Akrabası Seçil Erzan’a aba altından sopa göstermiş
Emre Belözoğlu tutuklu bankacı Seçil Erzan'a kaptırdığı para için konuştu: Süpermarket çalışanına değil, banka müdürüne güvendik. Bize bankacılık işlemi yapıldığına dair kağıtlar verildi. Biz yine de buna güvenmedik, onu şikâyet ettik.
Ankaragücü Teknik Direktörü Emre Belözoğlu, futbolu bıraktıktan sonra Fenerbahçe’deki sportif direktörlük görevinden kariyer hedeflerine, 3 Temmuz sürecinden kamuoyunda Fatih Terim Fonu adıyla bilinen dolandırıcılık davasına kadar birçok konu hakkında açıklama yaptı. Belözoğlu’nun açıklamaları özetle şöyle…
Ali Koç ve Aziz Yıldırım altını çizdiğim kişiler: Fenerbahçe’de Aziz Yıldırım ve Ali Koç gibi iki güçlü başkanla çalıştım. Hiç kimseye kırgınlığım yok. Bu kadar uzun da değil hayat. Sonuçta profesyonel kararlar alınıyor. Sayın Aziz Yıldırım ve Sayın Ali Koç’la yaşanmışlıklarımız, hatıralarımız var. Anlaşamadığımız yerler de olmuştur ama birbirimizi gördüğümüzde Ali Başkan’la da Aziz Başkan’la da sarılırız, oturur konuşuruz. Bayramlarda, kandillerde mesajlaşırız, acılarımızı da güzel günlerimizi de konuşuruz. Benim için büyük üzüntüler var ama kariyerimde hiçbir zaman Fenerbahçe’nin yeri olmayan üzüntüler bunlar. Birazcık daha bireyselleştirdiğimiz ilişkilerimde beni çok büyük gama, hayal kırıklığına uğratan insanlar var. Hayat bazen insanların altını çizer, bazen de üstünü çizer. Fenerbahçe, Aziz Yıldırım, Ali Koç benim için altı çizilenlerdendir ama üstünü çizdiğim çok insan da var. Üstünü çizdiklerim artık hayatımda olmayacak.
Seçil Erzan’a kaptırdığı para: Biz bir bankacılık işlemi yapacağımızı düşünerek kuzenim (Fatih Terim’in damadı Volkan Bahçekapılı) vasıtasıyla yatırıma giriştik. Daha sonra işin ikinci, üçüncü gününde renginin değişmesine şahit olduk. Bize bankacılık işlemi yapıldığına dair kağıtlar verildi. Biz yine de buna güvenmedik ve bankaya kendisini şikayet ederek bankanın müfettişlerini getirttik. Daha sonra da polislerin gelmesini isteyerek hukuksal haklarımızı kullandık. Şu an bu sürecin takipçisiyiz. Ne yazık ki popülist bir şekilde insanların acılarından, yaşamış olduğu sıkıntılardan beslenen bir güruh var. Onlara söyleyebileceklerim, Allah onlara vicdan versin. Burada bir süpermarket çalışanının değil bir banka müdürünün bankacılık işlemi yaptığını söyleyerek, elimize bankanın kendi ürettiği kağıtlarla vermiş olduğu şeylere inandık. Onun dışında söyleyecek bir şeyim yok.
3 Temmuz çok zor bir süreçti: 3 Temmuz sürecinde çok zor zamanlar yaşadık ancak Fenerbahçe’nin o dönemde yanında olduğum için şeref duyuyorum. O dönemde birçok kesim Fenerbahçe’nin karşısındaydı. Bizim adımıza çok zorlayıcı bir süreçti. Yöneticilerimizin hapiste olduğu, kulübün başında bir Ali Koç, bir Aykut Kocaman dışında kimsenin olmadığı bir süreçti. Biz sporcular ve takım kaptanları olarak sahip çıktık. Taraftar Fenerbahçe’yi, camiayı ayakta tutu. Bugün konuşurken bazen yaşanmışlıkları tebessümle hatırlıyoruz, ama çok zordu. Türkiye’de de camiaların ve taraftarların da içindeki insanlar bu süreci unutabiliyor. 3 Temmuz sürecinde gerçekten o gün Fenerbahçe’nin yanında olmamız gerekiyorduk ve olduk.
3 Temmuz Türk futboluna zarar verdi: Ülkemiz adına ve spor camiası adına yaşanabilecek en talihsiz olaylardan biriydi. Taraftar azaldı, yatırımcılar azaldı, spora ilgi azaldı. Sadece Fenerbahçe üzerinden de değerlendirmemek lazım, büyük fotoğrafta bir karalama var. Fenerbahçe çok daha güçlü şekilde daha sonra yine şampiyon oldu. Hatta 3 Temmuz sürecinden sonraki sezonda da biz şampiyonluğu son maçta kaybettik.
3 Temmuz’da durduğum yerden pişman değilim: 3 Temmuz sürecinden sonra Fenerbahçe takım otobüsü de kurşunlandı. Olaylar öyle üst üste geldi ki… Fenerbahçe’de futbol oynamak kolay değildir. Başarılı giderken bile orada olmak kolay değildir. Fenerbahçe’ye şampiyonluklar yetmez, zor bir camiadır. Kolay şeyler yaşanmadı. Yabancı oyuncuları da anlayışla karşılamak lazımdı. Böyle bir iftiranın içinde de herkes kalmak istemeyebilir, ciddi bir yüktür. O gün durduğumuz yerden dolayı hiç pişman değilim ve o dönemde Fenerbahçe’de olmaktan büyük bir şeref duydum.
Sportif direktörlük dönemi: Sportif direktörlük kurumu benim istediğim bir yer değildi. Teknik direktör olarak çalışmak istiyordum. Ali Koç’a da iletmiştim ama başkanımızın ricasıyla sürece ona verdiğim sözle devam etmiştim. Fenerbahçe’nin o dönemde transfer limitleri kapalıydı. Başkanın bankaları teker teker gezip izin alabilmek için ne kadar mücadele ettiğini bire bir gördüm. Transfer yapılırken herkesi sihirbaz olarak nitelendiriyorlardı, bizi de böyle ilan ettiklerinde bunu kabul etmiyorduk. Çünkü biz ortadan kaybolacak sihirbazlar değiliz, her türlü sorumluluğu da üstümüze alırız.
Kısıtlı imkanlarla çok önemli transferler yaptık: Fenerbahçe’ye o dönem kısıtlı imkanlarla çok önemli transferler yaptık. Vedat Muric’in transferi üzerinden kazanılan 16-17 milyon euro dışında bir gelirimiz yoktu. Bugün Fenerbahçe 100 milyon euro’luk bir takım. Biz o gün itibariyle 16-20 milyon euro’luk bir takım kurduk. 16 oyuncu gitti, 16 oyuncu geldi. O şartlara rağmen Fenerbahçe son haftada şampiyonluğu kaybetti. Kime göre iyi sportif direktör, kime göre kötü. Kime göre iyi teknik direktör, kime göre değil. Çok samimi gelmiyor bu yorumlar artık bana. En sonuna kadar en maksimumumu vererek yapmaya çalıştım. Her yanlış üzerinden Emre değerlendirilemez, her başarılı işten sonra da ‘Emre doğru yaptı’ diye değerlendirilemez. İyi işleri birine, kötü işlerine birine mal edemezsiniz. O süreçte Ali Koç, Emre Belözoğlu ve Erol Bulut vardı, herkes elinden geleni yaptı.
Şampiyonluğu bir maçla kaçırdık: O kadroyla şampiyonluğu bir Sivasspor maçıyla kaçırdık. Sonrasında da biz ayrıldık. Çok önemli bir tecrübeydi. Futbolu bıraktığım sene başkan bana bu görevi layık gördü. Erol hocayla da çalışmak keyifliydi. O da başarılı olmak isterdi. Son hafta şampiyonluk şansımızın olmasında Erol hocanın da payı vardı. Ben onlar kadar rahat konuşmam, herkese hakkını veririm.
Mesut Özil transferi yanlış değildi: Ben elimdeki maddi güçle, maksimum katkı neyse yaparım. Mesut Özil’in geleceğine kimse inanmıyordu ama başkanla ve benimle görüştükten sonra ailesiyle birlikte geldi. Hala Türkiye’de yaşıyor. O gün Mesut geldiğinde herkes havalimanında karşılamaya geldi. Mesut’un başarısız olduğunu da kimse söyleyemez. Elinden geleni yaptı. Büyük fotoğraf da o günkü şartlar itibariyle Mesut Özil transferi yanlış değildi.
Arda Güler çok özel bir oyuncu: Real Madrid’e giden Arda Güler çok özel bir oyuncu. Iniesta’yı, Zidane’ı, Xavi’yi izlerken keyif alırdık. Şimdi de bizim elimizde böyle bir cevher var, ama oynaması lazım. Talihsiz sakatlık sürecini atlattı ve inşallah artık formayı alacak. Biz de sabırsızlıkla bekliyoruz.
Ömer Faruk Beyaz’ın hâlâ şansı var: Ömer Faruk Beyaz da çok yetenekli futbolcu. Hâlâ şansı var ileri seviye çıkabilmek için. Arda Güler’in Gençlerbirliği’nden Fenerbahçe’ye katılım sürecinde emeği geçenler var. O dönem bizim gibi emeği geçen yöneticiler var. Profesyonel mukavelesi yapılırken yanında Emre Belözoğlu oturuyor diye Arda Güler’i Emre Belözoğlu çıkarmış olmuyor. Türk futbol kamuoyunda ‘İlk onu ben oynattım, ilk ben çıkardım’ sözlerine kimse itibar etmesin. Futbolcu bir yere geliyorsa en büyük pay sahibi kendisidir, yeteneğidir. Daha sonra ona şans verenlerin payı vardır ama tek kişi üzerinden değerlendirilmesi doğru değildir. Bunu yapanlar tribünlere oynayarak göz boyamaya çalışıyor. Bizde öyle şeyler yok.
Ankaragücü’nde mutluyum: Öncelikli hedefim Ankaragücü’yle Avrupa kupalarında oynayan bir teknik direktör olmak. Bu ne kadar yakın veya uzak bilmiyorum. Yapıp yapamayacağımızı göreceğiz. Elimden gelen her şeyi yapacağım. Daha sonra tabii Avrupa’da büyük liglerde teknik adamlık yapmak istiyorum ama Avrupa’da emeğim olan takımlarda bir gün teknik direktörlük yaparsam çok mutlu olurum. Beni sevenlere de bunu yaşatmak isterim.
Arasında bazı sporcu ve iş insanlarının da bulunduğu birçok kişi Denizbank’ın Levent Büyükdere Caddesi şube müdürü Seçil Erzan hakkında şikayette bulundu. Erzan, yüksek kârlı fon vaadiyle dolandırıcılık yapmakla suçlanıyordu. Davanın iddianamesinde yer alan bilgilere göre, Erzan yaklaşık 10 yıl Çorlu’da Denizbank Şube müdürü olarak çalıştıktan sonra 2011 yılında aynı bankanın İstanbul Bahçeşehir şube müdürlüğüne, kısa süre sonra da Florya şube müdürlüğüne atandı. Son olarak ise Levent Büyükdere Caddesi şube müdürlüğüne getirildi. Erzan, Florya’da görev yaptığı dönemde, Metin Oktay Tesisleri’nin Florya’da olması nedeniyle Galatasaraylı sporcularla yakın ilişki kurduğu anlaşılıyor. Aktarıma göre Erzan, 2011’de borsada büyük zararlar yaşadı ve bunu kapatmak için tanıdıklarından yatırım vaadiyle para almaya başladı. Erzan’ın kendi ifadesine göre işleri 2021 yılından itibaren çıkmaza girdi. Bunun üzerine Erzan, bazı kişilerden, onlara ‘bankada gizli bir fon bulunduğunu, yüksek getiri getirdiğini, Galatasaray eski teknik direktörü Fatih Terim ve Denizbank CEO’su Hakan Ateş’in de bu fonun içinde olduğunu’ belirterek yüksek miktarlarda para almaya başladı. Ancak gerçekte böyle bir fon yoktu. Beyanına göre Erzan birinin borcunu başka birinden aldığı parayla kapatma üzerinden çalışan bir sistem kurdu.
Paralar, bazıları banka içinde bazıları banka dışında olmak üzere, çantalar içinde elden teslim edildi. Erzan, belge isteyenlere ise bazılarının üzerinde Denizbank kaşesi ve ıslak imzasının da bulunduğu belgeler sundu. Erzan’a para kaptıran futbol insanlarından biri de Emre Belözoğlu’ydu. Ankarafücü Teknik Direktörü’nün Erzan’a toplam 4 milyon 200 bin dolar para kaptırdığı belirtiliyor.
11 Nisan 2023’te Çorlu’da gözaltına alınan ve tutuklanan Erzan hakkında 66 yıldan 216 yıla kadar hapsi istemiyle dava açıldı. Erzan’dan şikayetçi olanlar arasında Emre Belözoğlu, Volkan Bahçekapılı, Fernando Muslera, Arda Turan gibi futbol dünyasındaki isimler var.