2024’ün jeopolitik riskleri: Çin-Tayvan savaşı ve Amerika’da kargaşa

The Observer yazarı Simon Tisdall’e göre ekonomik sorunlar karşısında çaresiz kalan Çin bu yıl Amerikan seçimlerinin yaratacağı belirsizliği fırsat bilerek pekala Tayvan’da maceraya kalkışabilir.

1 Ocak 2024
Çin ile Tayvan arasında gerginlik artıyor. Dünyanın en kalabalık ülkesinin savaş gemileri kendi toprağı olarak kabul ettiği Tayvan'a gözdağı veriyor.

2020’de dünya piyasalarına yön veren olay Covid, 2021’de enflasyon, 2022’de faiz artırımları, 2023’te ise enflasyonun düşmesiydi. 2024’e Amerika’daki başkanlık seçimi damgasını vuracak gibi. Tabii bir de Amerika’da yaşanabilecek karışıklığı fırsata çevirmek isteyebilecek Çin’in Tayvan’ın ilhakı ihtimali var.

İkincisinden, Çin’den başlayalım. Çin ekonomisi iyi gitmiyor, bir zamanlar her yıl  yüzde 10’un üzerinde büyüyen ülkenin büyüme oranı yüzde 5’e indi ve önümüzdeki yıllarda daha da yavaşlaması bekleniyor. Uluslararası yatırım şirketi Amundi’nin Çin’in büyümesine dair tahminleri şöyle:

Bu yıl sadece Çin değil bütün dünya yavaşlayacak. Ama Amerikan ekonomisinin büyüme hızının yüzde 2’nin üzerinden yüzde 1’e inmesiyle Çin’in yüzde 10’lardan yüzde 3’lere inmesi bir değil. Bu kadar sert frenin Çin halkında hoşnutsuzluk yaratması kaçınılmaz.

‘Xi, Tayvan’ın ilhakı emrini verebilir’

İşte bu nedenle, diyor The Observer’in yazarı Simon Tisdall, Çin lideri Xi 2024 yılında ABD’deki başkanlık seçimlerinin sağlayacağı fırsatı da kullanarak Tayvan’ın ilhakı emrini verebilir. https://www.theguardian.com/commentisfree/2023/dec/09/how-much-trouble-is-xi-really-in-outgunned-taiwan-may-be-about-to-find-out

Tabii Xi için tek mesele ekonomide işlerin iyi gitmiyor olması değil. Muhtemelen ekonominin kötü gitmesi nedeniyle Çin yönetiminde Xi’den hoşnutsuzluğun çok arttığı, hatta işin Xi’yi devirmeye yönelik darbe girişimine kadar vardığı söyleniyor. Tisdall’ın bunun için ileri sürdüğü gerekçeler genç denebilecek yaşta Çin dışişleri bakanlığına yükselen Qin Gang ile eski savunma bakanı Li Shanfu’nun birdenbire ortadan kaybolması.

Xi ekonomide hayal kırıklığı yarattı

Çin’de gerçekten Xi’ye karşı bir saray (Komünist Parti) darbesi girişimi oldu mu, bilmek mümkün değil. Ama Xi’nin ekonomide hayal kırıklığı yarattığı açık. Çin ekonomisinin üçte birini oluşturan emlak ve inşaat sektörü krizde, dev emlak şirketleri arka arkaya devriliyor, dağ gibi borcu olan çok sayıda zombi firma olduğu söyleniyor. Bunlara bağlı olarak işsizlikte ciddi artış var. İşsizlikte patlamayı resmi verilerde görmek mümkün değil. Ama Amerika’nın ciddi iktisadi araştırma kuruluşu National Bureau of Economic Research’te 2015’te yayınlanan bir makaleye göre Çin’in gayri resmi işsizlik oranı yüzde 10’un üzerinde:

 

Kısacası Xi için işler iyi gitmiyor ve hem komünist partide hem halkta hoşnutsuzluk artıyor. Xi, hoşnutsuzluğu bastırmak için otoriter liderlerin eski kızılderili taktiğine, yani savaşa başvurur mu? Tisdall’e göre bu ihtimal hiç düşük değil.

Çin’in Tayvan’ı kendi toprağı olarak gördüğü bir sır değil (Aslında uluslararası hukuk da Tayvan’ı bağımsız bir devlet olarak tanımıyor). Amerika’nın Tayvan’a desteği olmasa bir zamanlar Çin’den kaçanların kurduğu bu ada devletine çoktan savaş açıp muhtemelen çok uzun sürmeyecek bir çatışmayla ilhak edeceği de. Fakat işte ABD Tayvan’ın arkasında ve ilhak girişiminin üçüncü dünya savaşını tetikleme ihtimali var.

Ya Trump Beyaz Saray’a dönerse?

Ama ya ABD’nin dünyanın jandarmalığı rolünü bırakmasından, izolasyonist politikadan yana olan Trump Beyaz Saray’a dönerse?

Tisdall’e göre ekonomik sorunlar karşısında çaresiz kalan Çin bu yıl Amerikan seçimlerinin yaratacağı belirsizliği fırsat bilerek pekala Tayvan’da maceraya kalkışabilir. Şöyle diyor: “Batılı birçok analist bu senaryoya ‘Olmaz’ diyor. Ama Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı senaryosu için de aynı şeyi diyorlardı.”

Çin’in Tayvan’a savaş açması kuşkusuz dünya piyasalarında depreme yol açar. Bu senaryoda para riskli varlıklardan kaçarken “güvenli limanlar” altın ve gümüşe büyük alım gelir. Altın fiyatı bir anda düşünülemeyecek seviyelere yükselir büyük olasılıkla.

Amerika’daki başkanlık seçimleri de 2024’ün bir başka jeopolitik risk noktası. Trump bütün anketlerde Biden’ın önünde görünüyor. Önündeki engel Biden’dan çok hakkında açılan davalar. Colorado eyaletinde mahkeme ile Maine’in eyalet yöneticisi Trump’ın 5 Kasım’da yapılacak ön seçimlere katılmasını engelleyen kararlar aldı. Bu kararlar şimdi Amerikan Anayasa Mahkemesi’nin (Supreme Court) önünde. Anayasa Mahkemesi beklendiği gibi mahkemelerin kararlarını iptal eder ve bir mucize olmazsa Trump Beyaz Saray’a geri dönecek.

Trump Beyaz Saray’a döndüğü ilk gün “diktatör” gibi davranacağını ve başkanlığını engellemeye çalışanlar hakkında suç duyurusunda bulunacağını çoktan açıkladı (Tam ifadesi şöyle: “Yeniden başkan olursam ilk gün hariç diktatör gibi davranmayacağım”).

( https://www.npr.org/2023/12/10/1218466103/if-donald-trump-becomes-president-again-how-authoritarian-would-his-agenda-be ) O böyle söylese de Trump’ın sadece ilk gün değil sonrasında da diktatörlüğe meyledeceğini söylemek yanlış olmaz. En azından Amerikan halkında bu yönde ciddi endişe var, Demokrat Parti seçmenlerinin yüzde 72’si, Cumhuriyetçi Parti seçmenlerinin ise yüzde 55’i bu yıl yapılacak seçimlerin demokrasi için ciddi tehdit oluşturduğunu düşünüyor. ( https://apnews.com/article/democracy-2024-election-trump-biden-poll-39309519c8473175c25ab5a305e629ba )

Trump’ın ve taraftarlarının demokrasiyi umursamadığını zaten geçen seçimden biliyoruz. Trump, Biden’ı Beyaz Saray’a taşıyan son seçimin sonucunu tanımamak için girişimde bulunmuş (Ama Cumhuriyetçi Parti’nin yönetiminden aradığı desteği bulamamış), taraftarları ise Amerikan Kongresi’ni basmıştı.

Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşü belki iç savaşa yol açmaz ama kargaşaya yol açacağını ve dünya piyasalarında risk algısını çok artıracağını şimdiden söyleyebiliriz.

Bu da yine elbette altına yarar.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.