Potansiyel yüksek kinetik düşük
Galatasaray, Ankaragücü kaçına hızlı ve bunaltıcı başladı. . Çok erken dakikalarda kilidi çözdü. Başkent temsilcisinin gardı çok çabuk düştü. 39’da Mauro Icardi’nin penaltıdan kazandırdığı golle maç idman havasına büründü.
Maratonun 26. dönemecinde bir hafta önce iki puanlık farkla devraldığı liderlik koltuğunu koruma adına sahaya çıktı dün gece Galatasaray, başkent deplasmanına… Bir önceki gece kulvardaşı Fenerbahçe’nin ‘Yağmurda Şarkı’yla sonuçlandırdığı Karadeniz seferinin ardından alınacak beraberlik ya da yenilgi bir haftalık mutluluktan öte başka duygulara mahal vermeyecekti Sarı-Kırmızılılar’a. Okan Buruk ve öğrencileri ayrıca hafta içi ‘Avrupa mesaisi’nde zorlu bir mücadeleye çıkmış, son dakikalarda gelen golle de galibiyete uzanmıştı. Bir de uzun bir süredir dillendirilen “Eryaman’ın zemin problemi” türünden bir dert de vardı gündemde…
Bütün bu veriler ışığında ve ev sahibi takım başkanının ‘barbarca’ hareketinden mülhem aldığı seyircisiz maç oynama cezasının sona erdiği, dolu tribünler eşliğinde start aldı karşılaşma. Kâğıt üzerinde zor bir virajdı Ankaragücü; Emre Belözoğlu yönetiminde ne yapacakları belirsiz, her an her sonuca almaya muktedir bir takım yapısına sahiptiler. Konuk ekip hızlı ve bunaltıcı başladı mücadeleye. Çok erken dakikalarda kilidi çözdüler ve 14’te önce Kerem Demirbay’ın, sonra da Davinson Sanchez’in arka arkaya gelen sayılarıyla farkı ikiye çıkardılar bile. Başkent temsilcisinin gardı çok çabuk düşmüştü. Derken 39’da Mauro Icardi’nin penaltıdan kazandırdığı golle maç idman havasına bürünmüştü artık…
🎯 Davinson Sanchez, topu kaptı; ceza sahasına hareketlenip golü buldu! #ANKvGS pic.twitter.com/uVD2FeEl1z
— beIN SPORTS Türkiye (@beINSPORTS_TR) February 18, 2024
Belözoğlu ikinci yarıya üç değişiklikle başladı ve Sarı-Lacivertliler ilk devreye göre nispeten daha dengeli bir görüntü sundu ama koca yarı boyunca iki taraf da yeni bir gol kaydına muvaffak olamadı ve mücadele ilk yarının skoruyla nihayete erdi.
Buruk dün orta sahada Torreira’yı ‘benç’e çekmiş, ilk 11’de de yeni transfer Derrick Köhn’e yer vermişti. Gana asıllı Alman futbolcu gördüğüm kadarıyla takımın kronikleşen sol bek meselesini çözebilecek yapıda bir profile sahip. Hamleleri yerinde, oyunu okuma becerisi yüksek, keza hücuma katkısı da üst düzeyde. Mükemmel bir yıldız değil elbet ki; kim bilir belki de öyledir, bütün bu yargılar için tek maçlık gözlem yetersiz elbet ama dün kumaşını ve kapasitesini belli edecek bir sunumda bulundu bence. Günün (dünün) yıldızı bana kalırsa Davinson Sanchez’di, bütün hamleleri başarılıydı, savunma hattını mükemmel yönetti, ayrıca hücuma çıkıp skora da katkıda bulundu. Keza Barış Alper de çizgisini korudu, o müthiş ciğeri ve üstün fiziksel özellikleriyle sağ kanada yine özel bir işlerlik kazandırdı. Kerem Demirbay da bir başka ışıldayan isimdi; yüksek pas yüzdesi, tempolu oyunu ve golüyle geceye damga vuranlar arasındaydı. Kerem Aktürkoğlu ısrarla Icardi’ye gol attırmaya çalıştı ama doğru yerleri göremedi. Çalışkan profilini sürdürdü ama yine kimi topları ezdi. Berkan Kutlu her zamanki gibi pas hataları ve teknikten yoksun stiliyle klasik oyununu sahaya koydu, kesiciliği ve enerjisiyle ayakta kaldı. Tete ise evet, ayağına top yakışıyor ama bir türlü verimli olamıyor. Dün de bu çizgisini sürdürdü.
İstanbul’daki Ankaragücü maçının yıldızı birçok kurtarışa imza atan kaleci Bahadır Han Güngördü’ydü. 28 yaşındaki file bekçisi dün belki ilk maç kadar yıldızlaşmadı ama yine de takımının iyilerindendi. Başkent takımı adına en büyük üzüntüyü kuşkusuz Sarı-Lacivertli taraftarların protestolarına maruz kalan Kazımcan Karataş yaşadı. Sarı-Kırmızılılardan kiralık olarak transfer edilen genç oyuncu özellikle penaltıya sebebiyet vermesiyle de birlikte hedef tahtasına konuldu ve devrede değiştirildi.
Siyasette yaşanan kutuplaşmanın futbolda yansıması olarak artık herkesin kendisinden başka herkesi suçladığı ve eski takımlarına karşı oynayan oyunculara hayat hakkı tanınmadığı bir evrendeyiz çok uzun bir süredir. Bu topluluğun son iki üyesi de önceki gece Rizespor kalecisi Tarık Çetin, dün gece de Kazımcan oldu. Bu mesele nasıl çözülür bilemiyorum ama geçenlerde Bayern teknik direktörü Tuchel’in Leverkusen’de kiralık olarak forma giyen ve 3-0’lık maçta kendilerine gol atan oyuncuları Stanisic üzerinden “Premier Lig’de kulüpler şöyle bir anlaşma yapıyor; ‘Kiralık verdiğimiz oyuncu bize karşı oynayamaz’, bunu sanırım Bundesliga’da da düşünmeliyiz” şeklindeki açıklamasını sanırım biz de ciddiye almalı ve bu tür bir sözleşmeyle özellikle içinde bulunduğumuz sezonda yüksek perdeden yaşadığımız bu soruna karşı böylesi ‘Palyatif’ bir çözüme gitmeliyiz. Çünkü bu tür suçlamalar birçok futbolcuyu gereksiz yere zor duruma sokuyor, gereksiz yere hedefe konulmalarına kapı aralıyor.
Neyse, sonuçta Galatasaray kâğıt üzerindeki zor bir deplasmanı da kayıpsız atlattı. Son dönemde Sarı-Kırmızılıların özellikle ligin ilk yarısındaki Fenerbahçe gibi oynadığını düşünmeye başladım. Hemen skor üstünlüğünü ele geçiriyorlar, akabinde farkı açıyorlar ve rakibin umutlanmasına, ayağa kalkma şansı bulmasına fırsat vermiyorlar. Moral-motivasyonunu kaybeden karşı takım da mücadeleden bir anlamda yılmak zorunda kalıyor.
Öte yandan şöyle bir durum da var; Okan Buruk da bu sezon kadroya nasıl müdahalede bulunursa bulunsa karşılığını aldı. Kimi isimleri ait oldukları formasyonlardan farklı yerlerde, mevkilerde sahaya sürdü ve bütün bu hamleleri, başarının sürekliliğine katkıda bulundu. Defansta, kanatlarda, orta sahada ya da hücumda; yani oyunun her hattındaki varyasyonlarında aldığı verim yüksekti. Ben hâlâ genel bir çizgide takımı yıldızların ve onların üst düzey tecrübelerinin taşıdığına inanıyorum ama Barış Alper mesela çok çok özel bir kumaş ve Buruk onu başarıyla dokudu, dokumaya da devam ediyor.