Pişer miydi Yanar mıydı?
Real Madrid'in teknik patronu Carlo Ancelotti dünya futbol tarihine damga vurmuş isimlerden biri. Hem futbolcu hem teknik direktör olarak Şampiyonlar Ligi kaldırma sevinci yaşayan isimlerden Don Carlo'nun başı bugünlerde dertte.
“Bana masum olduğunu söyleme çünkü bu benim zekama hakarettir.”
Hazır Oscar Ödül Töreni yaklaşırken tarihin en fazla repliği akılda kalan filmlerinde Godfather’la bir Carlo Ancelotti anlatısına başlamak hata olmaz sanki. Öyle ya yukarıdaki alıntı Michael Carleone’den bir alıntı. Al Pacino’nun o karizmatik ses tonu, sinema tarihine adını altın harflerle yazdırdığı anlar bütünün yalnızca bir parçası. Tıpkı futbol dünyasının Godfather’ı Don Carlo Ancelotti’nin futbol tarihine adını yazdırdığı birçok an olduğu gibi… Ancak bu kez yukarıdaki cümleyi futbolun Godfather’ı Ancelotti değil, Ancelotti’ye karşı İspanyol hukuku kuruyor. Öyle ki deneyimli İtalyan bugünlerde vergi kaçırmakla suçlanıyor, 4 yıl 9 ay hapsi isteniyor. Oysa o, yıllar yılı saha içinde mağdur olan değil, mağdur eden olmuştu…
Don Carlo’nun isminin futbolun Godfather’ı olarak anılması hususu dünden bugüne olmuş bir şey değil. O sol kaşın havaya kalktığı meşhur poz, dünden bugüne ünlenmediği gibi, altındaki keramet bir miras barındırıyor.
10 Haziran 1959 Reggiolo İtalya doğumlu Carlo futbola burada, memleketinde başladı. İyi bir çocukluk geçirdiğini belirten Don Carlo babasının kendine asla kızmadığını ve hatta ilk hocasının da babası olduğunu ifade ederdi. Carlo, 1975’te evden ayrıldı ve Parma altyapısına gitti. Burada A takıma yükseldi. 1979’da Roma’nın ilgisini çekti ve merkez orta saha oyuncusu 620 bin euro karşılığında başkent temsilcisinin yolunu tuttu.
Burada ilk sezonunda İtalya Kupası kazandı. Sekiz sene sürecek Roma kariyerinde aynı kupadan üç kez daha kazanacaktı. 1982-83 sezonunda dönemin en iyi orta sahalarından Brezilyalı Falcao ile iyi bir ikili olup kulübü İtalya’nın en büyüğü yapacaklardı. Carlo, uzun süren macerasının ardından rotayı kuzeye çevirdi ve dönemin yalnızca İtalya’da değil, dünyada en iyi ekiplerinden Milan’a transfer oldu. Baresi, Costacurta, Maldini, Gullit, van Basten gibi yıldızların olduğu kadroda iki İtalya Ligi kazanırken iki de Şampiyonlar Ligi kazanma sevinci yaşadı. Kariyerine UEFA Süper Kupası, Dünya Kulüpler Kupası gibi zaferler eklerken bir yandan da ilerleyen yaşıyla beraber yolun sonuna geliyordu. Temmuz 1992’de, 33 yaşındayken yeşil sahalara veda ediyordu.
Ancak futbol, onun vazgeçemediği bir tutkuydu. Berlusconi’nin ilk dönemi Milan’ıyla beraber sürekli başarı parolasına sahip bir kulüple kariyerinin son bölümünü geçirmiş, kazanma zevkini sonuna kadar tatmıştı. Futbolculuk sonrası dönemde en büyük şansını “Birçok oyuncu kariyerini noktaladığında sorun yaşar ama ben yaşamadım çünkü her halükarda başka bir işe, Yardımcı Antrenörlüğe (Sacchi’nin altında) gitme fırsatım vardı” sözleriyle açıkladı.
İtalya Milli Takımı’nda Sacchi’yle beraber üç sene çalıştıktan sonra 1996 yazında Parma’nın başına geçti. Burada Buffon, Lillian Thuram, Gianfranco Zola, Fabio Cannavaro, Hernan Crespo, Chiesa gibi isimlerle çalıştı. Her kulvarda savaştıktan sonra sonunu getiremeyen ancak 90’lar futboluna efsane olarak kazınan takımın başında iki sezon çalıştı. Şubat 1999’da başlayan Juventus deneyimi daha büyük bir sınavdı. Başkent ekipleri Roma ve Lazio’nun iyi başladığı milenyumda arkalarda kalıp şampiyonluklardan ve kupalardan yine uzak kalıyordu. Ancak futbolculuk kariyerinde yıllarını verdiği Milan, ona yeniden kapılarını açacaktı.
Tıpkı futbolculuk döneminde olduğu gibi hoca olarak da kendine yatırım yapan Silvio Berlusconi’nin yüzünü kara çıkarmayacaktı. Kasım 2001’de başlayan hikaye 2009 yazına kadar sürecek arada 2005 Şampiyonlar Ligi finali gibi travmalar geride kalacaktı. Ancak 80’lerin sonundaki efsanevi Milan kadrosu üstüne belki de yeni neslin asla unutamayacağı bir yapı ortaya çıkacaktı. O yapının mimarı Don Carlo, Dida; Cafu, Stam, Nesta, Maldini; Gattuso, Pirlo, Seedorf; Kaka; Inzaghi, Schevchenko gibi efsanevi bir yapıyı yaratacaktı. Bu ve çevresinde şekillenen kadrolar 2003 ve 2007’de Şampiyonlar Ligi kupasına uzanırken bir kere İtalya Ligi, bir kere İtalya Kupası, bir kere de FIFA Kulüpler Kupası şampiyonluğu elde edecekti.
Temmuz 2009’da ilk kez İtalya dışına çıkan Don Carlo, bu kez de Abramovich’in Chelsea’sinin yıldızlar topluluğuna önderlik edecekti. İki sezon süren macera süresince birer kez Premier Lig ve FA Cup’ı kazanan Don Carlo bir kere de Community Shield’ı kazanacaktı. Ocak 2012’de bir buçuk sezonluğuna Fransa yolunu tutan Carlo burada da Fransa Ligi’ni kazanmadan ayrılmayacaktı. Ardından en az Milan kadar görkemli kulüp Real Madrid’le anlaşan Don Carlo, özlediği Şampiyonlar Ligi şampiyonluklarını sürdürme imkanına erişecekti. Burada da iki sezon geçiren Carlo birer Şampiyonlar Ligi, İspanya LaLiga, UEFA Süper Kupası, Dünya Kulüpler Kupası ve Kral Kupası kazanmayı başardı. Kupa koleksiyonu her geçen sezon genişleyen İtalyan için Temmuz 2016 Bayern’e gidiş tarihi oldu.
Burada ilk sezon işler yolunda gitse ve 12 ay içinde bir Almanya Ligi ve iki Almanya Süper Kupası olmak üzere üç kupa kazansa da nadir sezon ortası ayrılıklarından birini 2017-18 sezonunun ortasında yaşayacaktı. Bunun ardından gideceği iki durak, kariyerinin düşüş dönemi olarak addedilecekti. Zira Napoli birlikteliği, Aurelien De Laurentiis’in hayalindeki şampiyonluğu kulübe kazandırma konusunda başarısızlıkla sonuçlandı. İngiltere’nin o dönem -hatta hala- en sorunlu kulüp yapılarından biri olan Everton’a giderek oynadığı kumar da istediği gibi sonuçlanmayacaktı.
İngiltere macerası her ne kadar istediği gibi gitmese de burada yaptığı açıklamalar, onun neden uzun süredir Avrupa’nın dört bir yanında vazgeçilemeyen teknik patronlardan biri olduğunu kanıtlayacaktı. Don Carlo “İnsanlarla kurduğum ilişkinin işimin en önemli parçası olduğunu düşünüyorum” deyip Everton’da çalıştığı dönemde kendini İngilizce konuşmaya zorladığını dahi açıklamıştı. Bu bile onun iletişim konusunda ne kadar mahir bir teknik patron olduğunu kanıtlar nitelikte. Ancak iletişim denince yalnızca çalıştığın yerde konuşulan dili öğrenmekle iş bitmiyor. Çalıştığın oyuncuların dilinden anlamak da ustalık gerektiriyor. Bu noktada Real Madrid’in Liverpool’u yenerek 2022’de Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırdıktan sonra Ancelotti’nin genç futbolcularla sahanın ortasında dans ederek kutlama yapması dahi onun nasıl çevresindekilere uyum sağlayabildiğini kanıtlıyor.
— Kenny Savillon (@ksavillon) May 30, 2022
O ilişki ki an itibariyle ikinci Real Madrid döneminde takıma bir Şampiyonlar Ligi, bir UEFA Süper Kupası, bir FIFA Dünya Kulüpler Kupası, bir Kral Kupası, bir Süper Kupa kazandırmış durumda. Bu sezon Joselu dışında ilk pozisyonu forvet olan tek bir oyuncusu dahi yok Madrid’in. Öte yandan milli futbolcu Arda Güler dahil birçok ismi uzun süreli sakatlıklara kurban verdiler. Ancak Don Carlo öyle ya da böyle çözüm buldu. An itibariyle ligde yine liderler ve Şampiyonlar Ligi’nde zor da olsa çeyrek final biletini aldılar. Ancelotti’nin futbolda kazanma sanatının kitabını incelikle yazmaya, rakiplerini sahada mağdur etmeye devam ediyor.
Fakat saha dışında mağdur etmeye çalıştığı İspanyol yargısı kendisine merhamet etmeyecek gibi duruyor. Savcılık İtalyan teknik direktörün Real Madrid’i çalıştırdığı ilk dönemde, 2014 ve 2015 yıllarında Maliye’den 1 milyon 62 bin 79 avro vergi kaçırdığını iddia ediyor. Ancelotti’nin vergide usulsüzlükle ilgili iki ayrı suçtan yargılanma riski olduğu ancak maliye ile anlaşması halinde yargı yolu açılmadan sorunun çözülebileceği bildirildi. Ki İspanya’da sık görülen bu durumu yaşayan Cristiano Ronaldo, Lionel Messi, Radamel Falcao, Marcelo, Fabio Coentrao, Angel Di Maria, Luka Modric ve Arda Turan gibi futbolcular da aynı yolla hapis cezasından kurtuldular. Ancak Don Carlo da olsan, futbol dünyasında Godfather olmak İspanyol yargısı karşısında işe yaramıyor. Sahada rakiplerine fark atan futbol insanı Don Carlo, İspanyol yargısına yakalanıyor.