Yazımızı güzelleştirdiniz, her şey için teşekkürler…

Milliler, Euro 2024’te hatırı sayılır bir tat ve doku bıraktı. Dışarıya sempati yayarken içeride de ekonomik olarak baskı altında olan insanlara bir nebze neşe ve mutluluk verdi. Bu takım gündelik hayatın acımasız gerçeklerini unutturdu.

7 Temmuz 2024
Barış Alper Yılmaz öyle bir performans ortaya koydu ki Avrupa futbolunun en iyi savunmacısı Virgil van Dijk çok zor anlar yaşadı.

Atacak iki adımımız daha vardı ama olmadı… Dünkü maç final yönündeki son durağımızmış meğer… Son düdükten sonra ‘Ahlar vahlar’ eşliğinde sızlanıyoruz. ‘Çok yaklaşmıştık’ diyoruz. ‘Yapabilirdik’ diye düşünüyoruz lakin başaramadık. Ama bu yolda elimizden gelen tüm gayreti gösterdik… Yazımız renklendi. O gencecik çocuklar sadece bir ulusu değil bütün bir Avrupa kıtasının futbolseverlerini, hatta bu oyuna gönül veren gezegen üzerindeki herkesi şenlendirdiler. Uzun süre konuşulduk, uzun süre eldeki yıldız ya da yıldız olma yolundaki değerlerle gündem olduk, sempati yaydık.

Kitlelere bir yudum mutluluk aşıladılar

 Yola çıkarken ya da turnuva başlarken bu noktaya geleceğimizi, böylesi bir iz bırakacağımızı düşünüyor muyduk? Doğrusu ben kendi adıma düşünmüyordum. Ama şampiyona start aldıktan sonra sahne sırası bize geldiğine yeteneğimizle, gösterdiğimiz performansla, kattığımız havayla ‘Euro 2024’te bence hatırı sayılır bir tat ve doku bıraktık. Ben bütün bu havadan memnunum. Dışarıya sempati yayarken içeride de hayatın, sistemin ezdiği kitlelere, ekonomik olarak baskı altında olan insanlara bir nebze neşe ve mutluluk verdi, gündelik hayatın acımasız gerçeklerini unutturdu bu takım… Avusturya maçı sonrası ‘Bozkurt selamı’yla gereksiz bir tartışmanın parçası olarak sevincimiz yine bir kutuplaşmanın vesilesi oldu ama genel toplama bakıldığında beş maçlık serüven bize gelecek adına umutlar aşıladı, geleceğe daha bir güvenceyle bakmamızı sağladı.

Ahlar vahlar içinde Euro 2024'e veda... 'Bizim çocuklar' üzgün ama gururluAhlar vahlar içinde Euro 2024’e veda… ‘Bizim çocuklar’ üzgün ama gururlu

Dünkü maça gelince ilk yarının başında oyunun hâkimi genel olarak Hollanda’ydı ama 25’ten sonra diyelim, görüntü dengelendi, sonrasında da golü bulan taraf Türkiye oldu. Ay-Yıldızlıların Şenol Güneş döneminde grup aşamasındaki Fransa maçlarında özellikle Kaan Ayhan’la bulunan gollere benzer bir pozisyonda öne geçtik (bu arada Samet’in kafasıyla gelen sayıda arkada ‘pusuda’ bekleyen isim de yine Kaan Ayhan’dı).

‘Beş bölümlük heyecan verici dizi’ dün sona erdi

Skor üstünlüğü moral motivasyonun da Vincenzo Montella’nın talebelerine geçmesini sağladı. Devre bu manzarada sona ererken ikinci 45’te ‘Portakallar’ golü bulmak adına bütün bir oyunu kalemize yıktı. Ama Ronald Koeman’ın öğrencilerinin tüm hamlelerine karşı Kırmızı-Beyazlılar dayanışma ruhuyla savunma yapmayı, delikleri kapamayı bildi. Bu aşamalarda önceki maçlardaki havayla birlikte sanki “Rakip ne yaparsa yapsın bu takım gol yemez ya da bir şekilde dayanır” havası hem sahadakileri hem de tribünlerdeki seyircileri ya da TV karşısındakileri sarmış gibiydi. Adeta görünmez bir el bizi koruyor gibiydi. Lakin bu takımın en sorunlu bölgesi olan savunmadaki zaaflar bir kez daha kıyıya vurdu ve 70 ve 76’da gelen iki golle geriye düştük. Özellikle son beş dakika can havliyle saldırdığımız ve aradığımız fırsatları da bulduğumuz bir bölüm oldu. Ve fakat son vuruşlarda beraberlik sayısı gelmedi ve ‘Beş bölümlük heyecan verici dizi’ böylelikle sona erdi…

Koeman: Türkiye tutkulu ve kaliteli bir takım

Dün son yirmi dakikada gardımız düştü, savunmada bazı pozisyonlarda rakibi seyrettik, geç hamleler yaptık, koordine olamadık. Ama yine de 2-2’ye uzanabilecek şanslar elimize geçti ama değerlendiremedik. Mücadele sonrası karşılaşmayı değerlendiren Hollanda Teknik Direktörü Koeman’ın Türkiye’ye ilişkin “Sağlam ve tutkulu oynuyorlar. Ama sadece tutkulu değiller, kaliteliler de. Son beş dakikada şanslıydık. Bu oyunda kazanmanız için şansa da ihtiyacınız var” şeklindeki görüşleri bence doğru analizlerdi. Madem perde kapandı, geride kalan kimi öncelikli izleri hatırlamak gerekecek.

Arda Güler Hollanda karşısında etkili bir oyun sergiledi.

Barış Alper-Van Dijk mücadelesi soluk kesti

Dün Barış Alper Yılmaz inanılmaz bir performans ortaya koydu. Avrupa futbolunun en iyi savunmacısı Virgil van Dijk gibi fizik gücü en üst düzeyde seyreden bir oyuncuya o kadar zor anlar yaşattı ki nihayetinde sarı kart da gördürdü. Bu kariyeri açısından da unutulmaz bir gecenin ifadesiydi. Arda Güler, Hakan Çalhanoğlu, zaman zaman Ferdi Kadıoğlu, kimi pozisyonlarda Mert Günok çok iyiydiler… Kenan Yıldız da yine yer yer ışıltılar ortaya koydu. Biz, daha önce de yazdığım gibi ruhunu, gerçek şekline şemalini henüz tam olarak bulamamış bir takımız. Eldeki kadro bu haliyle bile ‘Euro 2024’te bir hayli etkileyici bir mesafe kat etti, sonraki turnuvalar için ümit aşıları. Hepsinin ellerine, ayaklarına, yüreklerine sağlık…

En heyecan verici takımlardan biriydik

 Turnuvanın geneline bakıldığında ise oyunun önde gelen futbol figürleri sıkıcı, sadece kazanmaya yönelik, çoğunlukla zevk vermeyen performanslar ortaya koydu. Türkiye bu tablo içinde ortama yukarıda da belirttiğim gibi renk, dinamizm, şevk ve özel bir heyecan kattı. Benzer renklere sahip takım sayısı çok azdı ve onlar içinde en uzun mesafeye Ay-Yıldızlılar ulaştı. Teknik patron Montella’nın elbette zaman zaman hataları oldu ama son iki Avrupa Şampiyonası’na bakıldığında (birinin başında Fatih Terim, diğerinin başında da Şenol Güneş vardı, iki turnuva göz önüne alındığında altı maçta ancak bir galibiyetle topu topu üç puan toplayabildiler), İtalyan hocanın öncülüğünde bu takım son derece başarılı, son derece etkileyici bir performans ortaya koydu…

İsviçre saati penaltılarda durdu! İngiltere yarı finaldeİsviçre saati penaltılarda durdu! İngiltere yarı finalde

Yarı finale yine ‘Olağan Şüpheliler’ kaldı

Ama nihayetinde yarı finale kalanlara bakıldığında İspanya, Fransa, İngiltere ve Hollanda geçmişleri ya da futbol tarihlerindeki izleri itibariyle ‘Olağan Şüpheliler’… Bir başka deyişle ‘Endüstriyel futbol’un at başları (İspanya’yı ayrı tutuyorum tabii ki) tüm sıkıcı görüntülerine rağmen ekolleri ve ellerindeki yıldızlarla bir şekilde eleğin üzerinde kaldılar. Bu dört takımdan biri ‘Şampiyonluk’ unvanıyla buluşacak (ki benim gönlüm İspanyollardan yana) ama şurası bir gerçek ki Türkiye en az bu takımlar kadar, hatta onlardan fazla iz bırakmayı, hâtıralarda yer etmeyi bildi. Bence bu da en az ‘şampiyon’ olmak kadar önemli.

Bu denli sempatik olmayı, gönüllerde yer almayı başarmışken gereksiz hamlelerle ortalığı bulandırmayalım, geçmiştekilere benzer kısır tartışmalardan uzak kalalım. Çünkü bu takım defalarca belirttiğim gibi çok genç, hafızası çok taze, ve ileride elde edecekleri çok başarı var. Biriktirecekleri çok güzel anılar da olacak. Umarım yarınlar onların katkılarıyla çok çok daha güzelleşir…

Babadan oğula miras bu sevinç...Babadan oğula miras bu sevinç…

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.