Pendikspor’a Portekizli teknik direktör
Bu sezon ikinci yarıda Fenerbahçe, Galatasaray'ı ve dün Adana Demirspor gibi ligin öne çıkan takımlarını yenen bir Beşiktaş var. Siyah beyazlılar için önemli olan önümüzdeki sezon bırakılan noktadan devam etmek olacak.
Genel kuraldır; ligin boyu kısaldıkça oyunun sıkıcılığı uzar. Çünkü bu zaman aralığında futbol güzelliği rafa kaldırılır, zirvede ve dipte ayakta kalma mücadeleleri, yola devam hamleleri önem kazanır… Dün Çukurova’da Adana Demirspor’la Beşiktaş arasında oynanan mücadele ise bu genel kabullerin dışında bir seyir zevki ve futbol estetiği taşıyordu. Bu sezon Valerien Ismael sonrası görevi üstlenen Şenol Güneş’in gelişiyle birlikte kabuk değiştiren, sonuç alırken aynı zamanda göze hoş gelen bir futbol da sergileyen Siyah-Beyazlılarla geçen sezondan bu yana Vincenzo Montella’yla yola devam eden ‘Mavi Şimşekler’, Süper Lig’in oyun kalitesini ve güzelliğini yukarıya taşıyan iki önemli röper noktası… Dolayısıyla bu ekiplerin mücadelesinin güzel oyundan pasajlar sunması maç öncesi zaten kâğıt üzerindeki bir beklentiydi. Nitekim ilk düdükten itibaren bu varsayım gerçeğe dönüştü ve dün hem stada gelenler hem de ekran karşısında karşılaşmayı izleyenler futbol adına doyurucu anlarla dolu bir karşılaşmaya tanıklık etti.
Karşılıklı yoklamalarla başlayan ve temposunu uzun süre koruyan mücadelede Cenk, Yusuf Sarı, Aboubakar, Akintola gibi isimlerin son vuruş aşamasında patent sahibi olduğu ataklar, her ne kadar gole dönüşmese de oyun estetiği ve pozisyon zenginliği açısından doyurucuydu. Perdeyi açan isimse 19. dakikadaki golüyle Belhanda oldu. Sonrasında ev sahibi farkı açacak fırsatları bulsa da değerlendiremedi. Özellikle Belhanda’nın topuk pasında Akintola’nın kaçırdığı fırsat, jeneriklik bir golün de hebası anlamına geliyordu. Devrenin sonunda Amir Hadziahmetovic’in göbek civarında sağdan yaptığı uzun ortayı klas bir vuruşla tamamlayan Aboubakar, modern futbolda bile mücadelenin içinde her an olmayan ama doğru vuruşlarla skoru yüklenen eski tip golcü profiline günümüzde de hayat hakkı tanındığını bir kez daha kanıtlıyordu.
İkinci yarı başlar başlamaz soldan inen ve sağ ayak içiyle estetik yüklü bir vuruş yapan Gedson Fernandes, skoru devrenin hemen başında 2-1’e taşıdı. Bu, saha içindeki mücadelede çok hissedilmese de aslında Demirspor’un moral olarak gardının çabuk düşmesi anlamına geliyordu. Portekizli yıldızın golü, rakibi bir an önce beraberliği sağlama psikolojisine, bu psikoloji de Adana Demir kanadını çoğu kez bireysel çıkışlarla akınları sonlandırma çabasına itti. Özellikle Yusuf Sarı hücumlarda pas vermek yerine uzaktan şutları denedi ve de başarılı olamadı. 71’de ev sahibi takımın ceza sahası içinde Cherif Ndiaye’nin kontrolsüz bir şekilde topa yaptığı müdahale penaltıyla sonuçlandı ve Cenk Tosun’un kullandığı atışta Siyah-Beyazlılar farkı ikiye çıkardı. Montella, bu pozisyon öncesi sahaya süreceği ismi belirlemişti ama penaltı sonrası oyuna dahil olan Onyekuru, giderek ritmini ve disiplinini kaybeden takım kimliği içinde kendini gösteremeden mücadeleyi tamamladı. Zor durumdaki kaleciye verilen geri pasta önde baskı yapan Gedson Fernandes’e kural dışı müdahale eden Ertaç’ın neden olduğu penaltı atışını da Aboubakar kullandı (o sırada Cenk Tosun oyunda yoktu) ve vuruşunun ağları bulmasıyla sonuca da resmiyet kazandırdı: 4-1.
Bu skorun sayısal ifadelerine gelince önceki gece Galatasaray’ın Sivasspor’u 2- mağlup etmesiyle şampiyonluk şansı matematiksel olarak sona eren Beşiktaş, dünkü galibiyetiyle son 13 maçta 11’inci zaferine imza atmış oldu (diğer iki maç berabereydi). Son altı maçından galip ayrılan Adana Demirspor ise yedinci basamakta takılırken aynı zamanda bu sezon evinde ilk mağlubiyeti tadıyordu. Kalan maçlar itibariyle Çukurova ekibi ligi büyük ihtimalle dördüncü sırada tamamlayacak. Geçen sezonu dokuzuncu bitirdikleri düşünülürse bu sezonki derece her şeyden önce kâğıt üzerinde bile büyük bir gelişme anlamına geliyor. Öte yandan Montella’nın oturttuğu şablon eşliğinde Güney ekibinin ligin en seyre değer takımlarından biri olduğu muhakkak. Gelecek sezon takımda kalıp daha üst noktalar için mücadele edilecek mi yoksa İtalyan çalıştırıcı ligimizden bir ekibin (en güçlü olasılık Jesus’la yolların ayrılması durumunda Fenerbahçe gibi görünüyor) başına mı geçecek; bilinmez ama bu sezon bize izlettirdiği güzel oyun için kendisini bir futbolsever olarak ben teşekkürü bir borç bilirim…
Beşiktaş’ın ise ikincilik şansı hâlâ matematik dahilinde. Siyah-Beyazlı cephede bu sezona ait en büyük soru halesi ise acaba Valerien Ismael’le yollar daha erken ayrılsaydı sonuç farklı mı olurdu, yani şampiyonluk gelir miydi? Her ne kadar bu soruya 10 Nisan’da oynanan Giresunspor maçı sonrası Şenol Güneş şu cümleleriyle, “Sezon başı takımın başında gelseydim Beşiktaş daha iyi durumda olurdu konusu bir varsayım. Önce gelseydim, önce giderdim; sonra geldim, sonra giderim. Boş verin. Ortalığı karıştırmayın” açıklık getirdi ama yine de ortada hâlâ bu konuda bir “Keşke”nin olduğu muhakkak.
Tarihi yeniden tanımlamamız ya da akışı değiştirmemiz zor, diyalektik diye de bir şey var; biz ne yazık ki en son durduğumuz noktada geriye bakarak değerlendirme yapıyoruz. Üstelik Şenol Hocanın dediği gibi ait olduğumuz futbol ikliminde erken gelenlerin erken gittiklerini çok sık gördük. Bundan sonra Beşiktaş kanadı için önemli olan galiba şu olacak, önümüzdeki sezon bırakılan noktadan devam etmek. Üstelik bu sezon ikinci yarıda Fenerbahçe, Galatasaray ve dünkü maçı da dahil edersek Adana Demirspor gibi ligin öne çıkan takımlarını yenerek bitirmiş bir Beşiktaş var ve bu durum, taraftarın hatıralarında önemli izler bıraktı. Dolayısıyla ortaya konan futbol şampiyonluk getirmese de oyunun ruhuna ve tutkusuna dair gerekli izleri yeterince sundu, beklentilere cevap verdi. Futbolsever olmak aynı zamanda bu mutluluklara sahip olmak da demek değil midir? Bu açıdan Beşiktaş taraftarının bu sezon mutlu olması Pollyannacılık addedilmemeli derim…