Dolar ve altın yatay seyrediyor
Şahap Kavcıoğlu'nun görev döneminde rezerv yönetimindeki başarısızlığını faiz ve iletişim politikasında da tekrarladığını belirten Kerim Rota, "TCMB’ye yasasıyla verilen görev olan fiyat istikrarı yerine siyaseti gözetti. Bana göre Kavcıoğlu en başarısız TCMB Başkanı olarak tarihe geçecektir" dedi.
Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota, Perspektif’te yayınlanan yazısında eski Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu dönemini analiz etti. “Yasak elmanın finali” başlıklı yazısında 1989’dan bu yana 11 TCMB Başkanı’nın icraatlarına tanık olduğunu belirten Rota, “Kavcıoğlu, görev döneminde rezerv yönetimindeki başarısızlığını faiz ve iletişim politikasında da tekrarladı. TCMB’ye yasasıyla verilen görev olan fiyat istikrarı yerine siyaseti gözetti. Bana göre Şahap Kavcıoğlu en başarısız TCMB Başkanı olarak tarihe geçecektir” dedi.
Rota, 2021 yılında kaleme aldığı “Yasak Elmayı İlk Kim Isırdı?” yazı dizisinde adlandırmadığı Kavcıoğlu döneminin artık “çöküş dönemi” olarak kaydedebileceğine dikkat çekerek, şu ifadelere yer verdi:
“Son yıllarda kurumun tamamen iktidarın aparatı haline gelmesi nedeniyle artık başkanların tek başına performansından söz edilemeyeceğinin farkındayım. Ancak paramızda imzası olanların dönemlerini analiz etmek de gerekiyor. Ancak bu kez işimiz diğer başkanların karnesini çıkarmak kadar kolay olmayacak. Bunun nedeni Çetinkaya ve Uysal döneminde başlanan bazı TCMB verilerinin karartılmasının Kavcıoğlu döneminde genişleyerek devam etmesi. Kavcıoğlu döneminde sadece kapı arkası döviz müdahaleleri gizlenmedi. 2022 başından bu yana uygulamaya geçen, ihracatçılardan önce yüzde 25 ile başlayan sonra yüzde 40’a çıkarılan zorunlu döviz alımlarından TCMB’nin satın aldığı tutarlar da açıklanmadı. Yine KKM’den TCMB’ye gelen döviz akımının tutarı da gizlendi. Dolayısıyla saklanan bu üç döviz alım/satım verisi, döviz rezervlerinin kaynak ve kullanımları üzerinde üç bilinmeyenli bir denklem oluşturuyor.
Buna rağmen benim ve güvendiğim analistlerin* tahminleri üzerinden bir varsayım yaptım. Gün gelir de karartılan veriler açıklanırsa bu tahminlerden nasıl bir sapma olacağını gerçekten merak ediyorum.
Arka kapı müdahaleleri, KKM ve ihracatçılardan gelen dövizin tahmin edilmesiyle tüm başkanların tablosu aşağıdaki gibi oluşuyor.
(Sonunda “T” yazan kolonlar tahminden oluşmaktadır. Kavcıoğlu dönemi için Bloomberg Haber Ajansı’ndan Selva Baziki’nin tahminleri kullanılmıştır.)
(Tüm veriler ve tahminler için referans tarih 2023 Mayıs sonudur.)
(Altın değerlemesinden gelen yaklaşık 3 milyar dolar fark ihmal edilmiştir.)
Kamuoyundan saklanan üç verideki hata payları nedeniyle tabloda net pozisyon kaybı 8,4 milyar dolar olarak görülse de, analitik bilançoya göre Kavcıoğlu’nun görev döneminde TCMB’nin zaten negatifte olan net döviz pozisyonu 16 milyar dolar bozuldu. Negatif 61 milyar dolar olarak devraldığı döviz pozisyonu, görevi bıraktığı gün -77 milyar dolara gerilemişti. (Hesaplanan bu pozisyon TCMB’de tutulan hazineye ait dövizlerin ve bankanın mayıs sonu swap borçlarının düşülmüş halidir.)
Kavcıoğlu en büyük tutarlı (199 milyar dolar) kapı arkası satışına imza atmış olsa da, bankanın döviz pozisyonuna verdiği zararın Murat Uysal dönemi kadar büyük olmadığı görülüyor. Bunun en önemli nedeni, onun döneminde başlatılan KKM ve ihracat zorunlu döviz devri gibi iki büyük kalemden satın alınan dövizlerin önemli bir girdi sağlamış olması. Bu girişler döviz piyasasının doğal dengesini bozunca, Kavcıoğlu’nun son döneminde hayata geçirilen birçok sermaye kontrolüne rağmen TCMB, döviz piyasasının neredeyse tek satıcısı haline dönüştü.
Ancak resmin bütünü bundan ibaret değil. TCMB’nin bu dönemde KKM sahiplerine oluşan yükümlüğü oldukça yüksek. Her ne kadar mevduat faizinin üstünde kalan kur farkı ödemeleri TL cinsinden yapılsa da, bu aslen TCMB açısından bir döviz fiyat riski içeriyor. Bu hesaba katıldığında, Kavcıoğlu döneminde bankanın döviz pozisyonunun aslında 16 milyar dolardan çok daha fazla açıldığı ortaya çıkıyor. TCMB’ye yönlenen KKM tutarına bağlı olarak Kavcıoğlu görev döneminde Merkez Bankası’nın açılan döviz riskinin 90 milyar dolara yakın olduğunu hesaplıyorum. Nitekim aşağıda Prof. Dr. Hakan Kara’nın 19 Mayıs’ta paylaştığı grafikte, 2021 sonundan bu yana kamunun üstlendiği döviz pozisyon riskinin 100 milyar dolardan fazla arttığını görebilirsiniz. Kamunun bu riskinin önemli kısmı, Kavcıoğlu döneminde TCMB tarafından üstlenildi.
Tabii ki KKM’de kur farkı ödemelerinin TL cinsinden yapılması, döviz nakit akışı ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Ancak KKM sahiplerinin herhangi bir nedenle tekrar döviz cinsi varlıkları tercih etmesi halinde Türk lirasının değerinde çok büyük baskı yaratması olası. 120 milyar doları aşan KKM’de her hafta 6 ila 8 milyar dolar arasında vade dönüşü olduğu tahmin ediliyor. Bu nedenle ülkenin birkaç haftalık bir istikrarsızlık yaşaması halinde bile kendi kendini besleyen önemli bir döviz talebinin ortaya çıkması mümkün. Bu da yeni ekonomi yönetiminin oluşacak bir dış veya iç dalgalanmada herhangi bir esnekliğe sahip olamayacağını gösteriyor.
KKM’nin TCMB’ye sunduğu fırsat da maalesef seçim uğruna harcandı. İhracatçıdan satın alınan dövizler, ülkenin ihracatına endeksli olduğu için kim göreve gelirse gelsin tekrarlanabilecek bir akım. Ancak KKM akımının bir daha tekrarlanması mümkün değil. Çeşitli teşviklerle yüklü miktarda döviz mevduatı KKM’ye dönüştürüldü. Ancak artık girişler doygunluğa ulaştı. KKM, döviz rezerv sorunu olan TCMB için TL cinsi kur garantisi vererek nakit döviz girişi sağlayan bir üründü. Eğer doğru kullanılmış olsaydı ve gelen akımlar net rezerve ilave edilebilseydi, Berat Albayrak/Murat Uysal zamanında ortaya çıkan ve “128 Milyar” olarak bilinen rezerv kaybının bir kısmını yerine koymaya yarayabilirdi. Oysa Kavcıoğlu döneminde KKM’den gelen dövizden çok daha fazlası piyasaya geri satıldı.
İhracatçı dövizini mecburen TCMB rezervlerine yönlendirmeye başlayınca, döviz piyasasının denge tankı bozuldu. Bu nedenle KKM ve ihracatçıdan gelen dövizin bir kısmının mutlaka ithalat talebini karşılamak için piyasaya satılması gerekmekteydi. Ancak yine de 8 ay boyunca TCMB’nin TL’nin değerini siyasi amaçlarla neredeyse sabit tutmak için seçime kadar “aşırı” döviz sattığı da bir gerçek. Banka siyasi aparat haline getirilmemiş olsaydı, KKM’nin TCMB net rezervlerine faydası olabilirdi.
Sayın Mehmet Şimşek görevi teslim alırken şeffaflık ve öngörülebilirliğin yanı sıra uluslararası normlara uygunluktan bahsetti. Şeffaflık bir bütündür, başlangıç veya yürürlük tarihi olmaz. Bu nedenle sayın Bakan’dan ve yeni atanan TCMB Başkanı’mızdan sadece kendi görev dönemleri için değil, kendilerinden önceki dönemler için de şeffaflık beklemek hakkımız.
Şimşek ve Hafize Gaye Erkan ikilisi, hükümetin yatırımcılarda oluşturduğu itibar açığını kapatabilecek tecrübeli ve liyakatli isimler. Ancak 2020’de Naci Ağbal ve Lütfü Elvan’ın görevi devraldığı 4 aylık döneme göre önemli bir dezavantajları var. Para politikasındaki normalleşme ile Türkiye’ye o dönem yönelen portföy akımları büyük zarar yazıp ülkelerine dönünce birçok yatırımcının Türkiye limitleri düşürüldü veya donduruldu. Şimşek-Erkan ikilisi para politikası ve rezervlerde doğru adımları atsalar bile artık ikna etmeleri gerekenler finans kurumlarındaki 60 yaş üstü risk yöneticileri olacak. Bu nedenle geçmişte saklanan, gizlenen verilerle yüzleşmek de önemli bir samimiyet ve bağımsızlık testi olacak.”