The New York Times’ın 500 kişilik jüriye seçtirdiği 21. yüzyılın en iyi 100 kitabı listesini inceledik; Türkçeye çevrilen 74 kitabı belirleyip konularıyla birlikte sıraladık. Listede Can'dan dokuz, YKY ve Everest'ten yedişer kitap var.
Merhamet
Toni Morrison
Çeviren: Zeynep Heyzen Ateş
Sel Yayınları, 2022 (7. baskı)
roman, 174 sayfa.
Afro-Amerikan edebiyatının gelişmesine ve görünür kılınmasına büyük katkı sunan Nobel ve Pulitzer ödüllü yazar Toni Morrison, bu kez Amerika’da köle ticaretinin palazlandığı, insan hayatının hiçe sayıldığı, özgürlüğün bir kavram olarak dahi düşünülemediği 1600’lü yılların sonuna, sefalet içindeki yolculuklara ve pazarlıklara konu edilen insan bedeninin hayatla, doğayla ve kendisiyle ilişkisine odaklanıyor.
Her şeye rağmen kendini gerçekleştirmeye çabalayan kadınların dünyasıyla, efendi ile köle, ticaret ile tarım, özgürlük ile kâr arasında iki kutba ayrılan erkeklerin dünyası bir çiftlikte kesişiyor. Morrison, beyazların insanı ticari bir unsurdan ibaret gören acımasız düzeninde ister çiftlik sahibi, ister hizmetçi ya da köle olsun, kendilerine hep belirli roller biçilen kadınların iç çelişkilerinin ve mücadelelerinin etrafında masalsı ama bir o kadar gerçek bir hikâye anlatıyor.
Persepolis
Marjane Satrapi
Çevirmen: Elif Çelik
Panama Yayınları, 2021
çizgi roman, 352 sayfa.
Dünya çapında yankı uyandıran, animasyon filme uyarlanan ve pek çok ödül kazanan ‘Persepolis’te İran’daki devrimin ülkeye ve insanlarına yaşattıkları, küçük bir kızın yetişkinliğe giden yolda deneyimledikleriyle iç içe geçiyor.
Şah rejiminin düşürülmesi, İslam Devrimi’nin zaferi ve İran-Irak savaşının yıkıcı etkileri altında yaşama tutunmaya çalışan bir halk resmediliyor ‘Persepolis’te. Siyasi baskının, radikal dinciliğin ve savaşın nelere mal olabileceği, sevincin ve gözyaşının birbirine karıştığı hikâyelerle anlatılıyor.
Hem bir dönemi anlatan hem de zamanın çok ötesine giden bir çizgi roman.
Vejetaryen
Han Kang
Çevirmen: Göksel Türközü
April Yayınları, 2024
roman, 160 sayfa.
2016 Uluslararası Man Booker Ödülü’nü kazanan ve yılın en iyi listelerine giren ‘Vejetaryen’de Kore edebiyatının yıldızı Han Kang bizleri cinselliği, şiddeti, ilişkilerimizi ve saplantılarımızı sorgulayacağımız rahatsız edici bir yolculuğa çıkarıyor.
Rüyalar başlamadan önce Yonğhe ve kocasının hayatları gayet sıradandı. Evliliğin tekdüzeliğinde normal bir yaşam sürerlerken, Yonğhe rüyalar görmeye başladı ve vejetaryen olmaya karar verdi. Evdeki tüm etleri bir torbaya doldurdu. Kalamarları. Yumurtaları. O hafta kocası, iş yerine ilk kez ütüsüz bir gömlekle gitti. Bu, korkunç değişimin başlangıcıydı.
“Derinize nüfuz edecek ürkütücü bir evrenselliğe sahip.” Laura Miller
Hayat, Sil Baştan
Kate Atkinson
Çeviren: Duygu Akın
Yapı Kredi Yayınları, 2023 (3. baskı)
roman, 496 sayfa.
Ççılgın, gülünç ve şaşırtıcı derecede dokunaklı…
Bir gün ya da bir gece bir iblis, en koyu yalnızlığınıza kadar gizlice sokulsa ve size, “Şimdi yaşamakta olduğun ve bugüne dek yaşadığın hayatı bir kez daha ve pek çok defa daha yaşayacaksın” dese, ne olurdu?Peki ya bu hayatlardan birinde elinize Hitler’i öldürme fırsatı geçse, ne yapardınız?
Ursula Todd, 1910 yılının soğuk ve karlı bir gecesinde, varlıklı bir İngiliz bankacı ile karısının üçüncü çocuğu olarak doğdu. Bu dünyada daha ilk soluklarını alamamıştı ki, ölüverdi. Aynı soğuk ve karlı gecede, gürbüz ve kanlı canlı bir bebek olarak Ursula Todd doğdu ve en hafif deyimiyle sıradışı bir yaşama adımını attı. Ursula yıllar içinde, tıpkı doğduğunda olduğu gibi, farklı şekillerde yaşayıp ölmeye başladı. İçinde bulunduğu dünya ise bir kıyameti yaşıyordu: Tarihteki en büyük iki savaşın tarifsiz korkunçluğu…
Kate Atkinson’ın bu ilginç romanını bitirdiğinizde başa dönüp yeniden okuma isteği duyacaksınız, çünkü ‘Hayat, Sil Baştan’, ikinci ve belki de üçüncü okumaları hem hak ediyor, hem de gerektiriyor.
“Yaşadığımız yüzyılda okuduğum en iyi romanlardan biri. Kate Atkinson olağanüstü bir yazar.” Gillian Flynn, ‘Gone Girl’ adlı romanın yazarı.
Tren Düşleri
Denis Johnson
Çevirmen: Çiğdem Erkal
Holden Kitap, 2024
roman, 88 sayfa.
10Haber yazarı, usta eleştirmen A. Ömer Türkeş, 20 yüzyıl başlarında Amerika’ya giderek yol inşaatlarında bulduğu gündelik işlerde çalışan bir demiryolu işçisinin büyük kısmını yalnız geçirdiği hayatından kesitler sergileyen kısacık bir roman olan ‘Tren Düşleri’yle ilgili şu yorumu yapıyor: “Denis Johnson, rastgele seçilmiş gibi görünen bu karakteristik kesitlerle insan-doğa ilişkisini, insanın hayata tutunma arzusunu ve direnme gücünü anlatıyor; Robert Grainier’ın uzun hayatını ustalıkla destanlaştırıyor.”
Denis Johnson, ‘Tren Düşleri’yle 2007’de National Book Award’ı kazanmıştı.
Firar
Alice Munro
Çevirmen: Roza Hakmen
Can Yayınları, 2014
öykü, 352 sayfa.
Kızının üvey babası tarafından cinsel istismara uğradığını bilmesine rağmen sessiz kaldığı ortaya çıkınca eleştirilerin odağına yerleşen öykünün büyük ustası Alice Munro’nun bu kitabındaki sekiz öykünün her biri içeriğinin derinliği ve çok boyutluluğuyla roman olabilecek kadar kapsamlı; buna karşın kısa öykü yapısının kurallarına ve seçiciliğine sıkı sıkıya bağlı; dahası bir solukta okunacak kadar sürükleyici.
Aralığın Onu
George Saunders
Çeviren: Niran Elçi
Delidolu Yayınları, 2014
öykü, 248 sayfa.
Yaşayan en büyük yazarlardan biri olarak gösterilen ve NY Times’ın 21. yüzyılın en iyi 100 kitabı listesine üç kitabıyla giren George Saunders’ın şimdiye kadarki en alaycı, komik ve en rahatsız edici öykü derlemesi.
Sıradan insanın deneyimine odaklanarak kişisel başarısızlıkların, düş kırıklıklarının, tereddütlerin, baskının ve umutla beslenen sınıfsal kaygıların insanı nasıl bir saplantılar labirentine soktuğunu gösteren ‘Aralığın Onu’, Amerikan toplumunu ve aile yapısını anlatırken aslında evrensel bir biçimde insana dair olan karanlık tarafı bulup yakalıyor. Ama bir yandan da insana özgü naifliği ve incinmişliğimizi yüceltiyor.
Alev Püskürtenler
Rachel Kushner
Çevirmen: Suat Ertüzün
Can Yayınları, 2014
roman, 504 sayfa.
Rachel Kushner’ın romanı bize hız tutkunu insanlar ile sözcüklerin hızını örtüştüren bir dünya sunuyor. Bir film senaryosu gibi birbirinden çok farklı sahnelerde akan romanda sürat ve cinsellik, gerçek ve gerçek dışı, sanat ve entelektüellik, politika ve korku her an patlayabilecek bir motorun gerilimi içinde aktarılıyor.
Reno’da doğduğu için roman boyunca sadece Reno lakabıyla anılan 20’li yaşlarda genç bir kadın motosiklet tutkusunu sanat kariyeriyle birleştirmek niyetiyle New York’a geliyor. Amacı motosikletle Tuz Düzlüğü üzerinde bıraktığı izi fotoğraflayıp sergilemek. Kushner, renkli ve çarpıcı anlatımıyla kızın öyküsünü bu tekdüzelikte bırakmıyor ve onu 1970’lerin New York’undaki sanat çevresinin ortasına yerleştiriyor.
Kushner çeşitli sanat yayınlarında editörlük yaptığı için yakından tanıdığı New York bohemini, taşralı bir kızın şaşkınlığı ve tepkileriyle yansıtıyor.
Middlesex
Jeffrey Eugenides
Çeviren: Solmaz Kâmuran
Domingo Yayınları, 2015
roman, 605 sayfa.
2003’te Pulitzer kazanan ‘Middlesex’, Osmanlı Bursası’ndan Detroit’ine uzanan sıra dışı bir roman.
“Ben iki kez doğdum: İlkinde 1960 yılının Ocak ayında, Detroit için inanılmaz derecede dumansız bir günde kız olarak ve daha sonra tekrar 1974 yılının Ağustos ayında Petoskey’de bir acil kliniğinde, ama bu defa ergenlik çağında bir delikanlı olarak.”
Bu cümleyle başlıyor ‘Middlesex’ Kuşaklar boyunca ondan ona geçip sonunda küçük bir kızın, Calliope Stephanides’in bedeninde çiçeklenen bozuk bir genin hikayesi bu. Genin yolculuğunun sonlandığı yerde, Calliope’nin kendi yolculuğu başlıyor, karşısında ise o yaman soru: Bizi biz yapan şey nedir; genlerimiz mi, seçimlerimiz mi? Ve böylece dinlemeye başlıyoruz Stephanides ailesinin Osmanlı Bursası’ndan Henry Ford’un Detroit’ine uzanan, çağın tüm gelgitlerinden nasibini almış seksen yıllık büyüleyici öyküsünü. Koza Han, İzmir yangını, hayalleri taşıyan dökük gemiler, fabrika dumanları altında kıpırdanan Detroit, içki yasağı, ayaklanmalar, onca hayal kırıklığına rağmen tükenmeyen olasılıklar… Sonunda birleşip Calliope Stephanides’i oluşturacak tüm parçalar.
Eugenides dokuz yılda yazdığı ‘Middlesex’te üç kuşak ve iki kıtaya yayılmış bir aile hikâyesini tabulara ve dogmalara alaycı bir dille karşı çıkarak, inanılmaz bir akıcılıkla anlatıyor
22:04
Ben Lerner
Çeviren: Hakan Toker
Yapı Kredi Yayınları, 2019 (2. baskı)
roman, 208 sayfa.
Çağdaş sanattan Walt Whitman’a, Amerikan tarihinden ekolojik felakete, kapitalizmden modern tıbba ve günümüz yayıncılığına geniş bir dünyayı içine alan, şiirlere, fotoğraf ve illüstrasyonlara, deneme parçalarına yer veren yenilikçi bir roman ’22:04′. Amerikan edebiyatının son dönemdeki en parlak yazarlarından Ben Lerner’dan, son yılların en önemli romanlarından biri.
’22:04’ün kahramanı, New York’ta yaşayan, ilk romanı ses getirmiş bir yazar ve şair. Yayıncıların büyük avanslar ödemeye hazır olduğu ikinci romanına başlamanın eşiğindeyken bazı gelişmeler hayatını değiştiriyor: Ölümcül olması muhtemel bir kalp rahatsızlığı olduğunu öğreniyor, çocuk sahibi olmak isteyen en yakın arkadaşı ondan yardım istiyor, büyük bir kasırga New York’a yaklaşıyor, Wall Street’i İşgal Et hareketi şehirde kendini hissettiriyor. Pek çok gelecek ihtimalini barındıran bu manzaranın içinde yolunu bulmaya çalışırken, “22:04”ün kahramanı gerçek ve kurmaca, geçmiş ve gelecek, sanat ve hayat üzerine düşünecek ve başkalarıyla bağ kurmanın, ironiden samimiyete varmanın imkânlarını araştıracak.
“Lerner hayatının geri kalanında hiçbir şey yazmasa bile bu kitap geleceğe kalacak.” New York Review of Books