Galatasaray’dan Muslera açıklaması: Bayern Münih maçında yok
Maç uzun sürdü ama derbi bir dakika. Erken gol futbolun kaçınılmaz gerçeği. Galatarasay bu sayede çok kıymetli bir galibiyet aldı. Beşiktaş da çabaladı ama efor yetmiyor. Reaksiyon göstermeyen bir Beşiktaş’ı belli ki tribünler kabullenemiyor.
Erken gol futbolun kaçınılmaz gerçeği. Tüm teknik adamlar kıymetini iyi bilir. “Erken bir gol bulabilsek” diye hayal eder, “Golü erken yiyince zorlandık” demekten vazgeçmezler. Derbilerde ise bu iki kere böyledir. Maçın başında bir gol olur ve paralel evrene geçeriz. Artık tüm sistemler bozulmuş, bütün kurgular dağılmış, oyunun her köşesi bilfiil işgal edilmiştir. O yüzden erken gol ‘Futbol Planlama Teşkilatı’nın en büyük düşmanıdır.
Galatasaray, Beşiktaş karşısında derbi tarihinin ligdeki en erken golünü buldu dün akşam. Durduk yere, bir kornerden ve kendi kalesine. Bu sezon ilk golü buldukları 21 maçın 20’sini kazanan bir takım piyango çıksa bu kadar sevinirdi. Oyunun kalıbı da, akışı da değişti haliyle. Gerçi derbi bu. Bir gol bulmanın pek bir şeyin garantisi olmaması gerekir. Ama oldu. Çünkü Beşiktaş özellikle hücum bölgesinde o kadar etkisizdi ki ilk devre Rashica’nın kanat akınları hariç hiç inemedi rakip kaleye. Aslında planları iyiydi, fakat 0-0 içindi her şey. 0-1’lik bir oyun yoktu ortada. Daha kötüsü, oyunu çevirecek maharet de yoktu.
Maharet demişken. Sanırım maçın kilit adamı (tersten) Amartey oldu. O kadar etkisizdi ki, Salih ya da Gedson’u mumla aradı ev sahibi. Oyunu durdurma tuşu gibiydi Ganalı. Buna karşın Demirbay-Torreira ikilisinin hücum algısı hep açıktı. Amartey topu güvenli bölgeye tapulamaya çalışıyor, onu da başaramıyordu. Galatasaray orta sahası ise hücum koridorlarında menkul değerler arıyordu sürekli. Bu o kadar belirgin bir fark oldu ki, maçın özeti gibiydi. O yüzden ‘defansif’ karakterli Santos bile dayanamayıp Ghezzal’ı aldı oyuna. Çünkü bu halde dengeyi bozmaları imkansızdı. Bu sayede 60 dönülürken iki kez gole benzer fırsat çıkardı Beşiktaş. Bunlar da olmasa Siyah-Beyazlıların gol beklentisi 0,1’i bulmuyordu.
Gelin görün ki bir de forvet meselesi var tabii. Icardi etkisiz, Barış Alper akmıyor, Mertens zorlanıyordu. Bir tek Küçük Kerem her dokunuşuna bir sihir ekliyordu. Lakin öbür tarafta bir Cenk vardı ki, anlatmakla olmuyor artık, seyretmek lazım. Sanırım kariyerinin en dip noktası. Hatta en kötü günlerinden bile kötü. Hakemle, rakiple oynamayı, didişmeyi tercih ediyor. Oysa bir de top var, daha da önemlisi topsuz oyun var.
Neticede çok kurt bir teknik adam Okan Buruk. Takımı da çok tecrübeli. Böyle bir açılıştan sonra çok akılcı bir oyunla kontrolü ellerinde tuttular. Beşiktaş da mahir bir takım olmadığından tabela dondu kaldı. Ev sahibinin seyircisini asıl üzen ise sanırım reaksiyonsuzluk oldu. Son 20 dakikada asla gol atamayacak gibiydiler. Rakibe karşı “Beni bu sene neden almadınız” sitemini motivasyona tahvil eden Rashica tükendikten sonra eli kolu bağlandı Siyah-Beyazlıların. Santos Cenk’e 80 dakika tahammül edince başka bir şey olması da zordu zaten.
Başladığı gibi bitti maç. Başlarken 0-1’di, biterken de öyle oldu. Maç 90 dakika sürdü ama derbi bir dakika. Galatasaray çok kıymetli bir galibiyet aldı. Beşiktaş da çabaladı ama efor yetmiyor. Yetenek parkuru ve akıl oyunu da şart. Son bir söz Beşiktaş tribünlerine. Çok öfke biriktirmişler. Tutamadılar, taşırdılar. Gırtlaktan çıkmayan enerji pet bardaklarda patladı. Neden böyle oldu? Anlaması zor. Bu maç atlatıldı da, gelecek kaygıları kabardı. Bakalım ne olacak bu işin sonu?