The New York Times’ın 500 kişilik jüriye seçtirdiği 21. yüzyılın en iyi 100 kitabı listesini inceledik; Türkçeye çevrilen 74 kitabı belirleyip konularıyla birlikte sıraladık. Listede Can'dan dokuz, YKY'den sekiz, Everest'ten yedi kitap var.
12.O Yılın Büyüsü
Joan Didion
Çevirmen: Burcu Tümer Unan
Arkadaş Yayınları, 2007
roman, 208 sayfa.
‘O Yılın Büyüsü’, Amerikalı ünlü yazar Joan Didion’un, kendisi gibi ünlü bir yazar olan eşi John Gregory Dunne’un ani ölümünün ardından yazdığı Amerikan National Book Award sahibi bu kitap, yazarın yaşam, ölüm ve geride kalanlarla hesaplaşmasını anlatan gerçek öyküsü.
Kitap uzun süre New York Times ve Amazon’un çok satanlar listesinde yer aldı.
Yol
Cormac McCarthy
Çeviren: Sevin Okyay
İthaki Yayınları, 2022
roman, 200 sayfa.
Modern Amerikan edebiyatının büyük isimlerinden olan, Güney gotiği, western ve postapokaliptik türlerde birbirinden başarılı eserler veren Cormac McCarthy’nin 2009 yılında sinemaya da uyarlanan Pulitzer ödüllü romanı ‘Yol’, kıyamet sonrası edebiyatının en önemli örneklerinden.
Bir baba ve oğlu yanıp kül olmuş Amerika topraklarında sonu asla gelmeyecekmiş gibi görünen bir yolculuğa çıkar. Niyetleri orada onları bir şeylerin bekleyip beklemediğini dahi bilmedikleri sahile ulaşmaktır. Bu yıkım sonrası yolculukta kendilerini savunabilecekleri bir tabanca, yağmaladıkları yemekler ve birbirleri dışında hiçbir şeyleri yoktur.
Hiçbir umudun kalmadığı bir gelecekte bir baba ile oğulun hayatta kalmak için verdiği mücadeleyi anlatan ‘Yol’ nihai yıkım, umutsuz azim ve bunlara rağmen kaybolmayan şefkatin anlatıldığı bir şaheser.
Çerçeve
Rachel Cusk
Çeviren: Lâle Akalın
Yapı Kredi Yayınları, 2022 (5. baskı)
roman, 52 sayfa.
Evliliği sona ermiş, orta yaşın eşiğinde bir yazar, yaz sıcağında kavrulan Atina’ya, yaratıcı yazarlık dersi vermeye gelir. Rachel Cusk’ın zarif ve büyüleyici romanı, ketum kahramanının bu birkaç günlük seyahatteki çeşitli ‘karşılaşmalarından’ oluşuyor: Uçaktaki koltuk komşusundan eski dostlara ve sınıftaki öğrencilere, herkes yazara kendi hayatının, evliliğinin, ailesinin hikâyesini anlatıyor. Hayal kırıklıklarından, bir zamanlar yakın olunan insanlardan uzaklaşıp kopmaktan, geride bırakmaktan ve bırakılmaktan söz açan hikâyeler birbirine ulandıkça, melankolik, dingin, ama bu dinginliğin altında saklanan acıyı da sezdiren bir manzara belirmeye başlıyor.
Önce The Paris Review’da dizi şeklinde yayımlanan ‘Çerçeve’, eleştirmenlerin büyük övgüsüyle karşılandı, pek çok ödüle aday gösterildi, The New York Times Book Review tarafından 2015’in en iyi 10 kitabından biri seçildi.
“Rachel Cusk tüm kuralları yıkıyor. Çerçeve cezbedici bir roman.” The Independent
Paçinko
Min Jin Lee
Çevirmen: Kübra Tekneci
Epsilon Yayınları, 2022
576 sayfa.
Koreli bir ailenin dert kuşak hikayesini anlatan National Book Award finalisti ‘Paçinko’ zengin dili, derin duygulara hitap eden hikâye ediş tarzıyla bir aşk, fedakârlık, hırs ve sadakat öyküsü.
1900’lerin başında, Koreli sakat bir balıkçının kızı Sunja, evlerinin yakınındaki deniz kıyısında karşılaştığı zengin bir yabancıya âşık olur. Bu gizemli adam, genç kadına büyük vaatlerde bulunarak onu baştan çıkarıp hamile bıraktıktan sonra aslında evli olduğu açığa çıkar. Çok sevdiği ailesini bu planlanmamış hamilelikle utandırmak istemeyen Sunja, kurtuluşu genç ve hasta bir din adamının kendisini Japonya’ya götürmeyi teklif edişinde bulur. Sunja, evini terk etmesi ve oğlunun imtiyaz sahibi babasını reddetmesi anlamına gelen bu kararı aldığında yankısı nesiller boyu sürecek dramatik bir destanı da başlatmış olur.
Hareketli sokak pazarlarından Japonya’nın en iyi üniversitelerinin salonlarına ve yeraltı suç dünyasının paçinko odalarına dek iz süren bu eser, okurunu Japonya’da yaşayan Koreli göçmenlerin hayatına dahil ediyor; böylece bize çok uzak görünen bir kültürün kapılarını aralıyoruz.
“Lee, Koreli bir ailenin dört jenerasyonu arasında gezinirken görkemli bir efsane yaratıyor.” San Francisco Chronicle
Kavalier ve Clay’in Akıl Almaz Maceraları
Michael Chabon
Çevirmen: Mehmet Harmancı
Everest Yayınları, 2010
roman, 726 sayfa.
Michael Chabon’a 2001’de Pulitzer kazandıran ‘Kavalier ve Clay’ savaşı, sanatı ve yaşamı tarihin sürprizlerle dolu dönemeçlerinde harmanlayan nefes kesici bir roman. Kavalier ile Clay’in akıllara durgunluk veren serüvenlerini okurken, İkinci Dünya Savaşı’nın fırsatlar ülkesinden görünüşünü, o yıllarda New York’ta bulunan Yahudilerin sosyal konumlarını, romanın akıcı kurgusu içinde, bir film tadında izleyeceksiniz.
İkinci Dünya Savaşı’nın arifesinde Yahudiler için Avrupa’da hayat iyice zorlaşmıştır. Prag’ta yaşayan Kavalier ailesi tüm servetini, en büyük oğullarını Amerika’ya göndermek için harcar. Maceralı bir yolculuktan sonra bir gece Joe Kavalier, kuzeni Sammy Clay’ın Brooklyn’deki evine ulaşır.
İllüzyonun büyüsüyle sarmalanmış ressam Joe, çizgi roman dünyasına âşık Sam’le çizginin ve öykünün olağanüstü bileşiminde önce yakın dost, sonra da ortak olurlar. Birlikte Nazi zulmüne karşı savaşan Kurtaran’ı yaratırlar. Bütün hayallerini bu çizgi roman karakterinin sonsuz gücüyle gerçekleştirirler. Geçirdiği çocuk felcinden miras zayıf bacaklarıyla değil, Kurtaran’ın kaslarıyla koşar Sam Clay; Kavalier ailesini Nazilerin elinden, Kurtaran kılığına girmiş Joe kurtarır.
Seri Sonu
Paul Beatty
Çeviren: Fuat Sevimay
Hep Kitap, 2018
roman, 304 sayfa.
2016 Man Booker Ödülü’ne layık görülen ‘Seri Sonu’, Paul Beatty’nin Amerika’daki ırk ayrımı sorununu mizahi dille aktardığı çarpıcı bir roman. Los Angeles’ın Dickens adlı banliyösünde doğup büyümüş bir siyahinin dilinden mizah yüklü bir anlatım…
Psikolog babasının evde eğitim verdiği ve kendi sosyal deneylerinde kullandığı ‘Bonbon’ Ben, babası polis tarafından ‘kazara’ öldürülünce yüklü miktarda tazminat alır. Siyahi nüfusuyla bilinen, türlü şakalara ve önyargılara malzeme olan Dickens’ın yavaş yavaş yok olması, adeta haritadan silinmesi karşısında mutsuzdur. Dickens’ı eski günlerine döndürebilmek için büyük bir mücadeleye girişirken, yolunun Anayasa Mahkemesi’ne düşeceğini öngöremez.
Arafta
George Saunders
Çeviren: Niran Elçi
Delidolu Yayınları, 2017
roman, 456 sayfa.
Ölmek nasıl bir şey?
Yaşayan en iyi öykücülerden biri olarak gösterilen George Saunders, ilk romanında bu can alıcı sorunun yanıtını arıyor.
Arafta kalan kişi, Amerikan İç Savaşı’nın kahramanı, eski başkan Abraham Lincoln’ın oğlu Willie Lincoln ve ona eşlik eden onlarca başka hayalet. Herkes geriye dönmenin, Lincoln ise devam etmenin ve huzura kavuşmanın peşinde. Ancak bilmedikleri önemli şeyler var: Bazı darbeler, kırılgan insanlara fazla ağır gelebilir; darbeler insanı bitirebilir ya da zirveye taşıyabilir.
Saunders, klasik roman kalıplarını yıktığı ‘Arafta’da Lincoln’ın yedi yaşındaki oğlunu kaybetmesinden yola çıkarak teatral bir atmosferde deneysel bir anlatım kuruyor. Ölüm, kayıp ve yas kavramlarına okurun hiç alışık olmadığı bir perspektiften yaklaşırken, dönemin Birleşik Devletleri’nin arka planını anlatmaktan da geri kalmıyor.
“Kimse acı, kayıp, talihsizlik ve mahrumiyet üzerine George Saunders kadar etkili yazamaz.”
Michiko Kakutani, The New York Times
Hiçbir Şey Söyleme
Patrick Radden Keefe
Çevirmen: Sonay Doyğun
Yakamoz Yayınları, 2022
roman, 432 sayfa.
Patrick Radden Keefe’nin, Kuzey İrlanda’daki sonuçları hiçbir zaman hesaba katılmamış çatışmaları temel alan şaşırtıcı kitabı, şiddetli bir gerilla savaşının harap ettiği bir toplumun hikâyesi için bir başlangıç noktası olarak McConville davasını kullanıyor. Yaşanan acılar yalnızca McConville ailesinden geride kalanları değil, İrlanda’yı bir bütün olarak görmeyi hayal eden IRA üyelerinin de canını yaktı ve işledikleri cinayetlerin haklı savaş eylemleri değil de basit cinayetler olup olmadığını merak etmeye başladılar.
Aralık 1972’de, 38 yaşındaki 10 çocuk annesi Jean McConville, maskeli davetsiz misafirler tarafından bacaklarına sarılmış olan çocuklarıyla birlikte sürüklenerek Belfast’teki evinden çıkarıldı. Kadını bir daha kimse görmedi. Onun kaçırılması, Kuzey İrlanda Sorunu olarak bilinen çatışma sürecinin en kötü şöhretli olaylarından biriydi. Çevredeki herkes bu durumdan IRA’nın sorumlu olduğunu biliyordu. Ama korku ve paranoyanın hüküm sürdüğü o dönem için kimsenin bundan bahsetmesi sözkonusu değildi. 2003 yılında, anlaşmayla birlikte Kuzey İrlanda’ya belli belirsiz barışın gelmesinden 5 yıl sonra, bir kumsalda insan kemikleri bulundu.
McConville’in çocukları, bulunan kıyafetlerde mavi çengelli iğnenin takılı olduğunu öğrendiklerinde, onun anneleri olduğundan emin oldular. Çocuklardan biri ya da diğeri sürekli bir düğmesini kaybettiği ya da başka bir tamire ihtiyacı olduğu için giysilerine iliştirdiği mavi bir çengelli iğne… Onu tanımlayan bir aksesuardı.
Sonsuz Güzelliklerin Ardında
Katherine Boo Boo
Çevirmen: Didem Avcı
Sonsuz Kitap, 2013
anlatı, 336 sayfa.
NY Times 2012 yılın kitabı ve Pulitzer ödüllü…
Hindistan’da çöplerin arasına sıkışmış yoksul mahalleyi elit tabakadan tek bir tabela ayırıyordu: Sonsuza Dek Güzel…
Tabelanın arkasında erken yaşta büyüyen; dövülen, ezilen, ölen çocuklar…
Diğer tarafta iştahla tüketen, yoksulların yaşamasını gereksiz bulan toplum…
Trajik detaylar zengin bir kilim gibi işlenmiş.
“Yardıma muhtaç insanların gerçek hikâyeleri, okuyuculara roman detaylarıyla aktarılmış.” Los Angeles Times
Nefret, Arkadaşlık, Flört, Aşk, Evlilik
Alice Munro
Çevirmen: Roza Hakmen
Can Yayınları, 2023 (12. baskı)
öykü, 368 sayfa.
Kızının üvey babası tarafından cinsel istismara uğradığını bilmesine rağmen sessiz kaldığı ortaya çıkan Nobelli yazar Alice Munro, bu kitabındaki soluksuz okunan dokuz öyküsüyle de gerçekten günümüzün en usta öykü yazarlarından biri olduğunu kanıtlıyor.
‘Nefret, Arkadaşlık, Flört, Aşk, Evlilik’ adını kâğıt tuzluk falına benzeyen bir oyundan alıyor. Bu oyunu oynayanlar, beğendikleri kişiyle gelecekteki ilişkilerini bu sözcükleri sayarak tahmin ediyorlar. Kitaba adını veren ve film uyarlaması 2013 Toronto Film Festivali’nde ilk kez izleyiciyle buluşan öyküdeki kişilerin yazgısı da bir bakıma benzer bir oyunla belirleniyor.
Bu öykülerdeki kadınlar kendilerini hep iki kutup arasında, hep bir ikilem içinde buluyorlar; evcillik ile bağımsızlık, aile bağları ile özgürlük, beraberlik içinde yürütülen bir ilişki ile yabancılaşmış bir yalnızlık arasında gidip gelen kadınların bazen hüzünlü bazen mizah yüklü yaşam kesitleri sürükleyici bir dille aktarılıyor.