The Guardian 21. yüzyılın en iyi 100 kitabı: 82’si Türkçede, açıklamalı tam liste

19 Eylül 2024
Bu haber 1 ay önce yayınlandı

The Guardian gazetesi 2019'da yaptığı büyük soruşturmada 2000 sonrası yayımlanan en iyi 100 kitabı seçmişti. Listeyi inceledik; Türkçeye çevrilen 82 kitabı belirleyip konularıyla birlikte sıraladık. Listede YKY'den dokuz, Everest'ten altı kitap var.

Savaş Sonrası – 1945 Sonrası Avrupa Tarihi
Tony Judt
Çevirmen: Dilek Şendil
Yapı Kredi Yayınları, 2009
1032 sayfa.
“Avrupa dünyanın en küçük kıtasıdır. Öte yandan içsel farklılıkların ve karşıtlıkların bolluğu bakımından Avrupa’nın eşi benzeri yoktur.
Bu kitap İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’nın öyküsünü anlatır, bu nedenle 1945 yılından başlar: “Stunde nul” der Almanlar, ‘sıfır saati’. Ama 20. yüzyıldaki her şey gibi bu öykü de Avrupa kıtasının yıkıma doğru sürüklendiği 1914 yılında başlayan 30 yıllık savaş döneminin gölgesinde kalmaktadır.
Isaiah Berlin, Yunan şair Arkhilokhus’un ünlü dizesini aktarmıştı: “Tilki pek çok şey bilir ama kirpinin bildiği tek bir büyük şeydir.” Berlin’in sözleriyle bu kitap ‘kirpi’ olmamaya önem veriyor. Bu sayfalarda ortaya koyacağım çağdaş Avrupa tarihi üzerine büyük bir kuramım yok; açıklamalarım diğerlerinin üstüne çıkan bir tema içermiyor; her şeyi kapsayan bir tek öyküm yok anlatacak. Ancak bu, İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa tarihinin herhangi bir temadan yoksun olduğu anlamına gelmiyor. Tam tersine, birden çok teması var. Tilki gibi Avrupa da pek çok şey biliyor.” Tony Judt

Kocanın Güzelliği –
29 Tangoda Kurgusal Bir Deneme
Anne Carson
Çeviren: Aslı Biçen
Metis Kitap, 2022
şiir, 160 sayfa.
Anne Carson İngilizcenin yaşayan en önemli şairlerinden biri. ‘Kocanın Güzelliği’ ise şairin kaleme aldığı bir dizi “manzum roman”dan biri, ama yazarın kendisi ’29 tangoda kurgusal bir deneme’ alt başlığını tercih etmiş. Çünkü kitap bir yanıyla tükenen bir evliliğin hikâyesini insanın içine işleyen olağanüstü bir dille aktaran bir anlatı, bir yanıyla da Keats’in ünlü ‘güzellik hakikattir’ deyişi üzerinde, Platon, Bataille, Lévi-Strauss ve Huizinga gibi düşünürlere atıflar yaparak derinlemesine düşünen sıkı bir deneme mahiyetinde…
Anlatısal şiirin doruklarından biri…

Bu Yas Yuvası – Bir Cinayet Davasının Öyküsü
Helen Garner
Çeviren: Roza Hakmen
Yapı Kredi Yayınları, 2024
240 sayfa.
Üç erkek çocuk babası, eşinden boşanmış Robert Farquharson’ın arabası 2005 yılının Babalar Günü’nde çocuklarını annelerinin evine bırakırken yoldan çıkar ve bir sulama barajına gömülür. Farquharson araba­dan çıkmayı başarır ama çocukları boğularak hayatını kaybeder. Olay ilk bakışta trajik bir kaza gibi görün­mektedir, ancak yetkililerin işe dahil olmasıyla daha karanlık ihtimaller belirmeye başlar.
Romancı ve öykücü Helen Garner, Avustralya’da uzun zaman gündemi işgal eden Robert Farquharson davasını başından sonuna kadar, her duruşmasına katılarak takip etti. ‘Bu Yas Yuvası’ işte bu sürecin sarsıcı hikâyesini anlatıyor. Yaslı anne ve babadan başlayarak savunma ve iddia makamına, jüri üyelerine, tanıklara, bilirkişilere ve davayı izleyen gazetecilere varıncaya dek herkesin bir romanın kişileri gibi belirdiği anlatı, Garner’ın dürüst ve ustalıklı anlatıcılığı sayesinde true crime ve mahkeme röportajı gibi türlerin sınırlarını aşarak aile, evlilik, suç, masumiyet ve adalet üzerine unutulmaz bir kitaba dönüşüyor.

Helen Garner’ın müthiş kitabı Bu Yas Yuvası: Bu hepimizin yası (mı?)Helen Garner’ın müthiş kitabı Bu Yas Yuvası: Bu hepimizin yası (mı?)

Anne Sütü – Patrick Melrose 4. Kitap
Edward St. Aubyn
Çeviren: Suat Ertüzün
Can Yayınları, 2019
roman, 272 sayfa.
‘Anne Sütü’nde, bir zamanların şanlı ve varsıl Melrose ailesi artık zor durumdadır. Patrick tutulmayan sözler, ailevi sorumluluklar ve bir intihar girişiminin yol açtığı sorunlarla boğuşmaktadır. Ailenin diğer fertleri de iyi durumda değildir; eşi Mary, annelik görevlerinin yükü altında günbegün yıpranırken Patrick’in annesi kendini adamakıllı bir yeni çağ cemiyetine kaptırmış, küçük oğul Robert ise, yaşına rağmen çevresinde olan bitenleri kavrayacak zekâ ve duyarlılık sergilediğinden endişe kaynağı haline gelmiştir. Buna karşın aile kötü geçmişiyle mücadelesini sürdürürken yeni kuşak beraberinde farklı bir duyarlılık ve değişim potansiyeli getirmektedir.
Edward St. Aubyn’in dizi filme de uyarlanan çok ödüllü, yarı otobiyografik ‘Patrick Melrose’ romanları, hem incelikli üslubu ve ironisi hem de insancıl duyarlılığıyla dikkat çekiyor. 1960’larda başlayan romanlar Melrose’un travmatik çocukluğunu, 1980’lerin New York’undaki bunalımlı gençlik günlerini ve 2000’li yılların İngiltere’sindeki olgunluk dönemini anlatarak bir kuşağın panoramasını sergiliyor.
“Hiç şüphesiz çağdaş İngiliz edebiyatının en önemli eserlerinden biri.” David Sexton, Evening Standard

Henrietta Lacks’in Ölümsüz Yaşamı
Rebecca Skloot
Çevirmen: Hülya Key
Eksik Parça Yayınları, 2020
biyografi, 424 sayfa.
Rebecca Skloot, ‘Henrietta Lacks’in Ölümsüz Hayatı’nda , 1951 yılında rahim ağzı kanserinden ölen Henrietta Lacks’in etkileyici hayat hikayesi ile bilimsel açıdan yeni bir dönemi başlatan olayları başarılı bir şekilde harmanlıyor.
“Duvarımda hiç tanışmadığım bir kadının fotoğrafı asılı; sol köşesi yırtılmış ve bantla yapıştırılmış. Elleri belinde, doğrudan kameraya bakıyor ve gülümsüyor. Özenle ütülenmiş bir döpiyes giymiş, dudaklarına koyu kırmızı ruj sürmüş. 1940’ların sonu ve henüz otuzuna varmamış. Açık kahverengi teni pürüzsüz, gözleri hâlâ genç ve neşeyle bakıyor. İçinde büyümekte olup beş çocuğunu annesiz bırakacak ve tıbbın geleceğini değiştirecek tümörden habersiz. (…) Ona basit bir şekilde HeLa deniyor, dünyanın ilk ölümsüz insan hücrelerine -onun hücrelerine, ölmeden yalnızca aylar önce rahminin ağzından kesip alınan hücrelerine verilen ad bu. Gerçek adı Henrietta Lacks.”
Doktorlar onun hücrelerini, iznini almadan aldılar.
Bu hücreler hiç ölmedi.
Yerçekimi olmayan şartlarda insan hücrelerine ne olacağını görmek için uzaya, önce onun hücreleri gönderildi.
Bu hücreler sayesinde çiçek aşısı, kemoterapi, klonlama, suni döllenme, gen haritalaması gibi konularda yaşamsal önemde ilerlemeler kaydedildi.
Tıbbi bir devrimin ve milyon dolarlık bir sanayinin başlangıcı oldular.
Ailesinin ise sağlık sigortasını karşılamaya gücü yok.

Yazma Sanatı
Stephen King
Çeviren: Gökçe Yavaş
Altın Kitaplar, 2024
Neredeyse yazdığı her kitap sinemaya (veya diziye) da aktarılan Amerikan edebiyatının büyük ismi Stephen King’in hayli beğenilen ve epeydir baskısı bulunmayan ‘Yazma Sanatı’ kitabı yeni baskısıyla raflarda.
Stephen King’in bu yarı anı yarı kılavuz niteliğindeki muhteşem eseri bir yandan yazarın çalışma ve üretme sürecine ışık tutarken bir yandan da yazmak isteyenlere yol gösteriyor. Çocukluğundan kariyerinin zorlu ilk günlerine ve 1999’da geçirdiği ölümcül kazaya kadar King’le beraber yazarlığın engebeli yollarında yürüyeceksiniz. ‘Yazma Sanatı’, okuyan herkesi etkileyerek cesaret aşılayacak bir başyapıt.
“Yazmanın amacı para kazanmak, ünlü olmak, sevgili bulmak, sevişmek ya da arkadaş edinmek değildir. Sonuçta amaç, eserinizi okuyacak insanların hayatlarını ve kendi hayatınızı zenginleştirmektir. Amaç; uyanmak, iyileşmek ve başa çıkmaktır. Mutlu olmaktır, tamam mı? Mutlu olmak. Bu kitabın bir kısmı, belki büyük bir kısmı, benim yazmayı nasıl öğrendiğimle ilgili. Çoğu, sizin nasıl daha iyi yazabileceğinizle ilgili. Geri kalanı ve belki en iyi kısmı da bir izin kâğıdı gibi: Yapabilirsiniz, yapmalısınız ve başlayacak kadar cesursanız yapacaksınız. Yazmak bir sihir, her yaratıcı sanat dalı kadar ab-ı hayat. Su bedava. İçsenize.” Stephen King

Kayıp Kız
Gillian Flynn
Çeviren: Uğur Mehter
Artemis Yayınları, 2024 (5. baskı)
roman, 608 sayfa.
Sinemaya da uyarlanan ‘Kayıp Kız’da sıcak bir yaz sabahı Nick ve Amy beşinci evlilik yıl dönümlerini kutlamaya hazırlanırken Amy bir anda ortadan kaybolur. Amy’nin arkadaşları onun Nick’ten korktuğunu iddia eder. Nick’e göre bunların hepsi yalandır. Polis, Nick’in bilgisayarında tuhaf şeylere rastlar, böylece Nick kaçınılmaz şekilde baş şüpheli olur. Amy’nin ortaya çıkan günlüğü, onun manipülatif biri olduğunu gösterir. Gizemli biri tarafından sürekli aranan Nick ise polis ve medyanın artan baskısıyla birlikte şüpheli davranışlar sergilemeye başlar.
Amy ortaya çıkacak mı, yoksa Nick karısını öldüren bir katil mi? Peki, Amy’nin özenle paketleyip bıraktığı kutuda ne vardı?
‘Kayıp Kız’da evlilik, tam bir savaş sanatına dönüşüyor.
“Akıl almaz bir oyun… İlk okuduğunuzda yüreğinizin sıkışmasına neden olan şeyler, ikinci okuyuşunuzda tamamen farklı görünecek.” Janet Maslin, The New York Times

Fizik Üzerine Yedi Kısa Ders
Carlo Rovelli
Çeviren: Tolga Esmer
Tellekt Kitap, 2020
72 sayfa.
Çağdaş fizikçi Carlo Rovelli, 20. yüzyıl fizik biliminin temel meselelerine cezbedici bir yolculuk vaat ettiği ‘Fizik Üzerine Yedi Kısa Ders’te, fizik alanında gerçekleşen büyük devrimin ‘en büyüleyici’ yönlerini ve ortaya attığı soruları mercek altına alıyor: ‘Kuramların en güzeli’, yani Albert Einstein’ın genel görelilik kuramı, modern fiziğin en sarsıcı yönlerine ev sahipliği yapan kuantum mekaniği, içinde yaşadığımız evrenin mimarisi, temel parçacıklar, kuantum çekimi, olasılık ve kara deliklerin ısısı…
“Kuramsal fizik, yaşamımızı yönlendiren tutkular ve duygulardan beslenir,” diyen Rovelli, çoğunlukla bize uzak kalmış bir bilimin aslında bizi kuşatan evren kadar yakınımızda olduğunu gösteriyor:
“Günümüz fiziğinin sunduğu bu büyük resimde, algılayan, karar veren, gülüp ağlayan insanın yeri, bizim yerimiz neresidir? Dünya, uzay ve maddenin çok kısa ömürlü kaynaşmalarından, uzay ve temel parçacıkların devasa bir yapbozundan ibaretse biz neyiz? Biz de yalnızca kuantumlardan ve parçacıklardan mı oluşuyoruz? O zaman hepimizin hissettiği bu bireysel varoluş, bu tekil kişilik olma duyusu nereden geliyor? O halde değerlerimiz, düşlerimiz, duygularımız, bilgilerimiz nedir? Bu uçsuz bucaksız göz kamaştırıcı dünyada biz neyiz?”

Kızların Suskunluğu
Pat Barker
Çeviren: Seda Çıngay Mellor
İthaki Yayınları, 2020 (5. baskı)
320 sayfa.
Washington Post, Financial Times ve The Economist’in yılın en iyi kitapları listelerine giren ‘Kızların Suskunluğu’nda Pat Barker, Troya Savaşı’nı Akhilleus, Odysseus ve Agamemnon gibi intikam peşindeki erkeklerin değil, onların gölgesinde kalan bir kadın olan Briseis’in gözünden anlatıyor ve İlyada destanına yepyeni bir bakış açısı getiriyor.
Ama bu hikâye savaşın nasıl şanlı olduğunu, erkeklerin ne kadar cesurca çarpıştığını anlatmıyor, o defalarca yapıldı. Hayır, bu tarihte unutulmaya zorlananların hikâyesi. Yine de unutulmayacağız, yıllar sonra bile anneler çocuklarına Troya şarkılarını söyleyecek, biz de onların rüyalarından eksik olmayacağız… Kâbuslarından da.
“Neredeyse Homeros’un yazdıkları kadar görkemli. Meşhur olaylar ve mitolojik isimler bu kitapta büyülü biçimde yeniden hayat buluyor. Dokunaklı ve usta işi bir roman.” The Economist

Bahçıvan
John Le Carre
Çeviren: Zeliha Babayiğit
Alfa Yayınları, 2015
roman, 580 sayfa.
Casusiye edebiyatının efsane ismi Le Carre’nin ‘Bahçıvan’ı, 2005 yılında beyazperdeye uyarlandı. Başrollerinde Ralp Fiennes, Rachel Weisz’in oynadığı film pek çok dalda Oscar’a aday oldu.
Genç, güzel ve kocası Justin’in sevgili bir tanesi Tessa Quayle Kuzey Kenya’da korkunç bir şekilde öldürülür. Amatör bir bahçıvan, yaşlı bir dul ve diplomat olan Quayle, kendi köklerine inerek âşık olduğu kadının olağanüstü cesaretinin izlerini aramaya koyulur. Ama öğrendikleri onu şüpheli yapmakla kalmaz, Tessa’nın katillerinin de hedefi yapar.
Zamanımızın en ilgi çekici ve iyi hikâye anlatıcılarından biri olan John le Carré bu defa da yeni dünya düzeninin görkemli keşfinin peşine düşüyor. Dizginlenemeyen kapitalizmin karanlık yüzünü sıradan insanların ihanetleriyle anlatan Bahçıvan, karısını trajik bir ölümle kaybeden Justin Qayle’in tutkusunu okurla buluşturuyor.
“Le Carre’nin standartlarında en iyisi. Başka bir deyişle mutlaka okunmalı.” Sunday Telegraph

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.