Doğum günü gelip çattığında

24 Mart 2024

Bana sorarsanız 365 gün, 8,760 saat, 525,600 dakika kutlanmalı doğum günü.
Öyle şatafatlı partilerle, çoğumuzun beylik laflarla süslü telefon, WhatsApp ve email mesajları ile değil, her an yaşamımızı anmalı, değerini bilmeliyiz geçen zamanın, bugünün ve gelecek dönemin.

En büyük zenginlik her yaşadığınız doğum gününün bir önceki yıldan daha değerli olması.

Şunu hatırlamak için de özellikle önemli doğum yıldönümleri: doğduğumuz zaman belli, şayet beklenmedik bir kaza, felaket ya da hastalık peydah olmazsa üç aşağı beş yukarı ne zaman fiziki ömrümüzün sonuna geleceğimiz de belli. Şimdiye kadar o ömrün yarıdan fazlasını iyi ya da kötü tükettiğimiz için geriye kalan sayılı yıl, gün, saat ve dakikaları daha anlamlı, kaliteli, mutlu, sağlıklı nasıl yaşayacağımıza dair bilinç düzeyini yükseltmek ve yarın ölecekmiş gibi dolu dolu yaşamak gerek doğum gününü bence.

Kutlamaları biz keşfetmedik

Merak ettim, biraz tarihini kurcaladım. Doğum günü olgusu ilk defa Firavun için büyük kutlamaların yapıldığı Eski Mısır’da karşımıza çıkıyor. Bu kutlamalar Firavun’un bir ‘tanrı’ olarak doğuşunu simgeleyen taç giyme tarihleri ile ilgiliydi. Ve  ilkinin M.Ö. 3.000 civarında gerçekleştiği söyleniyor. Bunun kayıtlı ilk örneği Mısır Firavunu için böyle bir kutlamayı anlatan İbranice İncil’de var. Tarihte doğum günü kutlaması yapan ilk kadın Antik Mısır’ın ilk Helenistik kraliçesi Kleopatra.

Pek çok şey gibi bu Mısır geleneği de Eski Yunanlılar tarafından kullanılmaya başlandı. Benzer şekilde tanrılarını kutluyorlardı. Ay tanrıçası Artemis’e ay şeklinde kekler ikram ettiler. Ay’ın parlaklığını ve Artemis’in güzelliğini yeniden yaratmanın bir yolu olarak yanan mumlar eklediler. Bu böylece günümüze kadar sürdürülen bir gelenek haline geldi.

Artık halka yayılan, herkesin severek yaptığı hatta festivallere dönüşen doğum günü kutlamaları ve mum üfleme geleneği Hristiyanlığın ortaya çıkması ve yayılması ile birlikte yasağa dönüşmüş.

Dünyanın en çok kutlanan doğum günü olan Noel’e ev sahipliği yapmasına rağmen Hıristiyan kilisesi ilk dönemlerinde doğum günlerini pagan ritüeli olarak kabul ediyordu. Buna izin vermiyorlardı. Bu durum dördüncü yüzyılda İsa’nın doğumunun kutlanmaya başlamasıyla birlikte değişti. Ortaçağda soylular gerçek doğum günlerini kutlamaya başlarken köylüler de adlarını aldıkları azizin ‘Azizler Günü’nü kutladılar.

Çoğu araştırma dindar olmayan kişilerin doğum günlerini kutlamaya başlayan ilk toplum olarak Roma’ya işaret ediyor. Ancak 12. yüzyıla kadar kadınların doğum günü kutlaması yapılmıyordu. Sadece erkekler kutluyordu.

Romalılar hükümet tarafından tesis edildiği üzere daha ünlü vatandaşların doğum günlerine adanan resmi tatilleri de düzenleyen ilk toplumdu. Roma kutlamaları aynı zamanda cömert hediyelerin verilmesi uygulamasını da ortaya çıkardı.

Bugün bildiğimiz modern bir doğum günü partisinin ortak özelliklerinin çoğu 18. yüzyılın sonlarında Almanya’da başlıyor anladığım kadarıyla. Her yıl doğum günü pastasına fazladan bir mum dikme geleneğinin ise 1746’da Kont Ludwig von Zinzindorf’un doğum gününde başladığı söyleniyor. Doğum gününü ihtişamlı şekilde kutlayan Zinzindorf’un pastasının üstünde yaşı kadar mum bulunmaktaydı.

Bu tarihten sonra doğum günü kutlamaları çok daha yaygın şekilde kabul görmeye başlamış dünyanın dört bir köşesinde. Örneğin Çin’de bir çocuğun ilk doğum günü onurlandırılması gereken özel bir zaman olarak takvimlere kaydediliyordu.

Ancak Kinderfeste’nin (çocuk kutlaması) yaratılmasının doğum günü partilerine gerçek anlamda dönüşmesinin öncüsü Almanya. Çocuğun doğum günü pasta ve kaç yaşında olduğunu belirten mumlarla, izleyen yılı simgeleyen ekstra bir mumla kutlanırdı. Dilek tutmak için mum üfleme uygulaması da öyle başladı.

Başka kültürlerde nasıl?

Birçok kültür ve din belirli doğum günlerine diğerlerinden daha fazla önem verir. Japonya Ocak ayının ikinci Pazartesi günü Yetişkinliğe Giriş Günü’nü geçen yıl 20 yasına giren herkesi tebrik etmenin ve teşvik etmenin bir yolu olarak kutluyor, çünkü bu onların yetişkinliğe girişlerinin simgesi.

Yahudi erkek ve kız çocukları takip ettikleri Yahudilik disiplinine bağlı olarak 12. veya 13. yaş günlerinde mitzvah (sırasıyla bar ve yarasa) düzenliyor. Brezilya’nın yanı sıra birçok İspanyol ülkesi de çocukluktan genç yetişkinliğe geçişi bir kızın 15. doğum günü kutlaması olan Quinceañeras’la kutluyor.

Kutlama başka ülkelerde oldukça riskli, hatta korkutucu ritüeller içerebiliyor. Sözgelimi Delhi’de bebeği Baba Umer Durga Tapınağı’nın çatısından atmanın bebeğe iyi şans getireceğine inanılıyor. Bebeğin ebeveynleri ise tapınağın altına çarşaf sererek bebeği yakalamaya çalışıyor.

Çin’de yeni doğanlar doğduğunda bir yaşında kabul ediliyor. Daha da ilginci, Çinli kadınlar için 30 yasına girilmenin tehlike ve kaosla ilişkili olduğuna inanılıyor. Bu yüzden bir yıl daha fazla 29 yasında kalıyorlar. Aynı durum 33. ve 66. doğum günlerinde de geçerli. Kötü şansı engellemek için kadınlar bir yere saklanıp bir et parçasını 33 parçaya bölüyor. Daha sonra bu et, başka bir kadın tarafından çöpe atılıyor. Aynı ritüel bir kadın 66 yasına girdiğinde de yapılıyor.

Vietnam doğum gününü epey ekonomik kutluyor gibi. Yeni Yıl veya Tet baharın gelişini simgeler. Bu gün Vietnam halkı için oldukça önemli. Doğum günleri topluca kutlanıyor. Yani erkek, kadın veya çocuk fark etmeksizin herkesin doğum günü Vietnam Yeni Yılı’nda kutlanıyor.

Kuzey Kore’de doğum günleri 8 Temmuz veya 17 Aralık’a denk gelenler bir hayli şanssız sayılır. Çünkü bu günler Kim İl-sung ve Kim Jong-il’e ağıt yakmak için ayrılmış. Bali’de yeni doğanlar yere dokunamayacak kadar kutsal kabul edildiğinden bebeklerin en az 91 gün toprakla temas etmemesi eski bir gelenek. 91 gün sonunda bebeğin yere değmesine izin verilir.

İslam’da var mı doğum günü kutlaması?

Bu soruyu sorduğumda şöyle bir yanıt geldi: “Gerek evliliğin yıl dönümü gerekse doğum yıl dönümü münasebetiyle tertiplenen merasim ve toplantıların kendisi günah olmaz. Şayet bu vesile ile haramlar işleniyor, günahlara maruz kalınıyor, çok israflı eğlence ve yeme içmelerle kötü örnek olunuyorsa günah günden değil, günde işlenen hatalardan meydana gelmektedir.”

Demek ki, yaş günü ve doğum günü gibi kutlamalar meşru ölçüler içinde yapılması şartıyla İslamiyette dinen sakınca içermiyor. Tam tersine, biliyorsunuz, Mevlid kandili, Hz. Muhammed’in doğum günü.

Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı’ya yöneldiği Lale Devri’nde bizde doğum günleri gözle görülür sıklıkta kutlanmaya başlamış ve Cumhuriyet’in ilanından sonra da Türkiye’de doğum günü kutlama geleneği giderek yaygınlaşmış.

Sadece kişilerin değil devletlerin, uluslararası kuruluşların, şirketlerin de kuruluş yıldönümü tıpkı doğum günü gibi kutlanıyor bugün.

Yıldönümü bilançosu

Elbette, yakınlarımızın, kendimizin doğum gününü kutlayalım, onu bir eğlenceye de dönüştürelim, bize “iyi ki doğdun, iyi ki varsın” diye seslenmelerinin keyfini, hazzını duyalım ama asıl doğum günleri yıllık bilanço çıkartmak için de iyi bir vesile olmalı. Sessiz sedasız bir köşeye çekilip “neredeydik, nereye geldik, bundan sonra nereye gidiyoruz, neler yapacağız” hesabını çıkartmak izleyen yıl ve yılları daha mutlu, sağlıklı ve yararlı geçirmenin yol haritasını, olumlu, heyecan verici mesajlarını çıkartmak da yeri doldurulamaz bir ihtiyaç doğum günlerinde.

Evet, yıllar çok hızlı akıp gidiyor. Saçlar ağarıyor, eski kıvraklık kalmıyor ama daha olgun, bilge ve hayatın anlamını kavramış insanlar oluyoruz.

Bedene ve zihne iyi bakarsak, etrafımızı sevdiğimiz dostlar ile kuşatır ve yeniliklere açık olursak, omurgamızı dik tutmaya devam edersek başka daha ne isteyebiliriz ki.

Ben de her doğum günümde olduğu gibi geçmişe takılmadan bugünün farkında olarak, insanlara güzel katkılar sunmaya çalışarak ileriye doğru adımlar atmaya devam edeceğim, 15 Mart akşamından başladım yeniden bu çabaya.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.