Merkez 2021 Aralık ayından bu yana ‘arka kapıdan’ 199 milyar dolar satmış
Ekonomi yönetimi 'Ben neyi eksik yapıyorum da kredi talebi düşmüyor?' diye kendi kendini sorgulamak yerine, bankalara 'Sen neden kredi kullandırıyorsun?' bakış açısı ile hesap soruyor ve 'Fazla kredi kullandırırsan cezanı çekersin' diyor.
Merkez Bankası, geçtiğimiz günlerde aldığı kararlarla bir önceki ekonomi yönetiminin tarzını hatırlatan adımlar attı. Banka bunu her ne kadar “sıkı para politikası duruşunu destekleyici ilave sıkılaşma adımları” olarak nitelendirse de, gerçekte genel seçimler sonrası başlatılan ekonomi yönetiminin tabiriyle sadeleşmeden geri adımlar olarak görülmeli.
Hatırlanacağı üzere önceki ekonomi döneminde yapılmak istenenler doğrudan Merkez Bankası ya da ilgili diğer yetkili kurumlar tarafından değil, hep bankalar üzerinde baskı kurularak yapılıyordu. Mehmet Şimşek ve ekibinin seçim sonrası göreve gelmesinin ardından bu baskı hafifletilerek bankalar biraz rahatlatılmış ve bir ölçüde normale dönülmüştü. Alınan yeni kararlar, daha önce denenip hatalı olduğu tecrübe edilen kararların aynısı ve hareket de geriye dönüşün bir işareti.
Alınan kararlara baktığımızda; kredi büyümesine dayalı menkul kıymet tesisi kapsamında;
-TL ticari krediler (ihracat, yatırım, tarım ve esnaf kredileri ile kamu kuruluşlarına ve deprem bölgesine yönelik krediler hariç) için yüzde 2,5 olan aylık büyüme sınırı yüzde 2’ye indirildi.
-İhtiyaç kredilerinde yüzde 3 olan aylık büyüme sınırı yüzde 2’ye düşürüldü, taşıt kredilerinde ise yüzde 2 sınırı korundu.
-Bankalarca ve finansman şirketlerince kullandırılan nakdi kredilerden usul ve esasları Merkez Bankası’nca belirlenen krediler için büyüme oranının 29/3/2024 hesaplama tarihinden 3/1/2025 (dahil) hesaplama tarihine kadar bir önceki hesaplama tarihine göre yüzde 2’nin üzerinde olması halinde bu oranı aşan kredi tutarı kadar Türk Lirası cinsinden zorunlu karşılık bloke olarak tesis edilmesi kararlaştırıldı.
Karara göre bankalar, yukarıda ismi geçen kredilerde belirlenen oranları aştıkları takdirde menkul kıymet almak zorunda kalacak ve fazladan zorunlu karşılık ayıracak. Sonuçta alınan önlemler, bankalar üzerinde baskı kurarak ticari krediler ve ihtiyaç kredilerinde büyümeyi önlemeye yönelik. Yeni uygulama ile bankalar kredi kullandırmakta biraz daha çekingen davranacak. Bu amaçla da bankaların kredi faiz oranlarının fazla olmamakla birlikte yükselmesi beklenir.
Peki bu önlemlere neden ihtiyaç duyuldu?
Ekonomi yönetimi sürekli enflasyonu düşürmek amacında olduğunu belirtiyor ve buna yönelik de piyasada mal ve hizmetlere olan talebi kısmak istiyor. Piyasada talebi artıran unsurlardan biri de kredi talebi. Halen piyasada kredi, talebi alınan önlemlerle yeterince düşürülemedi. Enflasyon yüksek kalmaya devam ediyor ve istenen düzeyde düşmeyecek görünüyor. Dolayısıyla yeni önlemlere ihtiyaç duyuluyor. Alınan önlemlerin özü buna yönelik.
Ancak bu önlemlerin beklenen ölçüde etkisi olur mu? Şüpheli. Öncelikli olarak sorunun temeline bakacak olursak; ülkede başta enflasyon olmak üzere ekonomideki dengeler bir türlü sağlanamadı. Geçtiğimiz yıllarda ekonomik dengeler o kadar bozuldu ki yerine tekrar getirilmesi oldukça sert önlemleri gerektiriyor. Ancak genel seçim sonrası yeni ekonomi yönetimi önlemleri yeterli sıkılıkta almadı. Kademeli geçiş adı altında alınan para politikası önlemleri hem fazla zamana yayıldı ve hem de yetersiz kaldı; bugün ek önlemlere ihtiyaç duyulur hale gelindi.
Yine seçim sonrası süreçte para politikası önlemlerinin yetersizliği ve zamanlama hataları yanında maliye politikasının gider tarafında da hiçbir önlem alınmadı.
Bunların en önemli sonucu ise ekonomi yönetimine olan güvenin sağlanamaması. Ekonomide gelecek beklentileri ve davranışlar, yaşananlar kadar güven üzerine kurulur ve maalesef ekonomi yönetimine güven henüz sağlanamadı.
Merkez Bankası kararlarına dönecek olursak; alınan önlemler bir önceki ekonomi yönetimi tarafından denenmiş ancak başarılı olmamış yöntemler. Yeni ekonomi yönetiminin başlangıçtaki kendi söylemleri ile de çelişen şekilde tersine dönerek aynı önlemleri almaya başladığı görülüyor. Ekonomi yönetimi mevcut koşullarda “Ben neyi eksik yapıyorum da kredi talebi düşmüyor?” diye kendi kendini sorgulamak yerine, bankalara “Sen neden kredi kullandırıyorsun?” bakış açısı ile hesap soruyor ve “Fazla kredi kullandırırsan cezanı çekersin” diyor. Aynı bir önceki ekonomi yönetiminin yaptığını hatırlatan, kendi yetersizliklerinin faturasını başkalarına çıkarma çabası.
Yetersizlikler nelerdir? tekrarlarsak;
-Yeterince etkin uygulanmayan para politikası,
-Hiç uygulanmayan maliye tarafındaki gider azaltıcı politikalar,
-Sağlanamayan güven ve düzelmeyen beklentiler.
Sonuçta da Türkiye ekonomisinin daha önce başarılı olmamış bu tür dolaylı yollardan alınacak küçük önlemlerle dengelenmesi mümkün görünmüyor.