Orta Çağ Avrupa’sının masal şehri: Brugge

Gezi 4 Kasım 2023
Bu haber 6 ay önce yayınlandı

Masalsı güzelliğiyle Orta Çağ’dan uzanan bir Belçika şehrini, Brugge’ü görmeye davetlisiniz bu hafta. Sonbaharın son demleri, günümüze kadar bozulmadan gelebilmiş güzeller güzeli Brugge’ü görmek için en uygun zaman.

Bu şehir içinize işleyecek

12’nci yüzyıldan kalan, taş ve kırmızı tuğladan yapılmış, beşik çatılı Flaman evlerinin arasından sakin sakin akan kanalları, kanallarda yüzen kuğuları, suya kadar inen ağaçları, taş köprüleri, Arnavut kaldırımlı sokakları ve gecenin karanlığını aydınlatan sokak lambalarının buğulu ışığıyla dingin ve huzurlu şehir Brugge resmen içinize işliyor. Sanki bir sonraki sokağı dönünce ata binmiş zırhlı bir şövalye önünüze çıkacak…

Brugge mü, Bruges mü yoksa Brügge mi?

Belçika; beş eyaletten oluşan Flaman Bölgesi, beş eyaletten oluşan Valon Bölgesi ve 19 belediyeden oluşan Brüksel-Başkent Bölgesi olmak üzere üç bölüme ayrılıyor. Avrupa’nın günümüze kadar bozulmadan gelebilmiş güzeller güzeli şehri Brugge (Brüj), Belçika’nın denize kıyısı olan tek eyaleti Batı Flanderler’in (Flaman) başkenti. Tüm Orta Çağ’dan kalma şehirlerin Gotik güzelliğine sahip olan Brugge, eski Flamanca’da köprü anlamına gelen Brugga kelimesinden geliyor. Şehrin adı üç ayrı dilde de yazıldığı için biraz kafa karışıklığına neden oluyor tabii; Flamanca Brugge, Fransızca Bruges, Almanca ise Brügge.

Kelimenin tam anlamıyla şiirsel: Rozenhoedkaai

Brugge’ün her noktası ayrı güzel ama tarihi şehir merkezinde yer alan, şehrin en popüler fotoğraf çekme noktası kesinlikle Rozenhoedkaai. O kadar güzel ki gün batımında ve akşam karanlığında suya yansıyan sokak lambalarının ışığıyla kelimenin tam anlamıyla şiirsel. Dijver ve Groenerei kanallarının buluştuğu nokta burası. Rıhtımın manzarası kanalların kenarında mükemmel şekilde duran Orta Çağ’dan kalma evlere bakıyor. Bu güzel evler suya yansıyor ve kartpostalları kıskandıracak kadar güzel bir manzara oluşturuyor. Köprülerin hepsi olağanüstü.

Groenerai Kanalı boyunca yürüyün

UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Brugge, Brüksel Merkez Tren İstasyonu’ndan 1 saat uzaklıkta. Önce kanalda tekne turu yapın, kanal boyunca sıralanan evlerin önünden geçin, Brugge’ü içinize doya doya çekin, sonra şehri görmek için Groenerai Kanalı boyunca yürüyün. Şehir, M.S 9’uncu ve 11’inci yüzyıllarda Vikingler’in, sonra Fransızların, 2. Dünya Savaşı’nda ise Nazilerin işgaline karşı ayakta durmayı başarmış ve hiç zarar görmediği için Orta Çağ’dan kalma mimarisini tümüyle korumuş. Belçika’da Valon Bölgesi’nin aksine burada genellikle Flamanca konuşuluyor.

Nefis manzaralar: Minnewaterpark

Şehir merkezinden yürüyerek 20 dakikada ulaşabileceğiniz Minnewaterpark, Brugge turlarının başlangıç noktası olarak da nitelendiriliyor. Pitoresk manzaralı Minnewater Gölü (Aşk Gölü) ve üzerindeki köprüler sonbahar ve kış aylarında bambaşka bir güzelliğe bürünüyor. Tercihiniz doğanın kucağında sakin ve romantik saatler geçirmek ise kesinlikle doğru yerdesiniz. Minnewaterpark ve Begijnhof Köprüsü’nden geçtikten sonra şehir merkezine girebilirsiniz.

Asırlardır sessizce duruyor: Begijnhof

Yemyeşil ağaçların arasında sessizce duran, 17’nci yüzyıldan kalma beyaz boyalı evler Brugge’ün girişinde dikkatinizi çekecek. Beguinage ya da Begijnhof adı verilen bu yapılar yemin etmeden ve inzivaya çekilmeden yani organize bir manastır topluluğu oluşturmadan bir arada yaşayan dindar kadınlar için kurulan bir mimari kompleks. Hollanda ve Fransa’da da benzerleri var. Prens Beguinage Ten Wijngaarde ise 1245 yılında kurulmuş ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Bugün evlerde hala sakin bir yaşam tarzını seçen kadınlar yaşıyor ve evler ziyarete açık.

Şehrin kalbi Grote Markt

Çevresinde basamaklı çatılı tipik Flaman evlerinin ve faytonların bulunduğu, 13’üncü yüzyıldan kalma şehir meydanı Grote Markt ya da diğer adıyla Grand Place tıpkı Brüksel’deki aynı adlı meydanı andırıyor. Geçmişte burada mızrak dövüşleri ve turnuvalar düzenlenirmiş. Taksiler ve tur otobüsleri dışında park etmek yasak. Her çarşamba pazar kuruluyor. Noel dönemi ise hediyelik eşya tezgahlarıyla, meydanı çevreleyen kafeler ve restoranlarla bir başka güzel.

366 basamak çıkmak mı?

Grote Markt’ın ortasında 1302’de Fransız kralına karşı Flaman direnişinde büyük rol oynayan iki yerel halk kahramanın; Jan Breydel ve Pieter de Coninck’in heykeli var. Güney tarafında ise şehrin en ünlü anıtlarından biri olan Brugge Çan Kulesi (Belfry of Brugge) yükseliyor. 83 metre yüksekliğindeki, 47 çanlı kule 1240 yılından beri aktif ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. En üste ulaşmayı başarırsanız sizi nefis bir manzara bekliyor ama çıkmak için 366 basamak uzanıyor önünüzde.

Michalengelo’ya saygıyla…

Tarihi 13’üncü yüzyıla kadar uzanan Roma Katolik kilisesi The Church of Our Lady, şehirdeki en uzun yapı olarak karşımıza çıkıyor. Gotik kilisenin en büyük özelliği Michelangelo’nun 1504 yılında yaptığı mermer Madonna di Bruges heykeli ki büyük ustanın Pieta eseriyle de benzerlikler taşıyor. Işık-gölge oyunlarına ve kumaş hareketlerine hayran kaldığınız heykel, kurşun geçirmez bir camın arkasında duruyor ve çok yakınına yaklaşmak yasak.

Kutsal Kan Bazalikası’nın kutsal emaneti

Burg Meydanı’ndaki Heiling Bloedbasiliek yani Kutsal Kan Bazalikası, 12’nci yüzyıla ait, şehirdeki en turistik yapılardan biri. Bazalikaya ait efsane 12’nci yüzyılda II. Haçlı Seferi’nden sonra şehre getirilen, içinde İsa’nın kanının olduğu bir şişe barındırdığı yolunda ancak kutsal emanetin gerçekliği lehine ya da aleyhine kesin bir kanıta rastlanmamış. Şişe önü cam kaplı altın bir silindirin içinde duruyor ve Bazilika Müzesi’nde sergileniyor.

Yemelere doyamadık

Belçika’da iki tür waffle var: Mayalı hamurdan yapılan dikdörtgen biçimli, meyve ve çikolata sosuyla servis edilen Brüksel usulü waffle ve karamelize şekerle kaplanmış, Liege usulü yuvarlak waffle. Biz elbette kalori bombası iki türü de büyük bir afiyetle gövdeye indirdik. Kızartma kulübelerinde satılan patates kızartmaları da hayli ünlü.

Midye ve sığır güveci ulusal yemekler arasında

Moules et frites yani midye ve patates kızartması Belçika’nın ulusal yemekleri arasında. Midyeler tereyağı, sarımsak, arpacık soğanı, kereviz, beyaz şarap ve maydanozdan yapılan bir sosla buharda pişiriliyor. Carbonade Flamande ise tıpkı Moules et frites gibi ulusal bir Flaman güveci. Bu sığır eti yahnisi Fransızların kırmızı şarapta pişirilen bourguignon’una benziyor ama kırmızı şarap yerine Belçika birasında pişiriliyor. Bira Belçika kültürünün önemli bir parçasını oluşturuyor, birkaç farklı çeşidi denemeden gelmeyin. Vee tabii ki Belçika çikolatası, anlatılmaz yaşanır!

Sinemada Brugge

Sinemada Brugge denince ilk akla gelen Colin Farrell, Brendan Gleeson ve Ralph Fiennes gibi usta oyuncuları buluşturan ‘In Brugge’. İki kiralık katilin Brugge macerası aslında hayli trajik. Fred Zinnemann imzalı, Audrey Hepburn’lü ‘The Nun’s Story’ rahibe olmak için her şeyden vazgeçen bir kadının hikayesini anlatıyor. L‘Oeuvre Au Noir’ (Uçurum), Cannes Film Festivali’nde övgü alan yapımlardan. ‘The Dead Brugge’ ise bir kara-komedi ve dram çeşitlemesi.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.