Maç erteleme Türk takımlarına yaramadı
Galatasaray adına her şeyin yolunda gittiği, tarihsel açıdan en öncelikli ezeli rakibine içeride dışarıda üç gol attığı ve karşılığında kalesinde gol görmediği bir sezon oldu.
Aslında fikstür beklentilere dair yeterince delil sunuyordu; “Lig yarışı çekişmeli geçsin, bitime bir hafta kala Seyrantepe’de oynanacak maç da ‘sezon finali’ niteliği taşısın.” Lakin Sarı-Kırmızıların maratonun bütünündeki istikrarlı gidişatına ayak uyduramayan ve dalgalanmalı bir süreç yaşayan Sarı-Lacivertliler bu beklentiyi boşa çıkardı. Galatasaray’ın geçen hafta başkentte Ankaragücü’nü 4-1’le geçmesiyle hem 2022-23 sezonunun şampiyonu ‘Resmiyet’ kazandı hem de dünkü randevu ‘prestij mücadelesi’ kimliğine büründü.
Ama sonuçta bu bir derbiydi ve İstanbul’un iki büyüğü ne zaman, hangi kategoride ya da hangi spor dalında karşı karşıya gelse o mücadele kendine özgü bir heyecanı içermek zorundaydı. İki takımın da son haftaki maçları ‘hükmen galibiyet’ parantezi dahilinde ele alınacağı için bu karşılaşma sezonun son 90 dakikası anlamına geliyordu. Galatasaray evinde galip gelerek maç sonu katılacağı ‘şampiyonluk kutlaması’na buruk bir psikolojiyle iştirak etmemek adına enerji sarf edecekti, Kadıköy temsilcisinin ise derdi hem ilk yarıda evinde aldığı mağlubiyetin acısını hafifletmek, mümkünse rövanşı almak hem de rakibinin bu mutlu gününde façasını bozabilmekti.
Bu amaçlar doğrultusunda start alan derbide ev sahibi ilk düdükten itibaren ağırlığını koydu, oyunu karşı tarafı yıktı ve bol bol pozisyon bulmaya başladı. Okan Buruk haftalardır vasat bir görüntü çizen Oliviera-Mertens ikilisini kulübeye çekmiş, sağ kanada da Rashica yerine Nicolo Zaniolo’yu yerleştirmişti. Bu plan da öncekiler gibi işledi. Fenerbahçe kendi sahasına sıkışmış bir biçimde duruyor, ileride Valencia’ya atılan toplarda sonuç arıyordu. Ne var ki önce Victor Nelsson, sonra da Sacha Boey Ekvadorlu ‘gol kralı’na pozisyon hakkı ve geçiş izni tanımadı ve maç boyunca bazen sert bazen de yerinde müdahalelerde Fenerbahçeli golcüyü durdurmayı başardı.
Galatasaray maçın 28’inci dakikasında İtalyan yıldızıyla 1-0 öne geçti. Zaniolo’nun sert ve kaleyi bulan vuruşunda top Luan Peres’e de çarparak ağları sarstı. Sonrasında mücadelede yer yer gerilen bir atmosfer vardı ama bu tür sertlik dozajı anlarını bir kenara bırakırsak Galatasaray oyunun ve skorun hâkimi olarak ilk yarıyı sonlandırdı.
İkinci perde Fenerbahçe’nin ayağa oynayarak daha iyi top çevirmesiyle başladı ama sonuca yönelik bir durum yoktu ortada. Derken Luan Peres’in Zaniola’yı engelleyerek gördüğü kırmızı kart ve takımını 10 kişi bırakma faslı zaten yeterince mahkûm oynayan Sarı-Lacivertliler için işi daha da zora soktu. Jorge Jesus’un takımı 61’inci dakikadan sonra 10 kişi oynamak durumundaydı.
Maç içinde sezon boyunca gösterdiği ışıltılı performanstan fragmanlar ya da anlar sunamayan ve rakibinin sertliği karşısında silik bir görüntü çizen Arda Güler 65’te yerini o üstün yeteneklerine rağmen bir türlü modern futbola entegre olamayan bir isme, Emre Mor’a bıraktı. 71’de soldan kullanılan köşe atışında topu önünde bulan Icardi, bu sezonki muhteşem sezonunu Fenerbahçe ağlarını sarsan golüyle taçlandırdı. Mücadeleye son noktayı sağdan akarak yaptığı muhteşem bir slalom sonucu attığı enfes şutla Nicolo Zaniolo koydu; böylece İtalyan yıldız derbinin açılışını ve kapanışı yapan isim oldu. Aslına bakarsanız oyuna son dakikalarda dahil olan Gomis’in kafası ağları bulsa, sezonu açan ve kapatan olarak ilginç bir notun sahibi hüviyetiyle tarihe geçebilirdi!
Galatasaray’ın kadrosunda üç önemli ‘nefes’, üç önemli ‘ciğer’ var… Bu üç isim de topu önlerinde bulduğunda hele ki açık alandalarsa çok çabuk patlıyorlar ve maksimum hıza ulaşıyorlar. Bu üçlüden Barış Alper Yılmaz ne yazık ki bu avantajını sürekli sahaya yansıtamıyor, bence en önemli eksikliği oyun görüşü, oyunu okuma becerisinin azlığı. Nicolo Zaniolo ise zaman zaman savruk bir görüntü sergiliyor ama fundamentali yüksek olduğu için bu eksikliğinin üstesinden geliyor ve fırsatını bulduğu zaman attığı gollerde gördüğümüz üzere karşılığını alıyor. Ve Sacha Boey… Muhteşem bir fiziği, muhteşem bir ısrarcılığı, muhteşem bir patlayıcı gücü var. Onda da savrukluk, doğru ortayı yapma problemi ve atağı sonlandırmada yeterince verim alamama durumu var. Ama yine de bu sezon ana dişlinin en önemli parçalarındandı ve kariyeri açısından büyük bir mesafe kat etti. Dün maça biraz da bu üçlünün dinamizmi ve üretkenliği damga vurdu.
Sonuçta Galatasaray adına her şeyin yolunda gittiği, tarihsel açıdan en öncelikli ezeli rakibine içeride dışarıda üç gol attığı ve karşılığında kalesinde gol görmediği bir sezon oldu. Bundan sonraki mesele eldeki değerlerin hangilerini korunabileceği ya da gidenlerin yerlerinin nasıl doldurulacağı…
Bu oyun, bu kadro bu lige yetebilir ama ‘Şampiyonlar Ligi arenası’ için kuşkular olduğu muhakkak.
Daha güçlü ve ısırgan bir orta saha ve de Icardi’nin olası ayrılığıyla yerini hangi forvetin alacağı sorusu, bu an itibariyle zihinlerdeki en belirgin mesele…
Lakin ben kendi adıma Arjantinlinin yerini kimsenin doldurabileceğini sanmıyorum. Onunkisi çok özel bir performanstı, bir daha benzeri yaşanır mı? Çok zor… Ama ayrılıklar da sevdaya dair ve elbette ki hayat devam edecek, Galatasaray’ın teknik kadrosunun bu bölgede bir çözüm bulması, üretmesi, yaratması onlar açısından en zorlu denklem olacak galiba…
Fenerbahçe cephesine bakarsak onların bu sezona ait en önemli sorunu alt sıralarda mücadele eden ve ligde kalmak için çaba gösteren takımlara karşı kaptırdığı puanlardı sanırım. Aslında bu maçların özel bir durumu olduğunu, rakiplerin konumu yeterince anlatıyordu ama bu konuda ne Jesus önlem alabildi, ne de futbolcular böylesi can çekişen ekiplere karşı çıktıkları maçlarda özel bir gayret gösterdi. Bir de Fenerbahçe’nin geleneğiyle çelişen son dönemdeki derbi karneleri de öne çıkan bir başka önemli veriydi. Beşiktaş, Trabzonspor ve Galatasaray’la oynanan altı maçın 18 puanlık potansiyelinden sadece dördünü hanesine ekleyebildi Sarı-Lacivertliler. Bütün bu rakamlar sezona ilişkin yeterince done sunuyor bizlere…
Neyse, iyisiyle kötüsüyle bir sezon daha sona erdi, yeni heyecanlara, yeni serüvenlere yelken açmak dileğiyle yazıya son noktayı koyalım…