NY Times’ın seçtiği en iyi 100 kitabın 74’ü Türkçede: Konularıyla birlikte tam liste

1 Ağustos 2024
Bu haber 2 ay önce yayınlandı

The New York Times’ın 500 kişilik jüriye seçtirdiği 21. yüzyılın en iyi 100 kitabı listesini inceledik; Türkçeye çevrilen 74 kitabı belirleyip konularıyla birlikte sıraladık. Listede Can'dan dokuz, YKY'den sekiz, Everest'ten yedi kitap var.

NYT en iyi 100 kitap

Seneler
Annie Ernaux
Çeviren: Siren İdemen
Can Yayınları, 2023 (10. baskı)
roman, 232 sayfa.
‘Seneler’ çeşitli imgeler, fotoğraflar, dönemin gazete haberleri, popüler şarkıları, filmleri, reklamları, sloganları, siyasi gelişmelerinden hareketle 1940’lardan 2000’li yıllara uzanan deneysel bir metin, bir tür toplumsal kronik.
En mahrem anılarına, hayatındaki önemli dönemeçlere kendi kuşağının hikâyesini de dahil edip tarihin kaydını tutan ve bunu yaparken klasikleşmiş otobiyografi yazınının dışına çıkan Ernaux, anlatının merkezine kendini koymaktan bilhassa kaçınıp bireysel tarihiyle kolektif tarihi bir araya getiriyor. Sınıf çatışması, kadın çalışmaları gibi konulara da yer vererek toplumsal bir bellek yazını oluşturuyor.
“Okumanız gereken en iyi kitaplardan biri.” Deborah Levy

Ve Nobelli yazar Annie Ernaux İstanbul’da: Ben sadece yazmak istiyorumVe Nobelli yazar Annie Ernaux İstanbul’da: Ben sadece yazmak istiyorum

Vahşi Hafiyeler
Roberto Bolaño
Çevirmen: Peral Bayaz
Can Yayınları, 2022 (3. baskı)
roman, 784 sayfa.
1975’in son gününde ‘damardan gerçekçilik’ akımının kurucuları Arturo Belano ile Ulises Lima ödünç aldıkları bir arabayla Meksika’dan ayrılırlar. Amaçları, uzun yıllar önce Sonora Çölü’nde kayıplara karışmış gizemli şair Cesárea Tinajero’nun izini bulmaktır. Belano ile Lima’nın kovalamacaya dönüşen arayışları ve sonraki yirmi yıla yayılan maceraları hem yakın dostları hem de dünyanın dört bir yanında yollarının kesiştiği kişiler aracılığıyla aktarılınca ortaya bir kuşağın öyküsü çıkar.
“Çağdaş Latin Amerika romanının en önemli örneklerinden ‘Vahşi Hafiyeler’, sınırların ve türlerin birbirine karıştığı bir dünyada genç ve şair olmak hakkında: Latin Amerikalı ve sürgün olmak, yaşama ve ölüme olduğu kadar edebiyata da inanmak… Tıpkı Cortázar’ın ‘Seksek’i gibi çığır açıcı, muhteşem bir eser. İki binli yılların yeni edebi akımları bu eserin açtığı yolu takip edecekler.” Enrique Vila-Matas

İt Kopuk Takımı
Jennifer Egan
Çeviren: Zeynep Heyzen Ateş
Pegasus Yayınları, 2012
roman, 384 sayfa.
Afrika’dan Napoli’ye, New York’tan San Francisco’ya, müzik yapımcılarından soykırımcı generallere, Jennifer Egan karakterlerinin hayatlarını hiç sakınmadan ve şevkle anlatıyor. 1970’lerden 2020’lere uzanan bu romanda, yaşlanan müzik yapımcısı Bennie Salazar ve asistanı Sasha’nın çocukluklarını, kariyerlerini ve aşklarını takip ediyoruz.
Pulitzer ödüllü ‘İt Kopuk Takımı’, Bennie ve Sasha’nın inişli çıkışlı hayatlarının başkalarıyla kesiştiği anları yakalıyor. Jennifer Egan’ın zarif üslubu ve yürek burkan sadelikteki anlatımıyla…

Atmacanın A’sı
Helen Macdonald
Çevirmen: Kıvanç Güney
Monokl Yayınları, 2017
roman, 304 sayfa.
Helen Macdonald bu benzersiz kitabıyla dünya çapında pek çok ödül kazandı.
“Yayımlanır yayımlanmaz bir klasiğe dönüştü.” Dwight Garner
“Atmacayı öylesine canlı anlatıyor ki fiziken yanı başınızda beliriyor, gözlerini size dikiyor.” Lev Grossman, Time
“Ben ölü sülünü tutan çakıra (atmayaca) bakarken, onun vahşi gözleri de benimkilere kenetleniyor. Büyülenmiş gibiyim. Ne hissetmeyi beklediğimi bilemiyorum. Kana susamışlık? Vahşet? Hayır. Öyle bir şey yok. (…) Çakıra, sülüne, çakıra bakıyorum. Ve her şey değişiyor. Çakır artık şiddet ve ölümü temsil eden bir şey değil. Bir çocuk olmuş. Bu beni derinden sarsıyor. Yalnızca bir çocuk. Kim olduğunu, ne için yaratıldığını yeni öğrenmiş bir çakır yavrusu. (…) Sessizce ağlamaya başlıyorum. Yanaklarımdan aşağı yaşlar süzülüyor. Sülün için, çakır için, babam ve onca sabrı için, bir çitin yanında durup kuşların gelmesini bekleyen o küçük kız için.” Helen Macdonald

Böyle Küçük Şeyler
Claire Keegan
Çeviren: Umay Öze
Jaguar Kitap, 2022
roman, 88 sayfa.
‘Emanet Çocuk’la çıkış yapan, az ama nitelikli eserler veren İrlanda edebiyatının yıldızı Claire Keegan, ülkesinin toplumsal ve siyasi geçmişine, sıradan insanların hikâyelerine yine ‘küçük şeyler’ üzerinden dupduru bir dille ayna tutuyor.
Bill Furlong, babasının kim olduğunu bilmeden büyüyen, karısıyla birlikte beş kızını borç harca batmadan okutup büyütmeye çalışan bir odun ve kömür tüccarıdır. Hayatın ağır yükü altında zaman zaman ezilse de Bill etrafında gördüğü meseleleri içten içe dert edinir. O yılın Noel’i yaklaşırken de kafalarını kaldıracak vakitleri yoktur; fakat Bill bir sabah manastıra siparişleri götürdüğünde, kömürlüğe kapatılmış bir genç kıza rastlar. Bu karşılaşma sadece ikisinin değil, belki de tüm kasaba halkının kaderini değiştirecektir.
“Keegan’ın gerçekçi ve güçlü cümlelerinden tek biri bile ciltler dolusu toplumsal tarih içerebilir. Her kelimesi doğru seçilmiştir ve doğru yerdedir; etkisi ise son derece duygulandırıcı, yürek titreticidir.” Hilary Mantel

Claire Keegan: Kısa ve çarpıcı kitaplarıyla İrlanda edebiyatının yıldızıClaire Keegan: Kısa ve çarpıcı kitaplarıyla İrlanda edebiyatının yıldızı

Yedi Cinayetin Kısa Tarihçesi
Marlon James
Çevirmen: Hasan Can Utku
Pegasus Yayınları, 2019
roman, 728 sayfa.
2015 Man Booker dahil pek çok ödül sahibi ‘Yedi Cinayetin Kısa Tarihçesi’ Jamaika’nın postkolonyal dönemde geçirdiği sarsıntıları ve Amerika’nın bu süreçteki rolünü destansı bir dille anlatan göz kamaştırıcı bir roman.
Bob Marley’nin ‘Gülümse Jamaika’ konserinde sahne almasından iki gün önce, 3 Aralık 1976’da, yedi silahlı adam şarkıcının evine bir saldırı düzenledi ve bu saldırıda Marley, karısı ve menajeri yaralandı. Resmi olarak tetikçilerle ve suikastla ilgili pek az açıklama yapılsa da Batı Kingston sokaklarında uzun süre olayla ilgili pek çok fısıltı ve dedikodu dolaştı.
‘Yedi Cinayetin Kısa Tarihçesi’nde Marlon James, iç yüzü hiçbir zaman tam olarak anlaşılamayan bu yıkıcı vakayı tekrar canlandırırken 30 yıllık bir zaman çizelgesinde tetikçilerden, uyuşturucu satıcılarından, tek gecelik ilişkilerden, CIA ajanlarından ve hatta hayaletlerden oluşan, akıldan çıkmayacak karakterlerin öykülerini ustalıkla işliyor ve sonuç olarak ortaya gizemli, güçlü ve karşı konulamaz bir roman çıkıyor.
“Kelimenin tam anlamıyla destansı! Coşkulu, efsanevi, sınırları zorlayan ve göz kamaştıracak kadar çetrefilli bir hikâye.” The New York Times

Savaş Sonrası –  1945 Sonrası Avrupa Tarihi
Tony Judt
Çevirmen: Dilek Şendil
Yapı Kredi Yayınları, 2009
1032 sayfa.
“Avrupa dünyanın en küçük kıtasıdır. Öte yandan içsel farklılıkların ve karşıtlıkların bolluğu bakımından Avrupa’nın eşi benzeri yoktur.
Bu kitap İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’nın öyküsünü anlatır, bu nedenle 1945 yılından başlar: “Stunde nul” der Almanlar, ‘sıfır saati’. Ama 20. yüzyıldaki her şey gibi bu öykü de Avrupa kıtasının yıkıma doğru sürüklendiği 1914 yılında başlayan 30 yıllık savaş döneminin gölgesinde kalmaktadır.
Isaiah Berlin, Yunan şair Arkhilokhus’un ünlü dizesini aktarmıştı: “Tilki pek çok şey bilir ama kirpinin bildiği tek bir büyük şeydir.” Berlin’in sözleriyle bu kitap ‘kirpi’ olmamaya önem veriyor. Bu sayfalarda ortaya koyacağım çağdaş Avrupa tarihi üzerine büyük bir kuramım yok; açıklamalarım diğerlerinin üstüne çıkan bir tema içermiyor; her şeyi kapsayan bir tek öyküm yok anlatacak. Ancak bu, İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa tarihinin herhangi bir temadan yoksun olduğu anlamına gelmiyor. Tam tersine, birden çok teması var. Tilki gibi Avrupa da pek çok şey biliyor.” Tony Judt

Beşinci Mevsim / Kırık Diyar 1. Kitap
N. K. Jemisin
Çevirmen: Damla Özlüer
DEX Kitap, 2017
fantastik, 492 sayfa.
New York Times için bilimkurgu ve fantezi edebiyatı eleştirmenliği de yapan N. K. Jemisin’in ‘Kırık Diyar’ serisinin ilk kitabı ‘Beşinci Mevsim’, NY Times’ın 2015’in dikkate değer kitapları listesinde yer almıştı.
Bir hikâyenin bitişi bir diğerinin başlangıcıdır. İnsanlar ölür. Kadim usüller gelip geçer. Yeni cemiyetler doğar. “Dünyanın sonu geldi,” genelde bir yalandır çünkü gezegen olduğu yerde durur. Ama bu kez, dünyanın sonu böyle gelecek. Nihai olarak…
İşte size bir ülke. Her ülke gibi sıradan. Ama bu toprak parçası çok kıpırdanıyor ve ona Sükûnet adını vermişler. Sessiz ve acılı bir ironi ülkesi.
Son, Sükûnet’in bir şehrinde başlıyor: Yerkürenin en kadim ve göz kamaştıran şehri. Adı Yumenes ve bir zamanlar bir imparatorluğun kalbiydi. Ne yazık ki imparatorluk ilk günlerinin ihtişamını kaybetti. Her imparatorluğun başına geldiği gibi. Ve bu sonda, üç kadın. Kocası tarafından oğlu öldürülen ve kızı kaçırılan bir anne… Essun. Toprağı duyan bir İmparatorluk Orojeni… Syenite. Bir Muhafız’ın eline düşen özel bir kız çocuğu… Damaya.
Ve belki de yüzyıllar sürecek bir deprem.
İşte böyle başladı. Dinle. Öğren. Dünya böyle değişti.
“Sıradışı ve olağanüstü bir karmaşa.” New York Times

Argonautlar
Maggie Nelson
Çevirmen: Selin Siral
Kolektif Kitap, 2019
anlatı, 232 sayfa.
Kuşağının en sivri, en cüretkâr yazarlarından Maggie Nelson’ın eleştirmenler tarafından övgüyle karşılanan, National Book Critics Circle Eleştiri Ödülü sahibi kitabı ‘Argonautlar’ anneliğe, dönüşüme, müşterekliğe, ebeveynliğe, aileye, dilin ve aşkın imkânlarına felsefi bir bakış yöneltiyor, bu ifadelere ilişkin sınırlayıcı ve tutucu yaklaşımları, daha kapsayıcı tanımlara varma adına süregiden mücadeleyi ustalıkla analiz ediyor. Bunu yaparken temelde sürekli şu soruları deşiyor: Bir kabuğa, bir kimliğe ihtiyacımız var mı gerçekten? Öyle bile olsa, bir kimlikle özdeşleşmek mümkün mü? Nelson tüm bu kalıpların öznel, kendini yenileyen, yanıp sönen doğasına ışık tutmayı sürdürüyor.
Denilebilir ki bu kitap, yazarın kendi deyimiyle ve kelimelerin geniş anlamıyla “Kalbin çok cinsiyetli anneleri” savaşçı argonautlar için yazılmıştır ve bunu “Şanlı beyaz erkeğin” dilini, kimliğini, tutumunu sekteye uğratarak yapar.
“Maggie Nelson bir kez daha büyüleyici bir iş çıkarmış. Anneliği ve queer bir aile olmayı belirli bir biçimde yaftalayan ve yanlış anlayan kültürün  zırvalığına ustalıkla sesleniyor.” Michelle Tea

Saka Kuşu
Donna Tartt
Çevirmen: Merve Sevtap Ilgın
Pegasus Yayınları, 2016
roman, 864 sayfa.
2014 Pulitzer ödüllü ‘Saka Kuşu’ ruhani bir yolculuk gibi. Oradan oraya sürüklenen bir hayatın, kaybın, ölümün, takıntının, bağımlılığın, aşkın, kaderin ve kadersizliğin romanı.
İlgisiz bir babanın ve hayatını ona adayan bir annenin oğlu olan 13 yaşındaki Theodore Decker bir patlamanın ardından mucize eseri hayatta kalır. Ancak New York gibi koca bir şehirde kimsesiz bir çocuk olarak felaketin ardından hayatta kalmak yeni bir felaketin içine düşmek gibi olur onun için. Bu yangın yerini andıran hayatın içinde ona annesini hatırlatan tek bir şeye tutunur Theo: küçük, sarı bir kuş; bir saka…
Büyüdükçe zenginlerin tablolarla dolu odalarında ve çalıştığı antikacının tozlu koridorlarında hayatın çok daha farklı yönlerini keşfeder genç adam. Aşkı bulur ama tılsım gibi yanından ayırmadığı ‘Saka Kuşu’ tablosu kadar kırılgan ve ürkektir bu aşk.
“Saka Kuşu bir zafer. Donna Tartt ortaya olağanüstü bir kurgu eser çıkarmış.” Stephen King
“Modern bir destan ve eski usül bir kutsal yolculuk, maharetli bir maceraperest ve ağırsıklet bir başyapıt.” The Times

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.