3G: Güven, güven, güven…

25 Mart 2024

Mülkiye’yi bitirdikten sonra ilk olarak Dışişleri Bakanlığı sınavına girmiştim. Diplomat olmak üzere yetiştirilmiştik.

Ne olur ne olmaz diye alternatif olarak Türkiye İş Bankası Müfettiş Yardımcılığı sınavına da başvurmuştum.

Her iki kurumun yazılı ve mülakatını zorlu bir yarışma neticesinde kazanınca seçim yapmam gerekti. Ve mesleki hayatıma önce İş Bankası ile devam etmeye karar verdim.

Sınırsız çek

Deri kaplı kimliklerimiz, müfettiş mührü namusumuza emanet edildi. Şimdi müzeye dönüştürülmüş olan Ulus’taki tarihi binanın üst katında yoğun bir eğitim programına alındık.

O zamanlar dijital bankacılık henüz olmadığından mevzuat, işlemler, kararlar kâğıt üzerinde yapılıyordu ve teftiş de emek yoğun dosya incelemesine dayalı zorlu bir iş idi.

Tabii ki Türkiye gelir ortalamasının bir hayli üstünde maaş veriliyordu. Beni en çok etkileyen daha ilk günden bize birer çek defteri verilerek “ne zaman gerek duyarsanız sınırsız çek yazabilirsiniz” denmesi oldu.

Banka özenle seçtiği, görevlendirdiği müfettişlerinin sağduyusuna, namusuna güveniyor, ucu bucağı tanımlanmamış bu sınırsız imkanın kötüye kullanılmayacağını biliyordu.

Tabii ki bir gün bile kullanmadık o çek defterini (bazen sınamak için hınzırlık yapmak aklımdan geçse de) ama bize duyulan bu güven bankaya sadakatimizi daha da arttırmış, her teftişe daha bir özgüvenle gider olmuştuk.

Bizi kimse parasal güç ile sınayamaz, aklımızı çelemez ve satın alamazdı. Gözbebeği gibi sakladım çek defterini, istifa ederken de iade ettim.

Aynı havayı yıllar sonra Şişecam’da yönetim kurulu üyeliği görevini ifa ederken de teneffüs ettim.

İngiliz güveni

Şimdi bir yabancının banka hesabı açması için ne kadar güvenilir olduğunu ispat etmesi gerekiyor. 40 yıl önce London School of Economics’te yüksek lisans yaparken okul ve geçim masrafları için yüklü bir borç almam gerekiyordu bankadan. Okuduğuma dair belge, kredi miktarı, ne kadar sürede geri ödeyeceğim ve ilk ödemeyi ne zaman yapacağım soruldu. İki gün sonra kredim onaylanmıştı. Beyanıma güven esas idi. Dünyanın en büyük kuruluş ve şirketlerinde işe alınacağım zamanlarda da sözlü beyanıma güveniliyordu, hiç belge istenmemişti.

Tabii ki aradan geçen sürede yabancı göçmen sayısının artışı, güvenin kötüye kullanıldığı vakaların yükselmesi neticesinde artık söze dayalı güven rafa kaldırıldı. Ağır ispat şartları getirildi.

Diplomaside güven

Dışişleri Bakanlığı Türkiye’nin milli menfaatlerinin korunmasının omurgası olduğundan daha sonra katıldığım diplomatik kariyerde de bize öncelikle devlet terbiyesi öğretildi.

Güvenin önemini ve değerini her an ensemizde hissediyorduk. Şahsi menfaatlerin arka sıralara itildiği, devletin ve milletin menfaatinin, itibar ve namusunun birinci öncelik olduğu bir anlayış tüm hücrelerimize sirayet etti.

Biz devletimize güvendik, devlet de genç yaşlardan itibaren geniş sorumluluk ve görevler vererek bize güvendi.

Türkiye Osmanlı İmparatorluğu’nun borçlarını en zor koşullar altında bile ödedi. Payımıza düşen 107,5 milyon altın Osmanlı lirası tutarındaki borcun ödenmesi için Düyun-u Umumiye İdaresi ile 13 Haziran 1928 tarihinde Paris’te bir anlaşma imzalandı. Son taksit ilk dış borcun alınmasından tam yüzyıl sonra 25 Mayıs 1954’te ödenerek borçlar sıfırlandı. O yüzdendir ki hala ekonomik kırılmalara rağmen borç verilmekte tereddüt edilmeyen bir ülkeyiz.

Güvenin ne kadar önemli olduğunu izleyen yıllarda üstlendiğim IEA, OECD, British Gas, Invensys, Genel Energy gibi uluslararası görevlerde, girdiğim ticari iş ve şahsi ilişkilerde de gördüm.

Güven yıpranması ve 3G

Ve güveni kötüye kullananların nasıl zora düştüğüne, itibar kaybına uğradığına, bunun yarattığı ruhsal bozukluklara, hayatlarının altüst olmasına tanık oldum.

O yüzden görevlendirdiğiniz insanları iyi seçin, güvenin, onları yetkilendirin, hak ettikleri ücreti ödeyin ziyadesiyle, güvenmiyorsanız yine suç sizde, demek ki yanlış seçim yapmışsınız.

Devletlerarası ilişkilerde de size duyulan güven kaybolursa yeniden kazanmak on yıllar sürer, siyasi, güvenlik ve ekonomik menfaatleriniz aşınır, dünya liginde saygınlığınız zedelenir, küme düşersiniz. Ticarette, finansta kimse sizinle iş yapmak istemez güveni sarstığınızda.

Eşiniz, çocuklarınız, yakınlarınız ve dostlarınız da güven duymadıkları bir insanla huzursuz olur, ona değer vermez, zamanı gelince hayatlarından çıkarmanın yolunu ararlar.

Elbette ki yaşadığımız krizler, sorunlar, çatışmalar günümüzde – bizim yıllar boyunca yaşayarak içselleştirdiğimiz anlamdaki – güveni hemen her alanda geriletti. İnsanlara güvenmemek hakim duygu haline geliyor. Ancak sınavlardan geçtikten, dürüstlüğüne ikna olduktan sonra birbirimize güvenebilir olduk. “Deneyim yediğiniz kazıkların toplamıdır” deyişi ne yazık ki güvensizliğin tavan yaptığı bir dönemi yansıtıyor.

Ama yine de “güven, güven, güven”e dayalı 3G prensibi hepimiz için en hakiki gerçek; her şeye rağmen de öyle kalmalı, nesilden nesile. Güvensiz bir yaşam çekilmez, içten içe çürütür elimizdeki her şeyi.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.