha ileri giderek adaleti de kendi ihtirası ve intikamına alet yapmak istemiştir, fakat burada yanılmıştır, çünkü adalet şimdi onun yakasına yapışacaktır. Asıl reisicumhura hakaret onun ismini intikam aleti olarak kullanmaktır” yazar.
KÜRK MANTOLU MADONNA: Yazarın en bilinen ve edebiyatımızın klasikleri arasında sayılan romanıdır. 1940’ta Hakikat gazetesinde Büyük Hikâye başlığıyla tefrika edilen roman ilk kez 1943’te Remzi Kitabevi’nden çıktı. İmkansız aşkın edebiyatımızdaki en güzel örneklerinden olan roman Ali’nin eserlerinin Yapı Kredi Yayınları’na geçmesiyle yeniden yayımlandı. Kitap uzun yıllar boyunca çoksatanlar listesinde her zaman üst sıralarda. Yapı Kredi Yayınları kitabın şimdiye kadar bir milyondan fazla sattığını söylüyor.
LILI MARLEEN ŞARKISI: Almanca bilen ve Alman kültürüne vakıf olan Sabahattin Ali 2. Dünya Savaşı’nda Alman askerlerine moral vermek amacıyla bestelenen bu şarkıyı çok severmiş. Tokatlıyan Oteli’nin altındaki kabareye de Almanya’dan Türkiye’ye sığınmış bir Alman hanım bu şarkıyı söylediği için sık sık gidermiş.
MARKO PAŞA: 1946’da Sabahattin Ali, Aziz Nesin tarafından çıkarılmaya başlanan Rıfat Ilgaz’ın da yazarları arasında bulunduğu haftalık mizah dergisi. Muhalif tutumu nedeniyle ciddi anlamda talep gören dergi dönemin hükümetinin de sıklıkla gazabına uğradı. Sürekli kapanan ya da kapatılma tehdidi alan dergi durumu “Toplatılmadığı zamanlar çıkar” veya “Yazarları hapishanede olmadığı zamanlar çıkar” ibareleriyle çıkarak hicvediyordu. Dergi dönemin en çok satan gazetelerinden bile daha çok satar.
NİHAL ATSIZ: 1944 yılında Nihal Atsız’ın Orhun dergisinde ‘Başvekil Saracoğlu Şükrü’ye Açık Mektup’ başlığı altında yazdığı mektuplardan sonra Sabahattin Ali Nihal Atsız’a hakaret davası açar. Aynı yıl başlayan mahkemenin her celsesi olaylı geçer. Mahkeme Atsız’ı Sabahattin Ali’ye ‘vatan haini’ dediği için altı aya mahkum eder. Ama hakim ‘milli tahrik’ gerekçesiyle cezayı dört aya indirir.
OTOBİYOGRAFİ: Sabahattin Ali’nin eserlerinin pek çoğu otobiyografik öğeler taşır. Öykü ve romanlarındaki olayları yaşadığı, gözlemlediği ve dinlediği olaylardan seçen Ali’nin yarattığı kahramanlar da hayatındaki kişilerden bazılarının belirgin özelliklerini taşır. Kuyucaklı Yusuf’ta Edremit’te geçen çocukluğunu, arkadaşlarını, ailesini anlatmaktadır. Kaymakam Ali Salahattin Bey babasından, Şahinde annesinden, Muazzez de kardeşi Süheyla’dan belirgin izler taşır. Romanın kahramanı Yusuf’u da Aydın Hapishanesi’nde tanımış ve daha sonra görüşmeye devam etmiştir. ‘Kürk Mantolu Madonna’daki Raif Efendi, Ali’nin bazı özelliklerini taşırken romanın Almanya’daki bölümü Sabahattin Ali’nin yaşamıyla örtüşmekte ve orada âşık olduğu Maria Puder de romanın kahramanı olarak karşımıza çıkmaktadır.
ÖYKÜ: Edebiyatımızda öykü deyince akla gelen ilk isimlerden biri olan Sabahattin Ali, Varlık dergisinde yayımlanan bir yazısında öykü yazmanın zorluğunu anlatır: “Hikâye yazmak hayli güç bir iştir. Güçlüğü nispetinde nankördür. Şiir insanda yarattığı lirik heyecanının derecesi kadar uzun ömürlü olur, fakat epik eserin hayatı yarattığı insanların hakiki bilgisine, canlılığına tabidir. Hikâyede ise insan yaratmak pek zor, bazen imkânsızdır. Hikâyenin merkez sıkleti vaka (anekdot) olduğuna ve vakalar pek çabuk aktüel olmaktan çıkacağına göre, hikâyelerin uzun ömürlüleri parmakla gösterilecek kadar azdır.”
PALYAÇO: Kendini palyaço gibi dışı gülen içi ağlayan bir adam olarak gören Ali’nin arkadaşları, dostları ve ailesi onun pek çok özelliğini dile getirmişlerdir. Canlı, atak, sempatik, kabına sığmayan, konuşkan, hazırcevap, duramayan, kıpır kıpır, insanlara kolay güvenen, gizlisi saklısı olmayan, içten, güler yüzlü, kolay sinirlenmeyen, sesini yükseltmeyen, kavga etmeyen, şakacı, muzip, dışadönük, öğrenmeye meraklı, zeki ve çok çalışan, düzenli, dış görünüşüne önem veren bir adamdır Sabahattin Ali.
RESİM: Ölümünden uzun yıllar sonra kendisinden geriye kalan evrakın içinde Sabahattin Ali’nin Kurbağaname şiiri için çizdiği resimlerle birlikte bir köylü kızı ve otoportresi vardır. Pastel boyayla yaptığı kurbağa resimleri oldukça başarılıdır. Tercüme bürosunda birlikte çalıştığı Azamet Arsever de, Sabahattin Ali’nin biriyle konuşurken birkaç kalem darbesiyle onun resmini çizdiğinden söz etmektedir.
SİNEMA: Sabahattin Ali’nin eserlerine sinemacılar da kayıtsız kalamaz. ‘Kuyucaklı Yusuf’, ‘Düşman’, ‘Azap Yolu’, ‘Gramafon Avrat’, ‘Devlerin Ölümü’, ‘Hasanboğuldu’, Ali’nin eserlerinden sinemaya uyarlanan filmlerden bazılarıdır. Son olarak yazarın ‘Ayran’ öyküsü ‘Kar Beyaz’ adıyla sinemaya aktarıldı.
ŞARKI: ‘Ses’ öyküsünden ‘Leylim Ley’, ‘Dağlar’ şiirinden ‘Dağlar Dağlar’, ‘Eskisi Gibi’ şiirinden ‘Ben Sana Vurgunum’, ‘Hapishane Şarkısı 3’ şiirinden ‘Geçmiyor Günler’, ‘Hapishane Şiiri 5’ şiirinden ‘Aldırma Gönül’, ‘Bir Doğum Günü İçin’ şiirinden ‘Dünyaya Geldiğin Zaman’ şarkıları bestelendiği gibi ‘Çakır’, ‘Çocuklar Gibi’, ‘Kara Yazı’, ‘Kız Kaçıran’ da aynı adla bestelenip aralarında Zülfü Livaneli, Sezen Aksu, Ahmet Kaya, Ali Kocatepe, Nüket Duru, Edip Akbayram, Kerem Güney’in bulunduğu müzisyenler tarafından seslendirilmişlerdir.
TERCÜME BÜROSU: 5 Mayıs 1939’da toplanan Birinci Neşriyat Kongresi’nde Hasan Âli Yücel’in dünyayı, özellikle Batı’yı tanıma doğrultusunda geniş bir tercüme seferberliğine girişilmesi önerisiyle kurulan, Nurullah Ataç’ın yönettiği büronun üyeleri arasında Saffet Pala, Sabahattin Eyüboğlu, Sabahattin Ali, Bedrettin Tuncel, Enver Ziya Karal ve Nusret Hızır vardır. Sabahattin Ali burada hem çevirmen hem de Almanca çeviriler editörü olarak görev alır.
ÜSLUP: Sabahattin Ali’nin ekseninde Anadolu insanının yer aldığı öyküleri belli bir olaya dayanan, belli bir zaman ve mekan içinde geçen, giriş, gelişme ve sonuç çizgisi izleyen klasik bir kurguya sahiptir. Ama gerçeği kavrama ve ifade etme biçimindeki farklılık onu Türk öykücülüğünde Kemal Tahir, Orhan Kemal, Yaşar Kemal çizgisiyle sürecek yeni bir çığırın başlatıcısı yapar.
VARLIK DERGİSİ: Şiirlerini, öykülerini, çevirilerini, makalelerini ve tiyatro oyununu yayımladığı Varlık dergisi Sabahattin Ali’nin beğendiği ve önemsediği dergilerden biridir. Ali’nin bütün eserleri ölümünden sonra 1965’te Varlık Yayınları tarafından basılır.
YUSUF: Kuyucaklı Yusuf’un baş karakteri. Kitap 1937’de Yeni Kitapçı tarafından yayımlanır. Kitabın ilginç bir mahkeme serüveni de vardır. Kuyucaklı Yusuf, 14 Haziran 1937’de ‘halkı aile hayatı ve askerlikten soğuttuğu’ gerekçesiyle toplatılır. Davada bilirkişinin raporuna başvurulur. Bilirkişilerden Reşat Nuri Güntekin’dir “Sabahattin Ali kanaatimce son neslin hikayecilerinin en kuvvetlisidir. Ve Kuyucaklı Yusuf romanı memleketimiz ve edebiyatımızın yüzünü ağartacak kıymetli bir sanat eseridir” diyerek başlar raporuna. Bu rapor doğrultusunda ‘Kuyucaklı Yusuf’ ve Sabahattin Ali beraat eder. Cağaloğlu’nda Ankara Caddesi’nde bulunan Yeni Kitapçı, beraat haberini, vitrinine yapıştırdığı bir notla duyurur. Not da savcının da şu sözlerine de yer verilir. “Kuyucaklı Yusuf emsallerinden üstün bir eserdir.”
ZOR: Ali’nin hayatı çocukluğundan başlayarak maddi zorluklar içerisinde geçer. Aslen öğretmen olsa da sakıncalı olduğu için çalışamadığı dönemlerde para kazanmak için çeşitli mesleklerde çalışır. Mesela nakliyecilik bunlardan biridir. Ama o hayatın karşısına çıkardığı maddi zorlukları aşmasını hep bilir.
NOT: Dosya, Sabahattin Ali konusunda Türkiye’deki en yetkin isimlerden Sevengül Sönmez’in Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan ‘A’dan Z’ye Sabahattin Ali’ kitabından yararlanarak hazırlanmıştır.