Ülke puanında ileri adım: Çeklerle fark kapandı
Minareden attı Cengiz, indi aşağı tuttu Cengiz. Olmadık vuruşlarla olmadık goller attı. Bunlarsız da yenerdi Fenerbahçe. Çünkü birkaç hafta önceki İstanbulspor bu ligin takımıydı, dünkü ise asla değil. Vedalaşmışlar futbolla. Turneye çıkmışlar.
Cengiz dördüncü golü atınca hemen interneti açtım. Hayır, daha evvel bunu yapmış mı diye kontrol etmek için değil. Doğum günü falan mı diye? Ona özel bir kutlama/moral maçı oynansa anca bu kadar olurdu. Nasıl bir futbolcu olduğunu -aralarında bu satırların yazarının da olduğu- herkese gösterdi. Bu sezon Fenerbahçe’nin gereğinden fazla para ödediğini düşündüğümüz belki de tek isimdi. O da bu maçla hakkını verdi.
Daha önemlisi şu. Maç sonrası Bein’e verdiği röportajda “Çok çalışıyorum” dedi milli yıldız, “emeklerimin karşılığını aldım.” Oysa istatistikler onu tekzip ediyordu. Attığı goller elbette ki çalışma ürünü. Ama temelde süper yetenek vuruşları onlar. Ceza sahasında üç kez topla buluşup dört gol attı Cengiz. Gol beklentisi 0,31’ken başardı bunu. Bu performansın rakamlarla izahı zor.
Tabii tüm bunlarda İstanbulspor’un katkısı yadsınamaz. Aslında oynatmamak derdindeki çoğunluğun aksine pozitif futbol yanlısı bir takımlar. İyi de ‘pozitif’ futbol öyle lafta olacak şey değil. Kredi kartlarının ‘temassız’ olması iyidir futbolun değil. Şöyle ifade edelim. Böyle mecalsiz ve yumuşak oynayınca daha ziyade Attila İlhan’ın ‘felaketim olurdu ağlardım’ dizelerini hatırlatıyorlar.
Bu ahvalin sadece futbol kalitesi ve sistemle ilgisi olmadığını da gayet iyi biliyoruz değil mi? Tüm futbolcuların itirazına rağmen takımını sahadan çekmek isteyen bir başkana güvenmeyince oyun da böyle ‘laylaylom’a dönüyor. Yine rakamlara bakınca anlaşılmayacak bir kolaycılıktan bahsediyoruz. Fenerbahçe gibi bir rakibe karşı yüzde 46’yla topla oynama azımsanamaz. 16 şut da öyle. Buldukları fırsatlardan belki 2-3 gol bile çıkarırlardı. Ama maçın hiçbir anında tehlike arz etme hissini vermedi Sarı-Siyahlılar. Başkanın o saçma tavrından sonra kalan tüm karşılaşmaları hazırlık maçı gibi oynayacaklar muhtemelen. Dün akşamki maçı böyle gördükleri tribünlerden de belliydi. Yer gök Fenerbahçe’ydi ve bunun iyi bir gelir yarattığı kesin. Şu an başka dertleri yoktur zaten. Ne kurtarırsan kâr değil mi?
Maça geri dönelim diyeceğim de dönülecek ve değerlendirecek hiçbir şey yok ki! Hangi Cengiz golü daha iyiydi o konuşulabilir mesela. Ya da İsmail-Crespo ikilisinin hiç yorulmaması. Fred’i kimsenin hatırlamaması… Veya Tadiç’in artık atamadığı penaltılar… İlle de bir ders çıkarılacaksa, defans bloğunda personel sıkıntısı gene nüksetti Sarı-Lacivertlilerde. Hem Serdar hem Oosterwolde hem de Mert’le oynamak savunmada çok fazla açık yarattı. Gereksiz özgüvenle yapılan top kayıpları başka bir maçta pahalıya mal olabilirdi. İyi de bu başka maç değildi ki! Lig sonuncusuyla oynuyorlardı ve burada yapılan hiçbir hatanın kaygı yaratma gücü yoktu.
Düşecek İstanbulspor. Adını anmakta direndiğim başkanlarına da müstahak. Ama futbolcuların, Hakan Yakın’ın emeğine yazık. Bu kadar oynamak isteyen bir takım biraz daha diş gösterse ‘neden olmasın’dı aslında. Futbolumuzun gerçekleri bu ihtimale izin vermedi. Geçen hafta oynanan Liverpool-Newcastle maçı epey konuşuldu hafta boyu. Liverpool’un gol beklentisi 7’yi aştı ve Premier Lig’in rekoru oldu. O maçta bile Newcastle’a Premier League’e uygun bir takım değil denmedi. İstanbulspor rakip ceza sahasında 21 kez topla buluştu, kaleyi bulan 9 şut attı ve fakat bu bile görünen gerçeği değiştirmedi.
Bu ligin takımı değil Sarı-Siyahlılar. Artık değil. O başkan ise futbola ait hiç değil. Nakliye ve inşaatta başarılar.
21 Aralık 2024 - Fenerbahçe için gidiyor gitmekte olan
16 Aralık 2024 - Kadıköy’de yağmur, ter ve gözyaşıyla gelen üç puan
12 Aralık 2024 - Fenerbahçe’ye Mourinho değil Freud lazım
8 Aralık 2024 - Bir derbi klasiği: Kalite değil mücadele kazandı
29 Kasım 2024 - Tel tel dökülüyor Beşiktaş, sahada da masada da…