Savaş İsrail bütçesini delik deşik etti
Eylül şehir hayatının tatlı telaş dönemidir. Okula gidecekler için heyecan, çalışanlar için ise stresli günler başlar. Yıl sonu için bütçe tuttu tutmadı gerginlikleri, yeni sene projeleri ve bütçe çalışmaları için eylül önemli bir aydır.
Kitaplarda yazdığı gibi Eylül ayı yazın sonunu ve sonbaharın başlangıcını tanımlar. Doğanın yavaş yavaş renk değiştirmeye başladığı, yeşil yaprakların sarı, turuncu, kırmızı ve kahverengi tonlarına dönüştüğü, kuşların daha sıcak iklimlere göç ettiği, havaların görece serinlediği, günlerin kısalmaya başladığı, kışa hazırlanma ayı olan Eylül edebiyatta ve sanatta sıkça melankoli, yenilenme, içsel ve derinlere yolculuk temalarıyla da ilişkilendirilir. Bu dönemde yapılan yürüyüşler, bir fincan sıcak içecekle doğayı hissetmek insanı derin bir romantizme sürükler.
Ne demiş değerli edebiyatçı Ataol Behramoğlu
Eylül sabahının serinliğini,
Yaprakların serinliğini
Yüreğine dolduruyorum.
Eylül aynı zamanda okulların açıldığı, tatillerin sona erdiği, günlük hayata, iş rutinine belki de stresli günlere dönüşün başladığı bir zaman dilimidir. Yazın sıcak ve huzurlu günleri, dinlenme ve tazelenme dönemi Eylül’e giriş ile son bulur, hayat kaldığı yerden belki de daha hızla akmaya devam eder.
Eylül hüzün ’ün ayıdır. İlkbaharın o iç kıpırdatan coşkusu hazan mevsimi ile birlikte kendini derin bir romantizme bırakır. Duygusaldır Eylül, güneşin renkleri farklıdır. Ayrılıktır Eylül, yaz aşkları biter, gider. Yağmurdur Eylül, toprağa düşen her damla ile doğanın değişimi hissedilir. Yağmurun serinliği ve yarattığı atmosfer, doğanın yavaşça dinlenmeye geçişini simgelerken duyguların derinleşmesine, aşkın daha anlamlı hissedilmesine neden olur. Eylül’de yağan yağmur, pencerede özlenen sevgiliyi beklemek ya da güneşli sımsıcak günleri özlemek için sebeptir. Eylül aşkta vedaların, özlemlerin ve hatıraların en çok hissedildiği zamandır.
Büyük şair Nazım Hikmet Ran ne güzel özetlemiş:
Ayrılıkların, aşktan büyük yaşandığı, koca bir ömürdür Eylül.
Yağmurdur, hüzündür, kimse bilmesin isterim, Eylül, Piraye’dir.
Eylül, şehir hayatının tatlı telaş dönemidir. Okula gidecekler için heyecan, çalışanlar için ise stresli günler başlar. Yıl sonu için bütçe tuttu tutmadı gerginlikleri, yeni sene projeleri ve bütçe çalışmaları için eylül önemli bir aydır.
Evlerde kışlık domates salçaların yapıldığı; fasulye, barbunyanın derin dondurucuda yerini aldığı; menemen sosusun hazırlandığı; turşuların kurulduğu dönemdir. Bir anlamda soğuk ve belki de yalnız kış günlerine hazırlıktır eylül. Hayatın daim olduğunun, her dökülen yaprağın yerine yenisinin geleceğinin de habercisidir eylül.
Eylül aynı zamanda bizlerin soğuk günlere ruhen de hazırlanması gereken bir dönemdir. Doğanın içe kapanışı, insanların da içsel bir yenilenme ve dinlenme sürecine girmesi için bir işaret gibidir.
Eylül aynı zamanda; müzikte, tiyatroda yani sanatta yeni döneminin müjdesini verir bizlere. Ve koca bir yılın bitmekte olduğunu da hatırlatır bir yandan. Yıl içinde yapamadıklarını yapma telaşı, hedeflerine ulaşamama sıkıntısı, hayata yetişememe korkusu ile içini birden hüzün kaplar. Bir bakmışsın melankoli en yakın arkadaşın olmuş.
Sabahattin Ali’ye kulak verelim…
Ne kış, ne yazı isterim,
Ne bir dost yüzü isterim,
Hafif bir sızı isterim,
Ağrılar, sancılar gelir.
Ne bir dost, ne bir sevgili,
Dünyadan uzak bir deli…
Beni sarar melankoli
Eylül bir yandan yüksek sezona göre daha uygun tatil yapma imkânı da sunar. Okulların açılması ile birlikte şehre dönenler sayesinde daha sakin tatilcilerin dönemi başlar. Yazdan kalma günlere sımsıcak deniz suyu eşlik eder. Sabahları tatlı bir serinlik ile uyanmak, günü sıcak geçirmek ve akşamın serinliğinde olmak. Tatil için en güzel zamandır eylül.
Bu dönemi en iyi anlatan, defalarca dünyanın en iyi sesleri tarafından yorumlanmış “Autumn Leaves”i anmadan geçmek olmaz sanırım. Sonbaharın derin ruhunu temsil eden ve artık bir caz klasiği haline gelen parçanın orjinal hali, 1945 yılında yazılmış. “Les Feuilles Mortes” (Ölü Yapraklar) adlı Fransızca şarkıyı İngilizceye ise Johnny Mercer çevirmiş.
Autumn Leaves
The falling leaves drift by my window
Düşen yaprakları penceremden süzülüyorlar
The autumn leaves of red and gold
Kırmızı ve altın renkli sonbahar yaprakları…
I see your lips, the summer kisses
Dudaklarında görüyorum, yaz öpücüklerini
The sunburned hands, I used to hold
Bir zamanlar tuttuğum güneş yanığı olmuş ellerini.
Eylül, uzaklaşmanın, özlemin ve yeniden kavuşmanın ayıdır. İnsanın kendine dönmesine sebep olan Eylül, bir içsel yolculuktur, doğanın değişimine, hayatın kendisine duyulan aşktır. Ve bana sorarsanız en güzel aydır Eylül.
Tadını çıkarın.
Ve son cümle duygusal şair Turgut Uyar’dan gelsin.
“Zaman hızla meçhule doğru akıp gidiyor…
Eylül toparlandı gitti işte, Ekim filan da gider bu gidişle…”
12 Kasım 2024 - Mola vermek iyidir!
5 Kasım 2024 - Türkiye’de siyasi mobbing neden hiç konuşulmuyor?
29 Ekim 2024 - Başarısızlık bir son değil…
Feza Turunçoğlu Kimdir?
Feza Turunçoğlu, Türkiye’de marka, pazarlama ve reklam sektöründe uzun yıllarını geçirmiş deneyimli bir profesyoneldir. Marka yaratma, spor pazarlaması, marka yönetimi ve iletişim konularında derin bilgi birikimine sahiptir.
Reklam ajanslarında yönetim ekibinde çalışmış, yürütme kurullarında yer almış, ülke için önemli birçok markanın büyüme süreçlerine katkıda bulunan ekipleri yönetmiştir.
Feza Turunçoğlu’nun kariyeri boyunca edindiği deneyimler ve sektördeki bilgisi, markaların stratejik iletişimini yönetme yeteneği ve kriz dönemlerinde markaların nasıl yönetilmesi gerektiğine dair görüşleri sektörde önemli bir referans niteliği taşır.
Bu dönemde; finanstan otomotive, gıdadan içecek markalarına, kamu projelerinden kişisel bakıma Türkiye’nin en önemli ve büyük bütçeli markaları ile çalışma, stratejilerinde söz sahibi olma ve değer yaratma şansı yakalamıştır.
Daha sonra Türkiye’nin bilinirliği ülke dışına da taşan ve ülkenin en değerli markalarından biri olan Vestel’de 10 sene boyunca Vestel Pazarlama iletişimi ve Perakende Pazarlama Liderliği yaparak; pazarlama iletişimi ve sponsorlukların yanı sıra, markanın stratejisi ve bütçe yönetiminde de söz sahibi oldu.
Vestel döneminde en sevdiği işlerinden biri “Biz Voleybol Ülkesiyiz” stratejisinin oluşturulması ve hayata geçişinde üstlendiği rolü oldu. ‘Biz Voleybol Ülkesiyiz’ iletişimi ile marka, hem tüketicinin gönlünü kazanırken hem de sayısız ödül kazandı.
Türkiye’de ‘Spor Pazarlaması’ denince, akla ilk gelen isimlerden.
Feza kendisini; reklam, pazarlama ve iletişim stratejisi alanlarında 30 yıllık deneyimi ile “ marka danışmanı” olarak tanımlıyor.
Vestel sonrası, bağımsız marka danışmanı olarak farklı projelerde ‘sevdiği ve inandığı’ markalara katkı sağlamaya keyifle devam ediyor.
Ve halen en çok voleybol izlemeyi seviyor.