Enflasyon güçlendi, imalat PMI eşik değerin altına indi
Mahfi Eğilmez, TÜFE sepeti ve hesaplamaların yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini belirterek, 'Bu yalnızca emekçilerin emeğinin karşılığının doğru verilmesi için değil, tüm toplumun enflasyon karşısındaki mağduriyetinin giderilmesi için şart' dedi.
Hazine eski Müsteşarı ve Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mahfi Eğilmez, Türkiye’nin büyüme rakamlarını analiz ettiği “Kendime Yazılar” adlı bloğunda kaleme aldığı yazısında reel büyümeye ilişkin hesaplama örnekleri verdi. Eğilmez, özellikle enflasyon hesaplaması yapılırken tüketici fiyatları endeksi (TÜFE) sepetinin ve fiyat derlemelerinin yeniden ele alınmasının çok önemli olduğunu aktardı. Eğilmez’in “Bu yalnızca emekçilerin emeğinin karşılığının doğru verilmesi için değil, bütün toplum kesimlerinin enflasyon karşısındaki mağduriyetinin giderilmesi ve enflasyonu düşürecek doğru para ve maliye politikaları izlenebilmesi için de zorunluluktur” uyarısında bulunduğu yazısı şöyle:
“Bir ekonominin cari fiyatlarla (yani enflasyon arındırması yapılmadan) büyüme hızı, içinde bulunulan yılın fiyatlarıyla hesaplanmış gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYH) bir önceki yıl GSYH’sine oranlanmasıyla bulunuyor. Buna nominal (ya da cari fiyatlarla) büyüme oranı deniyor:
Nominal büyüme oranı t+1 = (Nominal GSYH t+1 – Nominal GSYH t) / (Nominal GSYH t) x 100
İki yılın zincirlenmiş hacim endeksine göre hesaplanan GSYH’si (sabit fiyatlarla GSYH) arasındaki pozitif fark bize reel büyüme oranını verir. Reel büyüme, ekonomindeki fiyat artışlarından (enflasyondan) arındırılmış büyümeyi, bir başla deyişler fiziksel büyümeyi gösterir. t+1 yılı için reel büyüme hesabı şöyle yapılır:
Reel büyüme oranı t+1 = (Zincirlenmiş hacim endeksine Göre GSYH t+1 – Zincirlenmiş hacim endeksine göre GSYH t) / (zincirlenmiş hacim endeksine göre GSYH t+1) x 100
Türkiye’nin 2022 ve 2023 yılı GSYH verileri aşağıdaki tabloda gösterilmiştir (Kaynak: TÜİK, Dönemsel Gayrisafi Yurt İçi Hasıla, IV. Çeyrek: Ekim-Aralık ve Yıllık, 2023):
Şimdi de yukarıdaki denklemleri ve bu tablodaki verileri kullanarak 2023 yılına ilişkin nominal ve reel GSYH büyümesini hesaplayalım.
Nominal GSYH büyüme oranı 2022 = (Nominal GSYH 2022 – nominal GSYH 2021) / (nominal GSYH 2021) x 100 = (26.276,3 – 15.011,8) / (15.011,8) = 175
Buna göre Türkiye’nin 2022 yılı nominal GSYH’si 100 kabul edildiğinde 2023 yılında 175 olmuş yani cari fiyatlarla (enflasyon dahil olarak) yüzde 75 (0,75) oranında artmıştır.
Reel GSYH endeks değişimi 2023 = (2023 yılı zincirlenmiş hacim endeksine göre GSYH x 100) – (2022 yılı zincirlenmiş hacim endeksine göre GSYH) / (2022 yılı zincirlenmiş hacim endeksine göre GSYH) = (22.040) / (210,9) = 104,5
Buna göre Türkiye’nin, 2023 yılında 2022 yılına göre reel GSYH endeksi 104,5 olmuş yani 2023 yılında GSYH reel olarak yüzde 4,5 artmıştır.
GSYH zımni deflatörü; cari fiyatlarla GSYH’nin bir önceki yıla göre artış endeksinin sabit fiyatlarla GSYH’nin bir önceki yıla artış endeksine oranlanması ile hesaplanır. Bunu da formüle edelim:
GSYH zımni deflatörü t+1 = (Nominal GSYH endeksi / zincirlenmiş hacim GSYH endeksi) – 1
Şimdi Türkiye verilerini bu denklemde yerlerine yerleştirelim:
GSYH zımni deflatörü 2023 = (175 / 104,5) – 1 = 67,5
Demek ki 2023 yılında GSYH zımni deflatörü de yüzde 67,5 olmuştur.
2023 yılında on iki aylık ortalamalara göre TÜFE enflasyonu yüzde 53,9 olarak hesaplanmaktadır. Buna karşılık yukarıda hesaplanmasını gösterdiğimiz gibi GSYH zımni deflatörü yüzde 67,5’tir. Bu ikisi arasındaki fark kapsanan mal sayısından oluşuyor. TÜFE bir örnekleme sepetidir ve 2023 yılında bu sepetin içinde 406 adet mal ve hizmet bulunmaktadır.
Buna karşılık GSYH hesaplanırken ekonomideki binlerce mal ve hizmet ve onların fiyatları hesaba katıldığı için buradan giderek hesaplanan GSYH zımni deflatörü ekonomideki bu binlerce mal ve hizmetin hepsini kapsayan bir endeks konumuna gelmektedir. Dolayısıyla deflatör, TÜFE’ye göre çok daha kapsamlı bir göstergedir ve o nedenle enflasyonu ölçmek için çok daha doğru bir ölçüdür. Tek sorun enflasyonu TÜFE yoluyla her ay ölçme imkanı olduğu halde GSYH zımni deflatörünü üçer aylık olarak ölçme imkanı vardır.
Bütün farklılıklara karşın eğer TÜFE sepetindeki 406 mal ve hizmet gerçekten toplumun en çok tükettiği mal ve hizmetlere ve gerçekten hane haklı bütçelerindeki ağırlıklara dayanıyorsa yıllık ortalama enflasyon ile GSYH zımni deflatörü arasında önemli farklılıklar olmaması gerekir.
Aşağıdaki tablo TÜFE yıllık ortalamalarıyla GSYH zımni deflatörünü yıllar itibarıyla karşılaştırmalı olarak gösteriyor (Tabloyu Devlet İstatistik Enstitüsü eski Başkanı değerli arkadaşım Sıddık Ensari’den aldım. Ayrıca hesaplamaları da kendisine danıştım. Teşekkür borçluyum.)
Tabloya dikkat edilirse 2021 yılına kadar yıllık ortalama enflasyon (TÜFE) ile GSYH deflatörü arasındaki fark değindiğimiz gibi fazla yüksek değildir. Son üç yılda ise fark açılmaktadır. Bunun birkaç nedeni olabilir: (1) TÜFE sepetini oluşturan mal ve hizmetler ya da bunların ağırlıkları hane halklarının bütçelerindeki görünümü yansıtmıyor olabilir. (2) TÜFE için yapılan derlemeler doğru yapılmıyor olabilir. (3) TÜFE hesaplamalarında hatalar söz konusu olabilir. (4) GSYH verileri sorunlu olabilir.
Bu saptamalar çerçevesinde TÜFE sepetinin, fiyat derlemelerinin ve hesaplamalarının yeniden gözden geçirilmesinin gerektiğini düşünüyorum. Bu yalnızca emekçilerin emeğinin karşılığının doğru verilmesi için değil, bütün toplum kesimlerinin enflasyon karşısındaki mağduriyetinin giderilmesi ve enflasyonu düşürecek doğru para ve maliye politikaları izlenebilmesi için de zorunluluktur.”