Biz nasıl bir kültürde çalıştık, hangi özelliklere önem verilirdi?

Ne kadar zeki , ne kadar yaratıcı olursanız olun, güvenilir değilseniz, işe ve iş arkadaşlarınıza zarar veren davranışlarda bulunuyorsunuz, çok büyük probleme dönüşebilir hatta işten ayrılma nedeniniz olurdu.

4 Nisan 2024

Özellikle bölgesinde ve dünyada hızlı büyüme ve yayılma politikası uygulayan şirketlerin ‘vur, kır, parçala, bu maçı kazan’ yaklaşımı zamanla insan kaynakları uygulamalarını da bu söylemin bir parçası haline getirebilir.

Merdivenleri teker teker çıkarken bir önündekinin paçasına yapışmak ve aşağı indirmek ya da rakip olarak gördüklerini alakasız ortamlarda konu yaparak kötülemek, artı puanlarda kazandırabilir.

Özellikle merkezleri başka ülkelerde olan ve yerel uygulamalardan ve kültürden habersiz ve yeteneksiz ‘yetenek yöneticileri’ni tercih eden dev şirketlerin, iyi ve konusunda uzman ama daha önemlisi, etik çalışan yöneticilerle ilgili kötü kararlarını şaşkınlıkla duyuyor ve takip ediyorum.

Bizim çalıştığımız kültürde işini iyi yapmanın yanında etik çalışmak ve güven yaratmak en önemli iki özellikti. Ne kadar zeki , ne kadar yaratıcı olursanız olun, güvenilir değilseniz, işe ve iş arkadaşlarınıza zarar veren davranışlarda bulunuyorsunuz, çok büyük probleme dönüşebilir hatta işten ayrılma nedeniniz olurdu.

En önemli kriterimiz neydi?

Seçtiğimiz ve birlikte çalıştığımız insanların iyi insan olması, güven vermesi, arkamızı döndüğümüzde gözümüzün arkada kalmaması en önemli kriterlerimizdi. Elbette başarılı iş sonuçları, hızlı karar verme, stratejik düşünme gibi tüm dünyada ezbere sayılabilecek yetkinliklerde önemliydi. Ama birbirinin altından koltuğu çeken, takım arkadaşı hakkında patrona konuşan, gördüğü ve tespit ettiği bir etik problemi üst yönetime duyurmayan insanlar, tepe yönetim takımlarında olmayı hak etmezdi.

Takımda olmak için ise takımla beraber hareket etmek, takım kuralarına uymak, en iyi sonuçları almak için takımla beraber çalışmak, çok çalışmak gibi belki de geçmişte daha çok aradığımız ve konuştuğumuz özelliklere daha çok dikkat çekilirdi.

Daha çok kazanmak, daha hızlı yükselmek, daha yeni arabaya binmek, daha yüksek prim almak için etik olmayan işlere girenler, işe giremezdi. Ya da en azından benim daha yakından bildiğim ve takip ettiğim işlerde böyleydi.

Ama dışarıda duyduklarım ve gördüklerim beni şaşırtmaya devam ediyor. Yükselmek için yapılan her numaraya puan veren yöneticiler ve şirketlerde varmış. Usulsüzlüğü ortaya çıkarttı diye bayisinin gazabından korkup yöneticisini işten çıkarması gibi.  Etik olmayan hareketlerde bulunan ve  kendisine bağlı ekip üyesinin kuvvetli dış bağlantılarına başvurması sonucu onun değil, usulsüzlüğü ortaya çıkaran üstünün işten çıkarılması gibi.

Adalet, liyakat, şeffaflık, güven, iş birliği yapmak, takım oyuncusu olmak gibi harika özellikler aramak ve ödüllendirmek varken, iki puan marj, üç kuruş kâr ve hisse değeri için, işini ve kendi geleceğini riske etmeyi anlamak çok kolay değil.

İyi yönetici olmak demek kendinden daha iyi insanları işe almak ve yetiştirmek, şirketin  geleceğini devam ettirecek yeni kuşakları hazırlamak demektir. Yukarıdaki uygulamaları duyan ya da yaşayan yönetici arkadaşlar, yeni iş ve görevlerinde, iyi adamlar alıp yetiştirme işini yaparken tekrar tekrar düşünmezler mi?

Ya da şirketin bir açığını bulup merkeze uyarı yolladığında gelen denetim ekiplerinin hiç bir şey yokmuş gibi rapora yazmaması ve hiç bir şey olmadan devam etmesi, o şirkete olan güveninizi yerle bir etmez mi?

Her şirketin kendine has değerleri ve özellikleri vardır. Özellikle ilk işimize girdiğimizde bu değerleri yaşadıkça görür ve öğreniriz. Başka deneyimler yaşamadığımız için bunları norm ya da standart olarak yorumlarız.

Başka şirketlerde ve kültürlerde arkadaşlarımızla karşılaşana kadar. Etrafımızda farklı işlerde, sektörlerde ve şirketlerde çalışan arkadaşlarımız varsa farkındalığımız da hızlıca artar.

Bizde nelerin daha iyi, nelerin daha kötü olduğunu daha iyi ve hızlı  anlarız. İş değiştirme kararlarında ise daha çok  arkadaşlarımızdan duyduğumuz ve bize daha çok uyan kurum kültürü ve değerlerine göre karar veririz.  Yani şirket içinde yaratılan güven ortamı ve adil kararlar hızlıca dışarıda da duyulur ve yayılır.

Elbette her şirketin kariyer, eğitim ve performans sistemleri bulunmakta ve bir miktar da kullanılmakta. Bu sistemler için şirketler çok büyük para ve insan kaynağı harcar. Ama hala son kararları, sistemler ve kayıtlardan çok kişiler söyler.

Sistemlerden çok insanların çalışanlara doğru mesajları vermesi ve önce kendileri üzerinde uygulaması gerekir. Özellikle tepe ve orta kademe yöneticilerin atama kararları şirketlerde en yakından izlenen ve en çok dikkat edilen kararlardır. Eğer bir şirkette yetenek kaybı artıyorsa, ilk bakılması gereken konu, atama kararlarının adil alınıp alınmadığıdır.

Buradaki şeffaflık ve adalet kriterleri özellikle sistemle de birleştiğinde çalışanlar gözünde çok önemli bir bağlılık ve güven yaratır.

Dün olduğu gibi, günümüzün de  en önemli konusu, güven.

Hepimiz güven duyduğumuz insan ve kurumlarla çalışmak istiyoruz. Tüm paydaşlar yaptığımız işe, ürettiğimiz ürünlere veya hizmete, iş sonuçlarımıza ve çalışanlarımıza verdiğimiz değere güvenmek istiyor.

Hadi, birbirimize güvenerek başlayalım bugüne.

Tuğrul Ağırbaş Kimdir?

30 yılı aşkın süre ile Türkiye, Rusya ve CIS ülkelerinde FMCG alanında değişik görevler alan Tuğrul Ağırbaş, son 20 yıldır Efes’in global marka olma, satınalma ve birleşme projeleri ve yeni pazarlara giriş işlerini yürüten ekipte, büyüme odaklı projelere liderlik yapmıştır.

Pertevniyal Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu olan Tuğrul Ağırbaş öğrenim hayatı boyunca Kapalıçarşı’da değişik alanlarda çalışarak, ticareti ve tüketici davranışlarını öğrenme şansına sahip oldu.

İş hayatına 1990 yılına Anadolu Efes’te Pazarlama uzmanı olarak başlayan Ağırbaş, sırasıyla Proje Geliştirme, Satış ve Pazarlama’da görev aldıktan sonra, son olarak da değişik ülkelerde 16 yıl boyunca Genel Müdürlük görevlerini sürdürdü.

Anadolu Efes’in Rusya operayonunu 10 yıl boyunca yönetti ve dünyanın en büyük bira pazarlarından biri olan Rusya’da satınalma ve birleşmelerle firma pazar payını ikinciliğe taşıyan ekibe liderlik yaptı. Türkiye,Rusya ve çalıştığı diğer ülkelerde büyüme odağıyla çok sayıda yeniliği ve markayı tüketicisiyle buluşturdu.

Efes Türkiye Genel Müdürlük görevini yürüttüğü dönemde ise, marka ve kurumun topluma katkısını büyütme amaçlı, pazarı büyütmeye yönelik, bira kültürü oluşturma ve inovasyon, kültür, sanat, turizm ve spor alanında çok sayıda projeye öncülük etmiş ve tüm paydaşlara katkı sağlayan stratejileri hayata geçirmiştir.

İnovasyon ve yeni ürünlerin hem hızını artırma hem de etkisini büyütme amaçlı, inovasyon ve kurum içi girişimcilik çalışmalarını yapılandırarak ve ekosistemdeki çok sayıda girişimle işbirliği kurarak, Efes’in Start-Up dostu şirket olması yönünde çalışmalara öncülük etmiştir.

Halen çalışmalarını yurtiçi ve yurtdışı şirket ve girişimlere danışmanlık ve üst düzey yöneticilere koçluk yaparak sürdürmekte olan Ağırbaş, Türkiye’de kurumsal şirketlerin, girişimci kurumlara dönüşmesi vizyonu ile 2018’de kurulan ‘ Girişimci Kurumlar Platformu’nun danışma kurulu üyesi ve başkanıdır.

2022 sonunda, ortağı Zeynep Kurmuş ile birlikte, 40+ yaş ve kurumsal deneyimi olanlar için, birikmiş deneyim ve tecrübelerin yeni işlere ve girişimlere dönüşmesini sağlayan, üretim ve paketleme kampı Genwise girişimini hayata geçirmiştir.

Köylerde, çocuktan başlayarak tüm topluma yayılacak yenilikçi bir eğitim anlayışını hayata geçirmek için 2016’da kurulan Köy Okulları Değişim Ağı- KODA’nın yönetim kurulunda görev almaktadır.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.