Fenerbahçe, Darüşşafaka deplasmanında ‘Biber’ledi!
Kaybetti Fenerbahçe. Teknik, taktik, zekâ gerektiren bir maçta sonunu getiremedi. Penaltılarla yitirilen kupa umudunu belki zamanla kabullenebilirler. Ama bu bataryaların yeniden dolması lazım. Bakalım bunu başarabilecekler mi?
Zor bir maç değildi bu, zorlayıcıydı. Kalitesi yoktu ama eforu çok fazlaydı. 120 dakikanın son saniyesine, hatta penaltı anına kadar bile direnç gerekiyordu. Kaybetmenin bedeli o yüzden ağır oldu Fenerbahçe’ye. Giden sadece tur değildi sanki. Bataryalar da gitti. Bakalım lig için yeniden doldurabilecekler mi?
Eski kuşak futbolseverlerin en sevdiği şeydir. Bir dönemin unutulmaz on birlerini tek nefeste sayarlar. Ama şimdilerde durum farklı. Kırk yılda bir gelmiyor Avrupa maçları. Kadrolar sürekli yenileniyor. 20 kişilik falan bir kadroyla akıyor sezon. Herkesin önemi, herkesin katkısı var. Yine de dün biraz farklıydı, eskiyi hatırlatıyordu sanki. Fenerbahçe çok uzun bir aradan sonra ideal kadrosuyla sahadaydı. Olabilecek en iyi ekiple. Ezbere sayılabilecek kadar…
Oysa oyun öyle olmadı. Bu personelin olabileceği en akmayan, en tutuk futbolu seyrettik çok uzun süre. Maçı iki isabetli şutla kapattı temsilcimiz. Gol beklentisi 1’i bulamadı haliyle. Dzeko çok top ezdi. Fred sürekli pas hatası yaptı. Szymanski hiç açık alan bulamadı. Hepsinin aynı anda kötü günü değilse eğer, bunun bir nedeni olmalıydı.
Bu maç için çizilmiş özel bir plan göremedim ben. Gene aynı değişiklikler, gene aynı refleksler. Rakip analizinden yola çıkarak yapılan tek bir set yoktu. Atılan altı kornere, tehlike yaratabilecek frikiklere rağmen özel bir duran top çalışması göremedik. Buna karşın Olimpiakos çok akıllı oynuyordu. Kalitesinin çok ötesinde bir taktik zekayı devreye sokmuşlardı. Fred’i çözmüşlerdi, Osayi ve Ferdi’yi tıkamışlardı. Dzeko’nun pivotajını bozmuşlardı. Fenerbahçe’yi neredeyse hiç coşkulandırmadılar. Hiç tehlikeli top kaybı yapmadılar. Sanırım bu çalışkanlık sayesinde alabildiler turu. Yoksa Yunan ekibinin kadro kalitesi Fenerbahçe’nin çok gerisindeydi.
Bana işin sihri teknik adam Mendilibar gibi geliyor. Onun analizleri aldı oyunu. Penaltıların şans işi olduğunu biliyor. Bir tek orada sırtını döndü takımına. O da totem olsun diye. Bir zamanlar Sevilla’yla UEFA Avrupa Ligi kazanmış birinden bahsediyoruz. Tıpkı bu sezon olduğu gibi, sezon ortasında gelip Manchester United’a üç atmış, Mourinho’nun elinden kupayı almış bir teknik direktörden.
Evet, bu seviyede kalite önemli ama özel planlama, özel taktikler de önemli. Daha direkt söyleyelim. Teknik adamlık kalibresi önemli. Maç öncesi Sarı-Lacivert gönüller esami listesini görünce sevinmişlerdir. Ama ortaya çıkan futbol yüreklerine bir taş gibi oturdu 120 dakika boyunca. Sahada bir türlü istediklerini yapamayan bir takım vardı.
Yapacak bir şey yok. Penaltılar Rus ruletidir. Ama derler ki ondan bile iyi taktik hayatidir. Yani her şeyin başı teknik, taktik… Oyunun en önemli unsurlarından biri bu. Kadro kalitesi yetmiyor.