Fenerbahçe’nin mükemmel serisini Trabzonspor bitirdi
Sadece kazanmıyor Fenerbahçe. Kazanmayı çok basit de gösteriyor. Gol yemiyor, rahat atıyor. En önemlisi, rakibin kalibresini düşük gösteriyor. Ya bu lig çok kötü ya da Fenerbahçe çok iyi. İkisi de doğru olabilir mi?
Fenerbahçe’nin bu sezon ne kadar isabetli transferler yaptığını konuşup duruyoruz. Tekerrüre gerek yok. İyi de ismini zorla geçirtmek isteyenler var. Dzeko’dan bahsediyorum. Merak ettiğim şu: 37 yaşında bir forvetin, erken gol bulmuş bir takımda bu kadar oyunun içinde olması, 2-0’dan sonra bile golden çok asist kollayan pozisyonlarda topla buluşması nasıl oluyor acaba? Bu ne enerji, ne profesyonellik arkadaş!
Ha bir de, hatta belki asıl olarak, transfer edilmeyen, mevcutta olanlar var. Herkes gol katkısı nedeniyle direkt İrfan Can’a bakıyor. Oysa bu kadronun en kıymetlilerinden biri Ferdi. Her maçta bunu teyit ediyor. Dün sağ bekin kadastrosunu değiştirdi, tapuyu öne aldı. Ondan daha sol açık bir sağ bek zor bulunur doğrusu.
Buna rağmen dünün kahramanı o da değildi. Maçın oyuncusu çalışmadığımız yerden geldi. İsmail o kadar ‘yüksek’ çıta koydu ki başkasına bakamadık. İnanılmaz bir maç oynadı. Kelimenin tam anlamıyla minareden attı, indi aşağı tuttu. Rakibin tüm topla çıkışlarına bastı, en kritik anlarda topu kaptı. Yetmedi önce ilk golün, sonra da penaltının asistini yaptı. Evet, lige göre çok daha tempolu ve hızlı bir takım Fenerbahçe. Başta Djiku ve Becao olmak üzere fiziksel olarak da çok güçlü. İsmail’le birlikte ise irtifası ulaşılamaz hale geliyor. Fred’le beraber 8 görünümlü 6 numara ikilisi onlar. Ya da 6 görünümlü 8. Bir takım daha ne ister?
İşler o kadar iyi gidiyor ki, 30’dan sonra İrfan Can’ın nefesinin kesilmeye başlaması, Oosterwolde’nin pas hataları yapması, Tadic’in biraz işin kolayına kaçması derken hatırladık; futbol karşılıklı oynanabilen bir oyun. Kasımpaşalılar ilk kez o zaman görünür oldular. Ama etkili olduklarından değil de rakip mengeneyi azıcık gevşettiği için. Keşke onlardan daha fazla bahsedebilseydik! Neticede kendi tarihlerinin en iyi lig başlangıçlarından birini yapmışlardı. Fakat ilk 20 dakikada öyle bir boğdu ki Fenerbahçe, ev sahibinin topla oynama oranı yüzde 20’lerin altına düşecekti neredeyse. Art arda üç pası göremediler. kaleyi bulan ilk şutlarını 42’de, ceza sahasının dışından attılar. Devre de bu tek aksiyonla tamamlandı. Maçın sonuna dek de ancak rakibin izin verdiği ölçüde oynadılar. Hiçbir varlık gösteremediler. Sarı-Lacivertlilerin tek sıkıntısı daha ilk yarıdan gol beklentisinin 2,43’lere çıkmasıydı. Aynı devrede Kasımpaşa ise 0,08’deydi! Maçı da 0,20’nin altında tamamladılar. Çok ezici rakamlar bunlar…
Aslında devrenin sonunda gelen (kolay) penaltıyla maç da bitti. İkinci devre bir bakıma antrenman olsun diye oynandı. Denemeler falan. Acaba Mert işler mi, Batshuayi ligde de tutar mı, Ryan Kent’ten Süpermen çıkar mı, Fred’le Zajc aynı anda oynar mı?.. Üçüncü golün gel(e)memesi dışında bir sıkıntı yoktu lider için. Rahat rahat kazandılar. Güle oynaya…
Öyle kolay kazanıyor ki Fenerbahçe, insanın aklına şüphe düşüyor. Rakibi öyle degrade ediyor ki gerçekler flulaşıyor. Ya lig gerçekten çok kötü, ya da Fenerbahçe gerçekten bu lige birkaç beden büyük. Sanırım iki önerme de doğru.