Çoklu kültürlerde yaşamak ve çalışmak alternatifler sunuyor. Her kültürden öğrenmenizi sağlıyor, sizi daha otantik ve takip edilesi hale getiriyor. Bazen kendi kültürünüz öne çıkarken bazen de öğrendiklerinizi hayatınıza sokup daha mutlu oluyorsunuz.
Dönüp dolaşıp kendimi iyi hissettiğim, öğrendiğim ve geliştiğim çokluk ve bolluk kavramlarına geliyorum. Çeşitlilikten öğrenmek, bildiklerimi büyütürken bilmediklerimi denemek ve bunları bagajıma atmak, sonraki her adımda elimi ve kafamı rahatlatıyor.
Artık çoklu meslekler zamanındayız. Tek iş, tek meslek ne bana ne de çevremdeki kimseye yetiyor. Artık tek bir dikeyde tanımlanmak ve “çok iyi IT’ci” veya “çok iyi satışçı” olmak yerine, farklı alanlarda işler yapan biri olarak anılmak ve dinlenmek hepimizin arzusu oldu.
Üstelik bu durum, sadece bir kuşağın isteğiyle sınırlı değil; tüm kuşaklar için geçerli. Belki de ilk defa, her yaş grubu aynı soruyu kendine soruyor: Hem 20’sinde hem 30’unda hem 40’ında hem 50’sinde hem de 60’ında…
Bu mudur? Tek meslek, tek iş ile mi hayatım geçecek?
İşte tam bu noktada aklımızda deli sorular: Evet, güzel de nasıl?
Hem insan kaynakları uzmanı hem de girişimci olunur mu?
Kurumsalda çalışmaya devam ederken koçluk yapmaya başlasam, bu gelecek için bana fayda sağlar mı?
Girişimimi kurup yönetirken, başka girişimlere dahil olmak veya yeni girişimler kurmak iyi gelir mi?
Üst düzey yöneticiler bile artık iş dışında yapacak başka işler ve alanlar arayışında. Sadece işini yapanların hem kendilerine hem de işlerine katkısının azaldığı bir dönemdeyiz.
“Çok çalışıyorum, vaktimin yüzde yüzünü işime ve hedeflere ayırıyorum” artık çok geçerli bir cevap değil.
En bilinen patronlar veya yöneticiler, LinkedIn’de en fazla takip edilen “influencer” olabiliyor ya da podcast yapımcısı olup konuklarına sorular sorabiliyor.
Bu noktada, bana ait “varlıklar” ve çevremdeki farklı işlerdeki insanlar devreye giriyor. Sorular birbirini takip ediyor:
Başka ne var?
Sen nasıl iki farklı alanda üretiyorsun?
Bu alandan diğerine nasıl geçtin?
Ne hissettiğinde artık “yeter” dedin ve başka bir şeye karar verdin?
Şimdi ne hissediyorsun?
Çoklu meslekler için harekete geçiren soruları sormaya başladık. Ancak nasıl hareket edeceğiz ya da başka bir iş, başka bir kariyer için nasıl adımlar atacağız?
Aynı soruları ben kızlarıma, kızlarım da bana soruyor. Demek ki doğru noktadayız.
Bir gün başka bir meslek ve alanda iş fırsatını ve kariyer imkanını tartışırken, ertesi gün başka bir iş ve proje için ülke ve şehir değiştirmeyi konuşuyoruz.
Eskiden olsa, “Bu gençlerin kafası çok karışık” derdim. Şimdi ise “Çoklu meslekler ve çoklu kariyerler iyidir” diyorum.
Benim gibi aynı işte ve işyerinde otuz yıldan fazla çalışmış bir insana en çok sorulan soru elbette şu oluyor:
Şimdiki aklınızla, yine tek bir işte ve tek bir sektörde bu kadar uzun çalışır mıydınız?
Cevabım net: Hayır, çalışmazdım.
Yıllarca çok farklı alanlarda; pazarlama, satış, iş geliştirme ve tepe yöneticilikler yaptım. Türkiye, Rusya, Kazakistan, Gürcistan, Belarus, Moldova ve Azerbaycan gibi çok farklı ülkelerde, farklı kültürler ve takımlarla çalıştım.
İşte bu çeşitlilik ve bolluk, hem konfor alanım oldu hem de her yeni pozisyon, bana farklı bir kariyer ve yenilenme fırsatı sağladı.
Sanki her ülke değiştirdiğimde yeni bir işe girmiş gibi heyecanlandım. Üstüne bir de büyük büyük satın almalar ve birleşmeler gelince, takımlar ve kültürler karışıp onları yönetmek için sıfırdan takımlar kurulduğunda, stratejik yol haritaları çalışıldığında, bende heyecan hiç bitmedi.
30 yılda en az 30 farklı iş ve pozisyonda bulunmuşumdur. Bir ara kartvizitlerimi toplamıştım ve arada çekmecemden çıkarıp bakardım. Sanki başka insanların kartları gibi gelirdi.
Her biri başka bir iş, başka bir meslek ve başka bir üretim ya da yönetim modeline aitti.
Ama en önemli çeşitliliği yaratan adım, farklı kültürlere maruz kalmak oldu.
Kendimi bulduğum ve yeni bir “ben” olduğum dönem, otuzlarımda expat olarak 10 yılı aşkın bir süre yurt dışında yaşadığım, çalıştığım ve yeni bir kültüre sıfırdan uyumlandığım dönemdi.
Bu dönemi, kendi kültürümü ve kimliğimi oluşturma sürecim olarak tanımlıyorum.
İşte bu zorluğu ve meydan okumayı kendiniz ve sevdikleriniz için göze aldığınızda, “Ben değişmem” ya da “Kimliğim ve karakterim oturdu artık” önyargılarınızdan kurtuluyor; çoklu kültürlerin tüm nimetlerinden faydalanmaya ve anaokulundan iş ve yaşam dersleri almaya başlıyorsunuz.
Bu öğrenme sürecinde, bazen çok sert duvarlara çarpıp öğrendiğiniz anlar olabilirken, bazen de yavaş yavaş gözlemleyip hayatınıza kattıklarınız oluyor. En kolay öğrendikleriniz ise okuduklarınız ve dinlediklerinizden çok, içinde birlikte yaşarken deneyimledikleriniz oluyor.
Mesela, her işin çok acil olup hemen bitmesi gerektiği düşüncesi yerine durmayı, düşünmeyi ve sakin kalmayı öğrendim. Bugün gönderelim, bizden çıksın yerine, “Üzerine bir iki gün daha düşünelim, birkaç rapor daha okuyalım, sonra tamamlarız” demeyi öğrendim.
Ya da, “Bu akşam çok acil bitirmemiz gereken bir sunum var, tiyatroya ya da yemeğe gitmiyorum” demek yerine, “Bu rapor için çalışmaya devam edelim; iki güne ihtiyacımız var” diyerek zamanın ve emeğin daha doğru kullanılmasını tercih etmeyi öğrendim.
Hayatı, çocukların önemli günlerini ya da sevdiklerinizle yapacağınız şeyleri iş yüzünden kaçırmamak yine başka kültürlerden öğrendiklerimden.
İş yüzünden hayatı kaçırmamak, başkasının değil kendi hedeflerimi gerçekleştirmek için çalışmak sonradan kendime eklediklerimden.
Tatildeyken iş için aramamak ya da tatil dönemini bir yıl önceden belirlemek, işe ve birlikte çalıştığınız insanlara duyduğunuz sevgi ve saygının basit ama etkili bir göstergesi.
Çoklu kültürlerde yaşamak ve çalışmak size alternatifler sunuyor. Her kültürden bir şeyler öğrenmenizi sağlıyor, sizi daha otantik ve takip edilesi biri haline getiriyor. Bazen kendi kültürünüz öne çıkarken bazen de öğrendiklerinizi hızla hayatınıza sokup daha mutlu oluyorsunuz.
Çokluk ve çeşitlilikten beslenmek, düşünmek ve üretmek sizi yarına daha güvenli hazırlıyor.
Yarın için erkenden düşünmeye ve hazırlık yapmaya başlıyorsunuz.
İşte, benim gibi her gün kendine ve çevresindekilere bu soruları soran insanlarla çalışmayı seviyorum. Bana göre bu soruları soran ve harekete geçenler cesur insanlar ve cesur liderler.
Korkusuzca yeni işlere girişmek, yeni meslekleri denemek, bilinmez ülke ve kültürlere gitmekten korkmamak; orada bildiklerinizi uygularken yeni kültürlerden alacaklarınızla beslenmek ve büyümek, gelecek için çok doğru işler.
Aile işini yöneten gençlerin sadece işi büyütmekle kalmayıp, “Başka nelerden beslenebilirim? Beni heyecanlandıracak yeni alanlar ve geleceğin işleri neler?” diye merak etmesi de bu bakış açısının bir yansıması.
Yeni kariyer ve meslekler bakmak, yeni kültürleri ve insanları hayatımıza katmak büyük adımlar.
Bolluk ve kıtlık her yerde; nereye baktığınız ve hangisini seçtiğinizle alakalı.
Cevap sizde.
23 Ocak 2025 - Çoklu mesleklerle ve çoklu kültürlerle yönetmeyi öğrenmek
20 Ocak 2025 - Ruhumu nasıl besliyorum?
16 Ocak 2025 - Bitmeyen kuşak meselesi için taze fikirler aranıyor
13 Ocak 2025 - Kendine has lider nasıl olunur?
9 Ocak 2025 - Sakin insan teorisi: Yaşamın tadı, sakin çıkar mı?
Tuğrul Ağırbaş Kimdir?
30 yılı aşkın süre ile Türkiye, Rusya ve CIS ülkelerinde FMCG alanında değişik görevler alan Tuğrul Ağırbaş, son 20 yıldır Efes’in global marka olma, satınalma ve birleşme projeleri ve yeni pazarlara giriş işlerini yürüten ekipte, büyüme odaklı projelere liderlik yapmıştır.
Pertevniyal Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu olan Tuğrul Ağırbaş öğrenim hayatı boyunca Kapalıçarşı’da değişik alanlarda çalışarak, ticareti ve tüketici davranışlarını öğrenme şansına sahip oldu.
İş hayatına 1990 yılına Anadolu Efes’te Pazarlama uzmanı olarak başlayan Ağırbaş, sırasıyla Proje Geliştirme, Satış ve Pazarlama’da görev aldıktan sonra, son olarak da değişik ülkelerde 16 yıl boyunca Genel Müdürlük görevlerini sürdürdü.
Anadolu Efes’in Rusya operayonunu 10 yıl boyunca yönetti ve dünyanın en büyük bira pazarlarından biri olan Rusya’da satınalma ve birleşmelerle firma pazar payını ikinciliğe taşıyan ekibe liderlik yaptı. Türkiye,Rusya ve çalıştığı diğer ülkelerde büyüme odağıyla çok sayıda yeniliği ve markayı tüketicisiyle buluşturdu.
Efes Türkiye Genel Müdürlük görevini yürüttüğü dönemde ise, marka ve kurumun topluma katkısını büyütme amaçlı, pazarı büyütmeye yönelik, bira kültürü oluşturma ve inovasyon, kültür, sanat, turizm ve spor alanında çok sayıda projeye öncülük etmiş ve tüm paydaşlara katkı sağlayan stratejileri hayata geçirmiştir.
İnovasyon ve yeni ürünlerin hem hızını artırma hem de etkisini büyütme amaçlı, inovasyon ve kurum içi girişimcilik çalışmalarını yapılandırarak ve ekosistemdeki çok sayıda girişimle işbirliği kurarak, Efes’in Start-Up dostu şirket olması yönünde çalışmalara öncülük etmiştir.
Halen çalışmalarını yurtiçi ve yurtdışı şirket ve girişimlere danışmanlık ve üst düzey yöneticilere koçluk yaparak sürdürmekte olan Ağırbaş, Türkiye’de kurumsal şirketlerin, girişimci kurumlara dönüşmesi vizyonu ile 2018’de kurulan ‘ Girişimci Kurumlar Platformu’nun danışma kurulu üyesi ve başkanıdır.
2022 sonunda, ortağı Zeynep Kurmuş ile birlikte, 40+ yaş ve kurumsal deneyimi olanlar için, birikmiş deneyim ve tecrübelerin yeni işlere ve girişimlere dönüşmesini sağlayan, üretim ve paketleme kampı Genwise girişimini hayata geçirmiştir.
Köylerde, çocuktan başlayarak tüm topluma yayılacak yenilikçi bir eğitim anlayışını hayata geçirmek için 2016’da kurulan Köy Okulları Değişim Ağı- KODA’nın yönetim kurulunda görev almaktadır.