İşte Süper Lig ve 1. Lig’in en centilmenleri
Galatasaray’ı can-ı gönülden kutlamak lazım. Şampiyonluğu ne kadar hak ettiklerini çok güzel gösterdiler. Ama bu yazının odağında Fenerbahçe var. Sezonun kısa özeti gibi bir maçtı onlar için. Olması gerektiği gibi değil, beklendiği gibi bitti.
Bu bir şampiyonluk yazısı değil. Öznesi diğer takım, yani kaybedenlerin kulübü. Ne zor maç Fenerbahçe için değil mi? Eskiden olsa bütün sezonu temize çekerlerdi. Bir şekilde şampiyonluğu buraya taşırlar, olmadı tüm teselliyi bu maça bağlarlardı. Tehlike anında Galatasaray derbisinden daha iyi bir fırsat olur mu? Kazanırsın ve galibiyet kar örtüsü gibi her şeyi örter.
Oysa böyle olmayabilirdi. Bu sezon kaybettikleri herhangi bir maçta hiç değilse bir beraberlik almış olsalar veya düşme mücadelesi veren Ümraniyespor ya da Giresunspor’dan birini içeride yenmiş olsalar belki de bugün şampiyonluk maçına çıkıyorlardı. Ama olmadı. Olmuyor. Bir süredir bunları hiç yapamıyor Fenerbahçe. Bundan otuz sene önce naturasında olan ‘kazanan kimliği’, giderek ‘kaybeden kimliği’ne dönüyor.
Kazanan kimliğinin neredeyse tapusunu almış bir rakip var karşısında. Galatasaray ne olursa olsun kazanıyor. Fenerbahçe ise tam tersi. Sarı-Kırmızılılar bu sezonun ortasında öyle bir şahlandı ki kimse önlerinde duramadı. O kadar ki bu maçı kazanmış olsa ligi 83 puanla bitirecek olan Fenerbahçe bile yetişemedi. Yani iyiyken de kaybediyorlar, kötüyken de…
Sanırım en çok bu yıkıyor Sarı-Lacivertlileri. O yüzden de hiçbir maç, Galatasaray derbisi bile ilaç olamıyor. Konuk ekip cephesinde seyreden de, oynayan da, kenarda duran da futbolu bir zul, bir korku ve bir stres olarak görüyor. Öfke burnu geçti, hiçbir şey teskin edemiyor.
Gene de bir anlamı olmalıydı. Bu sezon İstanbul’daki iki ezeli rakiplerine karşı bir galibiyet dahi alamadılar. İçeride ikisine de kaybetmekle kalmadılar, hüsrana ve hezimete uğradılar. Şampiyon olmaya yetecek kadar puan toplamış olmalarına rağmen kendini her dakika hissettiren derin mutsuzluğun nedeni bu işte. Bu maç hiç değilse bunu yapma kapasiteleri olduğunu gösterebilirdi. Onu da başaramadılar.
Ahlarla vahlarla geçen sezonu taçlandıran, metafor gibi bir maç izledik. Rakibin şampiyonluk kutlamasına meze olmaktan kurtulamadı Fenerbahçe. Kötü geçen sezonun kısa özeti gibi bir doksan dakikaydı. İyi başlamışlardı. Sonra tökezlediler. Ardından gol yediler. Tekrar ayağa kalkmaya çabalarken sakarlıktan 10 kişi kaldılar. Ardından devamı da kötü geldi. Önce iki sonra üç oldu, döndürmesi güç oldu.
Dedik ya, bu maçın odağında konuk ekip var. Bir şiirle/şarkıyla bitirelim. Eskilerden…
“İstersen hiç başlamasın
Bu hikâye eksik kalsın
Onca yaraların ardından
Yeni bir aşk başlatamazsın.”